Paylaş
ESİAD’ın 36. Yüksek İstişare toplantısında Büyükşehir Belediye Başkan adayları Hamza Dağ ve Cemil Tugay’ı dinledik. Açılış konuşmasında YİK Başkanı sıfatıyla yaptığım konuşmayı aşağıda sunuyorum.
Değerli Hazirun;
Bu güzel gökyüzü altında, Akdeniz güneşi bizlere şifa olurken, cemrelerin arka arkaya düştüğü bahar başlangıcında, demokrasinin bu ılık ikliminde, ne mutlu ki bizlere yerel yöneticilerimizi seçmek üzere bir keyifli süreç yaşıyoruz. Sayın Büyükşehir Belediye başkan adaylarımız Sn. Hamza Dağ ve Sn. Cemil Tugay’la kentimize dair projelerini dinlemek için bir araya geldik. Öncelikle belirtmek istiyorum ki, İzmir sivil toplum kuruluşları, 4,5 milyon nüfusa ulaşmış kentimizin sorunlarına ilişkin, on yıllardır, nerede ise gök kubbede söylenmedik, araştırması yapılmadık, seminerleri düzenlenmedik, öneri raporlara bağlanmadık çalışmalar bırakmamıştır. Böylesi bir birikimin İzmir'de yerel yönetim boyutunda icraat yapacak karar vericilerin emrine amade olacağını, tüm sivil toplum kuruluşları adına, ifade etmek isterim. Tabii ki tüm çözüm önerileri temelde kaynak imkanlarına dayanıyor. Belediye bütçeleri, biliyoruz ki büyük projeler için yeterli olamıyor. Bu sebeple, geçmiş Başkanlarımızın da yönlendiği gibi, uluslararası kuruluşlardan uygun faizli ve uzun vadeli finansman temini önem taşıyor. Sayın Hamza Dağ “körfez geçiş projesi” için gerekliliğine ikna olarak “Yap İşlet Devret” formülüne işaret ediyor. Bu yöntem rahmetli Turgut Özal’dan itibaren uygulanıyor. Ancak temel kullanım şartı, sadece gelir getirici projeler için anlamlı olduğudur. Bu sebeple bahse konu yatırım nevilerinin fizibilitesinde kredi geri ödemelerinin kamuya ilave yük getirmemesi esasına dayandırılması gerekir. Yanı sıra, her yatırım bir ölçüde tabiatın istismarı demektir. Ancak artan nüfus da iş-aş ister. Bu sebeple yatırım kararları bu iki oksimoron unsur arasında makul ve rasyonel dengeyi gözetmek durumundadır. Bu anlamıyla “flamingolarımız” ve “kuş cennetimiz” çok kıymetlimizdir sevgili Başkanlarımız.
İzmir çok yıpratılmış bir kent. Muhteşem tabiatına çok hoyrat davranmışız. Körfezimizi temiz tutamamışız, tarihsel dokusunu koruyamamışız. Kötü yapılaşmalarımız şimdilerde daha bir konuştuğumuz üzere deprem riskleri nedeniyle kâbusumuz olmuş, oluyor. Ekolojik yıpratıcılığı ekonomik faydasının çok üzerinde olan ve sorumsuz işletilen sınai tesislerine, maden işletmelerine hala kolaylıkla yeşil ışık yakıyoruz. Sevgili Başkanlar temel mottomuz, “koruyarak gelişme” olmalı. Hiç şüphesiz yatırımlar olacak, ancak insanlık alemi ve çocuklarımıza olan sorumluluğumuzu da hep ön planda tutmalıyız. Tüm değerli adaylara bir ricamızı iletmek isterim. Tıpkı 70-80 hatta 90'larda olduğu gibi, bir araya gelinse, sohbet ortamının yumuşatıcılığında karşılıklı vaatler, bizlerin de izleyeceği bir formatta tartışılsa, çok değerli ve geliştirici olmaz mıydı? Böylelikle bizler yönünden de net bir karşılaştırma imkânı doğacaktı. Bugün bu toplantı düzenimizde maalesef bunu başaramadık. Müsaadenizle bu husus adaylarımıza sitemimiz olsun.
Sayın adaylarımız; ülkemizin gelir dağılımı bozukluğu ve hayat pahalılığı dar gelirli insanlarımız açısından kavurucu bir sıkıntıya işaret ediyor. Lütfen, sosyal belediyecilik anlayışını, akut ihtiyaç gösteren yatırımların hemen yanında, tutunuz. Bu salonda bulunan herkes böyle bir anlayışı gönülden destekleyecektir.
Değerli adaylar, ülkemizin genel anlamda kangren olmuş bir hastalığından söz etmeden geçemeyeceğim. Siyaseti meslek edinmiş ve kamu imkanlarından yararlanarak geçimini bu esas üzerinden temin etmeye çalışan her seviyedeki insanları, mümkünse belediyemizden temizlemeye çalışın. Zira, şeffaf belediyecilik kamu vicdanında çok önem taşıyor. Sizlere olan sevgi ve saygımız bu konularda hassas davranılması halinde daha da artacaktır.
Diğer bir önemli husus da şu; Bu kentin en büyük organizasyonunu yönetecek kişiler olarak sizler, üst düzey yöneticilerinizi seçerken, siyasi yol arkadaşlığını tek kriter olarak almayın, yanı sıra; ahbap ve akraba kayırmacılığına lütfen geçit vermeyin. Liyakat hep en önemli tercih sebebiniz olsun. Buna riayet edilmediği haller, dışarıdan bakıldığında o kadar açık anlaşılıyor ki, bu durum tüm İzmirlileri derinden yaralıyor. Halkımız, doğal olarak sizlerden iyi hizmet bekler. İyi hizmet, pek çok unsurun yanında vurguladığımız gibi finansman ve genel bütçe imkanlarıyla doğrudan ilintili. Bu sebeple “merkezi hükümetimizle” ilişkilerin iyi tutulması çok önem taşıyor. İzmir belirli ölçülerde bu durumun handikaplarını yaşadı, yaşıyor. Ülkemizin toplam kaynaklarından İzmir'e ayrılacak pay konusunda, sayın adaylar “alacağımız var.” İster iktidar ister muhalefet adayları kazansın, bu konuda doğru iletişimin kurulması ve faydanın temini bu kentte yaşayanlar açısından, kent konforumuz itibariyle hayati ölçüde kıymetlidir.
Sayın adaylar; Sayın Aziz Kocaoğlu döneminden gelen ve sayın Tunç Soyer'in de çok değer vererek sürdürdüğü İEKKK iş dünyası ile Büyükşehir Belediye'si arasında, karşılıklı besleyici, çok önemli bir istişare platformu. Lütfen bu yapıya sizler de sahip çıkınız. Son olarak; Kentimizin kurumsallaşmış Sivil Toplum Kuruluşları olarak, bir “takım oyunu” anlayışı içerisinde, iş birliği imkanlarına her daim açık olduğumuzu tekraren belirtirken, sizlerden de sahici karşılıklar göreceğimizi umut ederek, sözlerime son veriyorum.
Paylaş