Sıtkı Şükürer

Ormanlarımız

10 Temmuz 2017
36 yıl hapise mahkum adam, son on yılını hücresinde bulduğu tahta kurusu ile geçirmiş. Ona, vakit bol, bazı yetenekler kazandırmış. Komutlarıyla taklalar atan hayvancağız tahliye olunca ekmek param olur diye düşünmüş...

Derken hapisten çıkma vakti gelmiş. Gecenin karanlığında özgürlüğünün ilk gününde ilerlerken, acıktığını hissetmiş ve olmayan parasıyla bir çorbacıya yönelmiş. Karnını doyurduktan sonra, “gösteri” mukabili hesabı ödeyeceği düşüncesiyle cebinden özenle tahtakurusunu çıkarmış ve “hey garson buraya bakar mısın” diye seslenmiş.
Garson aniden masaya gelmiş ve aynı hızla masadaki tahta kurusunu elinin baş parmağı ile ezmiş. “Özür dilerim efendim, başka bir arzunuz?”
Bu hüzünlü öykü bana hep tabiatın ya da insanoğlunun bin bir özenle oluşturduğu ormanların bir ebleh gerekçeyle yanıp kül olmasını hatırlatıyor. Gümüldür’de yüzlerce hektar orman, bir tabiat harikası artık yok. Yılların birikimi bir anda bitti. Gideni hemen geri getirmeniz mümkün değil. Ancak, yine en başından, tek tek fidanlar dikerek, aynı süreci başlatmaktan başka çaremiz de yok. Orman bilinci sadece kamuya bırakılmamalı. Bu anlamda Ege Orman Vakfı’nın ne denli önemli bir sivil inisiyatif üstlendiği, böylesi acılı günlerde daha iyi anlaşılıyor. Hepimize geçmiş olsun.

 

SEVİMSİZ DEĞİRMENLER
RES (Rüzgar Enerji Santralleri) meselesi giderek tartışmalı olmaya başladı. Özellikle Urla, Karaburun ve Çeşme’yi de içine alan Yarımada’yı istila etmiş durumdalar. Efendim, temiz enerjiymiş, hiçbir problemi yokmuş... Lütfen bu söyleme hemen teslim olmayın.
Bazı Avrupa ülkelerinde RES’ler açıkça yasaklanıyor, bazılarında ise yatırımları askıya alınıyor. Araştırmalar, bu değirmenlerin ekosistem üzerinde çok ciddi olumsuz etkilerinin olduğunu, yanı sıra canlılar ve insanlar üzerinde, özellikle yaydığı “ses” yüzünden sağlık problemlerinin yaşandığını gösteriyor. Mevzu insan sağlığı olunca bizim ülkemizde menfaat ibreleri pek kıpırdamaz. Ancak RES tercihi genele yönelik ne ölçüde menfaat sağlıyor, o da tartışmalı. Yeryüzünün en güzel tabiat parçalarından biri olan Yarımada, gittikçe gelişen ekonomik potansiyeli ile çok özenli değerlendirilmesi gereken bir yer. Çeşme yamaçlarının, Urla bağlarının bu aparatlarla kaplanmasının turistik ve kültürel potansiyele verdiği zararlar iyi düşünülmeli.

Yazının Devamını Oku

Entellektüel namus

2 Temmuz 2017
CUMHURİYET kendi kitlesini oluşturmuştur.

Türk kimliği paydasında laik insanlarız biz.
Etliye sütlüye hiçbir zaman karıştırılmadık.
İdeolojik reçeteye uyum sağladık, huzurlu yaşadık.
Bu çerçeveye direnenler hep acı çekti.
“Bölünme” ve “İrtica” sendromları baskı vesilesi oldu.
12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan bizim kuşakların bizzat tanıklık ettiği süreçlerdi.
Muhafazakarlar, Kürtler, Aleviler, Sosyalistler, örseleniyorlardı.

Yazının Devamını Oku

Yürüyüş

25 Haziran 2017
KEMAL Kılıçdaroğlu, CHP’lilerle birlikte yürüyor.

"Adalet” arayışı içinde olduklarını söylüyorlar.

Sorumlu gördükleri, başta iktidar olmak üzere devletin organları.
Yasama, Yürütme ve Yargıya dair tepkisel bir eylem koyuyorlar.
Kılıçdaroğlu “pasif mücadele” yöntemi uyguluyor.
Evrensel demokratik ilkelere işaret ediyor.
Herhangi bir etnisik, mezhebi, dini gerekçeye yaslanmıyor.
Kitlesi; yoksul, ezilen halk değil.

Yazının Devamını Oku

Çok genç ve yakışıklı başkan

18 Haziran 2017
BİR yerel yöneticiden ne bekleriz?

Çalışkan, dürüst, becerikli, mütevazı, atom karınca gibi olsun, hizmetleri ile ön plana çıksın, beldesini iyi tanısın, geçmişini, tarihini hissetsin, insanlara dokunsun...

Böylesi bir yerel yönetici zaten çok geçmeden müthiş bir takdir görmeye başlar.
Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar’la ilgili maalesef hayal kırıklığımızı paylaşmak istiyoruz.
Seçilmesinden büyük bir mutluluk duyduğumuz genç sayılabilecek bir politikacıydı.
Esasında çok hızlı bir giriş yapmıştı.
Ancak son dönemlerde çok eleştiriler almaya başladı.
İlki, Karşıyaka’nın sembollerinden olan “anıt”ı yıkması.

Yazının Devamını Oku

Tebrikler Göztepe

11 Haziran 2017
GÖZTEPE Süper Lig’e geri döndü.

Hepimiz, tüm İzmir “bahtiyar”dır.
Göztepe 1925 yılında kurulmuştur.
Ancak kalbimizi tutuşturduğu yıllar 1960’ların sonlarıdır.
Fuar Şehirleri Kupası’nda yarı finalle zirveye ulaşan efsane kadro o dönemde herkesi “Göz Göz” yapmıştı.
Adnan Süvari’nin teknik direktörlüğünde, Kestane Gürsel, Bombacı Halil, Buldozer Fevzi, İngiliz Nevzat, Ertan, Çağlayan, Ali Artuner, Hüseyin... Sadece İzmir’in değil Türkiye’nin kahramanlarıydı.
Esasında Göztepe bir semt takımıdır.
Semt takımı olmak onu değerli kılan bir özelliktir.

Yazının Devamını Oku

Ramazan herkesindir

4 Haziran 2017
BU yıl Ramazan laik kesimde “sönük” geçiyor.

Oysa 10 yıl öncesi bambaşka bir heyecan vardı.
AK Parti iktidarının ilk yıllarıydı.
Askeri vesayete direnen iktidar eşzamanlı kendileriyle ilgili tedirginlikleri azaltmak için çaba gösteriyordu.
Açıkça, gerek uluslararası toplum, gerekse ülkenin tüm demokratları nezdinde çok büyük “avans” elde etmişlerdi.
Bu pozitif iklim herkesi etkiliyordu.
İnsanlar birbirlerinin değerlerine içtenlikle sahipleniyor, farklılıkların ortak bir kültür zenginliği olarak yaşanmasına çaba gösteriyorlardı.
Şimdi, bu hoşgörünün toplum genelinde kan kaybettiği gözleniyor.

Yazının Devamını Oku

Trump idoldür

29 Mayıs 2017
ABD’de ana gündem maddesi “Trump”.

Müesses düzen Trump’ı hiç istemedi.
Şimdilerde onu görevden almaya çabalıyor.
Becerebilirler mi?
Zannetmiyoruz. Zira Trump ilk örnek değil.
1700’li yıllardan itibaren, 1. Sanayi Devrimi ile serbest piyasa mekanizmasının yüceltildiği ve bu esasa göre oluşturulan ahlak ve hukuk normlarının toplumsal değerler manzumesine dönüştürülerek kitlelere zerk edildiği bir 300 yıl yaşanmıştır.
Bu mitos; herkesin önünün açık olduğu, çalışkanlığın, dürüstlüğün, girişimciliğin mutlaka ödüllendirileceği bir düzen vaat ediyordu.
Bunun bir “koca yalan” olduğu giderek anlaşıldı.

Yazının Devamını Oku

Zamanın ruhu radikallerden yana

21 Mayıs 2017
FRANSIZ seçimlerini Macron kazandı. Irkçı Le’pen karşısında ikinci turda yüzde 66 oranına ulaşan sağduyulu ittifak “şimdilik” tehlikeyi bertaraf etti.Burada kullandığımız “şimdilik” kelimesi önemli.

Zira Fransa’da “gidişat” iyi değil...

Tunç Soyer, biliyorsunuz Seferihisar ilçesinin Belediye Başkanı.
Tunç Bey, sıradan siyasetçilerden farklı niteliklere sahip bir entelektüeldir. Bu nedenle; kente, partiye, ülkeye lider arayanların hep “radarında” olmuştur.
Sayın Başkan’la geçenlerde bir araya geldiğimizde, Macron’un seçimi kazanmasını kalıcı bir zafer olarak değerlendirmenin yanlışlığına işaret ediyordu.
Sanki, biraz ABD, biraz Hollanda, Avusturya, bir çalım da Türkiye’yi ima ederek, milliyetçi muhafazakar oyların önlenemez yükselişinin benzer şekilde Fransa’yı da etkisi altına aldığını belirtiyor ve halkından yüzde 34’e yakın oy alan ırkçı partinin önünün kesilmesinin kolay olmayacağını ifade ediyordu.
Başkan; Le’pen gibilerin 1970’lerde yüzde 1’in altında oy alırken, son seçimde ışığı gördüklerini ve “mazbut sağ popülist parti” rolüne bürünmek için kolları sıvamaya başladıklarını belirtiyor.
Siyaset oyunu, üç aşağı beş yukarı dünyanın her yerinden benzer esaslara göre oynanıyor.

Yazının Devamını Oku