Siyasi ve ekonomik gündem yoğun

TÜRKİYE 19 Mart'tan beri siyasi hareketlilik yaşıyor.

Haberin Devamı

 

Bu durum, bağlı olarak ekonomimizi de etkiledi.

Uluslararası finans çevrelerinin giderek artan iyimser tutumları, yerini temkinli bir duruşa bıraktı.

Ancak Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ve ekibine duyulan güven, hakikaten bir çıpa işlevi görüyor.

Bu yüzden ilk günlerde özellikle BİS’de yaşanan değer kayıpları kısa sürede toparlanma eğilimine girdi.

Döviz cephesinde TL'nin değer kayıpları, başta TCMB olmak üzere, kamu bankaları tarafından $ satışları ile göğüslenmeye çalışılıyor.

38 TL seviyesinde bir destek hattı oluşturuldu.

26 milyar $’lık rezerv azalışı oluşmuş durumda.

An itibariyle “yerliler” yönünden sular durulmuş gibi gözüküyor.

CDS’lerdeki yükselme borçlanma maliyetlerimizi arttırıyor.

Haberin Devamı

Yaşadığımız türden siyasi gelişmelerin, ekonomiye ciddi maliyetler yüklemesi beklenir.

İlginç olan, ekonomimizde “kalıcı hasar” bırakmaması.

Tabii ki beklentilerin tamamen düzelmesi “başka baharlara” bırakılıyor.

Ancak siyasi gelişmelere paralel bir ekonomik tepkinin görülmüyor olması, ülkemiz açısından bir sosyolojik duyarsızlık örneği oluşturuyor.

Piyasa oyuncuları için,kısa bir tereddüt sonrası “hayat kaldığı yerden devam” ediyor.

Diğer değişle, bir olumsuzluk yaşanmış olsa da yerli yatırımcılar bu duruma “takılı” kalmıyor, hatta “fırsat” olarak görüyor.

Piyasalar krizi atlatmış gözükse de siyasi hayatımız için aynı şeyleri söylemek mümkün değil.

Öncelikli olarak, bir anlayış daha da pekişti.

Artık devletin “ali menfaatleri” söz konusu ise milli irade ikinci plana alınabiliyor.

Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ile Türkiye rejimi daha bir otoriter sınıfa yerleşiyor.

Son 10 günde, sanki MHP Lideri Devlet Bahçeli ile başlayan, Abdullah Öcalan'ın mesajı ile ivmelenen “barış sürecini” de gölgelendi, hatta “tavsatmış” izlenimi doğuyor.

Bu arada, Gezi olaylarından sonra bitmiş olan “sokak siyasetine” bir dönüş yaşandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in yükselen siyasi performansı ile geniş kitleler demokratik tepkilerini ortaya koydular.

Bu ülke insanının siyasi sahiplenme konusunda yüksek bir notu olduğu söylenemez.

Haberin Devamı

Ekrem İmamoğlu için uzun bir tutukluluk süresi olacağı galip ihtimal.

Umarız, Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Ümit Özdağ ve benzerleri gibi yakın(!) uzak rakipleri tarafından “unutulmuş gündem” haline getirilmez.

Bu süreçte muhalefet partilerinin yaşananlara dair bir ölçüde konsolidasyonu sağlandı.

Özgür Özel, CHP bünyesinde ikinci adamlıktan ikinci bir lider konumuna yükseldi.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, gündemden kopuk “paçavra” söylemi ile hayal kırıklığı yaratırken, yaşananlara tepkisini daha bir içten gösterebilirdi.

Tüm bu gelişmelerde AB ülkelerinden pek ses çıkmadı.

Trump yönetiminin zaten iktidara desteği biliniyor.

Dünya, 1943'lerde yeniden başlamış evrensel değerleri ve hukukun üstünlüğünü yüceltme dönemlerine ara veriyor ve bir “ters dalga” ile otoriterleşmenin faziletlerine inanır ve sahiplenir hale geliyor.

Haberin Devamı

Bu nedenle, ülkemizde yaşanan siyasi gelişmelerin istikametinde, karar ve yük sadece insanlarımızın sorumluluğunda.

Yeter ki “sandık” ve demokrasimiz kendilerini koruyabilsin.

Yazarın Tüm Yazıları