Sinem Vural

Cumhuriyet şahane

2 Kasım 2023
Cumhuriyet’imizin 100. yılı için yapılan marşlar geçen haftaya damgasını vurdu. Tarkan, Kenan Doğulu, Norm Ender, Soner Arıca, Erkin Arslan, Fazıl Say, Kıraç, Can Mutlu, Turan Manafzade derken yer gök kırmızı beyaz oldu.

Öncelikle bu hafta paylaşılanlardan sondan geriye gitmek istiyorum. Yukarıda saymadığım isimlerden biri de Candan Erçetin’di. 6 şarkılık marş albümüyle geldi. “İzmir Marşı”, “Gençlik Marşı”, “Ankara’nın Taşına Bak” (ve akustik versiyonu), “Onuncu Yıl Marşı” ve “Vatan Marşı”nın yer aldığı albüm var olan şarkıları onun yorumuyla dinleme imkânı verdi.

“Ankara’nın Taşına Bak”ın akustik hali ise hissiyle size hemen geçiveriyor.

Tarkan’ın “Sen Rahat Uyu”sunu geçen hafta başında dinlemeye başlamıştık. Tarkan’ın sözlerini yazdığı şarkı onun karakterini taşırken, çocuk vokaller ise renk katmış durumda.

Kenan Doğulu’nun “İkinci Yüzyıl” ise yine sanatçının imzasına sahip bir marş. Elektronik öğeler taşıyan, marş fikrini günümüze uygun getiren bir çalışma. Umut taşıyan sözleriyle Doğulu’nun şarkısı diğer marşlar gibi temennilerle dolu.

Norm Ender’in “Parla”sı sanıyorum geçen haftanın en beğenilen marşlarından biri. Sözleriyle gerçekliğe, düzenlemesiyle geleneksel marş ruhuna dokunarak ilerliyor.

Fazıl Say’ın “100. Yıl Marşı”, Ayten Mutlu ve Fazıl Say imzalı. Ahmed Adnan Saygun Senfoni Orkestrası ve Can Okan’ın icrasıyla bizlere sunulan marş, bu hafta gözden kaçmış olabilir, Cumhuriyet kutlamalarında ise fazlaca duyacağımıza eminim.

Erkin Arslan’ın “Cumhuriyet Marşı”nın söz ve müziği sanatçıya ait. Cumhuriyet’imizin 100. yılını kutlamak için hazırlanan bu marşta Arslan’a yakın dostları Buray ve Emre Altuğ koroda eşlik etti.

Kıraç

Yazının Devamını Oku

Dijital dönüşümün melodisi

26 Ekim 2023
Müziğin insan hayatındaki önemi yüzyıllardan beri değişmeden devam ediyor. Ancak son yıllarda müzik endüstrisi dijitalin etkisi altında büyük bir değişim yaşadı.

Geçtiğimiz günlerde Visual Capitalist’te ilginç bir yazı kaleme alındı. Yazı, Amerikan Kayıt Endüstrisi Birliği’nin 1973-2022 verilerine dayandırılarak hazırlanmıştı. Fiziksel formattan dijitale zaman içinde müziğin satış evrimini anlatan makalede yıllar içinde değişen net gelirler gözler önüne serildi.

Plakların altın dönemi 1970’lerden gelen müzikler hâlâ güncel ve dinlenebilirliğini korudu. 1980’lere gelindiğinde kaset dönemi başladı ve yakın dostumuz Walkman’ler krallığını 90’ların sonuna kadar sürdürdü. Ardından CD ve dijital müzik dönemi başladı. CD çıkışıyla dünya çapında 2.5 milyar dolarlık bir pazar yarattı.

2000’lerin sonlarına doğru mp3’ten müzik dinlemek popüler hale geldi. Sonrasında dijital müzik indirme platformları patlama yaşadı. Müziği daha kolay edinmenin yollarını bulurken aslında dijital müzik, telefon zilleri, “ararken dinlet”lerle iyi gelirler elde etti. O sırada endüstri de korsan müzikle mücadele ediyordu. 2007’de bu hizmetler piyasa gelirlerinin yüzde 10’unu oluşturdu, 1.1 milyar doları aşan bir rakama tekabül ediyordu.  

Bugün, bu bir zamanlar oldukça kârlı pazar önemli ölçüde küçüldü. 2022’de sadece 4.5 milyon zil sesi ve aradığında çalma hizmeti satın alındı. Toplam 11 milyon dolar gelir elde edildi ve yıllık gelirlerin yüzde 0.1’ini temsil etti.

TAKTİK GİBİ TAKTİK

2022’de dijital müzik gelirleri, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki müzik endüstrisinin gelirinin yüzde 89’unu oluşturdu. Dijital müzik dinleme platformları toplam endüstri gelirinin yüzde 84’ünü oluşturdu.

Ücretli abonelik sayısı ise 92 milyonu aştı. Yazıda The Wall Street Journal’dan güzel de bir alıntı vardı, o da müziğin sadece formatının değil tüketimini de değiştirdiği yönünde.

Çünkü bu dinleme platformlarında sanatçılar sadece 30 saniyelik dinlenmenin ardından para kazanabiliyor. Tam da bu yüzden insanların “skip rate” denilen yani şarkıyı ilk 30 saniyede atlamalarının önüne geçmek ve bu oranı düşürmek amacıyla sanatçılar, nakaratlarını şarkıda bu süre içinde konumlandırıyor.

Yazının Devamını Oku

10 yılda neler oldu neler

19 Ekim 2023
Ülkemizde de çok sevilen dijital müzik platformu Spotify, Türkiye’deki 10. yılını verilerle açıkladı. Sektörün tartışmalarının odak noktasında bulunan platform yıllar içinde dinleme alışkanlıklarının nasıl değiştiğini gözler önüne sererken verilerle ‘en’leri de açıkladı.

2013’te Türkiye’ye girişinden bu yana hem bir fırsat hem bir tartışma konusu haline gelen Spotify’ın ilk yılında ilk yüzde Türkiye’den sadece 3 şarkı bulunuyordu. Bugün ise en çok dinlenen 100 şarkının 94’ü yerli şarkılardan oluşuyor. Top 10 listelerinde ise yalnızca tek bir yabancı isim yer alıyor.

Bu veri bizlere zaman içinde ücretli ya da ücretsiz bir platformun kullanıcılarının, devasa arşivi nasıl kullanmaya başladığını, hatta bir sistem üzerinden tüm müzik ve yayınları dinleyebilme imkânı bulmalarını sevdiğini gösteriyor.
Tabii bu durum sadece müziksevere yaramadı, yurtdışından yerli içeriklere ulaşmak isteyenlere de yaradı. Bugün 180’in üzerinde ülkede 551 milyon aktif kullanıcı sayısına ulaşan platformda Türk sanatçıların Türkiye dışındaki ülkelerde dinlenme oranı her yıl arttı ve yüzde 75’e yakın bir artış ivmesi yakaladı.

Zaman içinde en çok dinlenilen müzikler pop odağından çıkarak rock, indie, hiphop gibi alanlara da kaydı. Türk halk müziği, arabesk ve elektronika türleri de gözle görülür bir biçimde dinlenmeye hatta bu datalara girmeye başladı.
Bu listeler niye önemli derseniz, benim gibi istatistik sevenler için biçilmiş kaftan. Son 10 yılın en iyilerinde kafama yatmayan oldukça fazla isim olsa da son dönem dinlenmelerinin bu listeleri şekillendirmede payının büyük olduğunu düşünmeden edemiyorum.

Yazının Devamını Oku

Arşivcilik, Harbiye Açıkhava ve diğer güzel şeyler

12 Ekim 2023
Geçen hafta dolu dolu geçti. Sadece benim için değil, müzikseverler için de... 212 Photography Istanbul Festivali başladı, Harbiye Açıkhava Konserleri tam gaz sürüyor, Şişli Plak Festivali’nde Aphaville çıktı. Daha ne olsun!

Haftayı Harbiye Açıkhava Konserleri bültenleriyle başlattım. Yoğun programımdan takip etme imkanını bu yıl daha az bulsam da Gazapizm ile açtığım sezonu hafta başında İrem Derici ile devam ettirdim. Öncelikle geçtiğimiz haftalarda izlediğim Gazapizm çıtayı biraz fazla yükseltmiş. Senfoni orkestrasıyla verdiği konser serisini Harbiye’de izledim. Ardındandan sıra İrem Derici’deydi. İrem’in iki yıl önce prodüksiyonuna yalnızca para değil kalbini de koyduğu konserini kaçırdığım için üzülmüştüm ki bu yıl konser yapacağının haberini aldım.

Jolly Joker’in Harbiye’deki konser serisinde İrem Derici resmen devleşti.

Biz sadece bir konser değil büyük bir şov izledik. Yetenek desen var, dans desen o da var, sohbet desen bildiğiniz gibi kafasına göre... Yer yer playback ile dans şovlarını yaptı. Bu da dünyada bilinen bir yöntemdir. Beni de rahatsız etmedi. Yaklaşık 4 bin kişiye de hakimdi. İrem daha ne yapsın, ben de bilemedim gerçekten!

Arşivlere mukayyet olun

Pazar günü planlı olmasa da Müze Gazhane’de 212 Photography Istanbul’un “Şehrin Festivali” dediği festivali kapsamında İzzet Öz, Ahmet San söyleşisine denk geldim. Taner Turna’nın moderatörlüğünü yaptığı ve dünden bugüne müzik tarihinin San ile Öz’ün perspektifinden aktarıldığı söyleşide öncelikle arşivlere mukayyet olunması gerektiğinin bir kez daha altı çizildi.

İzzet Öz’ün arşivinin dijital olarak web sitesi üzerinden kullanıcılara sunmasından bahsedildi. Öz’ün 1977’de başlayan TV programı “Metronom”un içeriklerine dijital olarak gezinme imkânı vermesinin yanı sıra söyleşideki bir bilgi beni şaşırttı. Program TRT’de yayınlanıyordu. Fakat TRT bir süre sonra elinde bant kalmayınca bu programın eski bantları üzerine çekim yapmaya başlamış. O zamanlar kameralar için bant sıkıntısı bolca yaşanıyormuş. Öte yandan haftada bir bazı bantlar da çöpe atılıyormuş.

Bantların atıldığı günleri takip edip çöpten onları çıkarıp Amerika’da aktarımını yaptıran Öz, kayıtları TRT’ye teslim ediyormuş. Yıllar sonra TRT’den arşiv paylaşımı istediğinde ise kendisine fatura çıkmış. Bir şey arşivlensin istiyorsanız kendiniz yapmalısınız ve tabii saklamalısınız da... Tüm söyleşi ortaya koydu ki zamanında çekmediğiniz fotoğraflar, kaydetmediğiniz yayınlar, kaleme almadığınız şarkı listeleri gittikçe tarihinizde önem taşıyor.

Bir de Aphaville

Yazının Devamını Oku

Kırık kalplere dinleme listesi

5 Ekim 2023
Sonbaharın geldiğini havaların soğumasından değil, sanatçıların peşi sıra çıkardığı slow şarkılardan anlıyorum artık. Cem Adrian ft Fatma Turgut, Çağan Şengül, Tendertwin ve daha birçok ismin slow parçaları, “Ekimde ayrılık başkadır” dedirtiyor. Toplanın kırık kalpliler, size önerilerim olacak.

Geçen hafta Canozan’dan ve “Ağlama Ben Ağlarım” şarkısından bahsederken “Sonbahar geliyor” demiştim, müzikle geldi. Cem Adrian’ın Fatma Turgut ile iş birliği “Bensiz”, Çağan Şengül’ün “Çok Yazık”tan sonra yeni hit adayı “Bana Artık Şarkı Yazdırma”nın ardından bu hafta Tendertwin’den “Ode to the Past” yayınlanıyor. Geçmiş hislerinizi gıdıklayacak, anı tarihinizden en uygun ‘an’ınızla bağdaştıracağınız, hissi yüksek, orta acılı bu şarkılar yeni mevsimin de habercisi.
Yoğun bir konser programında olan Cem Adrian, yeni albümü öncesi birbiri ardına çıkardığı yeni şarkılarının sonuncusunda Fatma Turgut’la düet yaptı. Yayında olan “Bensiz”, kırık kalplere merhem gibi bir ağıt aslında. Sözü, müziği Cem Adrian, düzenlemesi ise Özgür Aksüyek imzası taşıyan şarkıyı bütün yıl dinleyeceğimize emin olabilirsiniz.
Çağan Şengül’ü bu yaz “Çok Yazık” ile keşfedenler için yeni bir şarkı geldi: “Bana Artık Şarkı Yazdırma”. Şarkı, Şengül’ün önceki çalışmalarıyla da bir bütünlük taşıyor. Yine bir giden, yine bir kalan hikâyesi. Sesi tüm bu sancılara iyi gelen Şengül’ün cebinden daha çok ayrılık çıkacak. O yüzden listelerinize ekleyin, belli ki bu yıl kendisiyle uzun mesai yapacağız.
İlk single’ından bu yana takip ettiğim Tendertwin’in bu hafta yayınlanacak yeni şarkısı “Ode to the Past” da bu geleneğe uyanlardan. Bilge Nur Yılmaz’ın İstanbul, Philadelphia ve Londra arasında büyüttüğü kariyerindeki çok sesli, yer yer folk’a kayan katmanlarıyla beslediği şarkılarından “Ode to the Past”, Londra’daki Roundhouse Müzik Kolektifi üzerinden uzun süredir birlikte çalıştığı Michael Crean ile yaptığı bir düet. Şarkının havasından ve suyundan bu kez geçmiş aşkların yasını birlikte tutuyoruz.
Bu hafta çıkacaklarla birlikte sonbahara hoş geldin diyor, yaz aşklarına veda ediyor, heyecanlı ve hareketli günleri ardımızda bırakıp biraz içimize dönüyoruz. Umarım kırık kalplere özel bu listeden size hitap eden o şarkı ile buluşursunuz.

Güçler birleştirilmiş

Bu cuma pop müziğinde yeni bir ismin parladığına tanıklık edeceksiniz. Söz ve müziği Mabel Matiz’e ait olan “Yağmur Olsam”ı seslendiren Bengü Beker hem vokal yetenekleri hem de sesiyle sizi kendine hayran bırakacak. Şarkının düzenlemesi ise Brek imzalı. Yani güçler birleştirilmiş ve Bengü Beker’e şarkı bir özel dikim elbise gibi dikilmiş. Radarlarınızı açık tutun, daha çok sesini duyacaksınız.

İşte o sıcaklık

Yazının Devamını Oku

Super Bowl’a Jay Z imzası

28 Eylül 2023
Başlıktan anlayacağınız üzere dünyanın en renkli şovlarına sahne olan Super Bowl devre arası 11 Şubat’ta yapılacak. Bu yıl sahne Usher’a emanet. Tüm bu büyük şovun arkasında ise beş yıldır Roc Nation şirketiyle Jay Z var.

Bize çok yakın bir kültür olmasa da Amerika’da her yıl düzenlenen Amerikan futbol ligi National Football League’in şampiyonluk maçına sahne olan Super Bowl etkinliği bu yıl devre arasında Usher’ın yer alacağını açıkladı. 2020’de Jennifer Lopez ve Shakira, 2021’de The Weekend, 2022’de Dr. Dre, Snoop Dogg, Eminem, Mary J. Blige, Kendrick Lamar, 50 Cent ve Anderson .Paak; 2023’te ise Rihanna ile konuşulan devre arası şovu için 4 yıl önce NFL, Roc Nation’la anlaştı.
2019’daki basın toplantısında Jay Z seçimlerini nelere göre yaptıklarını şu sözlerle açıkladı: “Roc Nation’dan önce NFL 3-4 sanatçı ile konuşur, ilgilenip ilgilenmediklerini sorardı. Üç yıl sonra üç insan sahneye çıkabilir dokuzu ise mutsuz olurdu. Dünyada bu kadar süperstar yok ve bir noktada bu insanlar tükenecek.”
Son yıllarda birbirinden farklı 13 dakikalık şovlarla reytingini arttıran Super Bowl devre arası için isim bakarken Jay Z birçok faktörü göz önüne alıyor. En önemlisi ise bazı insanların final maçının olduğu şehir ile kurduğu bağ. Örneğin Los Angeles’taki final maçında şehrin hip hop kültürü ile bağdaşlaşan Inglewood’u anan bir şov ortaya kondu. Miami’de ise Jennifer Lopez ve Shakira ile Latin kültürü onore edildi. Usher’a gelirsek, bir yıldır Las Vegas’ta performans sergiliyor. Buna ek olarak ana tür olarak popta diretilmesinin önüne geçildi.
Rock ve popüler müziğin yanı sıra hip hop’ı da görmüş olduk. Tabii Jay Z’nin ilişkilerinden de sual olunmaz çünkü Rihanna gibi daha önce etkinliği farklı nedenlerle boykot eden birini hem ikna etti hem de Rihanna’yı yeniden seyirci karşısına çıkardı.
Yazıyı yazarken geriye dönerek 4 şovu izledim. Tabii ki daha da öncelerine baktım. Jay Z’den önceki şovlarda da Lady Gaga gibi çok beğendiğim işler de vardı.
Hem kan uyumunu yakalayan hem stadyumdaki havayı sanki önceden koklayan Jay Z’nin neden bu kadar başarılı olduğunu anlamak ise hiç de zor gelmedi. Darısı Usher’ın şovunun başına. 

Hissi Mahmut Orhan’dan alıyor

Mahmut Orhan’ın sahnede dans ettiği videoyu görmeyen kalmamıştır sanırım. Orhan’ın performanslarında izleyici “Everybody Knows” şarkısını dinleyip paylaşmanın da keyfini yaşıyor. Şarkının dijital müzik dinleme platformlarına ne zaman düşeceği de merak konusu. Şarkı aslen Leonard Cohen’e ait. Sigrid’in şarkıyı “Justice League” filminin sountrack’inde yeniden seslendirdi. YouTube’a “Everybody Knows-Mahmut Orhan Remix” yazınca da Orhan’ın versiyonu çıkıyor. Bu iyi remix hali şarkının yeniden canlanmasına neden oldu fakat esas faktör Mahmut Orhan’ın dansı. Video izlemeden şarkıyı dinleyin, anlayacaksınız.

Yazının Devamını Oku

Yenilere yer açma zamanı

21 Eylül 2023
Geçen haftalarda cover şarkıların yayınlanmasının öneminden bahsettim. Fakat biraz erken konuşmuşum. Bu aralar yeni şarkı bulmakta güçlük çeker oldum...

Her hafta yeni bir cover albümden gelen single dinlemeye başladık. Her yıl müzik sektöründe bu tarz hamleler yapılırdı ama bu yaz, gözle görülür bir artışa sahne oldu. Ana akımın önemli müzisyenlerinden yeni şarkı gelmesi o kadar azaldı ki... Her hafta yeni şarkı dinleyip güncel kalmak zorlaşmaya başladı.
Bu cover projeler aslında yeniyi değil hali hazırda kariyer sahibi sanatçıları öne çıkarma üzerine kurulu.
Tabii ki hâlâ her hafta binlerce yeni şarkı çıkmaya devam ediyor. Bunlara ulaşmak için kendimce güvendiğim kaynaklar, takip ettiğim insanlar, yeni sanatçıların attığı güzel e-mailler var. Hali hazırda dinleyicisi olan müzisyenlerin, şarkılarını daha büyük kitlelere aktarma imkânı var. Fakat dinleyici olarak bazen yeni isimlere, yeni şarkılara ya da yeni olanlara kulağımız tıkanıyor gibi hissediyorum.
Çeşitliliğin azalması üzüyor beni. Pop ve rap gibi ana akım türlerin aşırı baskın hali, yeniden seslendirilen mevcut hit’lerin gölgesinde kalan yeni şarkıları tanıtmanın güçlük çekmesine neden oluyor.
En çok da alternatif türlerin ilgi çekmesinin uzun vadeye yayılmasına takılıyorum galiba.
Üstümüze düşen çeşitliliği teşvik etmek, yeniye yer açmak ve yeni isimleri desteklemek olmalı.
Sektörün genişlemesi, farklı müzik türlerinin güçlenmesi, sahnelerde yeni isimlerin yer alabilmesi adına taşın altına artık elimizi daha çok sokmamız gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Müziğin dili evrensel

14 Eylül 2023
Geçen hafta Amerika’da çıkan akademik dergi Proceedings of the National Academy of Sciences’ta Dr. Samuel Mehr ve ekibinin “Vokal müziğin evrensel yorumları” isimli bir makalesi yayımlandı.

31 farklı dil konuşan 49 ülkeden 5 bin kişiyle yapılan araştırmada müziğin dili gerçekten “evrensel” çıktı.

6 yıldır insan gelişimi ve psikolojisi üzerine çalışan ve bu alanda yükselen yıldızlardan biri olan Dr. Mehr’in dinleme, ses ve müzik üzerine psikoloji üzerine çalışan Yale Çocuk Merkezi’ndeki asistan profesörün çalışması gösterdi ki dünyanın her yerinde dili ne olursa olsun söylenilen müziğin duygusu ve ona verilen tepki aynı.

“Dünya genelinde insanlar benzer şekillerde şarkı söyler. Müzik, insan sosyal etkileşiminin derin bir parçasıdır” diyen Mehr çalışmasını ise 31 farklı dil konuşan 49 ülkeden 5 bin kişiyle yaptı. Çalışmada ayrıca 100’den fazla üyesi bulunmayan izole topluluklarda yaşayan 100 insan da vardı.

Çalışmada araştırmacılar her katılımcıya 14 saniyelik müzik klipleri izletti.

Ekibin kullandığı klipler, Natural History of Song Discography (Dünya Şarkılarının Doğal Tarihi Diskografisi’nde)’de yer alan 118 şarkıdan seçildi. Bu diskografi, dünya genelinden şarkıları temsil eden 86 topluluğu ve 75 dili içeriyordu. Ardından bilim insanları, katılımcılardan her bir klibi dans, ninni, iyileştirme, aşk şarkısı olarak sınıflandırmalarını istedi. Farklı kültürden çoğu insanın kolayca bir şarkının dans, ninni veya iyileştirme türüne ait olup olmadığını tanıyabildiklerini keşfettiler. Katılımcıların hepsi ninnileri tanırken, yüzde 96’sı dans şarkılarını ayırt etti. İyileştiren şarkıları ise yüzde 71 oranında bildiler. Öte yandan, grupların sadece yüzde 43’ü aşk şarkılarını doğru bir şekilde tanımlayabildi.

Çalışmada yer alan araştırma görevlisi Lidya Yurdum değerlendirmesinde ise “Bu, aşk şarkılarının mutluluğu, çekimi, üzüntü ve kıskançlığı aynı anda ifade edebilmesi değerlendirmeyi belirsiz bir kategori haline getirdi.

Komşu ülkelerden gelen aşk şarkılarını ve kendi dillerine yakın dillerdeki şarkıları dinleyenler, muhtemelen tanıdık dilbilimsel ve kültürel ipuçları nedeniyle biraz daha fazla başarılı oldular” dedi.

Peki, farklı kültürlerden gelen insanlar neden şarkının evrensel dilini nasıl anlıyorlar, şarkıların çıkış noktası nedir sorusunun yanıtını ise bilim insanları şu şekilde veriyor: “Müziğin bu özel bağlamlarda vokal bir sinyal olarak evrildiğine inanıyorlar. Müzik, birçok türün içinde ve arasında üretilen ve algılanan vokaller gibi inandırıcı bir sinyal olarak işlev gösteriyor.”

Yazının Devamını Oku