Selim Türsen

Ses terörüne çare var

27 Ağustos 2014

ÇEŞME’nin, İzmir’in tüm kıyı şeridinin, hatta Türkiye’nin yıllardır çözülemeyen büyük sorunlarından biri ses kirliliği. Yaşam kalitesini düşüren, insanları hasta yapacak derecede çileden çıkaran bu konuyu Reşat Kutucular, Hürriyet Ege’deki köşesinde haftalardır dile getiriyor. Gelen tepkilerden konunun kangrenleştiği anlaşılıyor.
Türkiye neredeyse Kürt sorununu çözecek ama ses terörüne bir şey yapamıyor. İlgili bakanlıklar, emniyet birimleri, yerel yönetimler, eğlence yerlerinin yarattığı ses kirliliğine karşı aciz kalıyor. Yıllardır Çeşme Dalyanköy’deki beş yıldızlı bir otelin gürültüsünden çok çektim. Ricalarda bulunduk, yazıp çizdik, ama nafile.
Leros’tan Mikanos’a, Rodos’tan Sakız ve Midilli’ye çevredeki Yunan adalarının çoğunu gezdim. Eğlenceyi, müziği Türklerden çok daha fazla seven insanların bulunduğu bu adalarda gürültüden hiç rahatsız olmadım. Nedeni çok basitti. Öncelikle yüksek gürültülü eğlence mekanları merkezden uzak dağlara, tepelere kuruluyor. İçeride olanlarsa ya sesi çevreyi rahatsız etmeyecek şekilde ayarlıyor ya da ses perdeleri kullanarak gürültünün mekanın dışına çıkmasını engelliyor.
Otoyol kenarlarında gördüğümüz özel camlardan yapılmış ses perdelerinin yararı çok büyük. Yurt dışında, İstanbul’da Boğaz’daki mekanlarda buna benzer sistemler kuruluyor. 1 bardak birayı Kordon’daki mekanların üç katına, 1 şişe şarabı piyasa fiyatının 5-6 katına satanlar yaptıkları işin gereği bu maliyetleri göze almak zorunda.

Tabuta çakılan son çivi

SES kirliliğinin yarattığı stresle bir yaz mevsimini daha dayak yemiş gibi geride bırakmak üzereyiz. “Bu yaz da böyle geçti” derken, geçen hafta sonu yaşadıklarım adeta tabuta çakılan son çivi gibiydi. Her gün yeri göğü inleterek geçen tur teknelerinden biri gece turlarına başlamıştı. Gece yarısı saat 02.00’de davul zurna eşliğinde ‘Ankara’nın Bağları’, ‘Akşama Geleceğim’ şarkılarıyla yataklarından fırlayanların ne yazık ki ses teröristlerine karşı yapabilecekleri bir şey yoktu. Nasıl olsa şikayet etseler bile her nedense devletin gücü onları susturmaya yetmiyordu.

Yazının Devamını Oku

Urla’da şimdi şarap zamanı

20 Ağustos 2014

URLA dünyanın en eski şarap üretim yerlerinden biri. Yıllık üretim 1800’lü yıllarda 70 milyon litreymiş. Bugün ise bütün Türkiye’nin yıllık şarap üretimi 54 milyon litre. Geçen hafta Urla Bağcılık ve Şarapçılık Festivali’ndeki panelde bilgiye doyduk. Urla’ya hanım elinin değdiği hemen anlaşılan bir mekanda, panelin açılış konuşmasını yapan Belediye Başkanı Sibel Uyar, “Yüzyıllardır var olan bu verimli bağcılık bölgesinin köklerini yeniden yeşerteceğiz” diyerek, Urla’yı dünya markası yapacak üzüm ve şaraba sahip çıkılacağı mesajını verdi.
Konuşmacılar ise Urla’nın binlerce yıllık birikimiyle şarap ve yiyecekte İtalya’daki Toscana, Kaliforniya’daki Napa Valley veya İspanya’daki St. Sabestian olabileceğini vurguladı. Şarap teknolojilerinde akla gelen ilk isim Prof. Nihat Aktan, şarabın Türk ekonomisini kurtarabilecek güce sahip olduğunu söyleyerek, “Üzüm şaraba dönüştürüldüğü zaman müthiş bir katma değer yaratıyor. Şişesi 350-400 dolara, 1000 dolara satılan şaraplar var. Türkiye’de Emir, Narince, Bornova Misketi şarap üretiminde kullanılabilen üzüm türleri var. Bunlardan yararlanılmalı” dedi.
Üzüm üretiminde dünya beşincisi, ihracatta ise birinci olduğumuzu söyleyen Prof. Ahmet Altındişli ise Türkiye’de yetişen üzümün sadece yüzde 3’ünün şarap üretiminde kullanıldığına dikkat çekti. Tam 1600 çeşitle dünyada en fazla üzüm çeşidine sahip ülke olduğumuzu belirten Altındiş, üzüm üretiminin yüzde 52’sinin Ege’de yapıldığını vurguladı.
Ve gelelim şarabın Urla’ya katkılarına... Bölgede 5 butik şarap üreticisi var. Bu üreticilerden Can Ortabaş, ilk yıl tesislerine 3 bin ziyaret yapılırken bu sene sayının 20 bine dayandığını söyledi. Her grup 2 ile 3 kişi geldiği için yaklaşık 50 bin kişi Urla’daki şarap vadisini ziyaret etmiş. Ortabaş, şarap turlarına gelenlerin Urla’daki restoran ve dükkanlarla yeni bir ekonomi yarattığına dikkat çekti.
Turizm istatistikleri “Bir turist 6 kişiyi etkiler” der. Bu hesaba göre şarap için Urla’ya gelen 50 bin kişiyi aslında 300 bin kişi olarak düşünmek gerek. Zaten konuşmacılardan Eray Gürler de gastronomi turizmiyle Urla’nın yıldızının kolayca parlayacağı görüşünde.

Üzüm mü, şarap mı?

SON olarak Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği Öğretim Üyesi Doç. Hatice Kalkan Yıldırım şarabın sağlığa yararlarını anlatırken, kanserle savaşta etkili antisiyonin gibi maddelerin üzümü şaraba dönüştüren fermantasyon sırasında oluştuğunu anlattı. Yani şarap içmeyip üzüm yemekle sorun çözülmüyor.

Yazının Devamını Oku

İktidar İzmir’i cezalandıramaz

13 Ağustos 2014

İzmir her ne pahasına olursa olsun özgürlüğünü ve sahip olduğu değerleri satmayan bir kent. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bunu bir kez daha gösterdi. İhsanoğlu ve Demirtaş’ın toplam yüzde 65’e varan oyu Erdoğan’ın oylarını gölgede bırakırken, Türkiye için de umut oldu.
Türkiye genelinde oy veren kitlelerin büyük bölümü özellikle ekonomik anlamda mevcut düzenlerinin değişmesini istemiyor. Bunun için Cumhurbaşkanlığı makamını isteyen Erdoğan’a istediğini seve, seve verdiler.
Aynı tahlil İzmir için de geçerli. İzmir’de insanlar yaşam tarzlarının değişmesini, özgürce nefes almalarına kısıtlamalar getirilmesini kabul edemiyor. Bunun yanı sıra, özellikle turizm sektöründe ekonomik çıkarlarının bozulmasını istemeyen işveren ve çalışan kitleler de bu düzenin devamından yana.
Sonuçta gerek Anadolu gerekse sahil kesimlerinde herkes çıkarına göre oyunu kullandı.
İktidar partisinin onca yatırımına rağmen İzmir’de oylarının gerilemesi pek çok kişinin aklına “Hükümet İzmir’i cezalandırır. Artık yeni yatırım filan gelmez” düşüncelerini getirdi.
Acaba öyle olur mu? Önümüzde bir yıl içinde yapılacak bir genel seçim olduğunu unutmayalım. Normal olarak hükümetin İzmir’e yüklenmeye devam etmesi beklenir. Anadolu’nun büyük bölümü zaten çantada keklik olduğu için bütün enerji ve güçlerini sahil kesimine harcamaları sürpriz olmaz .
Cezalandırmanın yeni baş ağrıları yaratmasını da unutmamak gerek. Cezalandırma, İzmir ve sahil kesimlerinde iktidara düşman, çok şiddetli muhalefet odakları yaratır.

Yazının Devamını Oku

“Allah yalnız Arapça anlar”

6 Ağustos 2014

Ortaçağ karanlığının yaşandığı Anadolu’nun ücra köşelerinden birinden bahsetmiyorum. İzmir’e 20 dakika uzaklıkta Urla’nın herkesin yolu üzerindeki köylerinden birinde geçiyor hikayemiz. Bir arkadaşım kuran kursuna giden henüz 7 ile 8 yaşındaki öğrencilerle tesadüfen bir araya geldiğinde yaptığı sohbeti anlattı. Çocuklar, “Atatürk iyi bir insan değilmiş. Arapçayı yasaklamış. Allah sadece Arapça konuşulanları anlarmış. Hoca öyle söyledi” diyorlarmış.
Geçen hafta Hürriyet’teki bir yazısında Taha Akyol, İslami Düşünce yenilenemediği için Ortaçağ’dan kalma öğretilerin IŞİD, Taliban gibi örgütleri yarattığını yazdı. Brzesinki gibi Türkiye ve Ortadoğu’yu çok iyi bilen ABD’li bilim adamları, İslam dünyasının mezhep çatışmaları nedeniyle tarihteki ünlü 30 yıl savaşlarına benzer bir döneme girebileceği düşüncesinde.
Çok haklılar. Türkiye’nin en aydınlık kentlerinden biri olan İzmir’de kuran kursunda öğretilenleri duyduktan sonra hiçbir şeye şaşmamak gerek. Gelişmiş ülkelerdeki yaşıtları spor yapıp, oyun oynar gibi deneylerle geleceğin mucitleri bilim adamları olmaya hazırlanırken, Türkiye’de kuran kurslarındaki cahil ve kötü niyetli hocaların eline bırakılan çocuklar gelecek umutlarımızı iyice karartıyor... Onlar için bir şeyler yapamamak acı, bir şeyler yapmak isteyenlerin engellenmesi ise daha da acı.


İzmirli Onur örnek olsun

Ordinaryus Prof. Onur Güntürk Almanya’da beyin üzerine çok önemli çalışmalara imza atan İzmirli bir bilim adamı. Güvercinlerle yaptığı çalışmaları bütün dünya takip ediyor. Geçen yıl Almanya’nın Nobel Bilim Ödülü kabul edilen Gottfried Wilhelm Leibniz Ödülü’nü kazandı. Ünlü bilim adamı EXPO yarışında İzmir’e destek için Paris sunumunda çağrı da yapmıştı.
Bu yıl Temmuz başında ise Prof. Güntürk’e Almanya’ın ünlü 2014 yılı İletişim Ödülü verildi. Neden mi? Güntürk, genç bilim insanları yetiştirmek, çocuklar ve gençler arasında bilim ve bilimsel araştırmalara merak uyandırmak için Bochum Üniversitesi’nde bir “Öğrenci Laboratuvarı” kurduğu için. Bu laboratuvar o kadar çok ilgi çekmiş ki 2004 yılından bu yana 80 binden fazla öğrenci ziyaret etmiş.

Yazının Devamını Oku

Çok yıldızlı İzmir

30 Temmuz 2014

GEÇEN hafta İzmir’deki ekonomi zirvesi birbirinden güzel hayallerle süslüydü. Bunların bir iki tanesi bile gerçekleşse kimlik arayışındaki İzmir’in derdine deva olur. Toplantının ayakta alkışlanan konuşmacısı “İstanbul finansın, kültürün, Antalya turizmin, Kocaeli, Bursa sanayinin merkezi. Bizde her şeyden biraz var, ama İzmir olarak neyin merkeziyiz?” diyen İzmir Ticaret Borsası Başkanı Işınsu Kestelli’ydi. Mevcut duruma bakıldığında Sayın Kestelli haklı. Ayrıca sağlık serbest bölgesi, İzmir’in gastronomi merkezi olması, hatta Disneyland kurulması gibi vizyon getiren önerileri de çok yerinde.
Bunun yanında İzmir’in başka hiçbir kente nasip olmayan avantajları da iyi değerlendirilmeli. Düşünsenize Torbalı’dan Kemalpaşa’ya, Çiğli Atatürk Organize’den Ege Serbest Bölgesi’ne İzmir’in dört bir yanı çok önemli sanayi yatırımlarıyla çevrili. Yeni yapılan rafineri, Çandarlı limanı ve büyüyen Petkim’le, Aliağa sadece Türkiye’nin değil dünyanın en önemli enerji ve kimya merkezlerinden biri olmaya hazırlanıyor. Ödemiş, Tire, Bayındır Türkiye’nin en büyük süt, peynir, çiçek üretim merkezi oldu bile. İzmir limanı zaten tarih boyunca Akdeniz’in en önemli lojistik üslerinden biri oldu. Turizmin nerelere fırlayacağını İzmir- İstanbul otoyolu bitince göreceğiz.
Bir yanda sanayi, diğer yanda tarıma dayalı sanayi, biraz ötede turizm, hepsinin ortasında sanayiye, turizme lojistik hizmetleri veren hava ve deniz limanlarıyla çok merkezli yapısı aslında İzmir için çok büyük bir artı.

Detroit hayalet şehir olmuştu
ABD’de otomobilin kalbinin attığı Detroit’in 2008 dünya krizinde on binlerce kişinin işsiz kalarak nasıl hayalet şehre dönüştüğünü unutmayalım. Gelirleri sadece turizme dayalı kentlerin başına neler geldiğini en iyi Körfez Krizi’ni yaşayan Antalyalılar bilir. Belirli konularda ilk akla gelen şehir olmak iyi, ama yumurtaların hepsini de aynı sepete koymamak gerek.
İzmir hemen her sektörde yıldızını yükseltebilecek için önemli alt yapıya sahip bir kent. Bütün mesele hiçbir yerde olmayan bu muhteşem altyapıyı birbiriyle koordineli bir şekilde geliştirebilmek. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin belirli sektörlere yönelik nokta teşvik ve serbest şehirler projeleri işe yarayabilir. Zeybekci bunun için bütün Denizli, Uşak, Kütahya gibi bütün Ege kentlerinin dahil olacağı bir modelden söz ediyor. Beni de en çok bu umutlandırdı. Bakarsınız Denizli’de pişer İzmir’e de düşer.

Yazının Devamını Oku

Tatlı yiyip, tatlı konuşalım

29 Temmuz 2014

Hiç olmazsa Bayram günü tatlı tatlı sohbet edip, neredeyse gülmeyi unuttuğumuz şu günlerde kavgaya mola verelim. İşte benim bugünkü sohbet konum:
Kim ne derse desin Aziz Kocaoğlu iyi bir işadamı. Dünyanın notu en kıt derecelendirme kuruluşlarından Moody’s bile geçen hafta Büyükşehir Belediyesi’nin finansman yönetimine övgüler yağdırdı. O Moody’s ki 1994 yılında Türkiye’nin notunu kırdığında ülke ekonomik krize girmişti. Moody’s’in iyi not vermediği ülke ve kuruluşlara bütün banka ve finans kuruluşlarının kapılarının kapandığını unutmayalım.
Bazıları Kocaoğlu’nu bütçeyi denkleştirme uğruna yeterince iş yapmamakla suçluyor. Bir de tersinden düşünelim. Eğer İzmir’in bütçesi hükümete muhtaç durumda olsaydı acaba neler olurdu. Beş kuruşluk yatırım yapmak bir yana maaşlar bile ödenemez duruma gelirdi. O zaman ne çöp toplanır, ne otobüsler çalışırdı.
Bugün ise Moody’s gibi derecelendirme kuruşlarından iyi notlar alan İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne IFC gibi kuruluşlar gönül rahatlığıyla kredi verebiliyor. Milyonlarca dolarlık tramvay, deniz otobüsü, metro projeleri başka nasıl yürüyecekti. Projeler bir yana acaba İzmir’de hala CHP’li bir belediye başkanı olur muydu?


Metroyla gelen bayram şekeri
Dile kolay. İzmir Metrosu, Bornova’dan Üç Kuyular’a tam 7 yıl rötarla ulaşabildi. Haziran 2005’de Üçyol- Üçkuyular hattının temelini dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal atarken, 5.5 kilometrelik yeni hattın 22 ay sonra 2007 yılında hizmete gireceği açıklanmıştı.

Yazının Devamını Oku

Sakin güç, öfkeye karşı

23 Temmuz 2014

CUMHURBAŞKANLIĞI seçimleri İzmir’de önemli bir güç gösterisine dönüşecek. Binali Yıldırım’la bile İzmir’i ele geçiremeyen AKP 10 Ağustos’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la ringe çıkacak. Ortak aday Ekmeleddin İhsanoğlu’nun oylarının İzmir’de daha fazla çıkması sürpriz olmayacak. Ama ne kadar fazla çıkacak esas merak edilen nokta bu.

İzmir’e salı günü bir saatlik şehir turu, 1.5 saatlik sivil toplum temsilcileriyle görüşme, 15 dakikalık belediye ziyareti ve iftar yemeğiyle mütevazi bir programla gelen İhsanoğlu’na Erdoğan 2 Ağustos’ta dev bir mitingle cevap verecek. Bu çalışmaların AKP’nin oylarının artmasında etkili olduğu yerel seçimlerde görüldü. Buna İhsanoğlu’nun adaylığına tereddütle bakan İzmirlileri de eklersek AKP, genel seçimler öncesi moral yükseltecek sonuçlar elde edebilir.

Cumhurbaşkanlığı seçimi tam anlamıyla ‘Bizden olanlar ve olmayanlar’ şeklinde ikiye bölünen Türkiye’nin seçimi olacak. Erdoğan, iddia ettiği gibi yüzde 56 ile ilk turda Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturursa ‘Bizden olmayanlar’ iyice hüsrana uğrayacak. Erdoğan, ilk turda Cumhurbaşkanı seçilirse, hemen ardından kasım ayında ‘Baskın seçim’ bekleniyor. Erdoğan’ın baskın genel seçimde Meclis’te Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğa ulaşıp Başkanlık sistemine geçmeyi planladığı tahmin ediliyor.

Ancak, daha sonra Erdoğan Türkiye’sinin nereye gideceği şu anda belirsiz. Parti içindeki muhafazakar güçlerin etkisinin iyice artması durumunda eğitim sistemindeki ve günlük hayatta mahalle baskılarıyla ‘Yeni Türkiye’ uygulamaları hızlanacak. Bu politikalar sonucu bir nesil ya da 15-20 yıl sonra, laiklikten ve batıdan büyük ölçüde kopmuş bir Türkiye’de yaşıyor olabiliriz.

O nedenle önümüzdeki seçimlerde sakin güç Ekmeleddin İhsanoğlu’nun öfke dolu Recep Tayyip Erdoğan’a karşı alacağı oy oranı önemli. En azından kendini dışlanmış hisseden iktidar partisi dışındaki tüm kesimler güçlerinin ne kadar olduğunu öğrenme fırsatı bulacak.

Bavul toplayan Babacan

ERDOĞAN hükümetinin başarısının altın anahtarı ekonomideki performansı oldu. 2001’deki büyük krizden sonra, halka acı ilaç içirerek Kemal Derviş öncülüğünde yeniden yapılandırılan ekonomiyi AKP iktidarına altın tepside sundu. Erdoğan hükümetleri de bu fırsatı iyi değerlendirdi.

Ancak şimdi Erdoğan’ın başarısının altın anahtarını elinde tutan Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın bavulunu toplamaya başladığını duyuyoruz. Yakın çalışma arkadaşları da ayrılma hazırlığındaymış.

Yazının Devamını Oku

Tıpış, tıpış gitmek gerek

16 Temmuz 2014

İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray hafta başında Türkiye’nin kafasını karıştırdı. Pek çok CHP ve MHP’li bile birinci turda Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını garanti görürken, CHP Genel Başkan Yardımcısı Çıray arada sadece iki puan olduğunu söyledi. CHP’nin yaptırdığı son ankete göre Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yüzde 38.1, Başbakan Erdoğan’ın ise yüzde 39.8 oyu varmış.

Aynı gün Kılıçdaroğlu tatilcilere “Tıpış, tıpış sandığa gideceksiniz” dedi. Psikolojik savaşın bir parçası görülen anketler soru işaretleri oluştursa da “Sonuç belli” diye sandığa gitmeyi düşünmeyenler bir daha düşünme ihtiyacı duyabilir.
Son zamanlarda Ekmeleddin İhsanoğlu’na başlangıçta tepki gösterenlerin yumuşadığını görüyorum. Hatta sohbet ettiğim kişiler “Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli neden Ekmel beyle birlikte dolaşmıyor. Adamı yapayalnız bıraktılar” diyerek eleştiriyorlar bile.

Ortaçağ Müslümanlığına karşı
Ekmel beyin adaylığına ilk tepkiler arasında bazı CHP İzmir milletvekillerinin ortak açıklaması vardı. Yaşam tarzına müdahale ve laiklik konusunda büyük hassasiyet taşıyan İzmirliler de tereddüt göstermişti. Ancak İhsanoğlu’nun Ortaçağ karanlığına batmış Müslüman dünyayı çağdaşlaştırmak için çaba harcayan kişiliğini tanıdıkça görüşlerin değişmeye başladığı görülüyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine muhalefet cephesinden katılım tahminlerin çok üzerinde olabilir. Birinci tur çantada keklik olmazsa AKP içi dalgalanmalar dahil sürpriz siyasi gelişmeler yaşanabilir. Kılıçdaroğlu’nun “Tıpış, tıpış sandığa” çağrısına kulak vermekte yarar var.

Çeşme’de trafik felç

Yazının Devamını Oku