Paylaş
Benim de iki oğlum var. İyi bir okula gidiyorlar ama okul tatil olduğu zaman evde bir bayram havası oluşuyor. Çünkü bu çağda çocuklar artık sabahtan akşama kadar bir sırada oturup öğretmen dinlemek istemiyor. İşte bu nedenle bütün dünyada hummalı bir arayış var. Bizim de bir an önce bu arayışa katılmamız ve tek bir yoldan değil başka birçok yoldan yeni öğretme yöntemleri bulmamız gerekiyor. O nedenle iş sadece eğitimcilere değil, hepimize düşüyor. Bu anlamda size bu hafta keşfettiğim bir güzel projeden söz etmek istiyorum. Adı Bilim Virüsü.
YAPARAK KEŞFETMEK!
Bu sıralar ‘maker hareketi’ diye meşhur bir yöntem var. Kökeni yaparak öğrenme metoduna dayanıyor ki bu yöntemin dünyadaki en iyi örneği Köy Enstitüleri olarak bu topraklarda hayata geçti. Bilim Virüsü projesi de bilim tutkunu bir ekibin bilgi ve hayal gücüyle hayata geçirdiği bir proje. Ben hikâyeyi projenin hayalini kuran Şule Kocabıyık’tan dinledim. Şule Hanım, bir Köy Enstitüsü mezunu olan Cumhure öğretmenin kızı. Annesine bulaşan bilim virüsü şimdi Şule Hanım aracılığıyla gençlere taşınıyor. Peki nedir Bilim Virüsü?
AMAÇ LİSELİLERE BİLİM TUTKUSU AŞILAMAK!
Bilim Virüsü, öğrencilerin bilimsel düşünceyi yaşam boyu rehber edinmesini sağlamak için kurgulanmış bir eğitim programı. Hedef devlet liselerinde okuyan öğrencilere bilimsel deneyimler kazandırmak, bilimi bir yaşam biçimi olarak benimseyen ve bilimsel düşünceyi yaratıcı tekniklere aktaran gençler yetiştirmek. Programa katılan öğrencilerden herhangi bir ücret alınmıyor.
Öğrenciler hafta sonları bir atölyede buluşuyor ve bilim yapıyor! Yaparak öğreniyor, keşfederek ilerliyorlar. Atölyelerde matematikten fiziğe, mühendislikten psikolojiye ve genetiğe kadar her alanda bilim, hayatın bir parçası olarak ele alınıyor ve interaktif çalışmalarla aktarılıyor.
Her başarılı proje gibi Bilim Virüsü de hayal ve dayanışma sonucu ortaya çıkmış. Şule Hanım ve arkadaşları hayal etmiş ve söylenmek yerine yola koyulmuş. Proje, şu anda başta Borusan olmak üzere sosyal etki ağı IMPACT Hub, işinsanları ve elbette 20 kişilik gönüllü eğitmen kadrosunun katkısıyla yürütülen bir eğitim programı halini almış. İstanbul’da başlayan bu projenin Anadolu’nun dört bir yanına ulaşması an meselesi. Malum, bilim de virüs gibi bulaşır, çoğalır ve hızla yayılır. Yeter ki hayallerimiz eksik olmasın.
İSTANBUL BOĞAZI’NA YAKIŞAN BİR BULUŞMA
VEDAT Can Baltalı ile son İstanbul ziyaretimde tanıştım. Kendisi üç tarafı denizlerle kaplı ülkemizde yetişen nadir yelkencilerden biri ve geçtiğimiz haftalarda Fransa’da yapılan uluslararası yarışmada birinci olan Bahçeşehir Üniversitesi Yelken Takımı’nın bir üyesi. Tüm dünyadan 230’dan fazla yelken takımının katıldığı yarışta birinciliği göğüsleyen gençler “Zordu ancak kazandık” diyor. Takım kaptanı Engin Özgen, “Bu bizim için çok önemli bir yarıştı. Bu yıl 50’ncisi düzenlendi. Dünya çapında da çok önemli bir yarış olarak görülüyor. Bu yarış bir hafta boyunca süren zor bir yarıştı ama kazandık” diyor. Şampiyon yelkencilerle sohbet ederken öğrendim ki ekibin hayalleri daha büyük. Onlar İstanbul’u bir marka kent yapmak istiyor. Anlatayım.
HARVARD, OXFORD BİZE GELİYOR!
Vedat ve arkadaşları sadece birer atlet değil aynı zamanda birer girişimci. Hayalleri şu: İstanbul’da tüm dünyadan üniversiteli yelkencileri buluşturup uluslararası bir yarışma düzenlemek. İlk yarışma bu yaz düzenleniyor. Daha şimdiden Harvard, Oxford, Cambridge gibi yelkencilikte söz sahibi okullar katılım için başvurmuş. Yarışma İstanbul’un tanıtımı için şu dönemde acilen atılması gereken adımlara da güzel bir örnek teşkil ediyor. Zira bizim turizme değil, katma değeri yüksek turizme, bunun için de marka etkinliklere ihtiyacımız var.
TEVİTÖL’DE NELER OLUYOR?
YALE Üniversitesi’nde bir konuşmaya gittiğimde beni kapıda bir Türk öğrenci karşılamıştı. İlk defa, bu çok başarılı öğrenciye hangi okuldan mezun olduğunu sorduğumda duymuştum TEVİTÖL’ü (Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Özel Lisesi). Türkiye’nin ilk üstün zekâ ve yetenekli çocuklara yönelik okulu olan TEVİTÖL, şu sıralar epey tartışmalı bir dönüşüm yaşıyor. Özyeğin Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Erhan Erkut da bu dönüşüm üzerine ciddi endişeler ortaya koyuyor. Sadece son bir hafta içinde TEVİTÖL ile ilgili 80 tweet atmış. Bloguna baktım, 9 Nisan ile 4 Mayıs arasında konu ile ilgili toplam 31 sayfalık 8 blog yazısı yazmış. Yazılarında önce TEVİTÖL’ün neden ülkenin en iyi okullarından biri olduğunu anlatmış, sonra kaldırılması öngörülen giriş sınavı, İngilizce hazırlık sınıfı ve IB programı hakkında bilgilendirme yapmış.
Erhan Hoca’yı yıllardır tanırım. Bir konu üzerine bu kadar hassasiyet ile eğiliyor ve zaman harcıyorsa orada gerçek bir sorun vardır. Ülkede eğitimde çok güzel modeller var. Bunlardan biri de TEVİTÖL. Bu okul ülkemizdeki üstün zekâlı ve özel yetenekli çocuklara, lise düzeyinde ihtiyaç duydukları özel eğitimi, karma ve yatılı olarak veren özel bir eğitim kurumu. 1993 yılında, Sezai Türkeş tarafından kurulmuş ve 2001 yılından bu yana eğitim-öğretim etkinliklerini Türk Eğitim Vakfı bünyesinde sürdürmekte.
BÖYLE REFORM OLMAZ!
Zaman içinde okullar değişir, sistemler değişir. Ama değişimi yönetirken gözetilmesi gereken kurallar vardır, yapılan işin temeline zarar vermemek ve paydaşları sürece dahil etmek gibi. Bu konularda Erhan Hoca’nın ciddi kaygıları var. Beni en çok şaşırtan konu, Erhan Hoca’nın bu mücadelede ne kadar yalnız kalmış olduğu. Bu ülkede eğitim ile ilgilenen onlarca dernek, vakıf ve kurum var, medya var. Fakat bu konuda Erhan Hoca’nın girişimleri denizde bir damla... Okulun kendi öğrenci, veli ve mezunlarından başlayarak herkes ülkenin tek üstün yetenekli okulunun geleceği hakkında düşünse, fikir ve proje üretse ve elbirliğiyle bu okulu sürdürülebilir kılsa fena mı olur.
Paylaş