Bayram trafiği ders olsun

İSTANBUL’dan İzmir’e kaçma nedenlerimden biriydi trafik.

Haberin Devamı

İstanbul trafiğiyle ilgili haberleri izledikçe ne kadar doğru bir karar verdiğimi düşünüyordum ki, bayram tatilinin başladığı cuma günü İzmir’de bugüne kadar görmediğim bir trafiğe yakalandım. İstanbul’da yaşayanların her gün çektiği çileyi, 20 dakikada gidilebilecek yer için 1.5 saat araç içinde çaresiz kıvranmanın nasıl bir şey olduğunu herhalde İzmirliler de iyi anlamıştır.


İzmir’in ileride İstanbul’un durumuna düşmemesi için, uçan yol, tünel, Körfez’in iki yakasını Bostanlı ve Üçkuyular’ı birleştirme, hatta bir süre önce Ege-Koop tarafından önerilen, yolların üzerine kurulacak çelik raylara teleferik gibi asılı olarak gidecek hava treni benzeri projelerin hepsine dört elle sarılıp gereken her şey yapılmalı. Şehir içi trafiği düzenlemede geç kalmanın maliyeti, enerjiden iş kaybına, insanların her gün trafikte geçirdikleri 2-3 saatin yarattığı stres ve buna bağlı hastalıklara o kadar fazlaki anlatmakla bitmez.

Haberin Devamı

Bayram trafiği ders olsun

Bayram trafiği İzmir’i yönetenler için ders çıkarılması gereken önemli bir örnek oldu. Örneğin, otogar çevresinde şehirlerarası otobüs kuyruklarının tüm şehrin trafik akışı üzerindeki etkisi, gelecekle ilgili master ulaşım planlarında kullanılabilecek önemli bir veri. İstanbul’un durumuna düşmemek için İzmir’in kaybedecek fazla zamanı kalmadı.

Kuzuların sessizliği

GEÇEN yıl Kurban Bayramı’nda 777 bin dana ve boğa gibi büyükbaş, tam 2 milyon 200 bin adet de koç, koyun, kuzu gibi küçükbaş hayvan kesildi. Bu bayram da aşağı yukarı aynı sayılarda hayvan, insanların dini inançlarının yerine getirilebilmeleri için kurban edilecek. Türkiye’de 27.4 milyon koyun, 14 milyon büyük baş olduğunu düşünecek olursak 1-2 gün içinde bu hayvanların yüzde 10’a yakını kesilecek demektir.


Yıllar önce bir Kurban Bayramı’nda iş nedeniyle İran’ın başkenti Tahran’da idim. İstanbul’da kurban bayramlarında yolların kan revana dönmesine, ellerinde satırla kaçan kurbanlıkların peşinde koşan acemi kasap görüntülerine alışkın olduğum için şeriatla yönetilen İran’da bu işlerin nasıl olduğunu görmek için sabah erkenden sokağa çıktım. Ama hiçbir şey göremedim. Sanki Tahranlıların Kurban Bayramı’ndan haberi yoktu. Bırakın kan revan yolları, genellikle yüksek duvarlarla çevrili evlerin bahçelerinden kesileceğini anlayıp korkuyla bağıran koyun, kuzu melemeleri bile duymadım. Dolaşa dolaşa sonunda şehrin merkezi noktalarından birinde kurban için süslenerek satışa çıkarılan birkaç koç dışında bir şey görmedim.

Haberin Devamı


Aslında Tahran’da beni en çok şaşırtan, cami sayısının azlığı ve namaz saatlerinde camilerin genellikle tenha oluşuydu. Hele hele sıkma baş türbanlı ve çarşaflı bayanlara hemen hemen hiç rastlamadım. Kadınlar eşarbı saçlarının üzerine usulen takıveriyorlardı.


Şeriat yasalarıyla yönetilen İran’da bile Kurban Bayramı’nda kuzular sessiz, ortalık kan revan değilken, Türkiye’de durum çok farklıydı. Türkiye o haliyle sanki kanunlarda yazmasa bile şeriat yasalarıyla yönetilen bir ülke görüntüsü veriyordu.

Yazarın Tüm Yazıları