Paylaş
Bu ülkede ulusalcı tutum günün sonunda katı milliyetçi bir ideolojiye evrilir. O yerlerde de zaten MHP, Zafer Parti gibi partiler mevcut. Buna mukabil “merkez solda” gerçek manada bir “duruş” ortaya koyulmuş değil. Özellikle Kürt politikasına yönelik ikircikli yaklaşım sol değerlerle uyuşmuyor. Final tahlilde DEM Parti tıpkı CHP gibi, “seküler” yapılar. Bu “ayırıcı unsur” pek çok konuda iki partiyi zaten doğal “yol arkadaşı” yapar.
CHP artık nasıl bir parti olacağını belirlemek durumunda. Şayet “sol siyaset” yapacaklarsa, bunun gereği “sosyal demokrat” bir anlayışa uygun net bir parti programı oluşturmak. Mustafa Kemal Atatürk “Muasır Medeniyet Seviyesi” ni hedef olarak göstermişti. Bu hedefin günümüzde tercümesi “evrensel demokratik ilkeler”dir. Kopenhag kriterleri, AB, AHİM bu normları açıklıkla tanımlamıştır. Bunların pek çoğu uluslararası anlaşmalarla Türkiye tarafından da kabul edilmiştir. Ötesinde, bu anlaşmalar anayasal güvenceye kavuşturulmuştur. Esasında “Sol, Sosyalist, Sosyal Demokrat” duruşun samimi gereği bu esaslara yaslanmaktır. CHP'de “değişim” sloganları ile Kurultayı kazanan ekip bu konuda henüz bir çaba içine girmedi. Niyetinin de pek olmadığı anlaşılıyor. Ancak CHP, yelpazesinde pek çok siyasal çizgiyi barındıran bir parti. Bu anlamıyla gecikmiş değişim manifestosunun tüm parti örgütünü sarması boş bir hayal olmamalıdır. Aksi halde mevcut maslahatçı tutum yüzde 20 küsürlere sıkışmış partiyi daha da aşağıya çekecektir.
Bu işler öncelikle “kediye kedi” demekten başlar. O da katıksız huzur talebine iyi gelecek barış merhemini seslendirebilmektedir. Tabii mesele sadece Kürt politikaları değildir. Bu bir kırılma noktasıdır. Hayatın her alanda evrensel değerlere uygun “insan” odaklı politikaları savunmak Türkiye’ye iyi gelecektir.
Paylaş