Küçük Juwan, bir tanıdığının öpücüğünün ardından Herpes virüsü kaptı ve virüs gözüne bulaştı. Oluşan kabarcık, gözün ön tarafındaki saydam dış tabaka olan korneasında 4 mm'lik bir delik oluşmasına neden oldu.
Bu açık yara daha sonra bir dizi enfeksiyona yol açtı. Sağlık görevlilerinin tüm çabalarına rağmen hasar çok ağırdı ve görme yetisini kaybetti. Doktorlar sonunda organdan geriye kalanları korumak amacıyla göz kapaklarını dikmek zorunda kaldılar.
Şimdi ailesi, küçük çocuğun görme yetisini kurtarmak amacıyla karmaşık bir ameliyata hazırlanırken, başkalarının da aynı kaderi paylaşmaması için seslerini yükseltiyor.
Gelin üzücü hikâyeye en başından bakalım.
Juwan için korkunç günler, geçen yıl ağustos ayında henüz 16 aylıkken, ailesinin kendisinde bir göz enfeksiyonu olduğundan şüphelenmesiyle başladı. Aile bebeği hemen doktora götürdü ve bir antibiyotik kürü tedavisine başladılar.
‘GÖZÜNDE HİS OLMADIĞINI FARK ETTİK’
Ancak Juwan'ın annesi Michelle Saaiman, durumun daha ciddi olduğunu anladı ve şunları söyledi:
Uzmanlar, hem kadınların hem de erkeklerin evlendikten sonra kilo alma eğiliminde olduğunu, ancak erkeklerin kendilerini bırakma riskinin daha yüksek olduğunu ortaya koydu.
Yaklaşık 2.500 kişinin sağlık verilerini analiz eden Polonyalı araştırmacılar, evlenen erkeklerin obez olma ihtimalinin, evlenmemiş olanlara kıyasla 3,2 kat daha fazla olduğunu tespit etti.
Analize dahil edilen 2,405 kişinin yüzde 35'i sağlıklı kiloda, yüzde 38'i fazla kilolu ve yüzde 26'sı obezdi.
Buna karşılık, kadınlarda evlilik ile obezite riski arasında böyle bir bağlantı bulunamadı.
Araştırmacılara göre, kadınlarda böyle bir bulguya rastlanmaması, cinsiyetler arasında obeziteye yönelik tutumlardaki 'kültürel farklılıklardan' kaynaklanıyor olabilir. Aşırı kilolu olmak söz konusu olduğunda, evli erkeklerin çok şişman olma ihtimali yüzde 62 daha fazlayken, evli kadınların bu ihtimali yalnızca yüzde 39'dur.
YAŞ ARTTIKÇA RİSK DE ARTIYOR
Verilerin analizi ayrıca yaşın arttığı her yıl obez olma ihtimalinin kadınlarda yüzde 6, erkeklerde ise yüzde 4 arttığını gösterdi. Yaş ilerledikçe aşırı kilolu olma riski kadınlarda yüzde 4, erkeklerde ise yüzde 3 artıyot.
Varşova Ulusal Kardiyoloji Enstitüsü'nden yeni çalışmanın başyazarı Dr. Alicja Cicha-Mikolajczyk, “Yaş ve medeni durumun, cinsiyetten bağımsız olarak yetişkinlikte aşırı kilolu veya obez olarak yaşamak üzerinde yadsınamaz bir etkisi vardır” dedi.
İnsanlar genellikle sigaranın zararlı olduğunu biliyor ancak ne kadar zararlı olduğunu hafife alıyor. Ortalama olarak, sigarayı bırakmayanlar yaklaşık on yıllık bir ömür kaybediyor. Sigara, dünyanın önde gelen önlenebilir hastalık ve ölüm nedenlerinden biri ve uzun süreli kullanıcıların üçte ikisinin ölümüne sebep oluyor. Ülkemizdeki tüm ölümlerin yüzde 23’ünün tütüne bağlı hastalıklar nedeniyle olup dünya genelinde ortalama her dakika 12 kişi sigaraya bağlı hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor.
TÜRKİYE'DE 17 MİLYON KİŞİ SİGARA KULLANIYOR
“Her 10 yılda bir 2. Dünya Savaşı’nda kaybedilen kadar insan sigaradan dolayı kaybediliyor. Dünya ekonomisine yılda 1 trilyon dolar zarar veriyor" diyen Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Banu Altoparlak şu bilgileri verdi:
"Türkiye’de yılda yaklaşık 60 milyar lirayı sigara firmalarına ödüyoruz. Sigaranın yol açtığı hastalıkların tedavisi için harcadığımız para da azımsanmayacak derecede yüksek ve sağlık bütçesinden karşılanıyor. Başta sigara olmak üzere tütün ürünlerinin kullanımı, her yıl 8 milyondan fazla kişinin ölümüne sebep oluyor. Bu ölümlerin 7 milyondan fazlası doğrudan tütün kullanımından, yaklaşık 1.2 milyonu ise pasif içicilikten kaynaklanıyor. Türkiye’de ise yaklaşık 17 milyon kişi sigara kullanıyor ve her yıl 100 bin kişi tütün kullanımı kaynaklı hastalıklardan dolayı hayatını kaybediyor."
2000 yılında yapılan bir değerlendirmede ortalama olarak tek bir sigaranın yaşam beklentisini yaklaşık 11 dakika azalttığı tespit edilmişti, Journal of Addiction'da yayınlanan son analiz bu rakamı neredeyse ikiye katlayarak 20 dakikaya çıkardı.
BİNDEN FAZLA KİMYASAL VAR, 81 TANESİ KANSEROJEN
Uzman Dr. Banu Altoparlak, sigaranın ölümcül oluşunun nedenini şu sözlerle ifade etti: "Her bir sigarada vücut için zehirli, zarar verici, kanser yapıcı ya da kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştırıcı formaldehit, siyanür, amonyak, karbonmonoksit, naftalin, kadmiyum, arsenik, benzen, vinil klorür ve aseton gibi 4 binden fazla kimyasal madde bulunur. Bu kimyasalların en az 81 tanesi kanserojendir. Tütün tüketimi, başta akciğerler olmak üzere vücudun tüm organlarını olumsuz etkiler ve ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir."
EN FAZLA ETKİLENEN ORGAN AKCİĞERLER
Kimyasal olarak eritrosin olarak bilinen kırmızı boya No. 3’ün kullanımı Amerika Birleşik Devletleri’nde yasaklandı. Yiyecek ve içeceklere kiraz kırmızısı bir renk vermek için kullanılan bu katkı maddesinin 30 yıldan uzun bir süre önce sıçanlarda kansere neden olduğu bulunmuştu. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) ise geçtiğimiz günlerde boyanın kullanımına ilişkin yetkiyi iptal etme kararı aldı.
Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alev Keser'e No.3 ve diğer katkı maddeleri hakkında merak edilenleri sordum.
No.3 tam olarak nedir?
No. 3, kimyasal adıyla Eritrosin (E127), parlak kiraz kırmızısı bir renk veren sentetik gıda boyasıdır. Genellikle şekerlemeler, kekler, jöleler, dondurulmuş tatlılar, kremalar, dondurmalar, meyve aromalı içecekler ve işlenmiş et ürünlerinde kullanılmaktadır. Ayrıca tabletler, kapsüller, rujlar ve allıklar gibi bazı ilaç ve kozmetik ürünlerde de bulunur.
Bu boya, kömür katranından elde edilen kimyasal maddelerle üretilmektedir. Ancak sağlık üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle No. 3, ABD’de kozmetik ürünlerde 1990 yılında yasaklanmıştır. 15 Ocak 2025 tarihinde de Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), bu boyanın gıda ve ağız yoluyla alınan ilaçlarda kullanımını yasaklamıştır. Üreticilerin ürünlerini yeniden formüle etmeleri için gıdalar için Ocak 2027'ye, ilaçlar için ise Ocak 2028'e kadar süre tanınmıştır.
Bu katkı maddesi Türkiye’de kullanılıyor mu?
Türkiye’de No. 3, ürün etiketlerinde E127 kodu ile belirtilme şartıyla çeşitli gıda ve ilaç ürünlerinde renklendirici olarak kullanılmaktadır. Özellikle şekerlemeler, pasta süslemeleri, kekler ve bisküviler gibi fırın ürünlerinde kırmızı ve pembe tonları elde etmek için tercih edilmektedir. Ayrıca, dondurma ve aromalı süt ürünlerinde renklendirici olarak yer alabilir.
Meyve suları, gazlı içecekler ve kokteyl karışımları gibi içeceklerde de E127'ye rastlanmaktadır. Bunun yanı sıra, bazı ilaç tabletlerinin kaplamalarında ve öksürük şuruplarında da kullanıldığı bilinmektedir.
BİR TUTKUNUZ OLSUN
Yaşlı insanlara hayatları hakkında sorular sorulduğunda, kariyerlerinden nadiren bahsediliyor. Bunun yerine, hala tutkuyla bağlı oldukları hobileri ve ilgi alanları konuşuluyor. Ölüm ve hastalık oranları emeklilikten kısa bir süre sonra zirve yapıyor ve uzmanlara göre bunun nedeni pek çok insanın statü kaybından mahrum kalması. Bir zamanlar onları tanımlayan iş ortadan kalkıyor ve kimliklerinin bu parçasını kaybetmek bedenlerini ve zihinlerini büyük bir baskı altına sokuyor. Uzmanlar, keyif aldığınız bir işiniz olsun ama onu kimliğiniz haline getirmeyin diyor.
SEVDİĞİNİZ EGZERSİZİ YAPIN
Zinde ve sağlıklı görünen yaşlıların çoğunun egzersiz yapıp yapmadıkları sorulduğunda “hayır” diyorlar. Ancak egzersiz demek sadece spor salonunda vakit geçirmek demek değildir. Düzenli yüzme, yürüyüş yapma ya da sadece her gün köpeğinizi gezdirmek de egzersiz olabilir. İşin püf noktası, sevdiğiniz bir hareket biçimi bulmak ve bunu olabildiğince sık yapmaya devam etmektir.
KIYASLAMAYI BIRAKIN
Her zaman daha çok kazanan, daha büyük bir evi olan ve benzeri birileri olacaktır. Ancak karşılaştırma oyunu sizi sadece mutsuz yapar. Süper yaşlılar bu tuzağa düşmezler. Hayata karşı rahat bir yaklaşımları vardır.
DAHA FAZLA DIŞARI ÇIKIN
Süper yaşlılar her zaman hareket halindedir ve mümkün olduğunca sık evden çıkarlar. Bir kafede çay içmek ya da bir kütüphanede kitap okumak, bunu evde yapmaktan çok daha iyidir. İnsanlarla tanışmak, iletişim kurmak, öğrenmek ve kapınızın önündeki dünyayla etkileşim kurmak kendinizi zinde ve çevik tutmanıza yardımcı olacaktır.
Brigham Young Üniversitesi'nden araştırmacılar, ebeveynlerin kız çocuklarını erkek çocuklarına tercih etme eğiliminde olduklarını ortaya koydu. Bulgular, ebeveyn kayırmacılığı üzerine yapılan 30 çalışma ve projenin derinlemesine analizinden elde edildi.
En başta araştırmacılar, annelerin kızlarını, babaların ise oğullarını tercih edeceklerini düşünüyordu. Bu sebeple sonuç onları da şaşırttı; annelerin de babaların da kız çocuklarını erkek çocuklarına biraz daha fazla tercih ettiği ortaya çıktı.
Uzmanlara göre bu sonuçlar, kız çocuklarına ebeveynlik yapmanın daha kolay olabileceğini gösteriyor.
Analiz, sorumluluk sahibi ve düzenli olmak anlamına gelen vicdanlılık da dahil olmak üzere kişilik özelliklerine baktı. Vicdanlı ya da uyumlu çocukların ebeveynlerinin gözdesi olma olasılığının da daha yüksek olduğu anlaşıldı.
Araştırmacılar şöyle diyor: “Vicdanlı çocuklar muhtemelen aile kalıplarının ve ruh hallerinin daha fazla farkında ve bunlara daha uyumlu olduklarından, ebeveynleriyle diğer kardeşlere kıyasla daha az çatışma yaşayabilirler. Vicdanlılıkla ilgili bulgularımız, ebeveynlerin vicdanlı çocuklara karşı daha sevecen ve daha az tepkisel olduklarını, bunun nedeninin de vicdanlı çocukların ebeveynlerinin kendilerini daha yetkin hissetmeleri olduğunu ortaya koyan, kişiliğin ebeveynlikle aile içi bağlantıları üzerine yapılan bazı çalışmalarla tutarlıdır.”
Demans, beynin zaman içinde işlevselliğinin giderek kötüleştiği, hafıza ve bağımsızlık kaybına yol açan bir hastalıktır. İlerleyen aşamalarında insanların yemek yemekte ve hareket etmekte zorlanmasına dahi yol açabiliyor ve bu da potansiyel olarak ölümcül enfeksiyonları tetikleyebiliyor.
Hollandalı araştırmacılar tarafından yapılan yeni bir çalışma, teşhisin ardından beklenen yaşam süresinin erkekler ve kadınlar arasında önemli ölçüde farklılık gösterdiğini ortaya koyuyor.
Beş milyon hastadan elde edilen analiz verileri, demanslı erkeklerin 60 yaşında teşhis konulduğunda ortalama altı buçuk yıl yaşadığını, 85 yaşında teşhis konulduğunda ise bu sürenin iki yıla düştüğünü keşfetti.
Kadınlarda ise durum çok daha iyi; kadın hastalar 60 yaşında teşhis konulduğunda ortalama dokuz yıl, 85 yaşında teşhis konulduğunda ise dört buçuk yıl yaşıyor.
Demans hastası olmayan kişilerle karşılaştırıldığında, tanının hem erkeklerde hem de kadınlarda genel yaşam beklentisini azalttığı bulundu. Bu, 85 yaşında teşhis konulanlar için iki yıl, 80 yaşında teşhis konulanlar için üç ila dört yıl, 65 yaşında teşhis konulanlar için ise 13 yıla kadar kayıp anlamına geliyor.
Hollanda'daki Erasmus MC Üniversitesi Tıp Merkezi'nden uzmanlar, farklı demans türleri arasında sağkalımın nasıl farklılaştığını da analiz etti. Demansın en yaygın nedeni olan Alzheimer hastalığına yakalananların, diğer demans türlerine yakalananlardan ortalama 1,4 yıl daha uzun yaşadığı tespit edildi.
Demans, küçük felçler nedeniyle ortaya çıkabilen ve vasküler demans olarak adlandırılan beyne giden kan akışının azalması gibi daha az yaygın olan diğer tetikleyicilerden de kaynaklanabiliyor.
Uzmanlar ayrıca
Poşeti bardağa bırakıp kaynamış suyu üstüne dökünce, hop aşırı pratik bir çay hazır oluyor. Aynı şey elbette gün içinde tüketilen bitki çayları için de geçerli. Ancak yeni bir araştırma, poşet çay içmek için su ısıtıcısına uzanmadan önce iki kere düşünmenizi sağlayabilir.
Autonomous University of Barcelona'dan bilim insanları, tek bir çay poşetinin vücudunuza milyarlarca tehlikeli mikroplastik bırakabileceği konusunda uyarıda bulunuyor.
Ekip, deneyleri sırasında bu mikroplastiklerin çoğunun mukus üreten bağırsak hücreleri tarafından alındığını tespit etti. Bununla birlikte, bazılarının hücre çekirdeğine yani hücrenin genetik materyali barındıran kısmına bile girebildiğini keşfettiler.
Endişe verici bir şekilde, bu mikroplastiklerin insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkileri hâlâ net değil.
Araştırmacılar, “Çevresel mikro/nanoplastiklerin (MNPL'ler) sağlık üzerindeki potansiyel etkileri giderek daha fazla endişe verici hale geliyor. Çevresel maruziyetin ötesinde, çay poşetleri de dahil olmak üzere gıda ambalajları gibi diğer kaynaklar da önemli olabilir" diyor.
Üç farklı tip çay poşeti incelendi, sonuçlar ürpertici
Önceki çalışmalar gıda ambalajlarının önemli bir mikroplastik kaynağı olduğunu ortaya koymuştu. Ancak şimdiye kadar çay poşetlerinden aldığımız plastiklerin miktarı konusunda çok az araştırma yapılmıştı.
Bu yeni çalışmada ise araştırmacılar, internetten veya süpermarketlerden kolayca satın alınabilen üç popüler çay poşeti türünden salınan mikroplastikleri inceledi.