Paylaş
Türkiye genç bir ülke ama OECD verilerine göre 18-24 yaş aralığındaki gençlerin üçte biri ne okulda ne işte ne de herhangi bir kurs ya da spor faaliyetinde. Bu oranla yalnızca gençlerini en ‘atıl’ durumda tutan ülke olarak tarihe geçmiyoruz, aynı zamanda geleceğini en hoyratça heba eden ülke de oluyoruz. Zira diğer ülkelerin hiçbirinde genç nüfus oranı ve genç nüfus sayısı bizimki kadar yüksek değil! Bizde hem nüfus çok genç hem de gençlerin sayısı çok yüksek. Nitekim yukarıdaki veriye göre sadece 18-24 yaş arasında 4 milyonu aşkın genç, eğitim ya da istihdama dahil değil. Neredeyse İrlanda’nın toplam nüfusuna denk bir rakam bu! Ama bu rakam ardında başka bir acı tabloyu da saklıyor. Sorun cinsiyet ayrımcılığında.
Evet gençlerde genel durum berbat ama daha vahim olan bu yüksek oranın sebebi kadınların neredeyse yarısının eğitim ve istihdam süreçlerinin tamamen dışında tutulması. Genç kadınlarda bu oran yüzde 46 ile rekor kırıyor, neredeyse OECD ortalamasının üç katı. Yani Türkiye’de bir genç kadın tipik bir OECD ülkesine göre üç kat daha fazla eğitim ve ekonomik hayatın dışına sürgün edilmiş durumda. Bu oranla bize en yakın ülke olan Meksika’nın bile 10 puan gerisine düşüyoruz. Oysa genç erkeklerde bu oran yüzde 19.6. Neredeyse OECD ortalamasını tutturabiliyoruz. Hatta bizim genç erkekler İtalya, Yunanistan, İspanya ya da Fransa’daki akranlarından çok daha yüksek bir oranda eğitim ve istihdama katılıyor. Özetle sorun Türkiye’nin gençlerini eğitim ve istihdama katma sorunu değil. Sorun Türkiye’nin genç kadınları eğitim ve istihdam dışında bırakma sorunu. Bir başka ifadeyle ortada bariz cinsiyet ayrımı var. Ve sorun gençlerle sınırlı değil maalesef.
KADINLARIN İSTİHDAM ORANI YARISINDAN AZ OLDU
Yukarıdaki başlığı TÜİK tarafından bu hafta açıklanan ‘İstatistiklerle Kadın’ başlıklı bilgi notundan aldım. O nottaki verilere bakınca yukarıda OECD tarafından gençler için yapılan analizin aslında bizde tüm nüfusu kapsadığını acı bir şekilde yeniden görmek mümkün. TÜİK’e göre Türkiye’de 15 yaş üstü istihdam oranı yüzde 46. Ancak bu rakam tek başına yanıltıcı, zira sorun yine kadınları ekonomik hayatın dışında bırakma sorunu. Şöyle ki erkeklerde istihdam oranı yüzde 65 ve bu oranla aslında durumumuz hiç de fena değil. Bu anlamda OECD ortalamasının da, Avrupa Birliği ortalamasının da çok uzağında değil bizim erkekler. Ama kadınların istihdama katılımına baktığımızda asıl fark ortaya çıkıyor, zira bizde bu oran yüzde 28. Bu oranla OECD ülkeleri arasında yine en sonda yer alıyoruz. Peki bütün bu ayrımcılığın ekonomik bir faturası yok mu?
MAÇA YARIM KADROYLA ÇIKIYORUZ!
Kadınları ekonomik hayatın dışında tutarak dünya ile rekabet etmek mümkün değil. Özellikle global rekabetin geldiği bu noktada karşı takım sahaya tam kadro çıkarken sizin oyuncuların yarısını saha dışında tutarak maçı kazanma şansınız yok. O yüzden de tüm kalkınma ekonomistleri hep aynı şeyi söylüyor: Kadınları ekonomik hayatın dışına iten ülkeler geri kalmaya mahkûm. İlerlemek için yapılması gereken, kadınları istihdama katacak mekanizmaları hayata geçirmek.
KİŞİ BAŞI 5 BİN DOLAR!
Kalpana Kochhar liderliğinde IMF ekonomistleri tarafından yapılan ve ‘Women, Work, and Economic Growth: Leveling the Playing Field’ adlı rapor çok basit bir soruya yanıt arıyor: Bir ülkede kadınlar erkeklerle aynı seviyede istihdama katılırsa o ülkenin kişi başı milli geliri ne kadar artar? OECD ülkeleri bazında yapılan analize göre bir ülkede kadınların istihdama katılımını arttırarak kalkınma sağlamak için Türkiye’den daha iyi bir ülke yok. Bir başka ifadeyle, OECD ülkeleri içinde kadınlara istihdamın önünü açarak en çok kalkınabilecek ülke Türkiye! Kişi başı milli gelir hesabı üzerinden söylersek, eğer Türkiye kadınları istihdama erkekler seviyesinde katabilirse yaklaşık 10 bin dolar olan kişi başı milli gelirimiz 15 bin doları geçiyor. Yani cinsiyet ayrımcılığının her bir yurttaşa maliyeti senede 5 bin dolar. Yapılan her ayrımcılığın bedelini her birimiz ödüyoruz. Kadınlar Günü vesilesiyle meselenin bir de bu boyutunu hesaba katmakta fayda var.
YAPABİLİRSİN
‘NURAN, Altın, Berna, Ece, Gülsüm, Nazmiye, Aslı, Nuran ve Ümmiye gibi binlerce yürekli kadınız. Yeter ki harekete geçelim. Görmek istediğin değişimin kendisi sen ol. Yapabilirsin.’ Bu cümlelerle bitiyor Tuluhan Tekelioğlu’nun yeni belgesel-kitabı. Hikâyesi anlatılan 9 kadından biri de benim bu köşede anlattığım Kars’ın kaz girişimcisi Nuran (Özyılmaz) Hanım. Zaten belgeselden de onun sayesinde haberim oldu.
CESARET GÖSTEREN TÜM KADINLARA ARMAĞAN
Şu dönemde umudunu yitiren herkesin ‘Yapabilirsin’ kitabını okumasını isterim. Çünkü bu kitapta 9 insanın hayatı bulduğu gibi bırakmadığına dair şahane hikâyeler var. Her yerden, her renkten hikâyeler... Belgeseli izleyince insanın umudu artıyor. Türkiye’nin ilk jet pilotu olan Berna Şen’in “Sürekli herkese yapabileceğimi ispatlamak zorundaydım” demesi ama buna rağmen yapabilmesi... “Köy bittikten sonra Türkiye’yi boyayacağım” diyen bir duvar ressamı Nuran Erden’in “Şunu çiz” diyene kafa tutması... Sonra Türkiye ve dünya rekoruna sahip Nazmiye Muslu Muratlı. Kalça çıkığıyla doğuyor. Tekerlekli sandalyede ama “Engelli olduğumu ailem hiç fark ettirmedi” diyor. Zaten annesi de “Kızım dışarı çık” demiş. Ece Apaydın 16 yıllık bir müzik öğretmeni. Adıyaman’da müzik yapmak istiyor ama enstrüman almak için kaynak yok. Ece Hoca da yokluktan bir çare bulmuş. Plastik bardakla, evet bildiğiniz plastik bardakla 368 kişilik bir koro kurmuş. Ümmiye Koçak ve Aslanköy Kadınlar Tiyatro Topluluğu’nu, Nuran Hanım’ı zaten biliyorsunuz.
KARANLIĞA KÜFREDECEĞİNE BİR MUM YAK!
Tuluhan Hanım’ın belgeselinden çok etkilenip kendisine ulaştım. Nedir sizi bu hikâyeleri anlatmaya iten şey diye sordum. “Anneannem” dedi, “Anneannemin geni bana bulaşmış. En travmatik acılardan umut çıkarırdı. Selanik göçmeni. Karanlığa küfredeceğine bir mum yak diyor Konfüçyüs. O mumu yakmak istedim. Umudun kadınlardan doğacağına inandığım için bu belgeseli çektim. Bu yıl da kadınlar gününde kitabını çıkardım. Filmi izleyemeyenler kitabı okusun, cesareti kelebek etkisiyle bulaştıralım. ‘Yapabilirsin’ kadınlarına milyonlar eklensin.”
BİR TEŞEKKÜR
Çağdaş Eğitim Kooperatifi’ne beni 2018 Eğitim Ödülü’ne layık gördükleri
için içten teşekkür ederim.
Paylaş