Sıtkı Şükürer

Sanki bir film var Güneydoğu’da

19 Aralık 2015
DEVLETİ yönetmek böyle bir şey midir?

Makul akıldan bahsetmek, hümanistik duygularla meselelere yaklaşmak aşırı romantik bir tutum mu oluyor?

Neden tüm güvenlik güçlerimizle memleketin bir tarafında operasyonlar yapma durumunda kalıyoruz?
Devleti hissettirmenin gereği neden “vurma, kırma, yıldırma”dan geçiyor.
Niçin “ipin ucunu bırakırsam tüm varlığım tehlikeye girer” endişesi ile meşru şiddette “ön almak” çoğumuza ikna edici geliyor?
Barış sürecinde sarf edilen onca söz bir yalan mıydı?
Biz haklıyız, onlar hep haksız mı?
İnsanların öldüğü, bombaların patladığı, acıların tavan yaptığı bir çözüm kalıcı olabilir mi?

Yazının Devamını Oku

Gazeteci kovduran adam

12 Aralık 2015
UEFA kupası alınmıştır. Kafile gece yarısı uçakla Kopenhag’dan dönüyordur. Çılgın bir sevinç, olağanüstü bir rahatlama, sonsuz keyif...

Tüm futbolcular, idareciler, taraftarlar...

Sadece bir kişi hariç.
Fatih Terim, her zamanki gibi gergindir, sinirlidir, kaşları kalkıktır, sebepsiz mutsuzluğunu çevresine ihraç etmeye çalışmaktadır.
“Hoca, işte budur” diye anlatmıştı Faruk Süren.
Belki de her daim başarılı olmasının sırrı, onun bu karakter özelliğinde yatıyor.
Fatih Terim sürekli adrenalin yüklenerek önce kendini sonra çevresini motive ediyor ve başarısına muhtemelen bu yolla ulaşacağına inanıyor.
Sonuçları itibariyle baktığınızda da teknik direktörlük kariyeri hakikaten müthiş.

Yazının Devamını Oku

İzmir ekonomik metropol oluyor

5 Aralık 2015
BAYRAKLI – Turan bölgesi yeni kent merkezi olarak planlandı.

Çok değil, 10-15 yıl sonra 200’ün üstünde gökdeleniyle İzmir’in yeni silueti olacak.

Tamam, bazı eksiklikler nedeniyle yargı frenleriyle karşılaşsa da Akdeniz’in incisi kentimiz bir “Manhattan” görüntüsü verecek.
Peki, 10 milyon metrekareni üstündeki bu arza acaba yeterli talep olacak mı?
Bakın, bu yerler canlı bir iş yaşamı oluşturabilirse bir anlam kazanır.
Hep diyoruz, 80 milyonluk bir ülke, tek ekonomik metropol ile yürümez.
Özellikle İstanbul – İzmir Otoyolu tamamlandığında, mesafe kaygısı azalacağından kentimiz tercih nedeni olacaktır.
Bir gün gerek yabancıların gerekse Anadolu’nun müteşebbis kesimlerinin İzmir’e yönelmeleri bu bölgeyi daha da değerlendirecektir.

Yazının Devamını Oku

İzmir boş çekti

28 Kasım 2015
İZMİRLİ “Bakan” beklentilerimiz boş çıktı.

Hani Nükhet Hotar Kültür Bakanı oluyordu, İbrahim Turhan ekonominin kurmayları arasındaydı.

Binali Yıldırım’ı saymayın.
O zaten AK Parti’nin ağır topu. İzmir’den vekil olduğu için Bakan yapılmadı.
Hadi İzmir’i geçtik. Nihat Zeybekci, tamam Denizlili’ydi ama bizler onu yarı İzmirli addediyorduk.
Bakan Yardımcımız Adnan Yıldırım ha keza İzmirli’ydi. O da bildiğimiz kadarıyla Nihat Bey’e bağlı olarak görevinden ayrılacak.
Tamam, İzmirli AK Parti’ye oy vermiyor. Ama AK Parti’nin de alttan aldığı söylenemez, anında mesafesini hissettiriyor.
Bakalım bu zıtlaşma ne kadar sürecek, kimler bükülecek, kent daha ne kadar zarar görecek.

-----

Yazının Devamını Oku

Terör

21 Kasım 2015
IŞİD gibi örgütlerin şehirlerde yarattığı terörle baş edebilmek çok güç. Kendi hayatından kolaylıkla vazgeçebilen hasta ruhlu insanları, istediğiniz kadar tedbir alın, kontrol edemezsiniz ve o bir şekilde yolunu bulur.

Pek tabii onları kullananlar, onların kirlettiği “mazlum İslam” meselenin diğer boyutları.

21. yüzyıl maalesef bu korku filmini hep yaşayacak gibi.
Dua edelim kullandıkları teknoloji canlı bomba ya da makineli tüfeklerle sınırlı kalsın.
Galiba ağır ağır bir istihbarat ve gözetim dünyasına doğru gönüllü olarak “teslimiyete” yelken açıyoruz.
George Orwel’in “Büyük Birader”i belki aradığımız sükûneti sağlayacak, ama bu defa özgürlüğümüze “elveda” demek durumunda kalacağız.
Dehşet gecesini yaşayan Parislilere sorsanız muhtemelen Abraham Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisinden” hareketle “güvenlik” talebini mahremiyetlerinin önüne çıkartmayı tercih edeceklerdir.
7 milyarı geçtik, gittikçe çoğalıyoruz, geliri adil bölüşmüyoruz, adaleti kovalamıyoruz, aynı gemide olduğumuzu yok sayıyoruz ve dörtnala mutsuz, ürkek bir dünyaya doğru gidiyoruz.

-----

Yazının Devamını Oku

Binali Yıldırım

14 Kasım 2015
BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanlığına adaylığını koyduğunda Binali Yıldırım oldukça farklı bir portre çiziyordu.

Sanki politikacıdan ziyade deneyimli bir mühendis izlenimi veriyordu.

Becerikli, hizmet odaklı, kendisini kanıtlamış üstelik esprili bir figür vardı karşımızda.
Sonra, 1 Haziran seçimlerinde üç dönem kuralı nedeniyle aday olamadı. O dönemlerde parti içinde kendisine muhalif olanlar tarafından yıpratıldığını ve siyaseten bir irtifa kaybı yaşadığını gözlemiştik.
Derken, seçimler yenilenmeye ve üç dönem kuralı kaldırılmaya karar verilince, “ibre” tekrar kendisine dönmeye, Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanı’na karşı ön görülenden daha fazla güç kazanmasını önlemek üzere, Saray nezdinde “ilave itibarlandırılma” rüzgarı almaya başladığını izledik.
Artık Binali Bey morallenmişti.
1 Kasım’a giden süreçte kendisini defalarca dinleme fırsatımız oldu.
Ancak, sanki bildiğimiz Binali Yıldırım’dan farklı bir insan vardı karşımızda.

Yazının Devamını Oku

Laikler hayal kırıklığına abone

7 Kasım 2015
TÜRKİYE’de Sünni muhafazakarlıkla, Türk Milliyetçiliği birbirinin içine geçmeye başlamıştır.

Bu iki ana akım tek parti de konsolide olduğunda, bu ülkede daima iktidar olacak çoğunluğa kavuşurlar.

Bu bütünleşme, içe dönük bir modeldir, evrensel demokratik ilkelerle ilişkisi mesafelidir, uluslararası topluma ihtiyatlıdır, ülke içindeki muhalefete tahammülsüzdür.
Bu yapı, “otokratik kapitalist” bir ekonomik modelle AB ve ABD nezdinde “menfaatler” parantezinde kabul gören konumunda olur ve Şii dünyasına yakın duran Şangay Beşlisi bloğunda da itibarı çok sınırlı olur.
Yani bir “ortada kalmışlık” hali söz konusu olacaktır.
Türkiye uzun zamandır 4 kutuplu olarak tarif edildi.
Muhafazakarlar, Kürtler, Türkçüler, Laiklerle birlikte Aleviler.
Muhafazakarlar Türk Milliyetçileri ile konsolide olma yoluna girdiğine göre, geride; Kürtler, Aleviler ve Cumhuriyet değerleri ile yetişmiş Laikler kalıyor.

Yazının Devamını Oku

Başkanlar ne polis, ne yargıdır

31 Ekim 2015
DÜNYA örneklerinde bazı etnik, sınıfsal, tarihsel çekişmeler futbol taraftarlığı üzerinden sürdürülür.

Mesela Barcelona ile Real Madrid ilişkisi böyledir.

Bizde de kimi taraftarlar bu kutuplaşmaya özenir, hatta militanlığa heveslenir.
İzmir ölçeğinde de biliyorsunuz, yıllardır şiddete prim veren bir Göztepe – Karşıyaka gerginliği sürüp gidiyor.
Sebep aradığınızda, lümpenlik ve zavallı bir özenti dışında bir izah bulamazsınız.
Şimdi iki kulübün başkanları bu şımarık tutumu ortadan kaldırmaya uğraşıyor.
Kusura bakılmasın, bu iyi niyetli gayret bile “bir ayıbın parçası olma” tehlikesini içerir. Ortada o denli bir “mesnetsiz saçmalık” var ki, sanki bu konuda gösterilen çaba bu duruma sebep olanları primlendirmek gibi geliyor bize. Yani, sanki sorumluluk hissetmek bu tipleri “öfkeli gençler” düzeyine çekiyor ve satır arası bir tolerans içeriyor.
Keyifli rekabeti vandallıkla karıştıran bu kriminal tiplerin aralarını düzeltmek sayın başkanların işi olmamalı.

---------

Yazının Devamını Oku