Geçtiğimiz günlerde Antalya’da yaşanan sıra dışı bir evlilik teklifi gündem oldu.
Orhan Alpaslan (23), kız arkadaşı Ece Yurteri'ye (20) ilginç bir evlilik teklifinde bulunmak için trafikte tartıştığı sözde sürücülerin saldırısına uğradı. Durumdan habersiz olan genç kadın, erkek arkadaşının dayak yediğini görünce otomobilden fırlayıp, terlikle saldırganlara vurdu. Tam o sırada Alpaslan, diz çöküp evlenme teklifi edince gerçek ortaya çıktı.
Evlilik teklifi planını, sevgilisi ile tanışmayan çocukluk arkadaşlarıyla yaptığını anlatan genç adam, “Trafikte kontrollü bir şekilde senaryoyu canlandırdık ve evlenme teklif ettim. Ece çok şaşırdı" dedi.
Yurteri ise, "Bütün duyguları, korkuyu, üzüntüyü bu evlenme teklifinde yaşadım. Üzüldüm, korktum, ağladım. Bu teklifi asla unutamam" diye konuştu.
Orhan Alpaslan’ın kız arkadaşı için planladığı bol aksiyonlu evlilik teklifi için "son yılların modası" demek pek de yanlış olmaz.
Sevgilisine ilginç evlilik teklifi yapmak için sınırları zorlayanların sayısı sandığımızdan çok daha fazla. İşte sıra dışı evlilik teklifi yapanların ve alanların kendi anlatımlarıyla hikâyeleri…
TRAFİK POLİSİ ÇEVİRDİ, PLAKANIN ARANDIĞINI SÖYLEDİ
Ebru M. (42)
Natalie Martin, kızının okuldan eve gelip acı içinde çığlıklar attığı günü asla unutamadı.
O gün, Martin'in kızı Amelia'nın kompleks bölgesel ağrı sendromu (Complex Regional Pain Syndrome, CRPS) nedeniyle durmaksızın acı çekmesini izlediği altı acımasız yılın ilk günüydü.
Amelia, CRPS'in ilk belirtileri Eylül 2017'de ortaya çıktığında 17 yaşında sağlıklı bir çocuktu. İlk olarak karıncalanmalar ve iğnelenmeler yaşamaya, cildinde yanma nöbetleri hissetmeye başladı. Bir gün annesine kasıklarında iki büyük morluk olduğunu gösterdi. Amelia morlukların sebebinin farkında olmadan bir yerlere çarpması olduğunu düşünüyordu.
Amelia bir gün okuldan sonra iki ayak başparmağında şiddetli ağrı hissettiğinde CRPS tüm gücüyle ortaya çıktı. The Independent’a konuşan anne Natalie Martin, o anları “Ayak parmaklarının yandığını söyleyip duruyordu. Ona dokunmama izin vermiyordu. Ölecekmiş gibi hissettiğini söyledi” diye anlattı.
UZUVLARINI KULLANAMAZ HALE GELDİ, TAT VE DOKUNMA DUYUSUNU KAYBETTİ
Amelia acil şekilde doktora götürüldü ve doktor ayak parmaklarında enfeksiyon olduğunu çünkü hem kırmızı hem de iltihaplı olduklarını söyledi. Aile bu teşhisle eve döndü ama işler hiç de iyiye gitmiyordu.
Sabah olduğunda Amelia’nın vücudu kırmızılıklarla kaplanmaya başladı ve iş öyle bir noktaya geldi ki genç kız uzuvlarını kullanamaz hale geldi. Bunlar yetmiyormuş gibi tat alma ve dokunma duyusunu da kaybediyordu.
Doktorlar sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bu sırada Amelia çok acı çekiyordu. Acısını doktorlara, “Canlı canlı yanıyormuş gibi hissediyorum” sözleriyle anlatmaya çalışan genç kız beş hafta boyunca hastanede kaldı.
2019 yılı sonunda Çin'de ortaya çıkan SARS-CoV-2 virüsünün neden olduğu Covid-19 salgını tüm dünyaya hızla yayılmış ve 11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından pandemi ilan edilmişti. Aynı tarihte Türkiye'de ilk resmi Covid-19 vakası kaydedilmişti. Ardından gelen karantina önlemleri, sokağa çıkma yasakları, artan vakalar ve nihayetinde aşıların bulunması Covid-19 pandemisinde tünelin sonundaki ışığı görmemizi sağladı.
YAKLAŞIK 14 MİLYAR AŞI YAPILDI
DSÖ verilerine göre, dünya genelinde 13.474.348.801 doz Covid-19 aşısı yapıldı. Toplam aşı sayısı ülkemizde 139.694.693 olarak kaydedildi.
Hem rakamlar hem de konunun uzmanları Covid-19 pandemisinden aşılar sayesinde kurtulduğumuzu söylüyor. Ancak süreç bu kadar hızlı ve kolay ilerlemedi. Aşı çalışmalarının başladığı andan itibaren güvenmeyenler, aşıların insanların genlerini değiştirmek için ortaya çıktığına inananlar ve hatta Covid’in değil aşının öldürdüğünü söyleyenler vardı, hâlâ da var.
Pandemi boyunca kullanımı artan sosyal medya, aşı karşıtlarının da seslerini en çok duyurabildikleri alan oldu. Sosyal medya salgınla ilgili kontrolsüz yanlış bilgilerin, virüsün teşhisi, tedavisi, önlenmesi, kaynağı ve bulaşmasına ilişkin asılsız iddiaların, komplo teorilerinin ve sözde bilime dayalı tedavilerin de hızla yayılmasına yol açtı.
‘AŞI OLDUĞUMDAN BERİ HIZLI YORULUYORUM’
Öte yandan aşıya güvenen ve sırası geldiğinde tüm dozlarını eksiksiz yaptıranlar olduğu gibi, tek doz aşı olan, iki dozdan sonra hatırlatma dozunu gereksiz bulanlar da vardı. Şimdilerde ise ‘aşı pişmanlığı’ diye bir terim ortaya çıktı. Pandemi sürecinde aşı olup şimdilerde aşı olduğuna pişman olan insanlar söz konusu.
Aşı pişmanlığı yaşayan insanlar, bunun sebebinin aşının kendilerini hasta etmesi olduğunu söylüyor. Aşı pişmanları, “
“Kocamın ailesiyle anlaşamıyorum. Onlarla buluştuğumuzda kendimi görünmez hissediyorum çünkü konuşulan tek konu kocam. Bana doğrudan hitap etmiyorlar bile. Sadece kocamdan bahsediyorlar. O yüzden aile buluşmalarına gitmek istemiyorum. Ama bir kızımız var ve onun bu etkinlikleri kaçırmasına üzülüyorum. Bu konuda daha az kötü hissetmemi sağlamanın bir yolu var mı? Kendimi iyi hissetmediğim yerlere gitmek zorunda mıyım?”
Bu cümleler Washington Post’un Güzin Abla'sı Meghan Leahy'nin tavsiye köşesine yazan bir okura ait ama söyledikleri çok tanıdık değil mi?
Konu hakkında ülkemizdeki durumun bir fotoğrafını çekelim, insanlara görüşlerini soralım dedik, kelimenin tam anlamıyla bir dokunup bin ah işittik. İşte eşlerinin aileleri tarafından görmezden gelinen, yok sayılan insanların kendi anlatımlarıyla hikayeleri…
‘EŞİM GERÇEKLERİ GÖRMEZSE EVLİLİĞİMİZ İÇİN TEHLİKE ÇANLARI ÇALIYOR DEMEKTİR’
Esen T. (34)
Eşimle yedi yıldır evliyiz. Evlilik öncesinde de beş yıl kadar sevgililik dönemimiz oldu. Sevgili olduğumuz dönemde eşimin ailesi ile hiç tanışmadım. Benim ailem ise eşimi tanırdı, nadir de olsa çaya kahveye davet ederdi. O zamanlar bu durumu yadırgamaz, “Sanırım işler ciddiye binince tanıştıracak” der geçerdim. Fakat sebebini evlenince anladım.
Öncelikle şunu söyleyeyim, eşimin ailesi ile gerçekten nişandan bir hafta önce tanıştım. Ailesi bunun için eşime kızgındır diye düşünürken geç tanışmayı onların istediğini öğrendim. Meğer “Ne o öyle yüz göz mü olacağız? Ne kadar geç o kadar iyi” demişler…
Tanışma günü kelimenin tam anlamıyla yüzüme bile bakmadılar. İşimle, ailemle, hayatımla ilgili hiçbir şey sormadılar. Evlilik kararımızla ilgili de konuşulmadı. Sanki ben orada yokmuşum gibi sadece çocukları ile sohbet ettiler.
Son yıllarda yapılan araştırmalar, insanların yaz aylarında da mevsimsel depresyon riskiyle karşı karşıya olduğunu ortaya koydu. Uzmanlar bazı kişilerin yılın en canlı günlerinde yaz depresyonuna girebildiğini belirtiyor.
Yaz depresyonu hiçbir şeyden keyif alamama, dikkat dağınıklığı, uykusuzluk, iştah kaybı gibi belirtilerle kendini gösteriyor.
Mevsimsel Duygudurum Bozukluğu olarak adlandırılan bu durumla ilgili ABD’de bulunan Georgetown Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde araştırmalar yapan psikiyatrist Norman Rosenthal, “Bu sorunu önemsemek ve üzerinde daha fazla çalışmak gerekiyor" ifadesini kullandı.
The Washington Post'a yaptığı açıklamada, yaz ve kış aylarında yaşanan semptomların farklılık gösterdiğini belirten Rosenthal, kış depresyonunda kişilerde aşırı uyuma, yemek yeme ve halsizlik gibi belirtiler gözlenirken yaz depresyonunun bunun tam tersi olduğunu söyledi.
YAZIN KİŞİNİN DEPRESYONDA OLUP OLMADIĞINI ANLAMAK DAHA ZOR
Uzman Klinik Psikolog Berkay Ateş de "Yaz depresyonunun en belirgin belirtileri arasında huzursuzluk, irritabilite (sinirlilik), uyku problemleri, iştah değişiklikleri, anksiyete ve odaklanma güçlüğü yer alabilir. Klasik ve tipik olarak depresyon; eve kapanma, ‘depresyon battaniyesi’ altında acıklı filmler izleme, hareketsiz kalma, sosyalleşmeme vb. gibi kış aylarına özgü davranışsal belirtilerle beraber anılır ve resmedilir" dedi ve ekledi:
"
Türkiye, sıcak hava risk haritasında son kategori olan ‘Very Extreme Danger’ (aşırı tehlike) kategorisine girdi. Bu durum uzmanların ‘sıcak çarpması’ uyarılarını da beraberinde getirdi.
Uzmanlar, sıcak çarpmalarının sandığımızdan çok daha tehlikeli olabileceğinin altını çiziyor. Sıcak çarpması sonucu ölüm riski oldukça yüksek. İyileşen hastaların da gelecekte ciddi sağlık sorunları ile karşı karşıya kalma riski bulunuyor.
Gelin sıcak çarpmasının nedenlerine, başta beynimiz olmak üzere vücudumuza verebileceği zararlara, nasıl anlayabileceğimize ve neler yapabileceğimize daha detaylı bakalım.
SICAK ÇARPMASI NEDEN TEHLİKELİDİR?
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ala Quisi, sıcak çarpmasını “Güneş çarpması olarak da bilinen sıcak çarpması, vücut sıcaklığının 40,0 santigrat dereceden fazla olmasıyla birlikte ciltte kızarıklık, baş ağrısı, baş dönmesi veya bilinç değişikliği ile sonuçlanan ciddi klinik tablodur” sözleriyle tanımladı.
Beynimiz vücudumuzun sıcaklığını koordine etmek ve düzenlemek için çok çalışıyor. Ancak artan sıcaklıklar ve nem, özellikle egzersiz sırasında bizi sıcak çarpmasına karşı giderek daha duyarlı hale getiriyor.
Connecticut Üniversitesi'nde bulunan kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan Korey Stringer Enstitüsü'nün operasyon müdürü Rebecca Stearns, “Vücudunuzu aşırı ısıttığınızda, esasen hücrelerinizi pişirebilirsiniz. Bu da hücre ölümüne ve hücre işlev bozukluğuna neden olur" dedi.
SICAK ÇARPMASI ‘BEYİN SARSINTISI’NA BENZİYOR
Sosyal medya platformları hayatımıza girdikleri ilk günlerde fotoğraf albümü olarak kullandığımız, fikirlerimizi paylaştığımız yerlerdi. Zamanla günlük rutinimizi gözler önüne serdiğimiz, yeni arkadaşlıklar edindiğimiz ve hatta para kazanmaya başladığımız mecralar haline geldiler.
Şimdilerde sosyal mecralar 7’den 77’ye herkes tarafından kullanılıyor. Milyonlarca insan her gün değişik dans videoları, taklitler, kolajlar paylaşıyor, başta TikTok ve Instagram olmak üzere birçok sosyal medya platformunda canlı yayınlar yapıyor.
Saatler hatta günler boyunca telefonu elinden bırakmayan, gözünü ekrandan alamadığı için ailesini, çocuklarını, partnerini boşlayanlar var. Öte yandan yabancılarla iletişim kurmayı fazlasıyla kolaylaştıran sosyal medya platformları, maalesef ihanet hikayelerini de çok daha sık duymamıza neden oluyor.
Tüm bunlar ilişkiler ve evlilikler üzerinde fazlasıyla olumsuz bir etki oluşturuyor. Hatta uzmanlar, sosyal medya kaynaklı boşanmaların geçtiğimiz yıllara oranla ciddi bir artış gösterdiğinin altını çiziyor.
Gelin sosyal medyanın ilişkiler üzerine olan etkilerini bunu birebir deneyimlemiş kişilerin ağzından dinleyelim…
‘SABAHA KADAR TİKTOK YAYINI AÇIYOR, ŞARKILAR SÖYLÜYORDU’
Şeyda K. (37)
Sosyal medyanın hayatımıza girdiği güne lanet ettiğim dönemler oldu.
Teknoloji şirketi Meta’nın CEO'su Mark Zuckerberg, geçtiğimiz günlerde Instagram hesabından ailesi ile bir karesini yayınladı. Fotoğrafta oldukça dikkat çeken bir detay vardı; Zuckerberg kızlarının yüzlerini emoji ile kapatmıştı.
Mark Zuckerberg (@zuck)'in paylaştığı bir gönderi
Patronu olduğu Meta şirketine ait olan Instagram’da yayınladığı fotoğrafta çocuklarının yüzlerinin görünmesini istemeyen Zuckerberg, önemli bir tartışmanın fitilini ateşledi. Bu hareket, Zuckerberg'ün sahibi olduğu sosyal medya platformuna güvenmediği ve ortada ciddi bir sorun olduğu şeklinde yorumlandı.
Mark Zuckerberg’e, “Kızlarının yüzünü neden kapattın? Sakıncalı bir şey mi var Instagram'da?”, “Çocuklarının yüzlerini gizlemek, kendi platformunda mahremiyet hakkında ne düşündüğünü tam olarak bilmemizi sağladı” gibi binlerce yorum geldi.
Zuckerberg'ün henüz bebek olan üçüncü kızının yüzünü neden kapatmadığı da tartışma konusu oldu. Bazı kullanıcılar bunun bebeğin yüzünün bir yıl içinde değişecek olmasından kaynaklandığını belirtti.
Öte yandan yıllar önce Zuckerberg’ün laptop kamerasını ve mikrofon girişini bantladığı da ortaya çıkmıştı.
ÇOCUK FOTOĞRAFI AVCILARI
İddialara göre, sosyal medyada paylaşılan çocuk fotoğrafları, bazı özel programlar ile otomatik olarak indiriliyor ve daha sonra dark web'de pedofillerin oluşturduğu ağlarda uygunsuz amaçlar için kullanılabiliyor. Yine iddialara göre, çocuklar bu pedofili ağlarında listeleniyor ve hatta puanlanıyor… Kulağa korkunç ve daha da ötesi iğrenç geliyor değil mi?