Paylaş
Türkiye son derece güç koşullarda hayata geçirilmiş bir mucize öyküdür. Onun kodlarında “bölünme” tehlikesine karşı “aşırı dikkatli” bir duruş söz konusudur. Bu anlamıyla bünyesindeki kültürlerin dillerinin ön plana çıkarılması istenmemiştir.
Bugün hala Kürtçe’ye dair resmi platformlarda hassasiyet devam etmektedir. Devletin bu tutumu, Boşnakça, Çerkezce ve benzeri dillerde neredeyse yüzde 100’e yakın sonuç doğurmuştur. Arapça’nın, tıpkı Kürtçe gibi daha özel bir durumu vardır. Son yıllarda milyonlarca Suriyeli'nin gelişi ile ülkemizin ilave sosyolojik gerçekliğidir.
Netice “dil” temel insan hakkıdır. Ne yasaklanmalıdır ne de kısıtlanmalı. 1920'lerin dünyası için geçerli olanlar, aynı katılıkta sürdürülemez. AK Parti bu konularda daha ılımlı tutumlar sergilemiştir. Ancak CHP'nin, hele Genel Başkan düzeyinde bu yaklaşımı ülke demokrasisi açısından daha bir kıymetlidir. Bu fiili durum “Türkçemiz yabancı dillerin istilasına uğruyor, korumalıyız” yaklaşımıyla değerlendirilemez.
Çok kültürlü yapımız ve onun temel öğeleri hepimizin ortak değeri ve korunmaya muhtaç zenginliğimizdir.
Paylaş