Paylaş
GEÇEN hafta Başbakan Erdoğan TÜSİAD’a saydırırken, dövizin gemi azıya aldığı saatlerde, sanayicinin nabzını en iyi tutan kurumlardan birinin başkanıyla sohbet ediyorduk. İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Başkanı Hilmi Uğurtaş hem gelişmeleri dikkatle izliyor, hem de yılların tecrübesiyle soğukkanlı değerlendirmeler yapıyordu.
Makine imalattan, tekstil, kimya ve gıdaya değişik sektörden 572 firmanın faaliyet gösterip yaklaşık 35 bin kişinin çalıştığı İAOSB’yi Türk sanayinin barometresi olarak görebiliriz. Uğurtaş’a dövizdeki oynamanın bölgedeki firmalar üzerindeki etkisini sorduğumda, “Yıl sonu için dövizi 2.15 ya da 2.20 öngörüp ona göre fiyat vererek ihracat bağlantısı yapan firmalar var. Şimdi bunlar 2.30 döviz üzerinden mal alıp üretim yapacak ve sonra bunu döviz 2.15 iken belirlenen fiyata göre satacaklar. Zararın büyüklüğünü görüyor musunuz... Çaresiz, sermayesi yetersiz firmalar dayanamayıp kepenk indirecek” dedi.
Demirel, Özal bile gitti
ANCAK bütün olup bitenlere karşın, “Biz ne krizler gördük. Bunlar da geçip biter. Ben gelecek için karamsar değilim” diyen Uğurtaş, geçmiş yılları hatırlatıp, “Bir zamanlar Demirel’in yerinden kıpırdatılabileceğini kimse düşünemezdi. Özal’ın alternatifi olmadığı düşünülürdü. Ama sonra neler olduğunu gördük. Bugünlerde geçer, yeni dengeler kurulur” diyor.
Uğurtaş haklı. Geçen 20 ile 30 yıla baktığımızda Türkiye’nin başına gelmeyen kalmadı. Önce 1980 öncesi benzin ve tüpten sigara ve margarine her türlü temel ihtiyaç maddesi için kuyruklara girildiği, enflasyonun yüzde 100’leri aştığı yıllar. Ardından Özal’lı yıllar ve 24 Ocak kararlarıyla serbest piyasa ekonomisine geçiş.
Sonra piyasa kurallarına meydan okuyarak faizi emirle düşürmeye çalışan Çiller’in yarattığı 1994 krizi. Bir gecede devalüasyonla Türk lirasının inanılmaz değer kaybı, batan bankalar, kaçan bankerler... Sonra siyasi istikrarsızlık ve koalisyonlar devrindeki kötü yönetim ve ardından 2001 krizi. Yaklaşık 30 bankanın batışı, ekonominin daralması, art arda gelen iflaslar ve milyonlarca işsiz...
Çok ağır bedeller ödenerek, Kemal Derviş öncülüğünde krizden çıkma programı. Ardından ilk genel seçimlerde acı ilacı halka içeren koalisyon ortakları DSP, MHP ve ANAP’ın barajı bile geçemeyerek tarihin en büyük tokatlarından birini yemeleri. Doğan boşlukta AKP’nin önlenemez yükselişi.
Sonra ABD’den başlayarak 2008’de, 1929 ekonomik buhranından sonra en büyük ekonomik bunalımın yaşanması. Yarattığı belirsizlik ortamının Türkiye’ye olumlu ve olumsuz etkileri.,,
Bugün ise, “Tarih tekerrürden ibarettir” sözünü haklı çıkarırcasına iktidar partisinin çok kısa sürede ülkeyi ekonomik kriz bir yana ‘devlet krizi’ içerisine sokması...
Ancak artık krize şerbetli hale gelen sanayiciler bugünlerin de gelip geçeceğinden emin. Yaşayarak göreceğiz...
Paylaş