Selçuk Şirin

Doğruluk Payı: Bizde olmaması gereken bir proje!

20 Aralık 2015
Sabancı Vakfı 2015 Fark Yaratanlar Ödülü’nü Doğruluk Payı projesine verince şaşırmadım.

Türkiye gibi hamasetin tek geçer akçe olduğu bir iklimde veriye dayalı bir değerlendirme sistemi başlı başına bir mucize. O nedenle bu hafta hayatı bulduğu gibi bırakmayanlar dizisinde size Baybars’ın projesini anlatmak isterim. Nedir Doğruluk Payı? Nasıl ortaya çıktı? 

Doğruluk Payı nedir?

Siyasetçilerin beyanlarında ne kadar doğru olduğunu puanlayan bir web sitesi Doğruluk Payı. Her beyan için görsel olarak okunması çok pratik bir karne hazırlıyorlar. Mesela Erdoğan “Avrupa’da asgari ücret 200 Euro” demiş, doğru mu yanlış mı? Kılıçdaroğlu “İşçilerin yüzde 80’i asgari ücretle çalışıyor” demiş, doğru mu yanlış mı? Bahçeli “Türkiye dünyada enflasyonu en yüksek ilk sekiz ülkeden birisidir” demiş, doğru mu yanlış mı? Demirtaş “Ortadoğu'dan Türkiye'ye sığınan hiç kimse mülteci statüsü alamıyor. Sadece Avrupa'dan gelen sığınmacılar bu statüyü alabiliyorlar”demiş, doğru mu yanlış mı?

Doğruluk Payı editörleri bu ve benzeri beyanatları doğruluk testine tabii tutuyor.Kamuya açık yerli ve uluslararası kaynaklardan her bir soru için bir dosya açıyorlar. Sonra da bu dosyayı inceleme fırsatı olmayanlar için basit bir karne çıkartıyorlar. Her bir beyanat şu beş nottan birini alıyor: Yanlış, Uzak, Orta, Yakın ve Doğru. Eğer henüz ziyaret etmediyseniz http://www.dogrulukpayi.com/ adresini ziyaret edin. 200’ü aşkın siyasetçinin ve siyasi partinin karnelerini inceleyin. Şimdiye kadar 530 ayrı beyanat için rapor hazırlanmış. Her raporda sayısız veri, video ve ek bilgi var. Özel dosyaları ve Hükümetre çalışmasıyla Türkiye'de siyasetin açılış sayfası olmak gibi bir vizyona sahip bu site tam bir bilgi hazinesi.

Doğruluk Payı nereden çıktı?

 Doğruluk Payı, Baybars Örsek ve bir grup hayalperest arkadaşının projesi. Kendileriyle sosyal medya üzerinden tanıştım. “Bu proje nasıl ortaya çıktı?” diye sorduğum Baybars bakın ne diyor:

“2010 yılında Washington'da staj yaparken Amerikan siyasetini ve özellikle kongreyi yakından takip ediyordum. Siyasi beyanatları açık kaynaklara dayanarak inceleyen Politifact.com özellikle ilgimi çekmişti. Amerikan siyasetçilerine ter döktüren bu site 2008 seçimindeki çalışmaları nedeniyle Pulitzer ödülü kazanınca biz de aynı şeyi neden Türkiye’de de yapmayalım dedik.

Doğruluk Payı bu hayalle ortaya çıktı. 2014-2015 yıllarının arka arkaya seçimlerle geçeceğini görünce hemen kolları sıvadık, editöryel kadromuzu oluşturduk ve dogrulukpayi.com'u 20 Haziran 2015 tarihinde yayına açtık. Amacımız hamasetle değil verilerle beslenen siyasal bir kültürün oluşmasına katkıda bulunmak.”

Yazının Devamını Oku

Medeniyetler Çatışması: Trump ve IŞİD ve Amerikalı Müslümanlar

13 Aralık 2015
Paris ve ardından Amerika’daki IŞİD terör olaylarının arından iki şey oldu.

Fransa’da aşırı sağ seçimlerde ilk defa birinci çıktı ve Amerikan Başkan adayı Trump, Müslümanlara kapıları kapatma planını açıkladı.
Trump’ın Müslümanlara özel bir düşmanlığı yok.  O kriz yaratmadan siyaseten varolamayacak bir siyasetçi. Muhafazakar sağ seçmenin korkularını çok iyi biliyor ve o korkular üzerinden başarılı bir siyaset güdüyor. Seçim döneminde önce Meksikalılara, sonra feministlere, şimdi de Müslümanlara saldırması bu yüzden. Tabanını teyakkuzda tutması için sürekli korkulacak bir düşman yaratmak zorunda. Trump’ın bu çıkışlarının Amerikan basını ve dünya kamuoyunda çok ağır bir şekilde eleştirilmesi ise ancak onu kendi tabanında daha kıymetli yapıyor.

 Faturayı Amerikalı Müslümanlar Ödüyor

Trump kendi siyasi çıkarı için manevra yapıyor ama olan da Amerika’daki Müslümanlara oluyor. 7-8 milyon dolayında olduğu tahmin edilen bu grup, Avrupalı Müslümanlardan çok farklı. Bir kere Amerikan Müslümanları hem eğitim hem de gelir bakımından Amerika’daki diğer gruplardan çok daha iyi bir konumda. Göçmen Müslümanlar, bazı çalışmalara göre, Yahudileri de geçerek en yüksek gelir ve eğitime sahip grup. Amerikan rüyasını gerçekleştirmiş ve dinini yaşamak bakımından hiçbir sıkıntı yaşamayan bu grup o nedenle “Hem Amerikalıyım hem de Müslümanım” diyor. Böyle olduğu için “Müslümanlar Batı’ya uyum sağlayamaz” diyen medeniyetler çatışması tezini çürüten bir vaka Amerikan Müslümanlığı.

Yazının Devamını Oku

Hayatı Bulduğu Gibi Bırakmak İstemeyen SosyalBen Ece

6 Aralık 2015
14 yaşında bir genç kızın lise ödevi bugün Keşan’dan Diyarbakır’a, Wahsington DC’den Hong Kong’a 13 ayrı şehirde 350 gencin katılımıyla devam ediyor.

Nepal’de depremzedelere, Hatay’da Suriyeli göçmenlere yardım eden SosyalBen ve kurucusu Ece’yi tanıyın. 

 

Bir hayatı bulduğu gibi bırakanlar vardır, bir de ona yön verenler. Her memleket ziyaretimde bu ikinci grupta olan gençlerle tanışmak için can atıyorum. Ece, o gençlerden. 4 yıl önce üniversite birinci sınıfta idealist bir öğrenci olarak hayatı değiştirmek istediğini söylemişti bana. Sonradan SosyalBen’e evrilecek etkinliklerinden söz etti. Yıllar itibariyle sürekli irtibat halinde olduk. New York’a gelip bizim üniversitede yaz dersleri aldı. Ve düzenli aralıklarla projelerini bana e-posta ile anlattı. Bugün ben onu anlatacağım.

 

Lisede bir konferansta sosyal sorumluluk kavramıyla tanışmış Ece. Bu işin nasıl profesyonelce yapılacağını bir ödev olarak tasarlamış. Sonra da liseden 5 arkadaşını ikna edip Şanlıurfa’ya ilk saha çalışmasına gitmiş. Bir haftalık atelye çalışmasının ardından çocuklardaki büyük değişimi görünce de kafasındaki planı hayata geçirmeye karar vermiş.

 

Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji bölümüne 2011 yılında geldiğinde bir taraftan derslere ağırlık vermiş diğer taraftan hayalinin ardına düşmüş. İlk olarak gönüllü sayısını 5’ten 20’ye çıkartmış ve yeniden Şanlıurfa’nın yolunu tutmuş. 2012 yılına gelindiğinde proje SosyalBen ismini alarak TV8’de yayınlanan “Bir Fikrin mi Var?” yarışmasında birinci olunca Ece’nin de ufku Türkiye’yi aşmış. Yarışma sonucunda gönüllüler İngiltere’de diğer uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldiler. İngiltere sürecinden sonra SosyalBen gönüllüleri Afrika’ya uzanarak Gambia’da saha çalışmasında bulundu.

 

Yazının Devamını Oku

Ahmet Ümit Ekonomisi: Romancı Deyip Geçmeyin!

30 Kasım 2015
Doğal kaynaklar ya da coğrafyaya dayalı eski ekonominin yerini akla ve hayale dayalı yeni ekonomi alıyor.

Yeni ekonomi denince hemen akla teknoloji geliyor. Bu yanlışı düzeltmek için daha evvel fındık, turizm, Harry Potter üzerinden anlattığım hikayeyi nihayet başarılı bir yerli marka üzerinden, Ahmet Ümit üzerinden anlatacağım. Derdim; Türkiye’de yazar, sanatçı denince akla yeni ekonominin gelmesine vesile olmak. Bu ekonomide sanatçılarımızın düş gücü, tasarım becerisi olmadan rekabet edemeyiz çünkü.


Eski zaman anlatıcısı
Önce bir not: Bu yazıyı edebiyatçı Ahmet Ümit’i anlatmak için yazmıyorum. Okurları onu Başkomser Nevzat karakteriyle ve bir labirent gibi örülmüş romanlarıyla biliyor zaten. Ama yine de bir kişisel not yazmadan geçemem. Ben Ahmet Ümit’i kitaplarından önce söyleşilerinden tanıdım. Bir fırsat yaratın ve bir söyleşisini dinleyin: Hikayelerine kaybolduğumuz o eski zaman anlatıcılarından...


Çeyrek Milyon Baskı!
Türkiye’de evlerin yarısında 25 kitap yok! Nüfusun yarısı hiç kitap okumamış. İşte böyle bir pazarda Ahmet Ümit’in son kitabı Elveda Güzel Vatanım çeyrek milyonluk ilk baskıyla piyasaya çıkıyor! Bu rakam Türkiye’de sadece kitapçılarda satılan bir kitap için bir ilk! Buraya nasıl geldi Ahmet Ümit?


Yazının Devamını Oku

İşte Böyle Ödev Verilir!

23 Kasım 2015
Selçuk ŞİRİN

Daha  evvel  yazmıştım. 8. sınıflarda dünyada en fazla ödev veren ilk beş ülkeden biriyiz. Daha da garip olan her yerde ödev arttıkça başarı da artıyor. Başka bir yazımda da gösterdiğim  gibi bizde durum tam tersi. Türkiye’de çocuklara verilen ödev arttıkça başarı azalıyor. Bu garip durumun önemli bir sebebi var: Biz tekrara dayalı ödev verirken başkaları proje bazlı ödev veriyor. Peki nedir proje bazlı ödev?' 


Şimdi elimde tam da bu soruya yanıt niteliğinde bir okur mektubu var. Sevgili Gülcan Köse hem Amerika’da hem de Türkiye’de okumuş ve iki sistemi de çok iyi bilen bir lise öğrencisi. Benim ödevler konusuna taktığımı duyunca yardıma koştu sağ olsun. Aşağıdaki mektubu okuyunca işte böyle ödev verilir dedim:


‘’Amerika’daki çoğu lise ve ilköğretim okullarında öğrencilerden araştırmaya yönelik istekler var. Bunların çoğu öğrencinin kendi vaktinde gerek gazeteden, gerek internetten gerek diğer kaynaklardan bulduğu ve okuldaki derse uyumlu olan bir haber olarak isteniyor. Öğrenciden beklenti, bulduğu haberin detaylı bir özetini çıkartmak ve bununla da kalmayıp konuyu analiz edip kendi düşüncelerini belirten bir yazıda bütünleştirmek. Amaç her derste ayrı ayrı öğrenciye araştırma yapma, bilgiye ulaşma, analiz-sentez yapma ve makale yazma yeteneğini kazandırmak.


Yazının Devamını Oku

Kimler, neden medeniyetler arası çatışmaya alkış tutuyor?

16 Kasım 2015
Beyrut, Ankara, Paris.

Üç patlama yüzlerce masum insanın ölümü. Sözde ‘medeniyetler savaşının’ son kurbanları.

Önce bir not: Beyrut katliamı pek duyulmadı, Ankara katliamının yasını biz bile doğru dürüst tutamadık. Paris katliamı bir süre gündemin başköşesinde olacak ama. Bundan dolayı kimseyi suçlamaya hakkımız yok. Soma’da, Ermenek’te Suruç’ta ya da Ankara’da ölenleri hemencecik geçiştirmiş bir halk olarak Fransızlar neden bu işi uzatıyor demeye hakkımız yok. Daha evvel de yazmıştım, asıl katliam ölümleri kanıksamaktır. Ölüsüne sahip çıkan, dirisine de sahip çıkar.


IŞİD’in Medeniyetler Savaşı

Medeniyetler arası çatışma Huntington’un ortaya attığı bir görüş. Özetle İslam medeniyetiyle Batı medeniyetinin ontolojik olarak örtüşmeyeceğini ifade ediyor. Huntington 2004’te çıkan son kitabında Batılı Müslüman için “hazmedilemez azınlık” ifadesini kullanır. Bu keskin dil Batılı muhafazakarlar arasında yaygın bir karşılık buluyor ve ırkçı söylemlerin arka planını oluşturuyor. Ama gelin görün ki aynı söylem fundemantalist İslamcılar arasında da yaygın bir karşılık buluyor. IŞİD ve El Kaide gibi İslamı terör adına kullanan tüm örgütler Batı medeniyetine savaş ilan ederek bu medeniyetler çatışmasını doğruluyor. Bu örgütlerin en büyük korkusu diyalog, Müslümanlarla Batılılar arasında uyum içinde bir ortak yaşam. Paris bombaları işte bu ortak geleceğe atıldı.

Fransa’da patlayan bombalar hem Batılı sağcı politikacılar tarafından hem de IŞİD ideolojisine alkış tutanlar tarafından sevinçle karşılanmış olmalı. Batılı ırkçılar “Bakın Müslümanlar terörist!” ezberi için yeni malzeme bulmuş oldular bu bombalarda. Aynı şekilde köktendinci teröristler de bu terör sonrası ortaya çıkacak yeni güvenlikçi adımları ve olası İslamofobik eylemleri kullanarak “Bakın işte Batı İslam düşmanı” diyecek. Onlar kazanacak ama kim kaybedecek?

Yazının Devamını Oku

Anketler ve Gerçekler: Neden Yanıldık?

8 Kasım 2015
1 Kasım seçimine giderken elimizdeki veriler koalisyon olacak, sol oylar (CHP+HDP) artacak ve HDP mecliste 3. parti olacak diyordu.

Seçimden tek parti iktidarı çıktı ve sol oylar azaldı. Neden yanıldık?

 

23 Araştırma Şirketi AK Parti, MHP ve HDP’de yanıldı!

1 Kasım seçimlerine giderken elimizde 23 farklı şirketin verisi vardı. Radar Politika’nın bu şirketlerin son verileriyle hazırladığı tablo niçin hepimizin yanıldığını net bir şekilde ortaya koyuyor. 1 Kasım’da AK Parti, MHP ve HDP’nin almış olduğu oy oranları bu 23 şirketin yapmış olduğu araştırmaların hiçbiri arasında yok. Bir başka ifadeyle TÜM anketler AK Parti’yi almış olduğu oy oranın çok altında göstermiş ve TÜM anketler MHP ve HDP oylarını olduğundan çok daha yüksek bulmuş. 

Tablo 1: Araştırma Şirketlerinin 1 Haziran Tahminleri  

 

Araştırma Şirketleri 7 Haziran’da Çok Başarılı idi!

Yazının Devamını Oku

Seçimin 3 sonucu olacak!

26 Ekim 2015
2014 başından bu yana neredeyse aralıksız olarak seçim yapıyoruz. Yerel seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi 7 Haziran Seçimi ve şimdi de 1 Kasım Seçimi.

Birbirine güven duymayan, gerilim yaratmadan siyaset yapamayan bir iklimde bu kadar sık seçim akıl karı değil. Beşeri faturası ile de mali faturası ile Türkiye bir seçimi daha kaldıramaz. 

1 Kasım seçiminin 3 sonucu olacak
1. Yine koalisyon görünüyor! 1 Kasım seçimi pek bir şeyi değiştirmeyecek. Meclis'te 4 parti olacak. Bu seçimden de koalisyon çıkacak. O nedenle Türkiye’nin artık koalisyon fobisinden kurtulması gerekiyor zira pek çok insan için koalisyon demek ekonomik kriz demek hâlâ. Aşağıda Cumhuriyet döneminde kurulan hükümetlerin ortalama ekonomik büyüme oranları var. Gördüğünüz gibi 1999 krizi hariç koalisyon dönemleriyle tek parti hükümetleri performansları arasında ciddi bir fark yok. Hatta daha ilginç bir sonuç var. AK Parti’nin tek başına iktidar dönemi ile DYP-SHP koalisyon dönemi büyüme oranları aynı seviyede.



Yazının Devamını Oku