Saray Duvarları

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

DOLMABAHÇE Sarayı’nın duvarlarının yıkılması konusunda bir tartışma gündemden rüzgar gibi gelip geçti. Oysa İstanbul’un önemli estetik sorunlarından birine parmak basılmıştı.

En çok Mimarlar Odası başta olmak üzere siyasi bir konu gündeme geldiğinde görüş açıklayanlardan tepki bekledim. Böyle bir tepki nedense gösterilmedi. Uzmanlar suskun kaldı. Bu durumu herşeyi siyasete endekslemiş olmamıza bağladım. Çok yazık. Çünkü estetik, siyasetten çok daha kalıcı. Günlük siyaset hayatımızda su gibi akıp geçiyor. İstanbul’da ise yaşamaya devam ediyoruz. İçinde yaşadığımız kentin sorunları bizi de etkiliyor. Daha iyi bir kentte yaşamak bu kadar önemsiz mi?

Doğu despotizmi

Hakkı Devrim, Batı ülkelerindeki sarayların bizdeki gibi yüksek duvarlarla çevrilmemiş olmasının bir siyasi geleneğe bağlı olduğunu yazmıştı. Çok doğru bir

tespit. Saray duvarları bu gizliliğin önemli bir parçası. Harem eğer gündelik hayatımızdan silindiyse ve bu duvarların bir estetik değeri de yoksa, niye hala ayakta duruyorlar, anlamış değilim.

Cumhuriyetin gizli kapaklı işlerle ilgisi olamaz.

Öyleyse bu duvarlar yıkılmalı. Dolmabahçe Sarayı bütün güzelliği ile ortaya çıkmalı.

Aksini iddia edecek varsa, buyursun tartışalım...

Çalışan kadınlar fahişe mi?

BAŞLIĞI benim attığıma bakmayın. Sorunun cevabı elbette açıkca 'hayır'. Aksini söyleyenin de alnını karışlarım.

Anneannem çalışan bir kadındı. Annem ve teyzem de öyle. Kızkardeşim ve bütün kuzinlerim çalışıyorlar. Eşim de çalışan bir kadın, bir opera sanatçısı.

Peki beni böyle bir başlık attırmaya yol açan ne?

İçkili yerlerde çalışmak

Açıkcası yakından bildiğim konuyu hatırlatan bir okuyucum oldu. Faksla gönderilen mektup eksik olarak elime geçtiği için faks notunu gönderen okuyucumun adını bilemiyorum. Ama yazdıkları gözyaşartıcı bir dram.

'Hazır feministlik üzerine yazılar yazarken, aşağıdaki Resmi Gazete’deki hüküm hakkındaki yorumlarınızı da öğrenmek isteriz' demiş.

Notunda 23922 sayılı ve 30 aralık 1999 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan hükümden söz ediyor. Bense bunun geçmişte de benzer, hem de çok benzer bir uygulama olduğunu hatırlıyorum.

Sözkonusu hükümler, içkili yerlerde çalışacak kişilerle ilgili. Kanunun öngördüğü uygulama da kadınları açıkca aşağılayıcı nitelikler taşıyor.

Bu kadınlarımızdan sağlık raporu, adli sicil belgesi istenmesi hükme bağlanmış.

Her altı ayda bir yenilenir sağlık raporu istemek ne demek?

Adli sicil belgesine niçin gerek duyuluyor?

Burada çalışan erkeklerden farklı olarak kadınlara yapılan bu muamele, onları açıkca potansiyel fahişe konumuna düşürmüyor mu?

Biz bu ayıplı yasal düzenlemeyle turizm kuruluşlarımızda nasıl olur da genç kızlarımızı çalıştırabiliriz?

Bu yasal düzenleme mutlaka ve hemen değişmeli.

Ancak bunu yalnız benim söylemem yetmez. Asıl kadın haklarını savundukları iddiasıyla ortalığı kasıp kavuranlar esip gürlesinler de göreyim.

Benden destek olması...

Yapıcı bir öneri

GÜNAY Bekman, bir okur olarak Dolmabahçe Sarayı’nın duvarları ile ilgili görüşünü yazmış.

Farklı bir önerisi olduğunu söyledikten sonra bunu şöyle anlatıyor...

'Bu duvarların soğuk ve hantal görünüşlü dış cephelerini, Dolmabahçe Sarayı’nın çeşitli bölümlerini ve özelliklerini konu alan eserlerine zemin teşkil etmek üzere, seramik sanatçıları ve ressamlara tahsis ederek değerlendirebilir miyiz diye düşünürüm' diyor.

Ardından da 'Belli bir disiplin altında yapılabilecek bu çalışma, hem bu sanat dallarındaki sanatçıları teşvik edecek, hem de duvarların tarihi statüsü içinde çağdaş bir görünüm alması sağlanacak, aynı zamanda görüntü kirliliği zail olacaktır' diye ekliyor.

Bu da yıkıcı olmanın dışında, yapıcı bir teklif!

Ek teklifim ise, öneri kabul görür ve gerçekleşirse, açılışa malum ve maruf televoleci sanatçıları davet etmemek!

TEL: 677 04 25

FAKS: 677 04 21

E-MAİL: tsavkay@hurriyet.com.tr

Yazarın Tüm Yazıları