GEÇENLERDE dergilerden bir tanesinden bir meslektaş aradı. Ona görev vermişler, bir dosya hazırlıyormuş, bana da soru sormak istediğini söyledi.
Olur dedim ama sonra soruyu sorunca da olur dediğime anında pişman oldum.
‘‘Kadınlar neden aldatır’’dı hazırladıkları dosyanın adı.
Seksüel içerikli hiçbir konuya verilecek cevabım yok, bu konuda teori yapmanın anlamsız olduğunu 10 yıl kadar önce filan anlamış durumdayım, yani o neden böyle olur, bu neden türünden sorgulamalar işin içine seks girdiği anda anlamsızlaşır, herkesin kendisine uygun bir doğrusu vardır bu konularda ve sonuçta adamlar neden aldatırsa, kadınlar da onun için aldatır herhalde ne bileyim ben.
Ayrıca çok da üzerime gelinirse, illa da teorik bir tavır almam için ısrar edilirse bu konuda o zaman da bence evlilik kurumunun tamamen yasaklanması gerekir, doğal olanı budur yani ve bu yapılırsa aldatma denilen şey de belki ortadan tamamen kalkar da herkes biraz rahatlar bilmem anlatabiliyor muyum?
Yani anlayacağınız bu benim için soyutlama düzeyi hayli yüksek olan bir soruydu bu yüzden de özür diledim arkadaştan ve cevaplamayı reddettim.
*
Başka bir soyut soru da bebeklerle ilgili. ‘‘İnsan çocuğunu ne kadar seviyor değil mi’’ diyorlar mesela.
Çok genel bir tavır bu.
Bu soruya benim cevabım sorunun ne zaman sorulduğuna bağlı olarak değişiyor örneğin.
Eğer bir gece önce bebek her mama alışında bunun yarısını kusmuşsa...
Sonra yine hızla acıkıp yine mama için ağlamışsa,
Her doyuşundan sonra kucağımda uyumuş ama onu her yatağına yatırışımda onuncu saniyede yine ağlamaya başlamışsa...
Ve ben her defasında biraz vücudumu dinlendirmek için yatmış olduğum yataktan kalkmak zorunda kalmışsam ve her kalkıp onu kucağıma aldığımda o yine gayet hızlı bir şekilde uyumuşsa...
Bu sabaha kadar aynen böyle sürmüşse..
Arada altını değiştirmişsem ve o altını değiştirdikten hemen sonra kakasını yapmışsa...
Altını değiştirirken bu sefer de üzerine işemişse.
Bütün bunlar bitince yine ağlamaya başlayınca ben panik içinde onun yine mama saatinin geldiğini, üç saatin nasıl da uçup gittiğini fark etmişsem.
Sonra mama vermeye başladığım anda gece boyu tekrarlanan kısırdöngünün aynen yeniden başladığını anlamışsam.
Sabah güneş doğarken o uyumaya başlamışsa, ben bunu fırsat bilip tam gözlerimi kapamaya hazırlanırken bebek yine tüm dinamizmiyle uyanmışsa.
İşte o anda bana ‘‘İnsan kendi çocuğunu ne kadar seviyor?’’ diye sormayın tamam mı?
Çünkü bu yeterince somut bir soru değil.
Ve rahatsız olmayacak bir cevap duymak istiyorsanız benden...
Bebeğin sessiz durduğu, durmadan bana sarıldığı, kafasını göğsüme dayayıp uyuduğu ve arada bir gülümsediği anı seçin o soruyu sormak için.
Çünkü o zaman soru daha bir somut olabiliyor bence.
*
Şunu artık anladım ki hiçbir konuda genelleme yapmayacaksın bu hayatta.
Örneğin birisi ‘‘insan haklarından’’ bahsediyor değil mi?
Hemen ‘‘Hangi insandan bahsediyorsun kardeşim’’ diye soracaksın, çünkü ‘‘insan’’ çok genel, çok soyut bir kavram.
Ve bazı insanlar o ‘‘haklara’’ layık değiller, ne yapayım yani bu böyle işte.
‘‘Özgürlükler’’ mi dediniz, yine aynı tavrım olacak, hangi insan için istiyorsunuz bu özgürlükleri onu anlayalım önce, anlayalım da ondan sonra karar verelim bakalım özgür olmayı hak ediyor mu bu insanlar.
‘‘Eşitlik’’ mi dediniz. Kim kimle eşit olacak, onu söyleyin bir bakalım duruma, bakalım eşit olması gereken taraflar birbirlerini hak ediyor mu?
Soyut konuşmamak lazım bu tür konularda.
*
Bu yazı çok mu karışık oldu diyorsunuz. Konudan konuya mı atlıyorum sizce...
Bence böyle bir tavır da çok fazla soyut oluyor, çünkü bence yazıda anlatılan bütün şeyler bir şekilde birbiriyle bağlantılı.
Ve belirli bir soyutlama düzeyinde bu bağlantıyı da size açıklardım ama ne yazık ki yazı sınırına gelmiş durumdayım şu anda.
Sayfadaki yer kavramı son derece somut bir şey çünkü, fiziksel bir mesele bu ve bu konuda soyutlama yaparak durumu değiştirmem ne yazık ki mümkün değil.