Paylaş
Varsa yoksa demokratikleşme paketi. Başbakan Erdoğan paketi açıklarken televizyonlarının başına kilitlenen milyonlar daha sonra canlı yayınlarda, gazetelerde işin uzmanlarından bu paketin kendi yaşamları için ne anlam ifade ettiğini anlamaya çalıştı.
Pakette benim dikkatimi çeken noktalardan biri, İzmirliler için hayati önem taşıyan yaşam tarzına müdahale endişesinin demokratikleşme paketi ile yok edilmeye çalışılması. Yaşam tarzına müdahaleye yeltenenlere hapis cezası bile öngörülüyor.
Ancak kağıt üzerinde güzel olan bu düzenlemeler uygulamada nasıl olacak esas mesele orada. Bir yandan yaşam tarzına müdahale güvence altına alınırken, diğer yandan örneğin şarap tadımını bile suç haline getiren son yasal düzenlemeler dolaylı olarak müdahale olmuyor mu? Gezi Parkı olayları sırasında bizzat Başbakan tarafından dile getirilen vapurda kız ve erkeklerin oturuş biçiminden duyulan rahatsızlık, Ankara’da metroda kız ve erkeklerin düzgün durması gibi uyarılar henüz unutulmadı. Bunları hatırlayınca, örneğin, Ankara Belediyesi’nin bu davranışı yaşam tarzına müdahale sayılacak mı? Bu ve bunun gibi pek çok soru hala cevap bekliyor.
Anlaşıldığı kadarıyla kağıt üzerinde seçim barajı yüzde 5’e kadar düşürülse de pratikte hayata geçmesi zor bir öneri olarak dile getiriliyor. Pakette tartışılacak daha çok konu var. Beklentileri karşılamasa da atılan adımların önemi olduğunu belirtmekte yarar var.
Yine de bu önemi paketin kağıt üzerinde kalmaması için önce uygulamayı görmek gerek.
Yazlıklara İspanyol modeli
SONBAHAR yavaş yavaş yüzünü göstermeye başladı. Okulların açılmasıyla boşalan yazlıklar da israf ekonomisinin yıkılmaz abidesi olarak boş boş bakmaya başladı. Yılın sadece üç ayı kullanılıp dokuz ay boş kalan yazlıkları ekonomik bir değer haline getirecek projeler eninde sonunda İzmir’de de yaygınlaşacak.
Yılda 40 milyondan fazla turistin gittiği İspanya’da da bir zamanlar yazlıklar boştu. Bugün ise butik otel veya pansiyon olarak yılın 12 ayı kullanılıyor. Bütün iş organizasyonda. İspanya’da yatırımcı şirketler önce ev sahipleriyle anlaşıp yazlıkların elini yüzüp düzeltip belirli bir standarda gelmesini sağlamış. Sonra onlar adına turizm şirketlerine kiraya vermeye başlayınca turizm patlaması hızlanmış.
Türkiye’de yazlığı kiraya verme fikrine henüz pek sıcak bakılmıyor. “Yabancıların evimizde ne işi var?” deniliyor. Ama profesyonel işini bilen grupların bir süre sonra bazı ev sahipleri ve sitelerle anlaşma yapmaya başlaması sürpriz olmayacak. Yılın dokuz ayı boş duran konutların ev sahiplerine ciddi bir ek gelir kaynağı sağlamaya başlaması “Vermem” diyenlerin bile kafasını karıştıracak.
En azından yazlıkta üç ay geçirmeye bile vakti olmayacak gelecek kuşaklar bu tip projelere sıcak bakacak. Jeotermal kaynakların da kullanılmaya başlamasıyla başta Çeşme olmak üzere İzmir çevresindeki yazlıkların 12 ay ışıl ışıl parlaması hiç sürpriz olmayacak.
Paylaş