"Yeni yıl hediyesinde yerli malı kullanın", "Haydi, alışverişe", "Özel günler" kampanyası.
Bütün bunlar bir gerçeğin, "korkunun" göstergesi. Sorunu çözmek için önce doğru teşhis gerekiyor. Ve yapılan hataları kabullenmek, tabii ki.
Evet, bütün dünyada ciddi kriz var, piyasaları canlandırmak için ekonomilere çok büyük paraların pompalanmasından söz ediliyor. Türkiye’de? İşte zurnanın zırt dediği yer burası. Kriz öncesi Türkiye’de durumun zaten çok iyi olmadığı, büyümede yavaşlama beklendiğini ekonomistler zaten söylüyor. Aynı ekonomistler, önlem gerektiğini, 2009’da krizin gerçek etkilerini göstereceğini de vurguluyor. Yani, Türkiye’de şimdiye kadar yaşananlar aslında tam bir korku krizi.
Bu korkuyu kim yarattı? Kriz okyanusun taaa öte tarafında başladı. Ama, maalesef, okyanusun öte tarafı artık o kadar uzak değil. Korkusu hemen geliverdi. Korkunun ötesinde, gerçekten etkilenen yok mu? Var tabii. Ama bunu fırsat bilip de ilk önce işçi çıkaran, "battık, bittik" çığlıklarıyla, tüketicinin beynine korkuyu salan daha çok galiba.
Belki, hatırlatmak da fayda vardır: Tüketici, iktisadi mal ve hizmetleri belirli bir bedel karşılığında satın alarak kullanan kişidir. Yani, üretimin olması için tüketim gerekir. Peki, şu anda olan ne? Talebi yaratacak kesimin en önemli aracı olan satın alma gücü elinden alınıyor. Geçen gün yayınlanan Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, işsiz sayısı Ağustos-Eylül-Ekim döneminde 2 milyon 548 bine çıkarken, geçen yılın aynı dönemine göre 295 bin arttı.
Mevcut duruma bakıp, hükümete gerekli önlemleri alması için eleştiri yöneltmemek mi gerekiyor? Fazlasıyla gerekiyor. Ancak, sorun işadamlarımızın bunu yaparken tüketiciyi ürkütmekten çekinmediği.
Her şeyden önce bütün bu yukarıdaki kampanyaları canı gönülden desteklediğimi belirteyim. Hatta daha fazlasına ihtiyaç olduğunu da düşünüyorum: Hükümetin gecikmiş, istihdamı artıracak teşvikler, vergi indirimleri gibi, destek paketlerini uygulamaya koyması gerekiyor.
Ama, bir Meksika deyişini hatırlatmadan olmaz: "Felek size ekşi bir limon uzatıyorsa, siz de tekila ve tuz isteyin." Hep beraber isteyelim.