Fuar ve sergi salonu

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

İSTANBUL yeni bir fuar ve sergi salonuna kavuştu. Geçtiğimiz salı günü, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda Rumeli Fuar ve Sergi Salonu görkemli bir davetle açılışını yaptı. İki bin kişilik bir topluluk bu vesileyle yeni alanı gördü, burada ağırlandı. Etkileyici bir geceydi.

İşin aslı şu: Lütfi Kırdar açılıncaya kadar, İstanbul gibi bir kentin büyük toplantılar düzenlememesi büyük bir kayıptı. Turizmciler yıllar boyunca bu gerçeği dile getirip durdu. Sonunda yerinde bir griişimle eski Spor ve Sergi Sarayı elden geçirildi. Ortaya harika bir kongre merkezi çıktı. Böylece kentin kaderi değişti. İstanbul, bu sayede büyük grupları kongre turizmi için ağırlayabilir hale geldi. Oteller doldu. Yalnız oteller mi? Restoranlarda öyle. Taksi şoförleri, turistik eşya satıcıları, rehberler ve daha akla gelebilecek sayısız insan bu işten kazanç sağladı. Turizmin büyüsü de burada. Ülkeye giren dövizden çok geniş bir kesim para kazanmakta. Kongre turizmin özelliği ise, cebinde parası olan insanları hedef kitle olarak görmesi. İyi çalışan bir kongre salonunun var oluşu, bu insanların İstanbul’a büyük ölçüde döviz bırakmasını temin ediyor.

Eksiği gidermek

Ancak... Turizm Bakanı Erkan Mumcu’nun açılış gecesinde söylediği gibi, biz bütün bunları yaptık ama, kongre salonuna bir fuar ve sergi salonu ekleyemediğimiz için bir sürü kongreyi de kaçırdık. Son yatırım bu eksiği kapattı. Bütün bunları anlattıktan sonra, İstanbul için yeni bir fuar ve sergi salonunun ne kadar gerekli bir yatırım olduğunu söylemeye gerek bile yok. Hatta bu konuda geç bile kalmıştık. Yanlışın neresinden dönülse kardı. Yeni yatırım da öyle karlı oldu!

Turizm Bakanı konuşmasında bu karlılığı çarpıcı rakamlarla ortaya koydu. Yeni binanın açılışından hemen sonra Lütfi Kırdar’ın 2001 yılı sonuna kadar tamamı satılmış! Bakanın hesabı yanlış değilse, yalnız bu rezervasyonlar sayesinde şimdiden yatırımın yedi katı para girmiş kasalara. Mumcu, '2005 yılı sonuna kadar rezervasyonu açık tutsaydık, tümü satılırdı' dedi konuşmasının bir yerinde.

Burası bir kamu alanı olmakla birlikte, son inşaatı işletmeci kuruluş UKTAŞ kendi imkanlarıyla yapmış. Ali Güreli, kısa sohbetimiz sırasında, inşaatın dört ay gibi rekor bir zamanda, üstelik bu kalitede yapılmış olmasından gurur duyduğunu belirtti. Sevinçten ve gururdan gözlerinin içi gülüyordu. Bana düşen onu, bu büyük işi başaran grup adına, tebrik etmek oldu.

Türk müteahhitleri yıllardır gerçekten çok büyük işlere imza atıyor. Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nın Rumeli Fuar ve Sergi salonu da bunların sonuncusu.

Bir not da işletmeciler için. Lütfi kırdar’da ne kadar aktiviteye katıldıysam, hepsinin de mükemmel biçimde yürüdüğünü gördüm. Bunda Borsa Lokantaları olmak üzere, kongre salonunun işletmesinin büyük payı vardı. Onlara da candan tebrikler.

Sonuç olarak İstanbul bu işten büyük bir kazanç sağladı. Kentin kazancı, elbette bir biçimde bu kentte yaşayanlara da yansıyacak.

Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler...

Davetten kısa izlenimler

LÜTFİ Kırdar’daki davet inanılmaz kalabalıktı. Kalabalık derken, iki bin kişiden söz ediyorum. Otelcilik alışkanlığı ile göz hesabı yaptım. Salonda en az bin beş yüz kişi vardı, belki de fazlası. İki bin kişi lafı buradan doğuyor.

İlk önce bu kadar insanın kapalı bir alanda ağırlanmasının kolay bir iş olmadığını söyleyeyim. Nitekim salonda yeterince büfe ve istasyon kurulmuştu. Buna karşılık ortada yemek adına ne varsa silinip süpürüldü.

Elektronik göstergeler salonun sıcaklığının 25 derece olduğuna işaret ediyordu. Herhalde göstergeler doğruydu, çünkü davetlilerin bir kısmını zaman uzadıkça ter bastı. İyimserler, bu durumu salonun yeni açılmış oluşuna bağladı.

Bu kadar kişinin davete katılmış olmasına rağmen, salonda uzunca bir programı izleyebilmek için yeterince sandalye yoktu. Konukların yarıya yakını ayakta kaldı. Bunların bir kısmı programı izledi. Kalanlar salonda kendi aralarında sohbet etti. Bu da gereksiz bir uğultu oluşturdu. Dikkat dağıttı.

Turizm Bakanı, az ve öz konuştu. Konuşmasının önemli bir kısmını, bu projenin gerçekleşmesine emeği geçenlere teşekkür oluşturdu.

İzzet Öz’ün prodüksiyonu olan multivizyon gösterisi de abartısız ve konukları sıkmayacak bir uzunluktaydı.

UKTAŞ genel müdürü Orhan Sanus davete şık bir smokinle gelmişti. Oysa davetiyede böyle bir kıyafet zorunluğu yoktu. Bu durum, 'ev sahibi, konuklarından daha şık olmamalı' yolundaki adabı muaşeret kuralına aykırı oluşuyla dikkatimi çekti.

Arzu Kaprol ve Cemil İpekçi’nin defileleri çok hoştu. Hele İpekçi’nin Osmanlı’dan esintiler taşıyan Vakko kumaşlarıyla yaptığı elbiseler benim gibi bu işten anlamayanların bile hayranlığını çekti. Demek insan durduk yerde Cemil İpekçi olmuyor!

Candan Erçetin’e de buradan küçük ama güzel konseri için teşekkürlerimi iletmek isterim.

Gecenin ilerleyen saatlerinde konuklar orta bahçedeki 'Pasaporte Latino' partisine katıldılar. Latin müziğiyle coşku doruğa çıktı.

Salonda dolaşırken elime İngilizce yazılmış bir davetiye geçti. Davetiyede birkaç ciddi İngilizce yanlışı gördüm. Türkçe davetiyede de bazı yanlışlar vardı. Bunları böyle bir şık davete yakıştıramadım. Hele Uluslararası bir kongre salonu açılışında bu tür ayrıntılara daha çok önem verilmeliydi.

Denizi geçip derede boğulmamak lazım!

Yazarın Tüm Yazıları