Çalışmaları bütün dünyada büyük saygı görmekle birlikte, tabii ki en çok Müslümanların ilgisini çekti.
Allah’tan rahmet diliyorum; bize bıraktığı muazzam bilim mirası karşısında derin bir saygıyla eğiliyorum.
RASATHANE ÖRNEĞİ
Merhum Sezgin “şanlı ecdadımız neler yapmış” hamasetinden uzaktır, Müslüman nesillerde bilim şuuru yaratmaya çalışmıştır.
Dilimizde yayımlanan temel eseri, “İslam’da Bilim ve Teknik” adlı 5 ciltlik kitabıdır.
Bilimsel gelişmeleri Batı ile mukayeseli olarak ele alır.
İstanbul’da 1570’lerin sonunda astronomi bilgini Takiyeddin’in kurduğu İstanbul rasathanesini anlatırken, aynı yıllarda Danimarka’da gökbilimci Tycho Brahe’nin çalışmalarını anlatır.
Nagehan Alçı, Haber Türk’teki yazısında “çok önemli bir kaynağa” dayanarak, Acemoğlu’na “tam yetkiyle” ekonominin başına geçmesinin teklif edilebileceğini, böyle bir ihtimalin kendisini “çok umutlandırdığını” yazdı.
Gerçekleşmese bile Ankara’da böyle bir ihtimalin konuşulması, iktidarın ekonomide nihayet köklü reform ihtiyacını duyduğunu gösterir ve elbette insanda reform umudu yaratır.
Acemoğlu veya aynı kıratta başka bir isim... Bugün ekonomimizin ihtiyaç duyduğu büyük miktardaki dış kaynağı sağlaması için güven veren ve tam yetkili bir “iktisadi rasyonalizm”e ihtiyacı var, tabii hukuk devleti ve demokrasi ile birlikte.
İKTİSATÇI ACEMOĞLU
Ahmet Davutoğlu, Prof. Daron Acemoğlu’na OECD nezdinde Türkiye Büyükelçiliği’ni teklif etmişti. Acemoğlu hayatını iktisat bilimine adadığı için kabul etmemişti.
Aynı sebepten bu defa da kabul edeceğini sanmıyorum ama teklif edilmesi için dış piyasalarda olumlu izlenim yaratır.
Acemoğlu son yıllarda hem hukuk ve demokrasi hem ekonomi politikası açılarından AK Parti iktidarını eleştiriyor.
AK Parti iktidarını 2007’ye kadar başarılı buluyor: Hukuk sahasında AB yönünde reformlar, özgürlüklerin gelişmesi, ekonomide üretken yatırımlar... Fakat ondan sonra yavaş yavaş bu istikametten uzaklaştığını, bu yüzden ekonomik büyümenin kalitesinin düştüğünü söylüyor, yazıyor.
İşte, Şevki Yılmaz, 1930 yılında Merkez Bankası’nın kuruluşundaki “Yahudi oyunları”nı anlatıyor!
Sosyal medyada dolaşıyormuş, bir dostum gönderdi; işin aslı nedir diye.
Belki üzerinde durmaya değmez ama “tarihe bakış” gibi çok ciddi bir meseleyi ele almak için örnek bir konudur bu.
KOMPLO TEORİSİBiliyorsunuz, bizim Merkez Bankası’nın resmi adı “Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası”dır, “Türkiye Cumhuriyeti” Merkez Bankası değildir.
Niye böyle? Şöyle anlatıyor:
“Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne ait değil, devlete ait değil. CHP 1931’de bu bankayı şirket olarak kurdu. Devletin hissesi yüzde 15... Yüzde 85’i diğerlerinin...”
Kim onlar?
“Sabataistler, Türk isminde Sabataistler... Abdülhamid’i tahttan indiren aileler, başta malum İngiltere’deki Rockfeller’in Türkiye’deki temsilcileri...”
Avrupa’ya işçi olarak giden Türklerin çok yüksek oranda AK Parti’ye, buna karşılık Amerika’ya öğrenci, işadamı, ve profesyonel olarak giden Türklerin çok yüksek oranda CHP’ye oy vermesi de benzer bir tabloyu yansıtıyor.
AŞAĞILAYICI BAKIŞLAR
Eğitimsiz kesimler AKP Parti’ye; okumuş, aydınlanmış kesimler muhalefete oy veriyor veya “milli ve yerli” kesimler AK parti’ye, kozmopolit, tuzu kuru kesimler muhalefete oy veriyor denilebilir mi?
Diyenler çok ama bu ikisi de “sosyolojik” değil, “ötekileştirici” söylemlerdir.
Kürt meselesi ayrı bir konu, “Üç Türkiye”den ikisi bu söylemlerle kavga ediyor.
Hayat tarzları, tarihteki sembol ve kahramanları, seçtikleri marşları bile çok farklı, hatta zıt...
Siyasi hayatımızdaki derin ve hastalıklı kutuplaşmanın temelinde bu bütünleşmemiş sosyokültürel yapı var.
Cumhurbaşkanı da bunu çok önemsedi, “mesajı aldıklarını, eksiklikleri gidereceklerini” söyledi.
Türkiye genelinde 8 puan kaybeden AK Parti, Kayseri ve Konya gibi kalelerinde 14-15 puan oy kaybetti! Bu illerin özelliği daha bir kentlileşmiş, sanayileşmiş olmasıdır.
KAYSERİ VE KONYA ÖRNEĞİ
Değerler itibarıyla muhafazakâr, piyasa ekonomisinde hayli gelişmiş olan bu iki ilimizden Kayseri’deki oy dağılımına bakalım:
1 Kasım 2015 seçimlerine göre AK Parti Kayseri’de yüzde 14 puan oy kaybetmiş, MHP 3 puan oy arttırmış, ilk defa seçimlere giren İYİ Parti yüzde 11 oy almış.
Konya’da da böyle: AK Parti yüzde 74’ten yüzde 59.4’e inmiş, MHP yaklaşık 4 puan arttırmış, İYİ Parti yüzde 9 oy almış.
İki ilimizde de CHP’nin oyları aynı.
Maurice Duverger’den beri bütün siyaset bilimcilerin belirttiği gibi, başkanlık seçimlerinde başa güreşen iki aday partilerden fazla oy alırlar. Erdoğan’ın ve Muharrem İnce’nin partilerinden fazla, Meral Akşener ve Selahattin Demirtaş’ın partilerinden az oy almasının sebeplerinden biri budur.
Erdoğan daima partisinden birkaç puan önde oldu. Bu seçimlerde AK Parti yüzde 42.6’ya düştüğü halde Erdoğan yine yüzde 52.6 ile seçildi.
AK Parti’den kopan oyların büyük kısmı MHP’ye giderek bu partiyi yüzde 11’e çıkardı. Fakat Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’a oy vermeye devam etti.
‘ÜÇ TÜRKİYE’
Saygın araştırmacı Bekir Ağardır “Üç Türkiye”ye diyor; muhafazakâr Türkiye (yüzde 55-60), kentlileşmiş Türkiye ve bir de Kürt siyaseti...
Evet, Türkiye’de oy tablosu sosyolojiye göre şekilleniyor.
Erdoğan tesadüfen değil, sosoyolojik zemini temsil eden karizmatik bir lider oluduğu için sürekli yüzde 52 oy alıyor.
Sistemin parlamento kanadında koalisyon manzarası gözüküyor. 600 üyeli yeni Meclis’te salt çoğunluk 301 milletvekilidir. AK Parti çıkardığı 294 milletvekili ile rahatça kanun çıkarabilir fakat 50 milletvekiline sahip MHP’nin desteği kritik konularda zorunludur.
Hatta MHP engellerse Meclis’ten kanun çıkarmak fevkalade zor olur.
Onun için ‘koalisyon’ diyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bu terimi kullanmıştı.
MECLİS’TE MUHALEFET
Yeni Meclis’te muhalefet eskisine göre bir ölçüde güçlendi. Önceki Meclis’te AK Parti ve MHP’nin milletvekili sayısı, anayasa değişikliği için gereken 330 sayısını aşıyordu. Bu sayede sistem değişikliğini Meclis’ten geçirip referanduma götürmüşlerdi.
Yeni sistemde Anayasa değişikliği için gereken asgari sayı 360’tır. ‘Cumhur ittifakı’nın sandalye sayısı 343’tür.
Önemli ikinci bir husus, üç yıl sonra yapılacak HSK seçimleridir. Meclis’te HSK üyelerinin seçimi için ikinci turda üçte iki oy lazımdır. Geçen dönemde AK Parti ve MHP’nin sayısı buna yetiyordu; anlaşarak HSK’ya üye seçmişlerdi.
Partiler arasında başarılı sayılması gereken MHP’dir. Bütün tahminlerin ve anketlerin hilafına 1 Kasım 2015’te aldığı yüzde 11.9 oyu esas itibarıyla bu seçimlerde korudu; partiden ayrılmalar olduğu halde ve seçimlerde çok da aktif olmadığı halde...
PARLAMENTODA İTTİFAK
Meclis’te, HDP barajı aştığı için ‘cumhur ittifakı’ anayasayı değiştirecek sayıya (401) ulaşamadı ama 340 küsur vekille rahat çoğunluk sağladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hem bu çoğunlukla parlamentoda, hem artık çıkarabileceği “Cumhurbaşkanı kararnamesi” ile çok geniş yetkilere sahiptir.
OHAL kalksa bile artık OHAL kararnamelerinin yaptığı kanun değişikliklerini Meclis’te değiştirmek mümkün olmayacak, ancak Anayasa Mahkemesi’ne gidilebilecektir.
Tabii bu son derece güçlü iktidarın tablosu; AK Parti ile MHP’nin anlaştığı konular için geçerlidir. Aralarında önemli bir ihtilaf çıkmasını beklemek de gerçekçi değildir.
Erdoğan’ın bürokrasi atamalarında MHP’yi gözetmeye devam etmesi, bakan atamalarında MHP’li isimlere yer vermesi beklenmelidir.
MİLLİYETÇİLİK FAKTÖRÜ