Şenol Kalyoncu

Kemik iliği nakli

25 Ağustos 2024
Sevgili Hürriyet okurları… Bu hafta özellikle çocuklarda sıkça görülen bir kanser türü olan löseminin tedavi yollarından biri olan kök hücre naklini konuşacağız. 

Memorial Ankara Hastanesi-Çocuk (Pediatrik) Hematoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Meriç Kaymak ve Uzman Doktor Seda Şahin, hem kök hücre tedavisi hem de sonraki aşamalar hakkında önemli bilgiler verdi.

Doç. Dr. Meriç Kaymak

Uzman Doktor Seda Şahin

ANEMİLİ HASTALARDA DA UYGULANAN BİR TEDAVİ BİÇİMİ

Kök hücre nakli (kemik iliği nakli), sağlıklı bir kişiden veya hastanın kendisinden toplanan kök hücrelerin tekrar hastaya verilmesi ile yapılan bir tedavi biçimidir. Bu tedavi çocuklarda özellikle ağır ve yaşamı tehdit eden hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Bu hastalıklar arasında, lösemi, lenfoma, nöroblastom, kalıtsal immün yetmezlikler, kalıtsal metabolik hastalıklar, otoimmün ya da immün disregülatuar hastalıkları yer almaktadır. Kök hücre nakli aynı zamanda ‘Beta talasemi majör (Akdeniz anemisi), orak hücreli anemi, edinsel ve kalıtsal aplastik anemili hastalarda da uygulanan önemli bir tedavi biçimidir.

ALLOJENEİK KÖK HÜCRE VE OTOLOG KÖK HÜCRE NAKLİ

Yazının Devamını Oku

Yüzmenin insan vücuduna faydaları

18 Ağustos 2024
Sevgili Hürriyet okurları… Yaz aylarının ortalarına gelmişken sahil kesimlerinde küçük yaşlardan itibaren başlanan aslında yaz sporu diye adlandırılsa da tüm mevsimlerde tercih edilebilen bir spor dalından bahsedeceğiz bu hafta; yüzme.

Mevsimi olmayan bir spor olmasının yanında bütün vücudu da çalıştırdığı için yapılabilecek en güzel sporlardan biri. Bu spor dalıyla ilgili milli antrenör Esra Önen’den aldığımız bilgiler de şöyle;

Esra Önen

Yüzmenin insan vücuduna birçok faydası var. Bedensel ve zihinsel gelişim için oldukça yararlı bir spor branşı. Bu branşa küçük yaşlardan itibaren başlamak da önemli. Yüzme eğitimi çocuklarda, küçük yaşlardan verilebilir ve alışkanlık kazandırılabilir. Aslına bakılırsa çocuklarda yüzme anne karnında başlar. Gelişime oldukça katkısı bulunan yüzme kalp kasının güçlenmesini sağlar. Çalışma kontrolü sinir sistemine bağlı olarak gerçekleşen kalp kası güçlendikçe ileriki yaşlarda felç gibi rahatsızlıklardan korunma sağlarken, çocuklarda meydana gelebilen kalp rahatsızlıklarından da korur. Yüzme sporu, vücut gelişimi ve duruşunu geliştirdiği gibi çocukları obeziteden de korur. Yüzme sırasında, yüksek miktarda enerji harcayan çocuklarda obezite gibi hastalıklara yakalanma riski oldukça düşüktür. Aynı zamanda koordinasyon ve esneklik kazanan çocuklar, yüzme dışında da fiziksel olarak güçlü olurlar.

TEDAVİYE DESTEK

Yüzme, kontrol altında olması gereken hastalıkları olan kişiler için de faydalı olabilir. Yüzmeye başlamadan önce doktor onayı alınması şartıyla iltihaplı romatizmal hastalıklar, kireçlenme, omuz sorunları, kalp ve damar hastalıkları, diyabet, nörolojik hastalıkları ve birtakım fiziksel engellilikleri olan kişiler için de yüzmenin tedaviye destek verdiği bilinmektedir. Yüzme bir yandan ağrının hafifletilmesinde veya öte yandan yaralanmaların iyileştirilmesinde etkili olabilir. Osteoartrit gibi eklem sorunu olan kişilerde eklem ağrıları ve eklem sertliğini azaltmaya yardımcı olabilir. Aynı zamanda MS hastalarının egzersizlerinde de yüzmeden faydalanılır. Ayrıca bu kişilerde depresyon, yorgunluğun azaltılması ve fonksiyonel yetersizliklerin gelişmesinde de etkili olduğu belirtilmektedir.

Son olarak milli antrenörümüzün ufak uyarlarına yer verelim.

Yazının Devamını Oku

Romatoid artrit

11 Ağustos 2024
Sevgili Hürriyet okurları… Bu hafta halk arasında iltihaplı romatizma olarak da bilenen, çoğu kişinin sahip olduğu ancak farkında olmadığı ve yaşam kalitesini ciddi anlamda etkileyen romatoid artrit hastalığından bahsedeceğiz.

Romatoid artrit, bağışıklık sisteminin daha çok el, el bileği, ayak ve ayak bileği gibi küçük eklemlerde, diz ve dirseğe ait eklem yapılarında nadir de olsa omuz ve kalçada eklem içerisinde bulunan sinovyum dokuda iltihaba sebep olarak ağrı, şişme, sertlik ve ısı artışı oluşturan romatolojik bir rahatsızlıktır. Bu ağrı ve şişlikler kişinin günlük hayatında ciddi hareket kısıtlamalarına neden olur. Otoimmun bir hastalık olarak kabul edilen romatoid artrit, genetik olarak yatkın kişilerde bağışıklık sisteminin anormal çalışması ve vücudun kendi sağlıklı dokularına karşı reaksiyon başlatması sonucu ortaya çıkar. Bu reaksiyonlar sonucunda da eklemler ve diğer dokular hasara uğrar. Romatoid artrit başlarda anlaşılmasa dahi genellikle ilerleyen bir tablo çizer. Evreler arasındaki geçişler de hızlı gerçekleşebilir. Hastalığın birçok sebebi olabileceği için özellikle 30-50 yaş arası bireyler risk altında kabul edilir. Ancak hastalığın genetik, yaş, sigara kullanımı ve immün sistem işleyişi gibi durumlardan etkilendiği bilinmektedir.

PEKİ NASIL FARK EDEBİLİRİZ BU HASTALIĞI?

Romatoid artrit başlangıçta pek belirti vermeyebilir ancak zamanla özellikle eklemlerde ağrılar ve şişmeler olarak kendini göstermeye başlar. Vücut yorgunluğu, kas ağrısı, hafif ateş ve anormal kilo kayıpları da yaşanabilir. Özellikle sabah uyanıldığında veya birkaç saat hareketsiz kalındığında eklemlerde tutukluk ve sertlik oluşabilir. Zamanla etkilenen bölgelerde hareket kısıtlılığı oluşur.

DOĞRU TEDAVİ İLE BELİRTİLER AZALTILABİLİR

Romatolojik bir rahatsızlık olduğu için bu bölüme öncelikle görünmek en doğrusu olacaktır ancak doktorunuz bütün ihtimalleri elemek için çoğu değerinize ve ultrasonunuza bakmak isteyebilir. Tamamen yok olan bir hastalık olduğunu söylemek zor olacaktır ancak doğru tedavi yöntemleri ve hasta uyumuyla birlikte belirtiler ciddi oranda azaltılabilir. Hastaya doktor kontrolünde verilen ilaçlar, hastanın sigara kullanımını sınırlaması ve diyetine dikkat etmesi tedavinin işe yaraması için oldukça önemli. Bununla beraber hareket kısıtlılıklarının ve duruş bozukluklarının önüne geçmek için fizik tedaviden destek alınması da oldukça faydalı olacaktır. Biraz daha ilerlemiş ve engellenemeyen inatçı ağrılara sebep olan hastalarda cerrahi işlemler de tercih edilebilmektedir. Ülkemizde de çoğu kişinin sahip olduğu ancak önemsemediği bir hastalık romatoid artrit. Geçmeyen ağrılarınız ve yorgunluğunuz varsa erken teşhis bu hastalık için çok önemli. Bu sebeple bu hastalığı görmezden gelmemek ve ağrıların üstüne gitmekte fayda var.

Yazının Devamını Oku

Konuşulmayan bir problem idrar kaçırma

4 Ağustos 2024
Sevgili Hürriyet okurları... Bu hafta çoğu kadını etkileyen ancak konuşulmayan bir problemden bahsedeceğim; idrar kaçırma.

Türkiye’de 40 yaş üzeri her 4 kadından 1’inde bu problem görülüyor. Ancak bu problem tedavisi yok zannedilerek veya konuşulması utanç verici olduğu gerekçesiyle çoğu kadın tarafından göz ardı ediliyor. Doktora başvuru oranlarının yüzde 12 olması da maalesef bu tezi destekliyor. Şimdi bu rahatsızlığın sebeplerine ve neler yapılabileceğine kısaca göz atalım. İdrar kaçırma, farklı sebeplerden bir miktar idrarın kontrol dışı dışarıya akmasına deniyor. Bunda mesane kaslarınızın idrar tutma gücünün azalmış olması, mesane kaslarınızın aşırı çalışması, mesane üzerinde etkili sinir sistemi üzerinde bir hasar oluşması gibi durumlar etkili oluyor. Peki nasıl oluyor bunlar dersek de idrar yolu enfeksiyonu geçirmek, sancılı ve uzun süren bir doğum yapmış olmak veya birden fazla doğum yapmak, mesaneyi çok çalıştıran diuretik ilaçlar kullanmak, menapoz sebebiyle gevşeyen mesane kasları, diyabet gibi faktörler bu durumlara sebep oluyor.

HEMEN TEDAVİYE BAŞLAMAK ÖNEMLİ

Öksürme, hapşırma ile olan stres tipi idrar kaçırma olabildiği gibi mesanenin tam boşalmaması, mesane kapağının tam gevşememesi gibi sebepler de ayrı ayrı kategorilendiriliyor. Hastanın idrar kaçırma probleminin çeşidi içinse fiziki muayene, ped testi, stres testi, idrar analizi, ürodinamik değerlendirme gibi bulgulara başvuruluyor. Tanı konulduktan sonra hemen tedaviye başlamak da bir o kadar önemli. İdrar kaçırmanın tedavisi, kaçırmanın tipine, şiddetine ve hangi nedenlere bağlı olmasına göre değişkenlik gösterir. Bu sebeple de birçok tedavi yöntemi bulunur. Hastaya özel birçok etken olabildiği için tedavilerin kombinasyonu da gerekebilir. Hayat tarzı değişiklikleri, mesane ve pelvik taban kas egzersizleri ilk başlarda işe yarayabilir. Yeterli gelmediği noktada ameliyat ve ilaç tedavileri gibi yöntemler uygulanabilir.

TEKNİKLERİ DENEMENİZ ÖNERİLEBİLİR

İlaç tedavisi, hayat tarzı değişiklikleri, mesane ve pelvik taban egzersizleri tedavileri ile birleştirilebilir. Bunun yanında idrar kaçırma rehabilitasyonu dediğimiz pelvik taban kas egzersizlerinin öğretilmesi, biofeedback ve elektrik stimülasyonu uygulamalar da tercih edilebilir. Bu yöntem fizyoterapist ya da daha spesifik adıyla üro-terapistler tarafından uygulanır. Doğru kasları belirlemenize, kasılmayı ve gevşetmeyi öğrenmek için bir pelvik taban fizyoterapisti ile çalışmanızı veya biofeedback tekniklerini denemenizi önerilebilir. Her ne kadar tedavisi yok zannedilse de idrar kaçırma için farkındalık ve tedaviye yönelmek hastaların hayat standartlarını ciddi derecede yükseltiyor. Bu sebeple şüphelendiğiniz bir durum varsa bir uzmana başvurup önlem almakta fayda var.

Yazının Devamını Oku

Erken doğum eylemi

28 Temmuz 2024
Sevgili Hürriyet okurları… Sizlerden gelen sorular üzerine bu hafta erken doğum konusunu ele almak istedim.

Gebeliğin 20’nci haftasından sonra ve 37’nci haftasından önce gerçekleşen doğumlar erken doğum olarak kabul edilir. Farklı bir deyişle hamileliğin 37’nci haftasından önce gerçekleşen doğumla dünyaya gelen bebekler prematüre bebek olarak tanımlanır.

BELİRTİLERİ NELERDİR?

Anne adayları hamilelik dönemlerinde erken doğum belirtilerinden biri olan kasılmaları yaşayabilir. Anneyi doğuma hazırlayan Braxton Hicks kasılmaları aynı zamanda yalancı kasılmalar olarak da bilinir. Erken doğumun en yaygın görülen belirtileri şöyle sıralanır:

-Vajinal akıntıda değişiklik veya artış.

-Belin alt kısmında hissedilen sırt ağrısı.

-Bebek aşağı doğru bastırıyormuş gibi alt karında hissedilen basınç.

-Her 10 dakikada bir veya daha sık adet kramplarına benzer kramplar.

-37’nci haftadan önce suyun gelmesi.

Yazının Devamını Oku

HPV ve genital siğillerin doğuma etkisi

21 Temmuz 2024
Sevgili Hürriyet okurları, bu hafta sizlerden gelen sorular üzerine genital siğiller ve HPV konusunu ele almak istedim.

Rahim ağzı olarak da adlandırılan serviks, rahmin yani uterusun vajinaya açılan en alt noktasıdır. Günümüzde genital siğiller oldukça sık karşılaşılan cinsel yolla geçen hastalıkların başında gelir. Tekrarlayan genital siğiller birçok kadın için can sıkıcı olurken, özellikle gebelikte zayıflayan bağışıklık sistemi nedeni ile genital siğiller tekrarlayabilmektedir. Genital siğilleri olan anne adaylarının normal doğum yapıp yapamayacağı sağlık profesyonelleri arasında da sıklıkla kafa karışıklığına sebep olur.

CERRAHİ TEDAVİ GEREKEBİLİR

HPV çocuklarda mukoza, konjunktiva (göz) ve larinkste (hava yolları) hastalığa yol açabilir. Laringeal papillomatozis denilen hava yollarını tıkayıcı tarzda büyüyen papillomalar (dev siğiller) nadiren görülen şiddetli bir durumdur. Bu hastalığı taşıyan çocuklar genellikle 2-5 yaş arası dönemde tanı alır ve yaşamları boyunca defalarca cerrahi tedavi geçirmeleri gerekebilir. Genital siğilleri olan her 1000 kadından 7’si gebelik boyunca bebeğine HPV hastalığını bulaştırmaktadır. En sık görülen HPV türleri ise tip 6 ve 11’dir. Bu sorunlar nedeniyle gebelik sırasında genital siğillerin tedavi edilmesinin ya da elektif sezaryen doğum yapılmasının bebeğe hastalık bulaşmasını önleyip önlemediği merak konusu olmuştur.

GÖBEK KORDONUNDA BİLE TESPİT EDİLMİŞTİR

Eski çalışmalarda bebeğe virüs bulaşının doğum kanalından geçiş sırasında olduğu öne sürülmüştür. Yenidoğanların boğaz sürüntüsünden yapılan DNA analizinde vajinal yoldan doğan bebeklerde yüzde 36, sezaryen ile doğan bebeklerde ise yüzde 0 HPV virüsü tespit edilmiştir. Ancak çalışmadaki hasta sayısı sınırlı olduğu için güvenilirliği düşüktür. Bununla birlikte, zarlar açılmadan yapılan sezaryenlerde bile bebeğe bulaş olduğu gösterilmiş ve HPV DNA plasenta dokusunda, göbek kordonunda bile tespit edilmiştir. Bu da bize doğum şeklinden bağımsız olarak bebeğe virüsün geçebileceğini göstermektedir. Genital siğilleri olan kadınlarda sadece siğiller doğum kanalını tıkadığında, siğiller kopup kanamaya yol açabileceği ya da yumuşak doku distosisine neden olabileceği durumlarda sezaryen önerilmektedir.

Yazının Devamını Oku

Dondurulmuş embriyo

14 Temmuz 2024
Sevgili Hürriyet okurları… Bugün aileler tarafından oldukça merak edilen “dondurulmuş embriyo nedir, nasıl saklanır?” gibi merak edilen birçok konuyu konuşacağız.

Öncelikle dondurulmuş embriyo, tüp bebek yöntemiyle elde edilen ancak transferde kullanılmayan iyi kalitedeki embriyoların özel solüsyonlar içerisinde saklanması işlemine deniyor. Tüp bebek tedavisiyle birlikte toplanan yumurtalardan elde edilen embriyolar 3. veya 5. günde özel tanklarda dondurularak saklanıyor. Daha sonra bu embriyolar özel yöntemlerle çözdürülerek anne rahmine transfer ediliyor.

Dondurduğum embriyoları ne kadar saklayabilirim?

Dondurulmuş embriyolar, anne ve baba onayıyla 5 yıla kadar saklanabiliyor. Eğer süre uzatılmak istenirse bakanlık onayıyla uzatılabiliyor.

Peki neden tercih ediliyor bu yöntem?

Tüp bebek tedavilerinde embriyo kaliteli olsa dahi bazen negatif sonuçlar elde edilebiliyor. Sonuçta annenin tüp bebek tedavisi için yoğun miktarda hormon alması, stres faktörleri gibi etkenler olabiliyor. İlaç etkilerinin ortadan kalkması ve rahmin normal haline dönmesiyle birlikte dinlendirilmiş bir rahme transfer yapmak, annenin sürekli hastaneye gelip strese girmemesi gibi durumlar da sonucu etkileyebiliyor. Aynı zamanda ilerleyen senelerde tekrar çocuk sahibi olmak istendiğinde, anne adayında kanser gibi hastalıklar sebebiyle yapılan kemoterapi tedavileri sonrasında önceden dondurulmuş embriyoların kullanılması bebek şansını oldukça arttırabiliyor. Bunun yanı sıra ülkemizde çoğu kadında bulunan pcos hastalığına sahip olan veya 15’den fazla yumurta toplanan kadınlarda aşırı uyarılma sendromundan kaçınmak amacıyla da dondurulmuş embriyo belirli bir dinlenme süresinden sonra transfer edilebiliyor.

Embriyolarımı dondurdum transferi nasıl yapılıyor?

Yazının Devamını Oku

Kısa bir mola

7 Temmuz 2024
Sevgili Hürriyet okurları… Bu haftalık izninizi istiyorum.

Gelecek hafta görüşmek üzere, herkese sağlıklı günler dilerim...

Yazının Devamını Oku