Paylaş
Çok baskı yapan kitaplar yazıyorum. Ancak pek çok kişi beni yazdıklarımla değil birkaç gün evvel yayına giren 19 dakikalık bir TED videosundan tanıdı. Yazıyı kutsayan biri için kabul etmesi zor bir durum...
TED’in hikâyesi
TED belki de son yılların en önemli bilgi alışveriş platformu. Adını “Teknoloji, Eğlence ve Dizayn” kelimelerinin baş harfinden alan bir konferans serisi olarak başlamış TED. 1984 ilk konferansın yapıldığı yıl. Her başarılı proje gibi TED de başarısızlıktan doğuyor. Birkaç denemeden sonra fikir rafa kaldırılıyor. 2000’lerde ise yeni bir heyecanla tekrar canlanıyor. TED’in dönüşümü ise 2006’da gerçekleşiyor. Konferansa katılan 6 konuşma, video olarak bir web sitesine yükleniyor. İlk videolar 3 ayda 1 milyondan çok kişi tarafından izlenince TED’in kaderi değişiyor. TED videoları 2012 itibariyle 1 milyar kez izlenmeye ulaşıyor. Meğer insanlar dinamik konuşmacıların kısa ve etkileyici sunumuna, en fazla 20 dakika olmak kaydıyla, evet diyormuş.
Başarısı formatında
TED konuşmalarının en temel özelliği 18 dakika ile sınırlı olması. Bu süre insanların genel olarak dikkatlerini tutma becerilerine dayanıyor. 18 dakikayı aşan konuşmalara odaklanmak, özellikle etrafı elektronik uyarıcılarla dolu modern insanlar için epey zor bir iş. TED konuşmalarının bir diğer özelliği sunum ve slaytlardan ziyade akıcı hikâyeye dayanması. Hikâye olmadan insanların ilgisini tutmak, 18 dakika için bile olsa, çok zor.
Benim TED hikayem
Benim TED hikayem, birkaç ay evvel TEDx İstanbul’u organize eden Özge Yılmaz’dan gelen bir davetle oldu. Genelde Türkiye’deki konferanslara New York’ta olduğum için katılamıyorum ama bu sefer tarihler de uyunca hemen “evet” dedim. “Evet” der demez de annem ve babam için iki bilet talep ettim. Sahneye çıktığımda en ön sırada onlar oturuyordu. Çünkü anlatacağım hikâye, onlar olmasa yazılmayacaktı.
İtiraz Et, Hayal Kur, İlerle!
18 dakikanız olsa ne anlatmak isterdiniz? Kolaymış gibi görünüyor ama iç tutarlığı olan bir tema bulmak ve bu temaya sadık kalmak kolay bir iş değil. Ben kararımı çocuklardan yana kullandım. Onlara yaraşır bir ülke için daha çok hayal etmeye davet ettim. Hayal etmeden ilerlemek, itiraz etmeden hayal kurmak mümkün değil çünkü.
“Hocam, hedef 1 milyon!”
Sahneye çıkmadan evvel en son duyduğum söz buydu. Yıllardır ders veren, işi biraz da konferanslarda sunum yapmak olan biri olsam da heyecanlanmadım desem yalan olur. Video şurada. İzleyin bakalım olmuş mu?
https://www.youtube.com/watch?v=SAsC0zifeTU
Paylaş