Her 4 RES’ten 3’ü İzmir’de

Haberin Devamı

“ Türkiye Rüzgar Atlası verilerine göre İzmir’in rüzgar hızı, kapalı alanlarda 4.5- 5.0 metre /saniye yani (Zayıf), açık alanlarda 5.5-6 m/s (Düşük – Orta ), kıyılarda 6- 7 m/s (Orta) açık denizde 7-8 m/s (İyi – harika) , tepe ve bayırlar ise 8.5-10 m/s (Mükemmel ve sıra dışı) olarak ölçülüyor.
Bu değerler İzmir’in rüzgar enerjisi potansiyelinin çok yüksek olduğunu ve enerji santralleri kurulması için gereken 7 m/s rüzgar hızı dikkate alındığında pek çok bölgenin enerji santrallerinin kurulmasına uygun olduğunu gösteriyor. Bu verilere paralel olarak son yıllarda İzmir Türkiye’de RES projelerinde en önde gelen illerden birisi haline gelirken, inşa halindeki her 4 RES’ten biri İzmir’de bulunuyor.”
Yukarıdaki bilgiler İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) tarafından Capital dergisinin Enerji ekine verilen değerlendirmede yer alıyor.
Görüldüğü gibi enerjisiz yaşamanın mümkün olmadığı, ortaçağ karanlığına geri dönemeyeceğimiz bir dünyada, rüzgar, güneş gibi tertemiz enerjiler üretilebilecek sonsuz kaynaklara sahip bir şehirde yaşıyoruz.

Haberin Devamı


Bilen, bilmeyen enerji işinde
Buraya kadar her şey güzel. Ama son dönemde Rüzgar enerjisi santrallerinin kurulduğu yerlerde kopan kavgaya baktığımız zaman tam ‘iki ucu pis değnek’ vakası yaşıyoruz. Bunların kimi haklı, kimi basından öğrendiğimiz kadarıyla konut yapılacak alana rüzgar tribünü dikildiği için arazi mafyasının kurduğu tezgahlar, kimi, işlediği Hazine arazisini devlet RES’lere kiraya verince kullandığı toprak elinden giden köylünün rahatsızlığı.
İşin uzmanlarına göre ise bu kaosun en önemli nedeni, teşvikleri ve yatırımların geri dönüş süresinin kısalığını görünce bilen, bilmeyen herkesin enerji işine girmiş olması. Türkiye’de enerji üretimine giren firma sayısı 500 ‘ü aşmış. Piyasanın yüzde 80’i ise 36 firmanın elinde. Oysa Fransa’da yüzde 80’i sadece 4 firma, Almanya’da 3, İngiltere’de ise 6 firma yönetiyor.
Bilen, bilmeyen bu işlere girince, bir de bürokrasi başta olmak üzere bunların istismarı söz konusu olunca ne denetim kalıyor ne de plan. Önce HES’ler, sonra RES’ler derken kendi ellerimizle muhteşem potansiyelimizi baltalıyoruz.

Yazarın Tüm Yazıları