AK Parti Türkiye’nin realitesi.
Tamam, liderin ağırlığı çok fazla. Ama zannetmeyin ki Tayyip Erdoğan olmaz ise AK Parti biter.
Neticede merkez sağ, hali hazırda AK Parti üzerinde konsolide olmuş durumda.
Eskiyi örneklemeyin. Geçmişte siyasi partiler askeri vesayetin müdahaleleri ile tahrip ediliyordu.
Şimdilerde, çok şükür böylesi bir tehlike yok.
Dolayısıyla, kişiler gelir, geçer, daha mutedil, daha paylaşımcı, kucaklayıcı yeni liderler gelir.
Zamanlamayı kestirmek güç olsa da, günün sonunda demokrasiyi oturtacaksak daha sakin ve hoşgörülü bir ortam oluşturmaya mecburuz çünkü.
BU ülkede merkez sağ anlayışta bir alternatifi olmadığı müddetçe iktidar partisinin oylarının çok fazla düşeceğini kimse beklemesin.
Diyelim, yolsuzluk iddialarından etkilenen muhafazakar bir seçmensiniz.
Buradan hareketle aklınız biraz karışsa bile, örneğin hemen CHP’ye yönelmeyeceğiniz aşikardır.
Sizi siz yapan değerler, binlerce bileşenden oluşur. Neticede önceden oluşmuş bir dünya görüşünüz, hayata bakış açınız vardır.
Kimlikleriniz, tarikatınız, menfaatleriniz ve daha pek çok unsur sizin siyasi duruşunuzu katılaştırmıştır.
“Öyle bile olsa” dersiniz ve “eliniz” hayatınız boyunca itiraz ettiklerinize gitmez, bildiğinizden vazgeçmeme hissiyatı “oyunuz” istikametine egemen olur.
Ta ki, aynı mahalleden bir alternatif oluşuncaya kadar. Kısa vadede de böylesi bir durum gözükmüyor.
SİYASET bizim bildiğimiz mecradan çıkmaya başladı.
Son dönemlerde ortaya dökülen telefon görüşmeleri hepimizi dumura uğratıyor.
Makul olmaya çalışan, soğukkanlılığını korumaya çabalayan insanlar bu tapelerin içeriğine inanmak istemiyor.
İçinizdeki kızgınlıkların mantık ve sağduyunuzu esir almasını istemiyorsunuz.
Koskoca bir ülke Türkiye.
Herhalde bu denli işlerin çivisi çıkmamıştır, diye düşünmeyi tercih ediyorsunuz.
Komplo, montaj ve benzeri argümanların doğru çıkmasını, muhatapları adına değil, ülkeniz için tüm samimiyetinizle talep ediyorsunuz.
BU sene bahar erken geldi.
Tabiat uyanmaya başlayınca, hele Ege’de yaşıyorsanız sanki tüm kirlenmişliklerinizden arınma duygusu hissedersiniz.
Bahar, daha iyi, daha düzgün, daha kararlı olmanın, ezcümle yeni başlangıçların bir vesilesidir aslında.
Hayat, hiçbir şey için asla geç olmadığını kanıtlar tomurcuklanan çiçeklerinde.
Ve, aynı zamanda hiçbir konuda umutsuzluğa kapılmamazı öğütler çağla bademin kütürlüğünde.
Diyeceksiniz, dertlenmelerimizde ertelemedir bu güzel havalar, çılgın bahar bu anlamıyla “yalancıdır.”
Lütfen, öyle düşünmeyin.
GÜVENİLİR kabul edilen anket kuruluşlarına göre, yerel seçimlerde iktidar partisinin oylarında ciddi düşüş yaşanmayacağı ifade ediliyor.
Bu durum çoğumuza şaşırtıcı gelebilir.
Bakınız, bu ülkede bir “sağ” partiye oy atma geleneği var.
Geçmişte, ilk demokratik seçimlerde halk Demokrat Parti’yi iktidar yapmıştı. Darbeyle devrildiler, ilk seçimde Adalet Partisi iktidara geldi. Halk CHP’ye oy vermemişti.
CHP’ye şans vermedi
Arada Ecevit’in CHP’si bir çalım millete değmeyi becerdiyse de ibre yeniden Adalet Partisi’ne döndüğünde darbe oldu. 80 ihtilalinden sonra yapılan ilk seçimlerde iktidara, bir merkez sağ parti olan ANAP geldi. Merkez ve merkez sol yine hüsrana uğramıştı.
EKONOMİDE hareketli bir dönem yaşanıyor.
Gezi olayları ile başlayan ve 17 Aralık süreciyle alevlenen iç politik gelişmeler, Amerikan Merkez Bankası’nın piyasaya pompaladığı parayı tecriden azaltmaya başlaması, seçimlerin popülist önlemler için iktidara baskı yaratıyor olması, her türden spekülatif yorumlara sebep oluyor.
Böylesi anlarda bizim gibi insanlar, ne olup biteceğini, değer verdikleri ekonomistlerin yorumlarından izlemeye çalışıyor.
Bu çerçevede bire bir görüşmelerde de bulunuyoruz.
Bu kişiler, genelde ülkenin demokratik kalitesindeki esnemelerden tedirginlik duyan ve bu yüzden mevcut iktidarın devamına yönelik soru işaretleri taşıyan insanlar.
Ama aynı insanlar, sanki ağız birliği etmişçesine AK Parti’nin yerel seçimlerde oylarının yüzde 40’ın altına düşmesini, ekonomik problemleri derinleştirici bir faktör olarak görüyor.
Bu düşüncelerini gerekçelendirirken de, değişimin habercisi sayılacak bu durum gerçekleşirse muhalefetin parçalı yapısıyla istikrar vaat eden bir alternatif oluşturmayacağından endişe ediyor.
GEÇEN hafta Şeyh Bedrettin’den söz etmiştik.
Şeyh Bedrettin kadim Anadolu’nun Spartacus’udur.
Unutturulmaya çalışılmış bu efsaneye sahiplenmeyi hakeden bir kentimiz varsa, o da Aydın’dır.
Aydın’ın Ortaklar Beldesi ve Tekke Köyü, şeyhin can yoldaşları Börklüceli Mustafa ve Torlak Kemal’in mesken tuttuğu yerlerdir.
Hatta “ortaklar” adının Bedrettin’e inananların her şeylerinin ortak olduğuna izafeten aldığı söylenir. Haksızlığa karşı bir kartal gibi diklenerek oynanan zeybek, Aydın efesinin ruhunda, izlerini Şeyh Bedrettin’den alır.
Buradan Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’na bir çağrıda bulunmak istiyoruz.
Elinizde böylesi kültürel hazine varken, Şeyh Bedrettin’i Aydın’la özdeşleştirerek müthiş bir çekim alanı oluşturabilirsiniz.
TÜRKİYE’de muhalefetin özellikle de CHP’nin aklı karışık.
Akıl karışıklığına bir “ikilem” sebep oluyor.
AK Parti’nin Cemaat’e yönelik politikalarında onları desteklemek mı gerekir, yoksa “kenarda kalarak” bir anlamda Cemaat’e pasif katkı koymak mı tercih edilmelidir?
Diğer deyişle, ehem-mühim sıralamasında Tayyip Erdoğan ve AK Parti mi daha sorunludur, Cemaat mi?
Anlaşıldığı kadarıyla onlar AK Parti iktidarının devamını daha sakıncalı buluyorlar.
Bu tutumlarına biraz da Tayyip Erdoğan’ın “eyvallahsızlığı” yol açıyor.
Başbakan halk desteğine çok inanıyor ve güveniyor.