Ayrıca kendisi derneğin her yıl düzenlediği geleneksel Bolu Koru Otel’de doğum ile ilgili tüm profesyonellere, yani hekim, ebe, hemşire, teknisyen gibi çalışanların bilgi becerilerini arttırmaya yönelik kongre ile ilgili de bilgiler paylaştı. Aydan Hocam bu işe yıllarını vermiş bir hoca. Kadın doğum ve yüksek riskli gebelik uzmanı ve aynı zamanda üniversitede binlerce kadın doğum uzmanı yetiştirmiş bir akademisyen. Dernek olarak gebelik, doğum ve lohusalık ile ilgili tecrübelerini bu kongrede meslektaşları ile paylaşacağını ve 25-28 Nisan’da üç günlük kurs-eğitim programları olduğunu belirtti. İşte verdiği bilgiler...
Prof. Dr. Aydan Biri
KIYMETLİ BİLİM İNSANLARI KATILIYOR
Bu yıl 7’ncisinini düzenlediğimiz kongremizde, Koru Hastanesi olarak Doğasında Doğum Derneği ve Anadolu Ebeler Derneği ile yine birlikteyiz. Bilimsel programımız gebelik öncesi süreçler, gebeliğe hazırlık, gebelik süreci doğum ve lohusalık alanlarında dünya ve ülkemiz üzerindeki uzun yılların tecrübesi ile ortaya konulmuş bilgi ve birikimleri içermekle birlikte, farklı bakış açıları ve görüşleri detaylı ve özgürce tartışılabileceği çok kıymetli bilim insanlarının katılımıyla düzenlenmiştir. Bugüne kadarki bilimsel toplantılarda benzeri görülmemiş panellerle, hem alanında uzman hekimler, hem de ebe ve hemşirelere çok farklı bir bakış açısı kazandıracaktır. Kadın anne ve bebek sağlığı, kadın doğum hekimleri, perinatoloji, neonatoloji, pediatri, pediatrik nöroloji, genetik ve halk sağlığı disiplinleri, ebeler ve hemşirelerin ayrılmaz birliği ile sağlıklı bir şekilde yürütülebilir. Biz mevcut uygulamalarımızda da olduğu gibi kongremizde de bu birlik ve iş birliğinin gücünü bir kez daha göstereceğiz.
İYİ SONUÇLAR İÇİN EKİP OLMA İHTİYACI
Özetle, en temel koruyucu sağlık hizmeti olan doğumun daha iyi anlaşılması, anlatılması sürecin anne ve bebek için en iyi şekilde yönetilmesi, topluma en temel katkıyı sağlayacaktır. Yıllardır bu bilinçle en temel koruyucu hekimlik olan gebelik izlemi ve doğum için çabalarken, bir yandan öğrenmeye, bildiklerimizi aktarmaya gayret ediyoruz ve bu anlamda idrakında olduğum en mühim şey ise iyi sonuçlar için ekip olmaya ihtiyaç var. İşte bu bilinçle bu yıl 7’ncisi düzenleyeceğimiz kongremizde, kadın sağlığının görünür görünmez yüzlerce kahramanı da bu felsefeyle bir araya geliyor. Doğum ekibinin tümüne, bir kadının yaşayabileceği doğanın bu en tarifsiz deneyiminde eşlik ettikleri ve daha iyisi için verdikleri tüm bu çabaya gönül vermişlere gayretlerini sürdürdükleri için binlerce teşekkürler.
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Uğur Coşkun, akciğer kanserinde en güncel tedavi yöntemlerini bizler için açıkladı:
AKCİĞER KANSERİ ÖNLENEBİLİR BİR KANSER TÜRÜDÜR
Dünyada her yıl 2,2 milyon, ülkemizde ise yaklaşık 41 bin hastaya yeni akciğer kanseri teşhisi konmaktadır. Tüm kanserlerde olduğu gibi akciğer kanserinde de erken tanı oldukça önemlidir. Bunun için de belli aralıklarla gerekli tetkikler yapılmalı, uzun süren öksürük, kilo kaybı, kanlı balgam, nefes darlığı ve göğüs ağrısı gibi şikâyetlerin varlığı halinde vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.
SİGARA KULLANIMI AKCİĞER KANSERİNİN EN ÖNEMLİ NEDENİ
Sigara kullanımı akciğer kanserinin en yaygın nedenleri arasındadır. Ailede bir bireyin sigara kullanma alışkanlığı varsa bu diğer bireylerin de sigara kullanma ihtimalini arttırabiliyor. Özellikle anne veya baba sigara içiyorsa bu kötü alışkanlık çocukta da görülebiliyor. Sigara dumanı, kansere neden olabilecek çok sayıda kanserojen içerir. Başta akciğer kanseri olmak üzere en az 15 farklı kanser türünün görülme riski, sigara kullanımında ve pasif içicilikte artmaktadır. Sigara bırakıldıktan ancak 25-30 yıl sonra akciğer kanser riski hiç sigara içmeyenler ile aynı düzeye gelmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalar elektronik sigaranın da akciğer kanseri riskini arttırdığını belirtmektedir. Elektronik sigara kullanımında DNA defektleri meydana gelerek bu riski arttırdığı düşünülmektedir.
GÜNCELLENEN TEDAVİDE GENETİK VE MOLEKÜLER TESTLERİN ÖNEMİ
Damar sertliğini en fazla gördüğümüz yer atardamarlar olmakla beraber, damarların kalınlaşması ve esnekliğini kaybetmesi sonucunda vücudumuzdaki organ ve dokulardaki kan akışının yetersizliği ile kendini belli etmektedir. Damar sertliği daha sıklıkla kalpte görülür ancak diğer organlarda da görülebilir. Kolesterol yüksekliği damar sertliği oluşmasının önemli risk faktörlerinden birisidir. Beraberinde yüksek tansiyon dediğimiz hipertansiyon da var ise damar sertliği oluşma riski daha da artmaktadır. Kişinin kolesterol değeri ne kadar yüksek ise kalp hastası olma ihtimali de o kadar yüksektir.
Op. Dr. Cemal Aslan
Hayatımızda yapacağımız değişiklerle kolesterol değerlerini belirli bir seviyede kontrol altında tutabiliriz. Aşırı kalorili besinlerden kaçınırsak, yağlı besinlerin tüketiminin azaltılmasını sağlayıp, düzenli egzersiz yaparsak özellikle iyi huylu kolesterol dediğimiz HDL değerinin yükselmesini, kötü huylu kolesterol LDL’nin ve trigliserid değerlerinin düşmesini sağlayabiliriz. Son olarak damar sertliğini daha sıklıkla atardamar sisteminde gördüğümüzü sizlere tekrar hatırlatmak isterim, bir toplardamar sistemi hastalığı olan varis oluşmasında damar sertliği ve kolesterolle bir ilişki bulunmamaktadır.
14 MART TIP BAYRAMI'NIN ANLAMI
Tıp bayramı bir cümle ile nasıl anlatılır bilemem ama uzun bir cümle bile yeterli olmayabilir. Cemal Hocayla 14 Mart Tıp Bayramı'nı da konuştuk. İnsanlık tarihinden günümüze kadar kutsallığını korumuş olan mesleklerin en yücelerinden olan sağlık çalışanlarının öz verilerini ne kadar anlatmak istesek de az olacaktır. Ailesiyle günün en güzel vaktinde, en güzel yemeklerin hazırlandığı sofradan kalkıp insan sağlığı için koşarak giden bir hekim arkadaşımızdan, o insanın hayata tutunmasını sağlamak için çaba gösteren hemşire arkadaşlarımın, sağlık teknisyenlerinin ve her türlü sağlık çalışanlarının geçmiş Tıp Bayramı kutlu olsun. Bu bir meslek değildir sevgili okurlar, bu bir yaşam tarzıdır. İnsanların korkarak kaçtıkları bir duruma, biz sağlık çalışanları koşarak gideriz. Günümüze kadar da bu böyle gelmiştir. Geçtiğimiz yıl yaşadığımız acı deprem felaketinde de tüm halkımız gibi sağlık çalışanları ailelerini geride bırakarak oradaki acılı insanlara koşarak yardıma gitmiştir. Gidemeyen sağlık çalışanı arkadaşlarım da onlara kalben her türlü desteklerini vermiştir.
Tıp Bayramı neden 14 Mart’ta kutlanıyor kısaca tarihi bir bilgi ile sohbetimize devam edelim istiyorum. Osmanlı Devleti'nde 19. yüzyılda ordunun ihtiyaçlarına cevap verebilecek ve yaralı olan askerlerin can kayıplarını en az seviyeye indirecek ve tedavilerinin çağın gereklerine göre yapabilecek hekimleri yetiştirme fikrinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. II. Mahmut döneminde hekimbaşı Mustafa Behçet Efendi önerisiyle 14 Mart 1827’de ilk cerrahhane, Şehzadebaşı'daki Tulumbacıbaşı Konağı'nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulmuştur. Okulun kuruluş günü olan 14 Mart, ‘Tıp Bayramı’ olarak kutlanmaktadır.
Bu dönemde anne/babalar sağlıklı gelişimin en önemli belirleyicileridir. Aileler çocuklarına düzenli uyku ve yemek alışkanlıkları kazandırma, tuvalet eğitimi verme ve duygularına hükmetmeyi öğretmenin yollarını bulmaya çalışmaktadırlar. Benlik saygısı, değerli hissetmek, sevilmek ve kabul edilmek çocuğun ilerideki okul başarısı, okuldaki tutum ve davranışları ile mutluluğu için kritik rol oynar. Önce aile içinde başlayan sosyalleşme, daha sonra arkadaşlar ve dış ortamdaki çevre ile devam edecektir. Bu dönemde çocuk, gelişimin her alanında önemli ilerlemeler gösterecektir. Konuyla ilgili olarak Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Demet Soylu ve Erken Çocukluk Dönemi Danışmanı Ayşegül Kazan ile birlikte erken çocukluk dönemi ve önemi ile ilgili bir söyleşi yaptık.
Demet Soylu
Ayşegül Kazan
“Erken çocukluk gelişimi fiziksel, bilişsel, dil, sosyal ve duygusal gelişimini içerir. Temel bir çocuk hakkı olmasına karşın ne yazık ki pek çok çocuk doğuştan getirdiği potansiyeline erişememektedir. Erken çocukluk gelişimini etkileyen üç ana bileşenden söz etmek mümkündür. Bunlar; beslenme, çevre ve uyaranlardır. Sağlık bu faktörlerden etkilenir ve bozulan sağlık da bu faktörleri etkileyecektir.
NEDEN BU KADAR ÖNEMLİ?
Beyin hücreleri arasındaki bağlantıların yüzde 80’ine 1 yaşında, yüzde 90’ına ise yaklaşık 6 yaşına kadar ulaşılmaktadır. Dolayısıyla beynin en hızlı şekilde hayatın ilk yıllarında geliştiğini söyleyebiliriz. Tabii ki çocuğun potansiyelinin en üst düzeye ulaşması; doğru zamanda doğru uyaranlar verilmesiyle mümkündür. Bebeklik döneminden itibaren özellikle duyusal uyaranlarla birlikte fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişiminin desteklenmesi gerekmektedir. Yani bebeğimizin bir yıl boyunca herhangi bir uyaran vermeden kendiliğinden büyümesini bekleyip sonrasında fiziksel ve zihinsel gelişimine odaklanmak olumsuz sonuçlanacaktır. Bundan dolayıdır ki gelişimine destek olmak için 1 yaş bile geç diyebiliriz.
Venöz yetmezlik (reflü, kaçak) dediğimiz rahatsızlık, toplardamar sistemindeki kapakçık (valf) sisteminin bozulması sonrası bacaklarda kanın göllenmesi ile ortaya çıkmaktadır. Varis cilt altındaki toplardamarların (ven) genişleyerek uzaması, kıvrımlı hale gelmesi ile ciltten kabarık olarak görülmesidir. Aynı zamanda cilt altındaki ince kılcal damarlardaki yapısal bozukluk sonrası da ortaya çıkabilmektedir.
Op. Dr. Cemal Aslan
*
Varisler oluştuktan sonra bacaklarda ve ayak tabanlarında ağrı, şişlik, ayaklarda yanma, gün içerisinde oluşan ağrı ve dolgunluk hissi görülebilmektedir. Gece ortaya çıkan bacak krampları, ayaklarda uyuşma, karıncalanma, sıcak mevsimlerde ayak bileklerinde kaşıntıya da sebep olabilmektedir. Varislerdeki belirtiler ise ayak bileklerinde ödem, cilt altında görülen mavi ve mor damarlar, ciltte kabarık şekilde görülen damarlar ve ayak bileklerinde hiperpigmentasyon dediğimiz renklenmeler ve ciltte incelmeler görülmektedir. Eğer varisler tedavi edilmez ise ileri evrelerde iyileşmeyen yaralara neden olmaktadır.
*
Varislerin en büyük sebebi genetiktir. Ailede varis hastası var ise diğer aile bireylerinde de görülebilir. Kadınlarda erkeklere nazaran daha sık görülür. Özellikle hamilelik sonrası ortaya çıkabilmektedir. Obezite, yaşlılık, uzun süre hareketsiz oturmak ya da ayakta kalmak da varislerin oluşma sebepleri arasında sayılabilir. Varis tanısı için bir Kalp ve Damar Cerrahi uzmanına başvurmanız gerekmektedir. Hasta ile ilk görüşmede mevcut şikâyetleri ve belirtileri değerlendirilir. Ardından hasta ayakta iken yapılan dopler USG ile tanısı konulur. Özellikle dopler USG tetkikinin tedaviyi yapacak doktor tarafından yapılmasını önermekteyiz.
*
TENİSÇİ DİRSEĞİ (LATERAL EPİKONDİLİT) NEDİR?
Dirsek tendonlarının, daha çok ağırlık kaldırmayla ilgili tekrarlayan hareketler sonucu hasarlanmasıyla oluşan ağrılı bir durumudur. Bu tekrarlanan hareketler sonucunda sık kullanılan tendonlarda yırtılmalar ortaya çıkabilir. Bu da kolları veya bilekleri kullanırken ağrıya yol açabilir. Tenisçi dirseğinde özellikle dış taraftaki dirsek tendon ve kaslarındaki küçük yırtılmalar sonucu oluşan ödem nedeniyle şiddetli ağrılar oluşur. Ağrı, dirseğin dış ve üst tarafında hissedilir ve özellikle bir ağırlık kaldırmak veya kol hareketleri yapmak için güç sarf etmek gerektiğinde şiddetlenebilir. Tedaviye istirahat, buz ve ilaç uygulaması ve egzersizler ile başlanmalı eğer geçmez ve kronikleşirse proloterapi gibi yeni hücre oluşumunu sağlayacak tedaviler denenmelidir. PRP, Ozon ve ESWT tedavileri de seçenekler arasındadır.
Uzm. Dr. Mehmet Murat Seven
TENİSÇİ DİRSEĞİ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Tenisçi dirseğinin aşağıdaki gibi birden fazla belirtisi olabilir.
* Dirsek dışında şiddetli ağrı ve hassasiyet.
Durum böyle olunca kendimize dönüp “Nerede hata yapıyorum?” diye sormamız gerekiyor… Diyetisyen Neslihan Öztürk Aktepe, sorunun cevabını şu şekilde veriyor:
Neslihan Öztürk Aktepe
MİDEYİ DEĞİL HÜCRELERİ BESLEYİN
Sorunun cevabı aslında çok basit; midemizi değil, hücrelerimizi beslemek. Gözümüze ve midemize görsel bir şölen sunmak için hazırladığımız tabaklar, enerji üreten mitokondrilerimizin bozulmasına neden olmuş ve bizi hastalıklarla karşı karşıya getirmiştir. Görsel şölen tabaklarımızda tahmin edeceğiniz üzere; yağlı kızartmalı etler, bol bol şeker içeren besinler, mayalı gıdalar, alkol bulunmaktadır. İnsanoğlu sadece midesini doyurmakla kalmadı, o kadar çok gıda tüketmeye başladı ki şu anda gelinen nokta, gıda stoklarının azaldığı için sinyal veriyor olmasıdır. Karbon ve su ayak izinin artması ise beklenilen bir sonuçtur. Duyu organlarımızın gördüğü, hissettiği, kokladığı, tadına baktığı şeylerden bahsedebiliyorsak, bu gerçek sandıklarımızın hepsi duyu organlarımız aracılığı ile beyne aktarılan ve beynin yorumlayarak bir resim oluşturduğu elektriksel sinyallerdir aslında… Buna göre bizler yüksek farkındalıkla, bilinçle, özümüze dönerek her besinin güneşten aldığı enerji olduğunu ve aslında enerji yediğimizi bilerek beslenmeliyiz.
VEJETARYENLİĞİN FAYDALARI
Orac değerini, besinlerin güneş enerjisini içine çekme kapasitesi gibi tanımlayabiliriz. Orac değeri besinin antioksidan kapasitesini gösterir. Antioksidan özellikleri bakımından sebzelerin renkleri koyulaştıkça serbest radikal temizleme kapasiteleri artar. En güçlü antioksidanlar da mavi-mor-siyah renkte olanlardır. Einstein yıllar önce demiş ki “Vejetaryenliğin yayılması kadar insanlığın sağlığına ve dünyada hayatta kalmalarına fayda sağlayacak başka bir şey yoktur.” Kuantum beslenme adına en iyi yöntem bence ılımlı vejetaryen olarak geçen flexitaryen beslenmedir. İnsan bedeni ve ruhu evrenin muazzam bir parçasıdır. Aşağı yukarı insan bedeninde 10 trilyon hücre bulunur. Sadece cilt ve bağırsakta 90 trilyon kadar bakteri vardır. Bağırsaktaki bakteriler ise yaklaşık 1.5 kilo civarındadır. Bağırsaklar bazı bilim insanlarına göre birinci beyin, bazı bilim insanlarına göre de ikinci beyindir.
KUANTUM BESLENME TEKNİKLERİ
Ülkemiz dahil tüm dünyada hem kadınlarda hem de erkeklerde en sık görülen kanserlerden birisidir. Bu kanserin tanı ve tedavisindeki güncel gelişmeler hakkında Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, şu bilgileri verdi:
İLERİ EVREDE YÜZ GÜLDÜRÜCÜ GELİŞMELER
Onkoloji alanında yapılan yenilikler gün geçtikçe çoğalmaktadır. Bu yeniliklerin belki de en önemli olanlarından birisini de bağırsak kanserlerinde görmekteyiz. Erken evre teşhislerinde tedaviye hızlı başladığımız için daha iyi sonuçlar aldığımızı söyleyebiliriz. Bununla birlikte ileri evrelerde de hastalığın başka organlara yayılma gibi durumlarda artan tedavi seçenekleri ile yüz güldüren sonuçlar elde edebiliyoruz. Sık uyguladığımız kemoterapi yanında moleküler ve genetik analizler sonucunda uygun olan hastalarda akıllı ilaç tedavisi uyguluyoruz. Tabii burada uygun olan tedavi veya tedavileri doğru belirleyebilmek için hastayı çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Bazen akıllı ilaç ve kemoterapi ilaçlarını birlikte uyguluyoruz. Bunların dışında yine değerlendirme sonucunda uygun olan hastalarda bağışıklık yükseltici etki gösteren immunoterapi seçeneğimiz de var. Elimizde bulunan güncel tedavilerin doğru değerlendirme sonucunda kemoterapi ile birlikte kullanılması, tedavide başarı oranlarını ciddi anlamda yükseltmektedir.
İLERİ YAŞ ÖNEMLİ BİR RİSK FAKTÖRÜ
Kolorektal kanserler genç yaşlarda da görülmekle beraber özellikle 50 yaş sonrasında görülme oranı büyük artış göstermektedir. Bu nedenle hiçbir şikayeti olmayan sağlıklı bireylerde 50 yaşına gelindiğinde mutlaka kolonoskopi yapılmasını öneriyoruz. Bu incelemelerde birçok kişide polip dediğimiz, bağırsak kanseri öncüsü olabilecek lezyonları saptıyoruz. Bu poliplerin çıkarılması ile kanser riski ortadan kalkmaktadır. Ailede kanser öyküsü varsa veya bireyin dışkılama alışkanlıklarında belli bir süredir değişiklik oluştuysa, örneğin dışkıda kan görülmesi, renk ve kokuda rahatsız edici farklılaşma ya da dışkı şeklinin incelmesi gibi şikâyetlerde vakit kaybetmeden hastaneye başvurulması gerekir. Dışkıda kan görülmesi çoğunlukla hemoroid olarak düşünülür, ancak bazı hastalarımızda yapılan tetkikler sonucunda maalesef kolon kanseri teşhisi koyulmaktadır. Dışkıda gizli kan, rektosigmoideskopi ve kolonoskopi gibi tarama yöntemleri ile bağırsak kanserlerini artık daha erken evrelerde tespit edebiliyoruz. Ailede kolon veya rektum kanseri öyküsü olanlar, genetik yatkınlığı bulunanlar, kalıtsal polip, polip dışı sendromu olanlar ya da crohn hastalığı gibi bağırsak kanserleri açısından riskli hastalığı bulunanların düzenli olarak kolorektal kanserler açısından gerekli tarama ve tetkiklerini yaptırmaları, hastalığın varlığını tespit etmede oldukça önemlidir.
BATI TARZI BESLENME MODELİ RİSKİ ARTIRIYOR