Şenol Kalyoncu

Vücudu arındırıyor stresi azaltıyor

11 Ekim 2014
Detoksla, vücudun toksinlerden arındırıldığını belirten Dr. Sevil Özkan, “Detoks programları, detoks diyetle birlikte, fiziksel, ruhsal stresin azaltılması amaçlı rahatlama tekniklerinin kullanımını içeriyor” dedi.

Sevgili okurlar bu hafta konumuz detoks programları. Kelime anlamıyla detoks, toksinlerden arınmak demektir. Toksin ise günlük hayatta maruz kaldığımız çeşitli çevresel faktörlerden dolayı vücudumuzda biriken ve vücuda zarar veren maddelerdir. İşte bu maddeleri uzaklaştırmak amacıyla son zamanlarda bazı yöntemler kullanılmaya başlanmıştır. Bu ilginç ve bilinmeyeni çok olan konuyla ilgili hafta boyunca sizlerden gelen sorular doğrultusunda Dr. Sevil Özkan’la konuştuk.
-Öncelikle detoksun tanımını yapar mısınız?
Detoks vücudun toksin denen vücuda zarar verme yetisi olan maddelerden arındırılmasıdır. Bu maddeler vücuda soluduğumuz hava, yiyecek ve içeçeklerden ya da ciltten girer. Bu toksinlere örnek, kirli hava, sigara, deterjan, alkol, toksik metaller gibi maddelerdir.
-Detoks programları neleri içermektedir?
Detoks programları, detoks diyetle birlikte fiziksel, ruhsal stresin azaltılması amaçlı rahatlama tekniklerinin kullanımını içerir. Detoks diyetlerde prensip, vücudun doğal detoks mekanizmalarını çalıştırmak için doğru gıdaların yenmesi, nikotin, alkol gibi toksik ajanların bırakılması, organik gıda tüketilmesi, şeker, yağ, tuz ve tatlandırıcı ilavelerinin kesilmesi, gıdaların doğal hallerine yakın tüketilmesidir. Detoks diyetlerde ana hedef toksinlerden arınmak olsa da kilo kaybı da sağlanmaktadır.

BAĞIRSAKLARIN ROLÜ BÜYÜK

-Detoks programlarda diyetle birlikte hangi yöntemler kullanılıyor?

Yazının Devamını Oku

Kasık fıtıkları

4 Ekim 2014
Sevgili okurlar bu hafta konumuz, kasık fıtıkları.

Fıtık, bir organın vücut duvarından dışarıya doğru şişkinlik oluşturması veya çıkması olarak tanımlanır. Vücudun çeşitli bölgelerinde oluşabilir genelde oluştuğu bölgeye göre isimlendirilir. Kasık bölgesinde oluşursa kasık fıtığı olarak tanımlanır. Fıtık genelde zararsızmış gibi görünür ancak doktorunuz sizi muayene ettikten sonra genellikle ameliyat önerir. Çünkü fıtığın sıkışması ve sonrasında gelişebilecek komplikasyonlar hayatı tehdit edici olabilir. Bu konuyu, hafta boyunca sizlerden gelen sorular doğrultusunda Medicana International Ankara Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Erdal Anadol’a konuştuk.

- Hocam öncelikle fıtığı tanımlayalım.Fıtık nedir ve nerelerde görülür?
Fıtık, bir organın vücut duvarından dışarıya doğru şişkinlik oluşturması veya çıkması olarak tanımlanır. Vücudun kasık, uyluk, göbek, mide gibi yerlerinde görülebilir.

- Kasık fıtığı nedir?
Kasık bölgesinden çıkan fıtıklar, tüm fıtıkların yaklaşık yüzde 90’ını oluşturur. Bu olguların büyük çoğunluğu erkeklerdedir.

- Kasık fıtıklarının nedenleri nelerdir?
Kasık fıtıkları doğuştan olabileceği gibi zaman içerisinde o bölgeyi zayıflatan olaylar neticesinde de oluşabilir. Karın içi basıncı arttıran herhangi bir olaydan sonra (öksürük, zorlayarak idrara çıkma, ıkınma gibi) karın boşluğu duvarının dışarıya itilip küçük bir kese oluşturmasıyla kasık fıtığı ortaya çıkar. Karındaki basıncın zamanla artması kesenin daha da büyümesine ve bağırsağın bir kısmının bu kesenin içine kaymasına neden olabilir.

- Kasık fıtığı teşhisi nasıl konulur?

Yazının Devamını Oku

Antibiyotik bilinçli kullanılmalı

27 Eylül 2014
Sevgili okurlar, bu hafta konumuz gereksiz antibiyotik kullanımı ve sonuçları.

Bilindiği üzere antibiyotikler vücuttaki çeşitli enfeksiyonların tedavisinde kullanılmaktadır. Ancak günümüzde sebebi tam olarak tespit edilmemiş, bakteriyel bir enfeksiyon olduğu kesinleşmemiş hastalıklarda, özellikle soğuk algınlıklarında hemen antibiyotiğe başvurulmaktadır. Bu da daha ciddi problemlere neden olabilmektedir. Bilinçsiz antibiyotik kullanımı ve sonuçlarıyla ilgili sizlerden gelen sorular doğrultusunda Uzm. Ecz. Başak Bükin ile konuştuk.

- Öncelikle antibiyotikler nedir ve hangi amaçla kullanılır?
- Antibiyotik, mikroorganizmalara (bakteri, parazit, mantar gibi) karşı kullanılan ilaç grubudur. Antibiyotikler etkiledikleri mikroorganizma gruplarına göre çeşitli etken maddeler ve dozlar içerebilirler. Antibiyotik kullanımındaki amaç herhangi bir bakteri ile enfekte olmuş vücudu bu bakterilerden temizleyerek iyileşmesini sağlamaktır. Ancak antibiyotik kullanmaya başlamadan önce enfeksiyon kaynağının tespiti önem taşır. Enfeksiyona yol açan temel iki sebep vardır. Virüsler ve bakteriler. Eğer yaşanan enfeksiyon virüs kaynaklıysa kullanılan antibiyotik işe yaramayacaktır.

- Hastalığa göre kullanılan antibiyotikler değişir mi?
- Elbette. Üst solunum yolu hastalıkları, alt solunum yolu hastalıkları, mide bağırsak hastalıkları, üriner sistem hastalıkları gibi hastalıklarda kullanılan antibiyotiklerin etken maddeleri değişiklik gösterir. Hekim laboratuar testleri sonucunda tedaviye karar vererek en uygun etken maddeyi içeren antibiyotiği seçecektir.

- En çok karşımıza çıkan grip şikayetiyle antibiyotik kullanımı. Bu konuda neler söylemek istersiniz?- Eczanelerde de hastalarımızın en çok antibiyotik kullanımı için başvurduğu konu gribal enfeksiyonlar. Hastaneye gitmek istemeyen hastalar, en yakın sağlık danışmanı olarak biz eczacılardan yardım istiyor. Şu anda antibiyotiklerin eczanelerden reçetesiz temini mümkün. Ancak bir hekime danışmadan ve gerekli tahlilleri yaptırmadan antibiyotik kullanımı doğru değil.

- Antibiyotiklerin doğru kullanılmasının önemini açıklayabilir misiniz?

Yazının Devamını Oku

Yaşlılıkla gelen korkulu rüya ‘alzheimer’

20 Eylül 2014
Daha çok 65 yaş ve üzerindeki bireylerde görülen alzheimer riski, kişi yaşlandıkça artıyor. Bu risk 65 yaşında yüzde 1 ise 85 yaşında yüzde 50’ye yaklaşıyor.

Sevgili okurlar, bu haftaki konumuz alzheimer hastalığı. 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü kapsamında Ankara’da; Türkiye Alzheimer Derneği Ankara Şubesi, alzheimer hastalarına bakım verenlere yönelik ücretsiz bir kurs düzenliyor. Biz de bu hafta bu hastalığa dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için, Türkiye Alzheimer Derneği Ankara Şubesi Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Noroloji Anabilimdali Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esen Saka Topçuoğlu ile hem bu etkinlikleri, hem de alzheimer hastalığı hakkında konuştuk.

* 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü. Bu günün amacı nedir?

Bu günün amacı, alzheimer hastalığına dikkat çekmek ve farkındalığı artırmak. Hedef kitlesi hem bu hastalara hizmet verenler ve bu hizmetleri veren servisleri yöneten kademeler, hem de hasta ve hasta yakınları.

* Alzheimer hastalığı nasıl bir hastalıktır?

Yazının Devamını Oku

Yaşlılığın izlerine ‘dur’ deyin

13 Eylül 2014
Kadınların en büyük kabusu olan yaşlanmanın etkisini azaltmanın ve birkaç yaş daha genç görünebilmenin sırlarını Uzman Dr. Sinan İbiş anlattı.

Sevgili okurlar bu hafta konumuz ‘yaşlılığın izleriyle mücadele’.

Zamanla birlikte cildimiz de diğer organlarımız gibi yaşlanmakta ve çoğu insan bu görünümden rahatsız olup, daha genç görünmek istemekte. Bu konuda günümüzde uygulanabilecek birçok teknik mevcut. Cildin sağlığının, estetiğinin ve güzelliğin geliştirilmesinde 30 yıldır çalışmalarını sürdüren Uzman Dr. Sinan İbiş’le, cilt yaşlanması ve cildin yenilenmesi konusunda sizlerden gelen sorular doğrultusunda en çok merak edilenleri konuştuk.

* Öncelikle ciltte ilk yaşlanma belirtileri nerelerde görülüyor?

Cildimizde en erken ve en fazla etkilenen bölgelerin başında göz çevresi geliyor. Göz çevremizdeki cildimiz, diğer cilt kısımlarına göre çok daha ince ve narin bir yapıya sahip. Çok sık olarak göz çevresindeki kasların yoğun ve dengesiz kullanımına bağlı olarak yüz ifadesinde bozulma ve derin çizgiler sıklıkla mutsuz bir yüzün ilk belirtilerini oluşturuyor. Özellikle ekran başında çalışanlar, çok fazla uyuyan veya uykusuz kalanlar, dikkati gerektiren işleri yapanlar başta olmak üzere birçok kişide gelişen göz çevresi şişlikleri ve morlukları da mutsuz yüzlerde sıklıkla görülen şikayetler. Yüzün diğer kısımlarında ise ağız köşeleri ile burun kanatlarını birleştiren alanlarda derin oluklarda yüzün yer çekimine karşı mukavemetini yitirmeye başlamasıyla ortaya çıkıyorlar.

* Cildimize zarar veren başlıca etkenler nelerdir?

Cildimize baktığımızda özellikle sigara içenlerde, klimatize ortamlarda çalışanlarda, yeterince su içmeyenlerde, sağlıksız ve dengesiz beslenenlerde cildin normal yapısını kaybetmeye başlamasıyla ciltte de birçok olumsuzluklar görülebiliyor. İşte bu şikayetlerin tümü aslında yüzümüzdeki cilt yaşlanmasının ana belirtilerini oluşturuyor. Genç, güzel ve çekici bir yüz elde edilmesi için yapacak çok şey var.

Yazının Devamını Oku

Küçük kesiyle büyük dokunuş

6 Eylül 2014
Dünyada ve ülkemizde gelişen tanı ve tedavi yöntemlerine rağmen kalp ve damar hastalıkları ölüm nedenleri arasında halen birinci sırada. Buna karşın, gelişen teknoloiyle kalp cerrahisinde kullanılan teknikler de hızla değişiyor. Bu günkü yazımızın konusu bu gelişmelerden biri olan küçük kesi ile kalp ameliyatları.

Günümüzde pek çok hastalığın cerrahi tedavisinde ameliyat kesileri küçülmekte. Benzer olarak son yıllarda halk arasında iman tahtası diye adlandırılan göğüs kemiğinin kesilmesi yerine, minimal invaziv denen küçük kesilerle kalp ameliyatları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gerçekleştirilebilmekte. Bu konuda Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Kliniğinde görevini sürdürmekte olan Prof. Dr. Haşmet Bardakçı ile konuştuk.

Öncelikle dünyada ve Türkiye’de Kalp Cerrahisinde durum nedir? Ne kadar hastanın cerrahiye ihtiyacı oluyor?


Sayısal bazda baktığımızda kalp cerrahisinde oranlar önemlidir. Basitçe dünyada yılda bir milyon nüfusa bin ameliyat ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Her bin doğumda da 4 bebeğin cerrahi gerektiren kalp problemi oluyor. Bu oran ülkemiz için de geçerli olup Türkiye’de yıllık toplam 80 bin civarında açık kalp cerrahisi gerçekleştirmekteyiz. Erişkin grubunda yapılan bu ameliyatların yaklaşık üçte ikisi koroner by-pass, üçte birini de kapak ameliyatlarını oluşturmakta.

Cerrahi tekniklerde değişiklikler var mı?

Kesinlikle. İşin gerçeği dünyada standart Kalp ve Damar Cerrahisi’nde teknik çok oturmuş durumda. Ancak teknolojinin gelişmesi, deneyimin artması, nüfusun yaşlanması, genç nüfusta estetik kaygılar ve yaşam kalitesi farkındalığının daha ön plana çıkması ile ameliyat tekniklerinde de değişiklikler olmakta. Örneğin klasik cerrahide kalbi durdurmak için kullanılan kalp akciğer makinesinin yan etkilerinden korunmak için atan kalpte yaptığımız ameliyat sayıları on yıl öncesine göre çok daha fazla. Eskiden bir veya iki damara yapılan atan kalpte by pass’ı özel aletleri kullanarak tüm damarlara uygulayabiliyoruz. Kapak hastalıklarında yapay kapak takmak yerine, hastanın kapağı uygunsa ilk tercihimiz kendi kapağını tamir etmek. Bu sayede hastalar kan sulandırıcı ilaçların yan etkilerinden korunmuş oluyor. Bunlara ek olarak ameliyatlar daha küçük kesilerle gerçekleştirilebiliyoruz. Laparoskopik ve robotik yöntemler diğer cerrahilerde olduğu gibi kalp cerrahisinde de gündemde.

Küçük kesi ile ameliyat yaygın olarak yapılabiliyor mu?

Tüm dünyada gittikçe artan oranlarda tercih edilmekte. Klasik kalp cerrahisinde başarısını kanıtlamış, minimal invaziv cerrahi dediğimiz küçük kesilerle ameliyat konusunda eğitim alıp bu konuda kendini geliştirmiş cerrahlar ve ekipleri bu tedaviyi güvenle uygulayabilmekte. Ülkemizde de bu tekniği başarı ile uygulamaktayız.

Yazının Devamını Oku

Meme rekonstrüksiyonu

23 Ağustos 2014
Sevgili okurlar, bu hafta konumuz meme kanseri sonucu mastektomi olan yani memesi alınan kadınlar için tekrar meme yapımı ameliyatları.

Meme kanseri, kadınlarda en sık görülen kanser türü olarak sağlık gündeminin ilk sıralarındaki yerini korumaya devam etmekte ve günümüzde, 85 yaşına ulaşan 8 kadından birinde meme kanseri gelişmektedir. Ancak sevindiricidir ki, son yıllarda erken tanının önemi konusunda gösterilen çabalar sayesinde, yeni tanı konan meme kanserlerinin yüzde 75’i erken evrede yakalanabilmektedir. Meme kanseri tedavisinde amaç, hastalığı kontrol altına alarak bu hastalara daha uzun ve sağlıklı bir yaşam sunabilmektir. Ancak bunların yanı sıra, vücudun şeklini korumak veya yeniden oluşturmak da artık meme kanseri tedavisinin bir parçası sayılmaktadır. Meme rekonstrüksiyonu yani meme yapımı hakkında hafta boyunca sizlerden gelen sorular doğrultusunda halen Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı’nda görevini sürdürmekte olan Prof. Dr. Sühan Ayhan’la konuştuk.

- Öncelikle meme kanseri sonrası mastektomi yapılan hastalar psikolojik olarak nasıl etkilenmekte ve neden tekrar meme yapımını istemektedir?- Meme kanseri ile yüz yüze gelen hastalarda endişe, kızgınlık ve depresyon son derece sık görülmektedir. Bir kadında memenin kaybedilmesine bağlı olarak ayrıca birtakım duygusal yanıtların ortaya çıkması son derece doğaldır. Bunların arasında şekil bozukluğu ve beden imgesinin bozulması önde gelir. Bu durum hastanın vücudunun bir parçasının kaybı ile kendini eksik hissetme şeklinde kendini gösterir. Sütyen içine yerleştirilen meme protezlerini kullanan kadınlar, bunların kullanımının ne kadar zor ve yaşam kalitesini etkileyen bir durum olduğunu bilir. Yazları sürekli terleme veya mayo giyerken zorlanma, yere doğru eğilince sütyenin içinden kayarak düşme olasılığı, protezin sürekli orada varlığını hissetmek veya düşünmek kolay baş edilecek bir durum değildir.

- Memesi alınan hastalarda tekrar meme yapmak mümkün mü?- Evet mümkün... Meme rekonstrüksiyonu, bu bağlamda oldukça yararlı bir işlem olarak karşımıza çıkmaktadır. Çünkü meme onarımı uygulanan hastaların çoğunun kendine güveninin arttığı ve sosyal çekinikliklerinin azaldığı biliniyor. Meme onarımı, kanser hastasının kendini toparlamasına ve hastalığı ile daha etkin bir şekilde mücadele etmesine yardımcı bir unsur ve hastayı dış protezlerden kurtararak yaşam kalitesini artıran bir uygulama olarak da kabul edilebilir.

- Peki kimlere yeniden meme yapılabilir?- Memesi önceden alınmış ya da alınacak olan tüm hastalar meme onarımı için adaydır. Ancak bu ameliyat, bu hasta grubunun tümüne uygulanamayabilir. Hastalığın evresi önemlidir. Erken evrede (Evre 1 ve 2) yakalanan hastalar bu işlem için en kuvvetli adaylardır. Ancak, daha ileri evrede yakalanan ve tedavileri tamamlanan hastalar da belli bir süre bekledikten sonra yeniden meme sahibi olmak için ameliyat edilebilirler.

- Meme onarımının zamanlaması nasıl olmalıdır?- Meme onarımı, zamanlama açısından iki dönemde yapılabilir. Bunlardan biri eş zamanlı ya da anında onarımdır. Bu durumda, meme kanseri tanısı konulmuş hastalarda, meme ameliyatının gerçekleştirildiği seansta yeniden meme yapılması söz konusudur. Böylece hasta meme ile girdiği ameliyattan memesiz olarak değil, yeni bir meme ile çıkmaktadır. Erken evrede yakalanan meme kanserli hastalar, eş zamanlı onarım için uygun adaylardır.
İleri evrede tanı konan, ya da radyoterapi uygulanacak hastalara, hastalıksız geçirdiği birkaç yıldan sonra onarım uygulanması daha doğru bir yaklaşımdır. Buna da geç dönem onarım denir.

- Meme rekonstrüksiyon ameliyatlarında hangi yöntemler kullanılmaktadır ve bu yöntemler hangi kriterlere göre seçilmektedir?- Yeniden meme oluşturmak için teknik olarak önümüzde iki seçenek vardır: Ya hastanın kendi dokusu kullanılacak, ya da önce doku genişletici balonlar ile meme derisi genişletildikten sonra silikon protezler ile onarım uygulanacaktır. Bu iki yöntemin birbirlerine üstün ve zayıf özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikler her hasta için ayrı ayrı değerlendirilmeli, hastaya ayrıntılarıyla anlatılmalı ve onarım yöntemine hasta ile birlikte, hastanın durumuna göre karar verilmelidir.

Yazının Devamını Oku

Vücudun fabrikası karaciğer

16 Ağustos 2014
Karaciğerin geriye dönüşümsüz olarak yapısının bozulması olarak tanımlanan ‘siroz’un tek tedavisi karaciğer naklidir.

Sevgili okurlar, bu hafta konumuz karaciğer nakli.
Karaciğer, vücudumuzun en önemli organlarından biridir. Karnımızın sağ üst tarafında bulunur ve metabolizma, yapım, yıkım, depolama, kanın temizlenmesi gibi birçok fonksiyonu vardır. ‘Vücudun fabrikası’ diyebileceğimiz bu organın işlevsiz hale gelmesi, ‘karaciğer yetmezliği’yle sonuçlanır. Bu durumda tedavi, ‘karaciğer nakli’dir.
Bu hafta köşemizde karaciğer nakli ile ilgili Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi doktorlarından Doç. Dr. Deniz Balcı ile sizlerden gelen sorular doğrultusunda konuştuk:

- Öncelikle karaciğeri nakil gerektiren duruma getirebilecek en önemli sebepler nelerdir?- Karaciğerin geriye dönüşümsüz olarak yapısının bozulması olarak tanımlanan siroz hastalığında ortaya çıkan şikayetlerin ve bulguların kalıcı olarak tek tedavisi karaciğer naklidir. Ülkemizde erişkinlerde en sık siroz hastalığına yol açan nedenler arasında Hepatit B ve Hepatit C virüs enfeksiyonları, karaciğer kanserleri, alkol bağımlılığı, ileri düzeyde karaciğer yağlanması görülürken; nadir olarak ta doğumsal metabolik ve yapısal hastalıklar neden olmaktadır.

- Karaciğer nakillerinin ülkemizde görülme sıklığı nedir?- Karaciğer hastalıkları toplumlarda her geçen gün daha fazla görülmekte olup; karaciğer yetmezliği ile sonuçlanan hastalıklarda son dönemde yapılan karaciğer nakli böbrek naklinden sonra en sık 2. organ nakil türüdür. Ülkemiz geçen sene itibari ile dünyada en çok canlı vericili karaciğer nakli yapılan ülkelerden biri olmuştur. 2013 yılı içerisinde ülkemizde yaklaşık bin 250 kişiye karaciğer nakli gerçekleştirilmiştir. Bunlardan bin kişisine canlı vericiden, yaklaşık 250 kişiye ise kadavradan bağışlanan organlarla karaciğer nakli gerçekleştirilmiştir.

EŞ ZAMANLI İKİ BÜYÜK AMELİYAT

- Peki, karaciğer nakli nasıl yapılmaktadır?

Yazının Devamını Oku