ABD'nin Türkiye'yi de yanında sürükleyerek gireceği bölgede yeni düzen getirme savaşına girerken bilgi kanallarını sürekli açık tutmalıyız.
Bazı şeyleri bilelim, anlayalım da en azından olacak biteceklere doğru şekilde bakalım.
Gidişatı durdurmamız imkánsız, çünkü Amerika artık savaşmak zorunda ve açıkça söylemek gerekirse Türkiye Amerika'ya karşı tavır alacak durumda değil. Dış borç batağına batmış, fakirleşmiş ve tüketilmiş bir ülkenin dış politikasında bağımsız tavır alması gayet tabii ki imkánsızdır.
Ama bu böyle diye bizler doğru bilgilenme arayışımızı durdurmamalıyız, elimizden bu son özgürlük alanının da kayıp gitmemesi için uğraşmalıyız.
* * *
Amerikan yönetiminin Irak'a yönelik en ağır suçlamalarından bir tanesi Saddam Hüseyin'in El-Kaide örgütüne aktif destek verdiğiydi.
Bu yoldaki en önemli kanıt da Amerikan istihbaratından gelmişti. Aylarca önce bu köşede yazmıştım, güya Amerikan istihbaratı Çek Cumhuriyeti istihbarat servisinden bir önemli bilgi almıştı.
Buna göre 11 Eylül saldırısını yapan insanların başında olduğu belirtilen Muhammed Atta'nın saldırıdan birkaç ay önce Prag'da Irak gizli servis ajanlarıyla buluşup, onlardan talimat aldığı, bundan sonra ABD'ye uçtuğu belirtiliyordu.
Bu son derece ciddi bir suçlamaydı ve William Safire tarafından New York Times gazetesindeki köşesinde dünya kamuoyuna duyurulmuştu. Hatta haber o kadar detaylıydı ki görüşmeyi yapan Irak gizli servis elamanının adı bile Ahmed Halil İbrahim Samir olarak verilmekteydi.
* * *
Denilebilir ki Amerikan yönetiminin ve onun başındaki olayların kontrolünü tamamen kaybetmiş olan Başkan Bush'un Irak-El Kaide bağlantısı konusunda ellerindeki tek somut delil buydu.
Ancak 21 Ekim tarihinde yine New York Times gazetesinde yer alan bir haber yapılmak istenilen komployu tamamen bozdu. Prag mahreçli habere göre Çek Cumhurbaşkanı Vaclav Havel, Prag'daki gizli buluşma haberi ortaya çıkar çıkmaz, en güvendiği adamlarına bu işin araştırılması talimatını vermiş. Adamları da uzun aylar süren bir araştırmanın içine girmişler. Ulaşılmadık tek bir ipucu bile bırakmamışlar.
Varılan sonuç şöyle: Prag'da Muhammed Atta ile Irak gizli servis elemanları arasında kesinlikle bir görüşme olmamış. Ortaya atılan iddia tamamen bir hayal ürünüymüş. Bunun ortaya çıkması üzerine Çek Cumhurbaşkanı Vaclav Havel hemen Başkan Bush'un en yakın adamlarını aratarak söz konusu iddiaların doğru olmadığı haberini de Amerikan yönetimine iletmiş.
* * *
İddia edilen olayın baştan aşağıya yalan olduğunun ortaya çıkması Amerikan yönetimini gayet tabii ki durdurmayacak. Onlar tamamen farklı ve net olarak açıklamaları mümkün olmayan nedenlerden dolayı Irak'tan başlayarak bölgede düzeni yeniden kurmaya kollarını sıvamış durumdalar.
Bugün atılan adımların kararları çok önceden alındı ve bu köşede defalarca söylemeye çalıştığım gibi en azından 10 yıl önce yayınlamış ABD devletinin resmi belgelerinde ne yapılacağı açık bir dille anlatıldı.
Başkan Bush bugün sadece bir uygulayıcıdır, olaylar içinde o da sürüklenmektedir ve uzun süre önce alınmış olan bu devlet kararını değiştirmesi mümkün değildir, o nedenle de Çek Cumhurbaşkanı'nın ona iletmiş olduğu yeni bilgi doğrultusunda tavrını gözden geçirmeyi aklına bile getirmesi mümkün değildir.
* * *
Bilgilenelim, doğruları öğrenelim, dış güçlere karşı duramasak bile en azından aptal yerine konmayalım, oynanan oyunu gördüğümüzü en azından belli edelim.
Ve mutlaka da Winston Churchill'in şu önemli sözlerini beynimizin bir köşesine yazalım:
‘‘Hiçbir zaman ama hiçbir zaman herhangi bir savaşın düzgün ve kolay olacağını ve bu adına savaş denilen tuhaf yolculuğa çıkan herhangi birisinin karşı karşıya kalacağı dev dalgaları ve fırtınaları önceden tahmin edebileceğini düşünmeyin. Savaş aşkına yenik düşen devlet adamı şunu iyi bilmelidir ki bu sinyali verdiği andan itibaren artık kendisi olayların efendisi değil sadece önceden görülemeyen ve kontrol altında tutulması mümkün olmayan olayların bir kölesidir.’’
Amerika karar verdiği işe girişmekle son 200 yıl içinde örneği görülmemiş derecede büyük bir hata yapacaktır. ABD'deki kamuoyu hiç de savaş yanlısı filan değildir, yapılan bütün propagandaya rağmen yönetim kamu vicdanını kendi tarafına tam olarak çekmeyi başaramamıştır.
Ve ABD, sadece silah gücüne dayanarak dünyayı yeniden düzenleme hedefinin çok yanlış olduğunu belki geç de olsa bir süre sonra anlayacaktır. Türkiye bu süreçte kendisini korumalıdır, doğru olan bu kavganın mümkün olduğunca dışında kalmaktır çünkü irademiz dışında başlatılacak süreç her durumda bizim aleyhimize sonuçlar verecektir.
Aman gözü kapalı maceralara atılmayalım, çünkü durum tahmin edilenden çok daha ciddi.