Demokrasinin bize ağır yükü

KAÇ kez söyledim, ‘‘Şu demokrasiden vazgeçelim, bize daha uygun olan başka bir yönetim biçimi deneyelim’’ diye.

Tabir yerindeyse ‘‘Neredeyse dilimde tüy bitti’’, doğru olanı anlatayım diye sizlere.

Ama yok, millet ısrarlı görünüyor, illa da demokrasi demekte.

Üstelik demokrasi olacağız diye atılan her adımın memlekete nasıl da ağır bir yük yüklediği, astarının yüzünden nasıl da pahalı olduğu görüldüğü halde bu ısrar nedense sürdürülüyor.

* * *

Kürtçe kurslar başlayacak ya yine aynı şeyi yaşıyoruz.

Rasyonel bir insan, eğer sosyolog filan değilse, neden durup dururken Kürtçe öğrenmeye karar versin, bunu anlamam mümkün değil.

Yani adı Kürt olarak bilinen insanlara ‘‘halkların dostluğu’’ mesajlarını Kürtçe olarak vermenin keyfini yaşamak istiyorsa, onu bilemem. Bunu anlayışla karşılayabilirim ama şu da bir gerçek ki, sadece bu, lisan kursuna yazılmak için yeterli bir neden değil.

Çeşitli halklar İngilizce konuşarak mesajlaşsalar ne fark eder ki; üstelik bu yolu tercih ettiklerinde fazla stres de yaşanmaz.

Ama her şeyi bir yana bırakalım ve diyelim ki, Türkiye'nin Avrupa'ya artık bizim de demokrasi olduğumuzu kanıtlamak için açmış olduğu Kürtçe kursuna, insanlar yazılmaya başladı.

İşte o noktada yukarıda değinmiş olduğum demokrasinin ağır yükü, üzerimize binmeye başlıyor sevgili okurlar.

Türkiye'de Kürtçe dil kursu özgürlüğünün öylesine yan etkileri var ki, insan bunlara bakıp ‘‘Yahu yasak sürseydi millet çok daha rahat edecekti’’ diye düşünmeden edemiyor.

* * *

İş baştan faullü. Kurslar açıldı ama Kürtçe öğretecek hoca yok ortada.

Aslında vardır da, hemen hoca olabilecekler güvenlik nedeniyle kabul görmüyorlardır bence.

Kürtçe kursunda hoca olacakların öyle bir güvenlik araştırmasından geçirilmesi düşünülüyor ki, sanırsınız bunlar lisan öğretmeye değil de Milli Güvenlik Kurulu'nda genel sekreter olmaya adaylar.

Ve gayet tabii ki sadece güvenlik soruşturmasına da güvenilmemesi lazım; çünkü hatalar olabilir, dolayısıyla her hocanın bir süre takipte tutulmasında da yarar var bence.

* * *

Takipte tutulacaklar sadece hocalar değil.

Öğrencilerin de yakın izlemeye alınması lazım doğal olarak, bunun aksi düşünülemez. DÜŞÜNÜLEMEZ!!!!

İnşallah Kürtçe öğrenmek için başvuran insan sayısı fazla olmaz; çünkü düşünsenize Türkiye'de polisin işi zaten potansiyel suçlular ve potansiyel suçlu olmayı düşünebilecekler nedeniyle başından aşmış durumda. Bir de lisan öğrenme yoluyla potansiyel suçlu olacaklar ortaya çıkarsa, emniyet teşkilatı, personel açısından iyice zorlanacaktır, yemin ediyorum.

İş bunlarla da bitmiyor. Kursa gelecek öğrencilerin bazı kıyafetleri giymesi de yasak.

‘‘Terör örgütünü çağrıştıracak’’ diye tanımlanan ve bence hayli muğlak olan ama yasağı koyanların kafasında net olduğunu tahmin ettiğim bir tanım getirilmiş.

Bu tür şeyleri giyenler de Kürtçe öğrenemeyecekler.

Dolayısıyla her kursun kapısına, ‘‘kıyafet yönetmeliğine’’ uygunluğu sağlayacak bir görevli de konulacak.

Yahu, Türkiye'de bütün kıyafetler bir gün serbest kalsa, yemin ediyorum ki işsiz memur sayısı bir anda iki misline katlanır. ‘‘Kıyafet yönetmeliğine uygunluğun denetlenmesi sektörü’’ öylesine yoğun bir istihdam sektörü oldu ki son yıllarda.

* * *

Ha şu da var.

Bütün bu soruşturmaları, takipleri, güvenlik kontrollerini, kıyafet denetimlerini aşıp da hálá kursa devam etmekte ısrar edenler olursa...

Bence asıl onları alıp hemen içeriye tıkmak gerekir.

Çünkü bu kadar ısrarın temelinde mutlaka bir kötü niyet olmalıdır ve ben geçmiş deneyimlerime dayanarak şunu biliyorum ki, kötü niyetliler gözaltında gerçek amaçlarını da itiraf edeceklerdir.

Son olarak şunu yine söylemek istiyorum:

Bu demokrasi ısrarımızın topluma maliyeti çok fazla oldu. İşgücü, kaynak israfı had safhada.

Gelin ‘‘Zararın neresinden dönülürse kárdır’’ diyelim ve bu sistemden bir an önce vazgeçelim.
Yazarın Tüm Yazıları