Allah kahretsin darbe oldu

Tarih 12 Eylül 1980. Gece yarısı bir albay üstünü değiştirmek için evine geldi. Eşi heyecanla yataktan fırladı, ne olduğunu sordu. Albay kızgındı: “Allah kahretsin darbe oldu” dedi. Bu sözlerin sahibi albay; bugün darbe hazırlamak iddiasıyla tutuklu bulunan Balyoz Davası’nın 1 numaralı sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan. Nâzım Hikmet şiirleri okuyan, Uğur Mumcu’nun ölümüne ağlayan Çetin Doğan’ın işte hayatı...

Haberin Devamı

O SAVAŞ kuşağı çocuğuydu; 1940 doğumluydu.
Doğum günü 28 Şubat’tı!
Babası Susurluklu Çerkez Arif Bey idi. 1906 yılında doğan Arif Bey, askerdi; 9 yıl astsubay olarak orduya hizmet verdi. Ardından Susurluk’a yerleşip çiftçilik ve maliye memurluğu yaptı.
Arif Bey, güzel Çerkez kızı Müzeyyen Hanım’ı at sırtında kaçırdı. Bu aşk evliliğinden iki çocuk oldu. Ağabey Metin ve kendisinden bir buçuk yaş küçük kardeş Çetin.
Çetin Doğan küçük yaşta öksüz kaldı. 10 yaşında annesini kaybetti.
Arif Bey aynı yıl ikinci evliliğini yaptı. Çetin Doğan “teyze” diye seslendiği yeni annesi tarafından büyütüldü.
Çerkez hikâyelerinden etkilendi
Çetin Doğan, küçüklüğünden beri Çerkez kahramanlık hikâyeleriyle büyüdü. Kahraman olmanın yolunun askerlikten geçtiğini düşündü hep. Ne olmak istediğini soran öğretmenlerine “subay” olacağını söyledi./images/100/0x0/55eb3932f018fbb8f8b36368
İkinci Dünya Savaşı’nın zorluklarını yaşayan Arif Bey, oğlunun asker olmasına önce karşı çıktı. Fakat oğlunun isteğine çok da karşı koyamadı; lise çağına gelince elinden tutup Susurluk Askerlik Şubesi’ne götürdü.
Ancak hayal kırıklığına uğradılar. Asker almakla görevli subay, boyu kısa olduğu için Çetin Doğan’ı geri çevirdi. Üzülerek geri döndüler.
Çetin Doğan’ın ısrarları üzerine Arif Bey oğlunu Bursa’ya götürdü. Askeri Lise’nin müdürü Albay Adnan Akan ile karşılaştılar. O komutan durumu öğrenince Çetin Doğan’ın kaydının yapılması emrini verdi; “Asker karavanası yiyince boyu uzar” dedi.
Çetin Doğan okul komutanını şaşırtmadı; okulun en başarılı öğrencilerinden oldu. Aynı zamanda başarılı bir sporcuydu.
Askeri liseden sonra Ankara’ya Kara Harp Okulu’na girdi.
30 Ağustos 1960’ta Kara Harp Okulu’ndan topçu asteğmen olarak mezun oldu. O günden sonra tam 43 yıl TSK’ya hizmet etti.
ABD’de Hilmi Özkök’le beraberdi
1963-64’te teğmen olarak ABD’de hava savunma güdümlü füze kursu aldı. Burada kendisinden bir devre büyük Hilmi Özkök ile beraberdi.
ABD’den dönüşünde Erzurum’da görev yaparken Harp Akademisi’ni kazandı. Polatlı’da Topçu Okulu’nda öğrenci oldu. Polatlı hayatının akışını değiştirdi.
Şekerbank şubesinde çalışan memur kızlardan birine gönlünü kaptırdı. Topçu okulundan Albay Mehmet Bey’in kızı Nilgül’le evlendi. Yıl 1969’du./images/100/0x0/55eb3932f018fbb8f8b3636a
1971 yılında doğan erkek çocuğuna Barış ismini verdiler; 1973’te doğan kızlarının adı ise Pınar’dı.
İstanbul Harp Akademisi’ne geçen Çetin Doğan evini İstanbul’a taşıdı. Okulun öğrencileri subaylar ödevlerden kafalarını kaldıramazken Çetin Doğan hem ödevlerini yaptı hem de her fırsatta eşinin elini tutup tiyatroya, sinemaya gitti.
Evlenirken eşine okuması için elinden geleni yapacağına söz vermişti; Nilgül Hanım, öğretmen okulunu dışarıdan bitirdi.
1973’te Belçika’da, 1975-78 arasında ise İtalya NATO Karargâhı’nda görev yaptı.
Ankara’ya dönüşlerinde Nilgül Hanım ideali olan Basın Yayın Yüksek Okulu’nda üniversite hayatına başladı.
‘Cumhuriyet Gazetesi’ni okuma!’
Çetin Doğan, 12 Eylül 1980 askeri darbesinde Genelkurmay Karargâhı’nda görev yaptı. Albaydı.
Nilgül Hanım darbe gecesini şöyle anlattı: “Gece yarısı Çetin eve geldi. Yüzü bembeyazdı. Telaşlandım. ‘Ne oldu’ diye sordum ‘Allah kahretsin darbe oldu’ diye cevap verdi.”
Çetin Doğan hayatı boyunca hep bir sözü tekrar etmişti: “Darbelerden en çok askerler zarar görüyor. Darbelerden faydalananların ise hep başkalarıdır.”
12 Eylül süreci Doğan ailesi için de sancılı geçti.
Eşi Nilgül Hanım o günleri şöyle hatırlıyor:
“Kızılay’da yürüyordum. Koltuğunun altında kitap bulunan bir çocuğu inzibatlar durdurdu. Çocuktan kitabı aldılar. Çocuğa bir şey yapacaklar düşüncesiyle, korumak için hemen çocuğun yanına gittim. Asker ‘Nereden aldın bu kitabı’ diye sordu. Genç çocuk aldığı kitapçıyı söyledi. ‘Bir daha seni böyle kitaplarla görmeyeyim, hemen kaybol’ dedi. Akşam evde Çetin’e ‘Böyle kimse kurtulmaz’ diye söylendim./images/100/0x0/55eb3932f018fbb8f8b3636c
Bir olay daha anlatayım; üniversitede dersteyim, askerler kapıyı çaldılar ve hocamızı dersten alıp tutukladılar. Tüm gün ağladım. Bunları hep Çetin’e anlattım. Ancak onun da yapacağı pek bir şey yoktu.”
Çetin Doğan genç yaşından beni Cumhuriyet Gazetesi okuruydu. Özellikle 12 Eylül döneminde Cumhuriyet okuduğu için çok eleştirildi. Ancak gazetesini okumayı hep sürdürdü. Biliyordu ki gazetesi Atatürk’ün emanetiydi.
Tepki almasına rağmen Nazım Hikmet şiirlerini okumaya da devam etti. Bir de efelerin kahramanlık türkülerini hep sevdi.
28 Şubat’taki görevi
Çetin Doğan, 12 Eylül’ün darbe ortamından kurtulmak için soluğu yurtdışında aldı. 1981-82’de Londra’da Stratejik Etüdler Koleji’nde eğitim gördü.
Dönüşünde TSK’dan ayrılmaya karar verdi. Fakat aldığı kurslar nedeniyle hemen istifası mümkün değildi. Önce Diyarbakır’a, ardından bir sürgün yeri olarak bilinen Islahiye’ye gönderildi. Sonra tekrar Genelkurmay Karargâhı’nda görev aldı. Askerlik boyunca en uzun görevini Genelkurmay Karargâhı’nda yaptı. Karargâhta toplam 16 yıl şube müdürlüğü, daire başkanlığı görevlerinde bulundu. 1995-97 arasında son olarak Harekât Başkanlığı ve 28 Şubat sürecinde Batı Çalışma Grubu Başkanlığı yaptı. Ve bugün bazı çevrelerin onu hedef yapmasının nedeni karargâhtaki bu son göreviydi. Dava sürdüğü için bu tür konulara girmeyelim şimdilik.
1997 ile 1999 arasında Diyarbakır’da Jandarma Asayiş Komutanlığı yaptı. Kuzey Irak’a yapılan pek çok sınır ötesi operasyonu yönetti. Eşini Diyarbakır’da sivil bir apartman dairesinde bırakıp günlerce operasyondan evine dönmedi. Bu sırada eşi Nilgül Hanım resimle ilgilendi. Diyarbakır’da sergi açtı. Resimlerin satışından kazanılan tüm geliri Mehmetçik Vakfı’na, Dicle Üniversitesi yoksul öğrencilerine ve şehit ailelerine bağışladılar.
Çetin Doğan, bölge halkıyla iç içeydi. Akşamları sivil kıyafetler içinde Diyarbakır sokaklarında eşiyle el ele dolaşıyordu.
Ağabeyini genç yaşında kaybetti
1999-2001 arasında Ege Ordu Komutanlığı, 2001-2003 arasında Birinci Ordu Komutanlığı görevini yaptı.
2003 yılının mart ayında kalp rahatsızlığı geçirdi. Doğan ailesinde kalp hastalıkları yaygındı. Makine mühendisi ağabey Metin Doğan kalp krizi geçirerek erken yaşta hayatını kaybetti.
Çetin Doğan, 31 Mart 2003’de baypas ameliyatı oldu. Ameliyattan sonra Bodrum’a hava değişimine gitti ve o sırada bugün henüz tamamlanmamış bir kooperatif evi dışında tek mal varlığı olan Bodrum’daki evini aldı. 2003 Ağustos’unda da emekli oldu, Bodrum’a yerleşti.
Emekliliğinde boş oturmadı; Maya Dergisi’nde makaleler yazdı.
Hayatı 7 yıl sonra; 20 Ocak 2010 tarihinde bir gazetede yayınlanan ve Balyoz Planı olduğu iddia edilen “haberle” değişti. Gazete, planın 2003 yılının mart ayında hazırlanan bir darbe planı olduğunu
iddia etti.
Çetin Doğan yayınlanan belgelerin Birinci Ordu’da 5-7 Mart 2003 arası düzenlenen Plan Semineri’nin deforme edilmiş hali olduğunu söyledi.
Gerçekten de, 2003 yılında hazırlandığı söylenen planda; 2006 yılında kurulan
bir sivil toplum örgütü, 2005 yılında bir siyasi parti liderinin yaptığı konuşma vardı! Çetin Doğan o tarihlerde ameliyat
olmasına vs. hiç girmeyelim! Yazdığım gibi dava sürüyor, şimdilik yazmayalım bu konuları...
Çetin Doğan 22 Şubat günü gözaltına alındı. Tutuklandı. 1 Nisan’da “kuvvetli suç şüphesi olmadığı” gerekçesiyle tahliye olana kadar Silivri Cezaevi’nde kaldı. Ancak savcıların itirazıyla yine tutuklandı. Tekrar Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Haziranda tekrar serbest kaldı. Son olarak 23 Temmuz günü hakkında yakalama kararı çıktı. Bodrum’dan savcılığa teslim olmaya gelirken havaalanında gözaltına alındı.
E. Orgeneral Çetin Doğan, yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığı nedeniyle halen Siyami Ersek Hastanesi’nde yatıyor ve hastanedeki odasının kapısında “kaçmasın” diye bir grup polis nöbet tutuyor!
Evet Çetin Doğan’ın biyografisi şimdilik bu kadar; ancak portre tamamlanmadı; çünkü 70 yaşındaki bu komutan dimdik duruşuyla tarih yazmaya devam ediyor...

Haberin Devamı

HAYATINDA ÜÇ KEZ AĞLADI

Haberin Devamı

ÇETİN Doğan hayatında üç kez ağladı.
Biri babası öldüğünde. Annesi vefat ettiğinde daha çok küçüktü, anlamamıştı. Babası vefat edince yıllarca içinde tuttuğu anne özlemi de dışa vurdu ve o gün anne-babası için ağladı.
Çetin Doğan’ın basında en beğendiği yazar Uğur Mumcu idi. Mumcu’nun öldürülmesiyle sarsıldı. İkinci kez Uğur Mumcu’nun vefatında ağladı.
Ve üçüncü gözyaşı yakınlarda oldu.../images/100/0x0/55eb3932f018fbb8f8b3636e
Kendisini Silivri Cezaevi’ndeki hücresine götüren bir gardiyan fısıltıyla şöyle dedi: “Benim iki çocuğum var. Siz bu ülkeye büyük hizmetler etmiş bir paşasınız. Mutlaka bana ve aileme hakkınız geçmiştir. Hakkınızı helal edin.”
Çetin Doğan bu içten sözler için gardiyana teşekkür etti. Ve hücresinde yalnız kalınca gözyaşlarına hâkim olamadı.
70 yaşındaki Çetin Doğan’a ne yazık ki cezaevinde zorluklar çıkarılıyor.
Şöyle ki...
Nilgül Hanım, eşinin yaş günü 28 Şubat’ta pasta hazırlayarak Silivri’ye götürdü. Ancak pastayı cezaevine sokamadı. Yasaktı.
Zorluk sadece bu olsa.
Nilgül Hanım’ın bir anısı da 12 Eylül darbe günlerini anımsatıyor:
Silivri Hapishanesi’ndeki rutubet ve soğuk nedeniyle üşüyen eşine yünlü çamaşır götürüyor. Ancak hapishane yönetimi çamaşırı sokamayacaklarını, Çetin Doğan’ın kantinden çamaşır satın almasını söylüyor. Nilgül Hanım eşinin naftaline alerjisi olduğunu ve kantinden alınan çamaşırı kullanamayacağını belirtiyor. Hapishane görevlileri bu sefer “Öyleyse alıp yıkasın” cevabını veriyor! Nilgül Hanım, eşinin 70 yaşında olduğunu ve yıkayamayacağını söyleyince hapishane görevlileri “Yıkayamayacağına dair doktor raporu getirin” diye yanıt veriyor!
Nilgül Hanım “İşte o an her şeye isyan etmek istedim” diyor.

Haberin Devamı

PİNTO SİZDEN DAMAT ALIYORUZ

ÇETİN Doğan’ın kızı Pınar, İstanbul Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun oldu. Ardından Fransa Toulouse’da master-doktora yaptı. Sonra ABD’de post-doktora yaptı. Koç Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 2004 yılında akademik görevle ABD’ye gitti. İşte bu sırada Yahudi kökenli meslektaşı ABD’nin en önemli ekonomistlerinden Dani Rodrik ile tanıştı. Evlenmeye karar verdiler.
Rodrik’i babası ile tanıştıran Pınar Doğan, evlenme kararını babasına söyledi. Çetin Doğan habere sevindi, bir davette karşılaştığı dostu Türkiye Yahudi Cemaati Başkanı Bensiyon Pinto’ya “Sizden damat alıyoruz” diye espri yaptı.
Çetin Doğan damadının etnik kökenini hiç sorun etmedi.
2005 yılında Türkiye’de evlenen Dani Rodrik ile Pınar Doğan’ın 2007 yılında Deniz adını verdikleri bir çocukları oldu.
Dani Rodrik önümüzdeki aylarda çıkacak ekonomi kitabını Çetin Doğan’a ithaf etti.
Yazıyı hazırlarken görüştüğümüz Pınar Doğan Rodrik babasının bir özelliğini paylaştı: “Boston’da arada bir evimize yardıma gelen Brezilyalı bir bayan var, adı Maria. Annem ve babam arada bizi ziyarete geldikleri için tanışıyorlar. Maria’ya babamın başına gelenleri anlattığımda oturup hüngür hüngür ağladı. Ben çalıştığım ve gündüz evde olmadığım için bilmiyordum; babam her geldiğinde Maria’ya mutlaka öğlen yemeği yaparmış, tatlısına kadar önüne hazır edermiş. ‘Hiç kimseden görmediğim bir şey bu’ diye anlattı Maria.
İnsanların karnını doyurmak konusunda aşırıya kaçan bir hassasiyeti vardır babamın. Sabahları mesaiye gitmeden
bize hazırladığı kahvaltılarla büyüdük biz.
Yemek saatinde yanında asker varsa (şoför, koruma), önce onun karnını doyurur. Masasında tuzu olmadığını fark ettiği için, yerinden kalkıp iki masa yanda oturan asker şoförün haşlanmış mısırına tuz ektiğini biliyorum ben.”

Yazarın Tüm Yazıları