Paylaş
Sultan Abdülhamit’i en yakınları hatta aile fertleri, açtığı okullarda yetişen gençler, devletin çeşitli kademelerine getirdiği üst düzey bürokratlar, paşaların ekserisi, kimi din adamları anlayamamış ve Sultan’ın tahtından uzaklaştırılması için hep birlikte hareket etmişlerdi.
Halbuki Sultan, gerçekte Batı’nın hedefindeydi; O tahtta olduğu müddetçe Batı imparatorluk üzerindeki emellerine ulaşamıyor, bunun için de ne pahasına olursa olsun Sultan Abdülhamit Han’ın tahttan uzaklaştırılması gerekiyordu.
İçimizdeki aymazlar ve hatta hain diyebileceğimiz tipler ise Batı’nın piyonundan başka bir şey değildi ve koro halinde Batı’nın değirmenine su taşıyorlardı.
Sonuçta ülkeyi iç savaşın eşiğine getirdiler. Sultan’ın merhameti ve tahtından feragati (azli kendisine tebliğ edilince karşı koymayıp, bu durumu kabullenmesi) sayesinde ülke iç savaşa sürüklenmekten kurtuldu.
Sultan Abdülhamit’ten sonra işbaşına gelen İttihat ve Terakki Partisi iktidarının akıl dışı politikaları yüzünden sadece on yılda imparatorluk paramparça edildi, ülke bütünüyle işgal edildi. İmparatorluğun muhtelif yerlerindeki Türk unsuru, Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldı; onlar da Haymana Ovası’na sürülmek istenmişti.
Aynı oyun bugün de tezgâhlanmak isteniyor; Türkiye’mizi küresel bir güç haline getiren Sayın Erdoğan hedef tahtasına oturtularak, O’nu alaşağı etmek suretiyle ülkemiz paramparça edilmek isteniyor.
Güçlü Türkiye bugün geldiği noktada; 40 yıldır boğuşturulduğu terörü bitirmek üzere iken yine içimizdeki mahut birileri en sağdan en sola kadar el ele vererek ve hemen hepsi Batı’nın güdümüne girerek Sayın Erdoğan’ı görevinden uzaklaştırmak istiyorlar.
Türkiye’deki seçimler öncesi, ABD Başkanı olan Biden durduk yere Türkiye’deki muhalefeti desteklemedi. Erdoğan’ı indirmek için AK Parti’ye açıktan cephe aldılar, seçimleri kaybetmesi için ellerinden geleni artlarına koymadılar.
Dün de Sultan Abdülhamit’in paşaları ülkelerini Batılı devletlere şikâyet ediyor ve hatta sıkıştıklarında, takibe uğradıklarında Türk adaleti yerine onların büyükelçiliklerine sığınıyorlardı.
Dün de içimizdeki kimi aymazlar ve hatta hainler düşmanla el ele vererek devletlerinin gücünü sınıyor ve şu uğursuz ve aşağılık sözü etmekten çekinmiyorlardı: “Siz dıştan, biz içten yıkmaya çalışıyoruz, yine yıkılmıyor”.
Bugün de ‘kurucu’ olduğunu iddia eden ana muhalefet partisi genel başkanları, Batı’ya giderek Türkiye’yi kötülüyor ve Türkiye üzerine baskı kurmaları için adeta onlara yalvarıyor.
Ülkelerinin ekonomilerini batırmak için Batılı ülkelerden Türkiye’ye yatırım yapmamalarını ve hatta Türkiye’ye turist göndermemelerini isteyebiliyorlar.
Çin’in dev firmalarının Manisa’da ve Samsun’da milyar dolarlık yatırımlarının arifesinde bunu yapmaları mahut aymazların kimlerin adına hareket ettiklerinin açık delilidir.
Türkiye ekonomisine darbe vurmak, bunun için çağrıda bulunmak, yerli ve milli firmalara boykot çağrısı yapmak bunun yanında Siyonist ve yabancı firmaları zımnen de olsa desteklemek Türkiye’ye ve Türk halkına düşmanlık değil de nedir?
Paylaş