Paylaş
Belediyelerdeki toplu sözleşmelerle ilgili söylenecekler bitmek bilmiyor.
Dün Bornova Belediye Başkanı Cengiz Bulut’un görüşlerini aktarmıştım.
Bugün ise diğer bazı gerçeklerden söz etmek istiyorum.
Belediyeler bütçelerindeki personel kamburu ile daha fazla yola devam edemeyecek görünüyor. Hazine, dolayısıyla hükümet bu kamburu taşımaya niyetli değil. Sendikal taleplere direnemeyen belediyelerin hovardalığı gelip kararlı bir tutumun duvarına çarpıyor. Bana sorarsanız iyi de oluyor.
Belediyeler Fak-Fuk-Fon yöneticisi değil. Birinci görevleri işsiz ve torpillilere istihdam yaratmak hiç değil. Aksine asıl işleri, belde sakinlerine hizmet götürmek.
Hizmet ise parayla oluyor. Bütçeden bu işlere de para ayırmak zorundalar.
Ama maaşlardan sonra ortada para falan kaldığı yok.
Galiba kimse şairin, 'Bu meclis böyle kalmaz - Mestler mahmur olur bir gün' deyişinden habersiz.
Bu düzene isyan edenler öyle 'işçi düşmanı' 'faşist' falan değil. Onlar boş laf. Tıpkı yüksek sözleşmelerin altına sorumsuzca imza atanların 'işçi babası' olmadığı gibi.
Kendimize bir çeki düzen verme vakti geldi de geçmekte galiba!
Belediye başkanlarının sorumluluğu
Belediyeler şimdiye kadar bir istihdam yeri olarak görüldüyse bile bu doğru değil. Yapılan hata bir gün Bağdat’tan da olsa dönüyor. Ortaya Cengiz Bulut gibi bazı Don Kişot’lar çıkıyor. Ben İstanbul’da da belediye başkanlarında aynı cesareti görmek istiyorum.
Bunun asıl nedeni, belediyelerin gerçekte bir hizmet yeri olmaları. Yani adama iş değil, işe adam gerek. Onlara da hesapsız kitapsız para ödenmeden gerçekleştirilmeli hizmetler.
Çünkü belediye başkanlarının, meclis üyelerinin asıl sorumluluğu bu dar kitleye karşı olmaktan çok, belde sakinlerine karşı. Asıl amaç, halka hizmet götürmek.
Ama siyasi partilerin birer 'çıkar anonim şirketi' gibi örgütlendiği eski düzen çerçevesinde bunları yapmak hiç de kolay sayılmaz. Kolay sayılmak ne kelime, aslında farklı bir tutum takınabilmek hala çok zor. Bazen zordan da öte, imkansız.
Siyasal sistem, adama bu yaptıklarının bedelini önünde sonunda ödetiyor. Dürüstlük burunlardan fitil fitil getiriliyor.
Son seçimlerde şimdiki İçişleri Bakanımız’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olmaması için çevrilen dolapları, siyasi entrikaları unuttuk mu?
Peki, dürüstlüğü ve çalışkanlığı dışında Sadettin Tantan’ın suçu neydi? Bana söyleyebilir misiniz?
Yağma Hasan’ın böreği
Madem geçen seçimlerden ve Sadettin Tantan’dan söz açıldı, o günlere şöyle bir dönelim.
Sayın Tantan’ın partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için gözdesi kimdi bir düşünün. Hatırlamayanlara bu kişinin eski Bakırköy Belediye Başkanı Ali Talip Özdemir olduğunu hatırlatayım.
Ali Talip Özdemir şimdi bu işlerin tamamen dışında.
Peki ama kendi soyadını taşıyan kaç kişi halen Bakırköy Belediyesi’nden maaş almakta?
Dikkat edin, 'maaş almakta' dedim. Çünkü ben samimi olarak onların tek işinin maaş almak olduğunu düşünmekteyim. Belediye’ye bilmediğim katkıları varsa, lütfen Bakırköy Belediye Başkanı bir açıklasın. Açıklasın da öğrenelim.
Eğer Ali Talip Özdemir’in yakını bu kişilerin çok değerli katkıları sözkonusuysa, niçin geçici işçi statüsündeler? Bir zahmet bunu da öğrenebilir miyiz acaba?
İsim de vereyim. Özdemir’in has adamı ve 'yardımcısı' Mehmet Ali Çakırer, Ali Talip Özdemir’in ofisinde kendisine hizmetlerini sürdürmüyor mu? Öyleyse Bakırköy Belediyesi’nin bordrosunda işi ne?
Sakın bütün bunların eski gözde ve Bakırköy Belediye Başkanı Ali Talip Özdemir ile sınırlı olduğu sanılmasın.
Bakırköy Belediyesi’ndeki başkan, başkan yardımcısı ve bölüm müdürlerinin soyadını taşıyan akrabai talukattan kaç kişi memur, işçi ve geçici işçi kadrolarından sebeplenmekte?
Bütün bunları bilmek hakkımız değil mi acaba?
İşsiz işçiler
Bugünün örnek belediyesi Bakırköy oldu.
Olsun, ne zararı var. Başka yerlerde sanki durum çok mu farklı?
Ben bildiğimi söyleyeyim. Yanlışım varsa Bakırköy Belediyesi nasıl olsa yıldırım hızıyla tekzip eder.
Bakırköy’de temizlik, çöp toplama, bahçe sulama gibi birçok belediye hizmeti çoktandır taşeron firmalara ihale edilmiş durumda.
Yani temel hizmetlerin çoğu belediye işçileri yerine taşaron firmaların işçilerince yerine getiriliyor.
Bu sisteme itirazım yok. Hatta doğrusunun bu olduğunu düşünüyorum.
Anlayamadığım şu: Madem bütün bu hizmetler taşaron firmalarca yapılıyor, öyleyse Bakırköy Belediyesi’nin istihdam ettiği 500 civarındaki geçici işçi acaba ne işle meşgul?
Birisi bana bunu açıklayabilir mi acaba?
Şimdi birkaç net soru sorayım.
Bu geçici işçilerin sayısı tam olarak nedir?
Bunların kaçı belediyedeki görevlilerle -seçilmiş ve atanmış olmak üzere- ne yakınlıkta akrabadır?
Yaptıkları iş nedir?
Geçici işçilere şimdiye kadar her ay ne kadar para ödendi?
Bu sorulara da cevap verilmeli.
Paylaş