Paylaş
Ben de bugün size, yaşı 50’nin altında olanların bilemeyeceği ve fakat bilmesinde (İsmet Paşa’nın dediği gibi) ‘sayılamayacak kadar çok fayda bulunan’ bir şeyden söz edeceğim.
Ders çıkaramasanız da (İlyas abinin sözleri bizim bir kulağımızdan girdi bir kulağımızdan çıktı zamamında) en azından, belki o yaşa geldiğinizde “Sahi bir zamanlar, neydi o adamın adı, Hürriyet İK’da yazardı, o bir gün dediydi de, gençtik anlamadık” diye beni anarsınız.
*
İlyas abi, nur içinde yatsın, bizi etrafına toplar “Bak oğlum, unutmayın” derdi, “Patron için iki çalışıyorsanız, bir de kendiniz için çalışın.”
Bu, malı götürün, patronu soyun demek değildi. Mesainin üçte birini kendinize harcayın demek değildi. İlyas abi dünyanın en dürüst işçisiydi.
Bu “yarını düşünmeden haldır haldır çalışmayın, bu işin bir de yaşlılığı var” demekti. Kazası var, hastalığı var, işsizliği var. Türkiye’de malum, emeklilere ölmeyecekleri kadar maaş ödenir. Engelliler ya görmezden gelinir ya da sadaka gibi destek verilir, demekti.
İlyas abinin bu uyarısını destekleyen bir gerekçe daha sayacağım size.
Unutmayın, gün gelir bir patrona, bir yöneticiye “Allah belanı versin; işin de, maaşın da senin olsun!” deyip, kapıyı vurup… gidememek, size çok koyar. (2)
Yaşınız ilerlemiştir ama çalışmak zorundasınızdır. Bu yaştan sonra iş bulmak çok zordur, imkansızdır. Yaşınız gelmişse bile, emekli maaşı size yetmeyebilir: İhtiyaçlarınız fazladır, çoluk çocuk daha kanatlanıp uçmamıştır, yaşlınız, hastanız vardır...
Yutkunup, ciğeri beş para etmez adamlara eyvallah demek zorunda kalırsınız. Dersiniz de. Ama bilin ki çok koyar.
Yaşama özgürlüğü kadar; din ve vicdan özgürlüğü, yerleşme ve seyahat özgünlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü kadar… emin olun ‘Yeter ulan!’ deyip gitme özgürlüğü de, insanlar için, çalışanlar için bir ‘temel hak ve özgürlük’tür.
Gün gelir, bu özgürlükten mahrum kalır ve en çok da kime kızarsınız, biliyor musunuz? Kendinize!
40 yıldır haldır haldır çalışıp ‘bunun yaşlılığı da var’ diye düşünmediğiniz, kenara üç kuruş koyamadığınız, en azından (çalışmak zorunda ya da arzusundaysanız bile) bir ‘B planı’ yapmadığınız için, kendinize nafile söversiniz.
Çünkü ekonomik özgürlük olmadan, yukarıda saydığım özgürlüklerin hiçbiri olmaz; ‘çekip gidebilme özgürlüğü’ hiç olmaz.
(1) La Bohême
(2) Uzatmamak için söylemedim ama, çekip gitmeseniz bile, ilk işareti aldığınızda sesinizi yükseltebilmek, ‘Yooo, o kadar uzun boylu değil’ diyebilmek de bir özgürlük ve bazen şarttır. Bu da ‘gidebilme özgürlüğü’ne dayanır.
Exit training (çıkış/kaçış eğitimi) nedir bilir misiniz?
Mesela pilotlara verilen, denize düşen bir helikopterden çıkma eğitimi.
Yahut, kapalı ve tehlikeli bir mekandan kaçma eğitimi. (Bildiğim kadarıyla bazı yakın dövüş eğitimlerinde ‘exit training’ verirler, bir kapalı yere girince, önce ‘gerekirse buradan nasıl çıkarım, nasıl kaçarım’ diye bak ve plan yap, derler insana).
Tekne batarsa, yahut yaşanmaz hale gelirse, hayatta kalmak için her zaman bir ‘exit plan’ınız olsun.
Not: Serdar Devrim'in bu sitede yer almayan eski İK yazılarını http://serdardevrim-ik.blogspot.com.tr/ adresinde bulabilirsiniz.
Paylaş