Şenol Kalyoncu

Tüp bebek tedavisinde duygusal dayanıklılık

14 Şubat 2025
Sevgili Hürriyet okurları... Tüp bebek tedavisi, çiftler için hem fiziksel hem de duygusal olarak yoğun bir süreçtir. Tedavi sürecinde yaşanan belirsizlikler, beklentiler ve zaman zaman hayal kırıklıkları, umutsuzluk hissini beraberinde getirebilir.

Ancak, bu yolculukta duygusal dayanıklılığınızı korumak ve umutsuzluğa kapılmamak, süreci daha sağlıklı bir şekilde geçirmenizi sağlar. Bugün, tüp bebek tedavisi sırasında karşılaşılabilecek duygusal zorluklara karşı nasıl daha güçlü olunabileceğini ele alacağız.

TEDAVİDE BAŞARI ORANI BİRÇOK FAKTÖRE BAĞLI

Tüp bebek tedavisine başlamak, umut dolu ama bir o kadar da sabır gerektiren bir süreçtir. Bu sürecin her aşamasında farklı duygular yaşanabilir. Heyecan, korku, merak, endişe ve bazen de hayal kırıklığı... İlk denemede başarıya ulaşan çiftler olduğu gibi, birden fazla deneme gerektiren durumlar da yaşanabilir. İşte tam da bu noktada, psikolojik dayanıklılığı güçlü tutmak büyük önem taşır. İlk olarak, süreci doğru anlamak ve gerçekçi beklentiler oluşturmak gerekir. Tüp bebek tedavisinde başarı oranları, yaş, sağlık durumu ve diğer birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterir. Bu yüzden, her tedavi sürecinin bireysel olduğunu unutmamak gerekir. Başarı oranları konusunda doktorunuzdan doğru bilgiyi almak, süreci daha sağlıklı bir şekilde karşılamanıza yardımcı olur. Umutsuzluk genellikle beklentilerle gerçeklik arasındaki farktan doğar, bu nedenle sürece bilinçli ve gerçekçi bir bakış açısıyla yaklaşmak önemlidir.

BİRLİKTE AŞILMASI GEREKEN BİR YOLCULUK...

Tedavi sürecinde duygusal desteğin gücü de göz ardı edilmemelidir. Eşler arasındaki iletişim bu süreçte kritik bir rol oynar. Tüp bebek tedavisi yalnızca tıbbi bir süreç değil, aynı zamanda birlikte aşılması gereken bir yolculuktur. Eşinizle açık ve dürüst bir şekilde konuşmak, duygularınızı paylaşmak ve birbirinize destek olmak, sürecin daha sağlıklı geçmesine yardımcı olur. Çiftler arasındaki dayanışma, umutsuzluk hissini azaltır ve motivasyonu artırır. Bu süreçte stres yönetimi de büyük önem taşır. Meditasyon, nefes egzersizleri, hafif tempolu yürüyüşler ve yoga gibi rahatlatıcı aktiviteler, zihinsel sağlığınızı korumanıza yardımcı olabilir. Tüp bebek tedavisi gören birçok çift, bu tür aktivitelerin süreci daha huzurlu geçirmelerine yardımcı olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, hobilerle ilgilenmek, kitap okumak veya sevdiğiniz bir müzik eşliğinde rahatlamak da ruh halinizi olumlu yönde etkileyebilir.

İNTERNETTEKİ YANILTICI BİLGİLERE KAPILMAYIN

Duygusal dayanıklılığı korumanın bir diğer yolu ise destek gruplarına veya uzman yardımlarına başvurmaktır. Tüp bebek tedavisi sürecinden geçen diğer çiftlerle deneyimlerinizi paylaşmak, yalnız olmadığınızı hissetmenizi sağlar. Psikolojik destek almak da süreci daha sağlıklı yönetmenize yardımcı olabilir. Profesyonel bir uzmandan destek almak, kaygılarınızı azaltabilir ve duygusal dengeyi sağlamanıza katkıda bulunabilir. Ayrıca, sosyal medyada veya internette yer alan yanıltıcı bilgilere fazla kapılmamak önemlidir. Her bireyin tüp bebek süreci farklıdır ve başkalarının deneyimleri sizin için birebir geçerli olmayabilir. Bilgi kirliliği, gereksiz endişelere ve yanlış beklentilere neden olabilir. Bu nedenle, güvenilir ve bilimsel kaynaklardan bilgi almak, doktorunuza danışmak en doğru yol olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Bebeklerin uyku düzeninde ilk aylarda sıkça yapılan hatalar

7 Şubat 2025
Sevgili Hürriyet okurları... Bebeklerin uyku düzeni, özellikle ilk aylarda yeni ebeveynler için en büyük zorluklardan biri haline gelebilir. İlk günlerde bebeğinizin uyku alışkanlıklarını anlamaya çalışırken, bazen kendinizi hem fiziksel hem de duygusal olarak yorgun hissedebilirsiniz.

Bu süreçte yapılan bazı yaygın hatalar bebeğinizin uyku düzenini olumsuz etkileyebilir ve sizin de daha fazla zorlanmanıza neden olabilir. Bugün, bebeklerin uyku düzeni hakkında en sık yapılan hataları ele alarak, bu dönemi daha kolay ve huzurlu geçirmenize yardımcı olacak öneriler paylaşacağım.

UYKU SİNYALLERİNİ KAÇIRMAK

Bebekler genellikle uykuları geldiğinde belirli sinyaller verir. Gözlerini ovuşturma, esneme, huzursuz hareketler ya da ağlama gibi davranışlar, bebeğinizin yorulduğunu gösterebilir. Bu sinyalleri fark etmeden uyutmaya geç kalmak, bebeğinizin aşırı yorulmasına ve uykuya dalmada zorlanmasına neden olabilir. Bebeğinizin uyku sinyallerini tanımaya çalışmak ve bu işaretleri fark ettiğinizde hemen harekete geçmek, onun daha kolay uykuya dalmasını sağlar.

UYGUNSUZ UYKU ORTAMI

Bebeğinizin uyuduğu ortamın konforu ve güvenliği, uyku kalitesi üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Oda çok sıcak ya da çok soğuksa, ışık fazla yoğunsa veya dışarıdan gelen gürültüler varsa, bebeğinizin uyuması zorlaşabilir. Ayrıca, kalabalık yastıklar, battaniyeler ve oyuncaklar bebeğin güvenli uyumasını engelleyebilir. Amerikan Pediatri Akademisi’nin önerdiği gibi, bebeğinizi sert ve düz bir yatakta, sırt üstü yatırmak, en güvenli uyku ortamını sağlar.

UYKU RUTİNİNE UYMAMAK

Bebekler düzeni sever ve rutinler, onların kendilerini güvende hissetmesine yardımcı olur. Uyku öncesinde tutarlı bir rutin oluşturmak, bebeğinizin uykuya geçişini kolaylaştırabilir. Ancak bu rutini her gece farklı bir şekilde uygulamak ya da tamamen atlamak, bebeğinizin kafasını karıştırabilir. Örneğin, her gece aynı saatte banyo yaptırmak, hafif bir masaj yapmak ve ninni söylemek, bebeğinizin uykuya hazırlanmasını sağlar.

Yazının Devamını Oku

Anne olmanın ilk 100 gününde deneyimler ve dersler

31 Ocak 2025
Sevgili Hürriyet okurları... Anne olmanın ilk 100 günü hem büyüleyici hem de yorucu bir yolculuktur. Bu dönemde, hayatınızdaki en özel bağı inşa ederken, bir yandan da uykusuzluk, değişen roller ve yepyeni bir hayat düzeniyle baş etmeye çalışırsınız.

Bu 100 gün, zorlukların yanında birçok güzel anıyı ve unutulmaz dersleri de beraberinde getirir. Bugün, anne olmanın ilk 100 gününü bir annenin gözünden ele alarak bu süreçte yaşanan deneyimleri ve çıkarılacak dersleri paylaşmak istiyorum.

HAYATINIZIN MERKEZİNDE ARTIK BEBEĞİNİZ VAR

Anne olmanın ilk günleri, tamamen bebeğinizin ihtiyaçlarına odaklandığınız bir dönemdir. Onun ağlamaları, uyku düzeni ve beslenme saatleri sizin gününüzü şekillendirir. Bir annenin içgüdüleri şaşırtıcı bir hızla devreye girer. Bebeğinizin her hareketini anlamaya çalışırken, bazen endişelenir bazen de kendinizi yetersiz hissedersiniz. Ancak bu duyguların hepsi doğaldır. Bebeğinizle aranızdaki bağ, bu günlerde şekillenmeye başlar ve zamanla karşılıklı bir ritim kurarsınız.

UYKU BİR LÜKS GİBİ GÖRÜNSE DE ÖNEMLİDİR

İlk 100 gün boyunca uykusuzluk, annelerin en büyük mücadelesi olabilir. Bebeklerin uyku düzeni genellikle düzensizdir ve geceleri sık sık uyanırlar. Bu, yorgunluk hissini artırabilir ve sabrınızı zorlayabilir. Ancak, bebeğiniz uyurken kısa molalar vererek ya da uyumaya çalışarak bu yorgunluğu hafifletebilirsiniz. Ayrıca, eşinizden veya ailenizden destek istemek, size dinlenme fırsatı sunabilir.

HER BEBEK FARKLIDIR

Yazının Devamını Oku

Hamilelikte pilatesin faydaları

24 Ocak 2025
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta köşe konuğum fizyoterapist oldu. Kendisiyle hamilelik döneminde yapılan pilatesin faydalarını konuştuk...

Pilates egzersizlerinin amacı; karın ve sırt kaslarını güçlendirip sağlam bir omurga ve iskelet sistemi oluşturmaktır. Hamilelik döneminde ise bel ve omurga sağlığı çok önemlidir. Bebeğin anne karnında büyümesiyle bütün ağırlık bel ve omurgaya yüklendiğinden anne adayının hamilelik sürecince sırt ve bel ağrıları olacaktır. Pilates egzersiziyle bel ve karın kaslarını kuvvetlendirerek omurgaya binen yükü en aza indirmemiz mümkündür. Kasların dengeli bir şekilde güçlenmesi ve kasların esnemesiyle birlikte kas kasılmaları azalır ve duruş bozukluğu (postür) iyileşir. Hareketin artmasıyla el ve ayak bileklerindeki, bacaklardaki ödemin dağılıp vücuttan atılmasını sağlar. Pelvik taban kaslarını destekleyerek stresi azaltmaya ve ruh halini dengelemeye yardımcı olan endorfin salgılanmasını arttırır. Tüm bu faydalar gebeliğin daha rahat ve sağlıklı geçmesini sağlar ve normal doğumu kolaylaştırır.

Melike Emiroğlu

NE ZAMAN BAŞLANMALI VE NE SIKLIKTA YAPILMALI?

Doktor kontrolünden sonra egzersiz yapmayı engelleyecek bir durum yoksa (düşük tehlikesi vs.) doktorunuzun onay vermesiyle hamileliğin 12’nci haftasından itibaren egzersize başlanır. Haftada 2-3 gün dinlenme aralıkları tanınarak 40-45 dakika düzenli olarak yapılmalıdır.

NE KADAR SÜRE DEVAM EDİLEBİLİR,YENİDEN NE ZAMAN BAŞLANABİLİR?

Pilates egzersizlerine doktorunuzun onayıyla pilates eğitimi almış kas iskelet sistemi bilgisine sahip fizyoterapist eşliğinde 34’üncü haftaya kadar devam edebiliriz. Doğum sonrasında ise tekrar egzersizlere devam edebilmemiz için yine doktorunuzun onayıyla normal doğumda 6 hafta sonrasında, sezaryen doğumda doktorunuzun belirttiği süre sonrasında başlanabilir.

Yazının Devamını Oku

Doğum sonrası spor ve egzersizlere ne zaman ve nasıl başlanmalı?

17 Ocak 2025
Sevgili Hürriyet okurları... Doğum sonrası dönem, bir kadının hem fiziksel hem de duygusal olarak yeniden denge bulmaya çalıştığı hassas bir süreçtir.

Bu dönemde spor ve egzersiz, yalnızca fiziksel sağlığınızı iyileştirmekle kalmaz, aynı zamanda ruh halinizi ve enerji seviyenizi yükseltir. Ancak, doğum sonrası egzersize başlamak için doğru zamanı bilmek ve vücudunuzun ihtiyaçlarına uygun bir yaklaşım benimsemek büyük önem taşır. Bugün, doğum sonrası spor ve egzersiz konusunu ele alarak ne zaman ve nasıl başlamanız gerektiğini sizlerle paylaşmak istiyorum.

DOĞUMDAN SONRA SPOR İÇİN DOĞRU ZAMAN NEDİR?

Her kadın için doğum sonrası iyileşme süreci farklıdır. Normal bir doğum yaptıysanız, genellikle 4-6 hafta sonra hafif egzersizlere başlayabilirsiniz. Ancak, sezaryen gibi cerrahi müdahalelerde bu süre daha uzun olabilir ve doktorunuzun onayını almanız şarttır. Vücudunuzun iyileşme sürecine saygı göstermek ve acele etmemek önemlidir. İlk haftalarda, yürüyüş gibi hafif fiziksel aktivitelerle başlayarak vücudunuzu hareket etmeye alıştırabilirsiniz. Doktorunuzun onayı olmadan yoğun egzersizlere başlamaktan kaçının. Doğum sonrası dönemde rahim toparlanır, hormon seviyeleriniz değişir ve kaslarınız eski gücüne dönmeye çalışır. Bu süreçte aceleci davranmak, iyileşmeyi geciktirebilir ve hatta sağlık sorunlarına yol açabilir. Vücudunuzun sinyallerini dinlemek ve küçük adımlarla ilerlemek her zaman en güvenli yöntemdir.

DOĞUM SONRASI EGZERSİZİN FAYDALARI

Egzersiz, doğum sonrası dönemde hem fiziksel hem de psikolojik birçok fayda sağlar. Düzenli spor, kaslarınızı güçlendirir, kilo kontrolünü destekler ve enerji seviyenizi artırır. Aynı zamanda doğum sonrası depresyon riskini azaltır, stresle başa çıkmanıza yardımcı olur ve uyku düzeninizi iyileştirir. Egzersiz sırasında salgılanan endorfin hormonu, kendinizi daha mutlu ve zinde hissetmenizi sağlar.

EGZERSİZE NASIL BAŞLANMALI?

Yazının Devamını Oku

Bağırsak mikrobiyotası neleri etkiliyor?

10 Ocak 2025
Sevgili Hürriyet okurları... Yapılan araştırmalar, bağırsak sağlığımızın pek çok konuda kilit bir rol üstlendiğini gösteriyor. Hatta bağırsak sağlığının beyin sağlığıyla yakın bir ilişkisi olduğu da çokça belirtiliyor.

Peki bağırsak sağlığı neden önemli, kendi bağırsak sağlığınızı nasıl iyileştirebilirsiniz? Bağırsak mikrobiyotasındaki değişim neleri etkiliyor? Bu konuyu bu hafta Gazi Üniversitesi’nden İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Tarkan Karakan ile konuştum. İşte merak edilen sorular ve yanıtları...

*Bağırsak mikrobiyotasındaki bozukluklar hangi kronik hastalıklarla ilişkilendirilmiştir? Bu hastalıkların önlenmesinde ve tedavisinde bağırsak florasının rolü nedir?

Bağırsak mikrobiyotasındaki bozukluklar, bir dizi kronik hastalıkla ilişkilendirilmiştir.

1)-İrritabl Bağırsak Sendromu (IBS): IBS’nin bağırsak mikrobiyotası ile ilişkisi, araştırmacılar tarafından incelenmektedir. Bir çalışma, “IBS’li bireylerin bağırsak mikrobiyotasında anormallikler olduğunu ve bu durumun semptomların şiddeti ile ilişkili olduğunu” bulmuştur IBS tedavisinde probiyotiklerin kullanımı, bağırsak mikrobiyotasını düzenleme potansiyeline sahip olduğu için araştırılmaktadır.

2)-İnflamatuar Bağırsak Hastalığı (İBH): İBH ile bağırsak mikrobiyotası arasındaki ilişki, hastalığın patogenezinde önemli bir rol oynadığı için dikkat çekicidir. Bir inceleme makalesi, “İBH’de bağırsak mikrobiyotasının dengesizliği ve kompozisyonundaki değişikliklerin rolüne dair kanıtları özetlemiştir.” İBH tedavisinde, bağırsak florasını düzenlemek için probiyotikler ve prebiyotiklerin kullanımı incelenmektedir.

3)-Obezite ve Metabolik Sendrom: Bu sendrom ile bağırsak mikrobiyotası arasındaki ilişki, birçok çalışmada vurgulanmıştır. Örneğin, bir çalışma, “Obez bireylerin bağırsak mikrobiyotasında, normal kilolu bireylerden farklı bir kompozisyon ve çeşitlilik olduğunu” göstermiştir. Obezite ve metabolik sendromun önlenmesi ve tedavisinde, bağırsak florasının düzenlenmesi için probiyotiklerin ve prebiyotiklerin kullanımı önerilmektedir.

4)-Tip 2 Diyabet:

Yazının Devamını Oku

Yeni anneler için pratik öneriler ve sık yapılan hatalar

3 Ocak 2025
Sevgili Hürriyet okurları... Anne olmak, tarif edilemez bir mutluluk ve aynı zamanda büyük bir sorumluluk getirir.

Yeni doğan bebeğinizle birlikte hayatınızda birçok şey değişir ve bu süreçte bazen hatalar yapmak da kaçınılmaz olabilir. Ancak doğru bilgi ve önerilerle bu dönemi hem kendiniz hem de bebeğiniz için daha kolay hale getirebilirsiniz. Bugün, yeni annelere pratik öneriler sunarken, sık yapılan hatalardan da bahsederek size rehberlik etmeye çalışacağım.

KENDİNİZİ İHMAL ETMEYİN

Yeni annelerin en sık yaptığı hatalardan biri, kendilerini tamamen bebeğe adayıp kendi sağlık ve mutluluklarını arka plana atmalarıdır. Unutmayın, bebeğinizin iyi bir anneye ihtiyacı var ve bu da ancak sizin sağlıklı ve mutlu olmanızla mümkün. Bu yüzden beslenmenize dikkat edin, dinlenmeye özen gösterin ve gerektiğinde çevrenizden yardım istemekten çekinmeyin. Kendinize zaman ayırmak suçluluk hissetmenizi gerektirmez, aksine, daha güçlü bir anne olmanıza yardımcı olur.

YARDIM İSTEMEKTEN ÇEKİNMEYİN

“Her şeyi kendim yapmalıyım” düşüncesi, birçok annenin kendini tükenmiş hissetmesine neden olur. Eşinizden, ailenizden veya arkadaşlarınızdan yardım istemek hem sizin yükünüzü hafifletir hem de onların bu özel döneme katkıda bulunmasına olanak tanır. Özellikle gece uyanmaları gibi yorucu süreçlerde görev paylaşımı yapmayı düşünebilirsiniz.

HER AĞLAMANIN SEBEBİ AÇLIK DEĞİLDİR

Yazının Devamını Oku

Anne karnındaki bebeğinizle iletişim kurmak

27 Aralık 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Hamilelik, anne ile bebek arasındaki bağın kurulduğu en özel dönemlerden biridir.

Bebeğinizin henüz dünyaya gelmeden sizin sesinizi, dokunuşunuzu ve enerjinizi hissetmesi mümkün mü? Bilim diyor ki; evet, mümkün! Anne karnındaki bebek, gelişiminin belirli aşamalarında dış dünyayı algılamaya başlar ve bu algılar sayesinde annesiyle bir bağ kurar. Bugün, anne karnındaki bebeğinizle nasıl iletişim kurabileceğinizi ve bu bağın neden önemli olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum.

BEBEK ANNE KARNINDA NASIL HİSSEDER?

Hamilelik sürecinde bebek, yaklaşık 16. haftadan itibaren sesleri duymaya başlar. İlk duyduğu seslerden biri ise annesinin kalp atışlarıdır. Bu ritmik ses, bebeğin kendini güvende hissetmesini sağlar. Daha sonra annesinin sesi, dış dünyanın ilk tanıdığı ses olur. Araştırmalar, anne adaylarının hamilelik boyunca bebeğiyle konuşmasının, doğum sonrası bebeğin, annesinin sesini tanımasını kolaylaştırdığını göstermiştir. Ayrıca, bebekler hamileliğin son dönemlerinde dokunma duyularını da geliştirmeye başlar ve annenin karnına yaptığı nazik dokunuşları hissedebilir.

SESİNİZLE BEBEĞİNİZE ULAŞIN

Bebeğinizle iletişim kurmanın en kolay yollarından biri, onunla konuşmaktır. Gün içinde yaptıklarınızı ona anlatmak, duygularınızı paylaşmak veya basit bir masal okumak bebeğinizle aranızdaki bağı güçlendirebilir. Örneğin, “Bugün senin için alışveriş yaptım, çok güzel bir battaniye aldım” gibi cümlelerle bebeğinize hitap edebilirsiniz. Bu konuşmalar, sadece bebeğinizi sakinleştirmekle kalmaz, aynı zamanda sizin de hamilelik sürecindeki duygusal yükünüzü hafifletir. Kendinizi daha huzurlu ve bebeğinize daha yakın hissetmenizi sağlar.

MÜZİĞİN GÜCÜNDEN YARARLANIN

Müzik, anne karnındaki bebeğinizle iletişim kurmanın en etkili yollarından biridir. Araştırmalar, klasik müzik gibi sakin ve ritmik parçaların bebeğin duyusal gelişimini desteklediğini ortaya koymaktadır. Mozart, Beethoven gibi bestecilerin eserleri bu konuda sıklıkla önerilir ancak aslında sizi mutlu eden ve rahatlatan her müzik türü bebeğiniz üzerinde olumlu bir etki bırakabilir. Hamilelik boyunca sevdiğiniz şarkıları dinlemek, dans etmek veya hafif bir melodi mırıldanmak bebeğinizle bağ kurmanızı sağlayabilir. Unutmayın, bebeğiniz sizin mutluluğunuzu hisseder!

Yazının Devamını Oku