Bir tarafta düşen faizler ve cazip kampanyalar ile gayrimenkul sektörü tekrar gündemde üst sıralara yükseldi, diğer tarafta arz sıkıntısı nedeniyle artan fiyatlarıyla otomobil sohbetlerin başaktörü oldu. Vatandaş bir taraftan uygun fiyata konut almanın derdinde bir taraftan da ‘Acaba daha uygun bir zaman gelir mi’ kaygısıyla endişeli. Otomobil almak isteyenler ‘Fiyatlar düşer mi’ sorusundan sıyrılamıyor, otomobilini satmak isteyenler ise “Ya fiyatlar daha da artarsa’ şüphesiyle boğuşup duruyor. Ben de bu hafta Vatandaşın Ekonomisi köşesini konut ve otomobile ayırdım. Hürriyet gazetesinin konusunda uzman iki ismi Gülistan Alagöz (emlak) ve Cem Özenen’in (otomobil) görüşleri ışığında gelin birlikte iz sürelim. İşte konut ve otomobil cephesinde son durum…
KONUT CEPHESİ* “Şimdi ev alınır mı?”
Bu, gayrimenkul pazarında en çok duyduğumuz soruların başında geliyor. Hem oturacağı evi almayı planlayanlar, hem de yatırım için konutu tercih edenler doğru dönemi kollar. Son dönemde Türkiye’de gayrimenkul sektöründe önemli bir ‘bekleme’ dönemi yaşanmıştı. Bunda arz fazlası, ekonomik konjonktür, pandemi dönemi gibi çok sayıda faktör olumsuz etki etti. Talepler ertelendi, vatandaş ‘fiyatlar daha da düşer’ düşüncesiyle bekleyişe geçti. Bu bekleme dönemi haziran ayında sona erdi.
Yaklaşık iki hafta önce olay hem yerel hem de ulusal basına yansıdı. Türkiye’nin en önemli beyaz et üreticilerinden Banvit’in 12 çalışanı, COVID-19 nedeniyle hastaneye yatırıldı. Tedbiren 12 çalışanın temasta olduğu onlarca işçi de karantina süreci için evlerine gönderildi. Banvit ve diğer büyük beyaz üreticilerinin kesim ve paketleme üniteleri uzay üssü gibidir. Gıda hijyenine, çalışan sağlığına olağanüstü özen gösterilir. Salgın sürecinde bu önlemlerin daha da artırıldığına hiç şüphem yok. Ancak ne yazık ki koronaviürüsü sadece önlemler durduramıyor.
HASTA SAYISI ARTTI
Bölgeden ve yerel basından aldığım bilgilere göre Banvit’te COVID-19 hastalığı Türkiye’de yayılmaya başladığı anda vakalar görülmüş. Hastalık belirtisi görülenler hemen hastaneye sevk edilmiş. Onlarla temas olasılığı olan çalışanlar da istisnasız karantinaya alınmış. Bakım ünitesinde çalışan bir işçinin ihmali, çok kişiyle temasta bulunması nedeniyle bir ara hasta sayısında artış yaşanmış ancak şimdilerde yeniden kontrol sağlanmış. Şüphesiz Banvit çalışanlarında COVID-19 görülen tek gıda kuruluşu değil. Peki ama bu gıda kuruluşlarının ürünlerini tüketmemiz açısından bir tehlike var mı?
DİKKAT EDİLMELİ
Hürriyet Yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, koronavirüs gıdadan geçer mi sorusuna şu cevabı veriyor: “Virüs pişirip yediğiniz üründen geçmez. Eğer siz pişmemiş bir gıdaya parmağınızı dokundurup o parmağınızı ağzınıza, burnunuza, gözünüze sürerseniz virüsü oradan kapabilirsiniz.” Avrupa Gıda Güvenliği Kurumu (European Food Safety Authority, EFSA) da COVID-19’un gıda tüketerek geçtiğine dair bir kanıt olmadığını beyan etti. Ancak uzmanlar gıda güvenliği uygulamalarına her zaman dikkat edilmesi gerektiğine de dikkat çekiyor.
Çukurova Grubu, Alfa, Sonera vs... Pamuk ipliğine bağlı bir hisse yapısıyla yıllarca idare edilmeye çalışılan devasa şirket şimdi yeni bir virajda. Turkcell’de Karamehmet dönemi resmen bitiyor, artık ne İtalyanlar, ne gürültülü genel kurullar olacak ne de içinden çıkılmaz bir hisse yapısı...
Dün konuyla ilgili resmi açıklama yapılır yapılmaz sıcağı sıcağına Türkiye Varlık Fonu (TVF) Genel Müdürü Zafer Sönmez ile görüştüm.
YATIRIMLARIN HABERCİSİ
Sönmez önce hafızamızı tazeledi: “Turkcell halka arz edildiğinde piyasa değeri 17 milyar dolardı. Bir ara 25 milyar dolar ile zirveyi gördü. Şu anda ise piyasa değeri sadece 5 milyar dolar.”
‘Evde kal’ çağrılarının yapıldığı, neredeyse 3 ayı aşan bir sürecin ardından hayatın normalleşmeye başladığı yeni bir dönemden geçiyoruz. Hemen belirtmem gerekir ki evden çalışma, uzaktan eğitim gibi kritik süreçleri başarıyla atlattık. Bunu hem yıllardır kesintisiz süren, son teknolojiyi yakalayan yatırımların hem de dijitalleşmenin sayesinde başardık. Hepsinden önemlisi devletin altyapısının evden çalışmaya ve uzaktan eğitime hazır olmasının da ne kadar önemli olduğunu anladık.
Bir taraftan normalleşme çabaları sürerken bir taraftan da uyarılar devam ediyor. Ne yazık ki virüs tehlikesi geçmedi. Önümüzdeki dönemde yeni ataklar olabileceği gibi yeni virüslerin de bir gün kapımızı çalabileceği olasılığı maalesef tepemizde asılı duruyor. O halde pandemi sürecindeki başarılı tecrübemizden yola çıkarak bazı küçük aksaklıkları da gidermenin tam sırası. Bu tespitten yola çıkarak vatandaştan bana ulaşan elektronik postaların ışığında önemli sektörleri mercek altına almaya çalışacağım. Bu haftanın sektörü telekom.
YASAL DÜZENLEME
Telekom şirketleri ve altyapısı pandemi sürecinde önemli bir sınavdan geçti. Tam anlamıyla bir başarı sağlandı. Sabit hat taleplerinin katlandığı, özellikle evden internet bağlantı kapasitelerinin uçtuğu bir süreç yaşadık. Lokasyon bazında yaşanan aksaklıklar haricinde önemli bir sorun yaşamadık. Hem evden çalışma hem de uzaktan eğitim başarıyla yürütüldü. Ancak hem sokağa çıkamayan 65 yaş üstü vatandaşlarımızı düşünerek hem de teması daha da minimize etmek için birkaç yasal düzenleme yapılmasında fayda var. Bana gelen okur taleplerini sektör temsilcileriyle de paylaştım. Gelin mevcut durum ne, daha fazla dijitalleşme için neler yapılabilir birlikte inceleyelim.
Koronavirüs nedeniyle küresel ekonominin büyük buhrandan sonraki en büyük daralmayla karşı karşıya olduğunu, dünya büyük bir değişimin eşiğindeyken riskler kadar fırsatlar da olduğunu ifade eden Kale Grubu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay, “Sanayi önemini yitirmemeli. Bu süreçte sağlık ve lojistik sektörleri öne çıktı ama sektörlerin birbiriyle bağlantısını görmek gerekir” dedi. Pandemi sürecinin bütün iş kollarını etkilediğini, Kale Grubu’nda da özellikle inşaat malzemeleri ile ilgili üretimde yüzde 35’e varan bir gerileme olduğunu anlatan Zeynep Bodur Okyay 15 gün kadar ara verdikten sonra bazı sektörlerdeki faaliyetlerinin yeniden başladığını söyledi.
Okyay, “Türkiye’de iki hayat var: Metropoller ve Anadolu. Anadolu’da işler devam etti, metropoller kadar etkilenmedi” dedi. Kendilerinin bu süreçte “Önce sağlık” dediklerini, tesislerinin olduğu beldeler ve bayileriyle güçlü bir iletişim ağı kurduklarını, grup çalışanlarının sağlıklarını gün be gün takip ettiklerini anlattı. Zeynep Bodur Okyay Kale Grubu’nun Kurucusu ve Onursal Başkanı merhum Dr. İbrahim Bodur’un, vefatının dördüncü yılında bir dizi programla anılmasına ilişkin bilgi vermek ve gündemi değerlendirmek üzere online basın toplantısı düzenledi.
İLÇE BAZINDA PLANLAMA
Anadolu’daki operasyonları nedeniyle ilçe bazında sağlık planlamaları yaptığını aktaran Okyay, çalışanlar ve aileleri için ideal sağlık şartları için efor sarf ettiklerini anlattı. Havacılık alanındaki çalışmalarının dünya lojistik sektöründe yaşanan sıkıntılar nedeniyle zaman zaman aksadığını belirten Okyay, “Savunma ve havacılık tarafında tahminlerimizi gerçekleştirmek için çalışmalarımıza ara vermedik. Çünkü zaten F-35 tarafında yaşanan bir takım belirsizlik süreci devam ediyor. Dolayısıyla elimizde olan siparişleri tamamlamak adına orada daha seyreltilmiş bir çalışma moduna girmedik. Ancak gümrük kapılarındaki durumlar ve uçuşların olmaması tüm havacılık sektörünü olduğu gibi bizi de etkiledi” bilgilerini verdi.
11 Mayıs koronavirüs sonrasında normalleşmenin ilk adımı olarak tarihe kaydedildi. İki aylık bir sürenin ardından gerekli temizlik koşullarının sağlanması, randevu sistemiyle çalışılması ve koltuk sayısının yarısı kadar müşteriye hizmet verilmesi koşuluyla, berber, kuaför, ve güzellik salonları açıldı. Açıldı açılmasına da araştırmalar gösteriyor ki vatandaşlar kuaförlere gitme konusunda pek de aceleci değil. Ipsos’un tespitine göre 11 Mayıs’ta açılan kuaförlere gitme oranı yüzde11’de kaldı. Yüzde 97’lik kesim henüz kuaföre gitmediğini beyan etti. Peki bundan sonraki süreçte vatandaş kuaföre gidecek mi? Henüz kuaföre gitmeyenlerin yüzde 18’i önümüzdeki 1 ay içinde kuaföre gideceğini açıklamış. Bu gösteriyor ki açılışın ilk haftasında tedbirli olma durumu ilerleyen dönemde yumuşayacak gibi.
AVM’DE İSTEKLİ DEĞİLİZ
Bildiğiniz gibi alışveriş merkezlerinin (AVM) bir bölümü de 11 Mayıs’taki normalleşme adımlarının ardından açılacağını açıklamıştı. Ipsos’un araştırması gösterdi ki vatandaş AVM’ye gitme konusunda çok isteksiz. AVM’lere gitme oranı yüzde 3’te kalmış. Önümüzdeki bir ayda AVM’ye gidebileceğini belirtenlerin oranı ise sadece yüzde 7. Bu tablo alındığı açıklanan tüm tedbirlere rağmen vatandaşların AVM’leri henüz yeterince güvenli bulmadığını kısıtlamalardaki gevşemelere rağmen tercih etmediğini gösteriyor. Sanırım AVM’lerin virüs öncesindeki ilgiyi yakalamaları tahminlerden daha uzun bir zaman alacak.
BAYRAM ARAŞTIRMASINDAN SATIRBAŞLARI...
Telefonum çalıyor numaraya bakıyorum. 0 212…. ile başlayan tanımadığım bir numara. Açıyorum. Telefondaki beyefendi ses adım ve soyadımla hitap ediyor. Müşterisi olduğum bir bankanın adına çalışan xxx şirketinden aradığımı belirtiyor. Görüşmemizin kayıt altına alındığına dikkat çektikten sonra bundan sonraki aşama için güvenlik sorularına geçmemiz gerektiğini söylüyor. En klasik soru ile başlıyoruz. Annemin soyadının ikinci ve dördüncü harfi. Neredeyse tüm finans çevreleri annemin kızlık soyadını artık biliyor. Eminim sizinkileri de… Neyse ay gün ve yıl olarak doğum tarihimi de paylaşmam isteniyor. Onu da bilmeyen bankacı kalmadı, paylaşıyorum. Güvenlik aşamasını tamamlayıp aranma nedenime geliyoruz. Beyefendi özetle şu bilgiyi aktarıyor:
“Son dört rakamı **** olan kredi kartınızın son ödeme tarihini 10 gün geciktirdiniz. Ayın 25’ine kadar ödeme yapmanız gerekiyor. Bu tarihi onaylıyor musunuz?”
Hoppala!
Aynen şunları söylüyorum:
“Ödemeyi atlamışım. Sadece 10 gün gecikmişim. Hatırlatmanız güzel de pardon bir şey sormak isterim. Siz kimsiniz, benden neyin tarihini istiyorsunuz, hepsinden önemlisi hangi hakla istiyorsunuz.”
Daha fazla konuşmak istemediğimi, arayacaksa beni bankamın aramasını gerektiğini ekleyip telefonu kapatıyorum.
İçime bir kurt düşüyor. Arayan kişinin dolandırıcı olduğundan şüphelenip bankamı arıyorum. Konuyu araştırdığımda çok şaşırıyorum. Arayan isim gerçekten bankam adına aramış.
Şimdi soruyorum:
KORONAVİRÜS günlük hayatımızın akışını keskin bir şekilde değiştirdi. ‘Evde kal’ çağrılarına uyanlar ya bu çağrıya uyabilenler iş ve okul başta olmak günlük tüm faaliyetlerini eve taşıdılar. Doğaldır ki evde geçen süre artınca maliyetler de arttı. Evde maliyet artışının önemli kalemlerinden biri elektrik. Bu hafta Vatandaşın Ekonomisi’nde, ‘koronavirüs elektrik faturalarımızı ne kadar arttırdı, faturaları düşürmek için neler yapabiliriz’ birlikte inceleyeceğiz. CK Enerji Boğaziçi Elektrik Genel Müdürü Halit Bakal da benim gibi verileri incelemeyi çok seviyor. Üstelik bir elektrik dağıtım şirketinin tepe yöneticisi olmasına rağmen fazla elektrik tüketimine karşı. Kendisiyle koronavirüsle birlikte evde geçen süreci birlikte mercek altına aldık. İşte elektrik faturalarımız için kritik tespitler:
4 KALEMDEKİ ARTIŞ YÜZDE 28.5 YANSIYOR
Aylık elektrik tüketimi 204.73 kWh olan bir mesken abonesi 145.41 TL elektrik faturası ödüyor diyelim. Söz konusu abonenin faturasında haftada 1 kez 1.5 saat fırın kullanımının payı aylık 10.65 TL, günde 4 saat laptop kullanımının payı aylık 7.16 TL, günde 12 dakika su ısıcıtısı kullanımının payı 8.75 TL, haftada iki kez tost makinesi kullanımının payı ise 2.84 TL. Bu 145.41 TL’lik faturada söz konusu dört ev aletinin payının 29.4 TL’yi bulduğunu gösteriyor.
Bu dönemde günlük laptop kullanımı 8 saate, fırın kullanımı ise haftada 3’e, su ısıtıcısı kullanımı günde 24-25 dakikaya ve tost makinesi kullanımı da hatfada 5 defaya çıktığında bir anda fatura rakamları da artıyor. Laptop’ın payı 14.32 TL’ye, fırının payı 31.96 TL’ye, su ısıtıcısının payı 17.50 TL’ye, tost makinesinin payı ise 7.10 TL’ye yükseliyor. Bu 4 elektrikli ev aletinin kullanım süresindeki artış, aylık tüketimi 263.13 kWh’ye, faturayı da 145.41 TL’den 186.88 TL’ye çıkarıyor. 4 elektrikli ev aletinin kullanım alışkanlığındaki değişiklik aylık faturaya yüzde 28.5 oranında yükseliş olarak yansıyor.
LAPTOP, BİLGİSAYAR SÜRELERİ KATLANDI
Bir laptop’ın her gün 4 saat kullanılmasının etkisi ise 7.16 TL düzeyinde. Çocukların bilgisayar üzerinden uzaktan eğitim aldıkları, evden çalışmanın yaygınlaştığı bu dönemde laptop kullanımını 8 saate çıkardığımızda aylık faturaya etkisi ikiye katlanarak 14.32 TL’ye ulaşıyor.
SU ISITICISI, TOST MAKİNESİ DAHA ÇOK KULLANILIYOR