Sefer Levent

Darısı fiberin başına

16 Ocak 2021
Biliyorum Türkiye’de iletişimin can damarı üç telekom şirketinin yöneticileri ilk defa bir arada poz vermiyor.

O zamanın yöneticileri 2018 yılında dönemin Başbakanı Binali Yıldırım önderliğinde dönemin Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan ile bir araya gelmiş, fiber altyapının ortak kullanımı ve işbirliği için bir protokol imzalamışlardı. Ancak atılan imzalara rağmen beklenen bir türlü olmadı. Yine her kafadan bir ses çıkmaya, her şirket kendi kazmasını vurmaya devam etti.

Sonuçta kaybeden hem ülke, hem şirketler hem de vatandaş oldu. Üç şirket bir araya gelip ülkeyi fiber ağla donatacağı yerde eldeki ile yetinmeye razı olduk.

VATANDAŞ İÇİN ÖNEMLİ

Türkiye günlerdir iletişim platformu Whatsapp’ın kullanıcılarına getirdiği veri paylaşma zorunluluğunu tartışıyor. Kişisel verileri sızdırmayacak, özel yazışmaları, paylaşımları gerçek anlamda koruyacak alternatif platformların araştırıldığı bir dönemde ortaya çıkan güç birliği fotoğrafı işte bu yüzden zamanlama olarak çok anlamlıydı.

Türk Telekom, Turkcell ve Vodafone Türkiye genel müdürlerini bir araya getiren fotoğraf her şeyden önce vatandaş açısından önem taşıyordu. Çünkü atılan imzalarla vatandaşlar yerli mesajlaşma ve sosyal medya uygulamaları için yok yere haksız faturalar ödemekten kurtuldu. Rakip şirketin uygulamalarını kullananlar ya da kullanmak zorunda olanlar deyim yerindeyse artık cezalandırmayacak, internet kolatalarından yok yere harcama yapmak zorunda kalmayacak.

ALTIN HARFLERLE YAZAR

İşbirliği kimin girişimiyle oldu bilmiyorum. İster devlet eliyle olmuş olsun, ister şirketlerin yöneticilerinin bizzat insiyatif almasıyla… Sonuçta kazanan hem vatandaş oldu hem de bizzat şirketler. Takdir ediyor darısı fiber altyapının başına diyorum ve buradan bir çağrıda bulunuyorum.

Sayın Ümit Önal (Türk Telekom), Sayın Murat Erkan (Turkcell) ve Sayın Engin Aksoy (Vodafone Türkiye)…

Yazının Devamını Oku

19.99 TL’lik gömlek!

25 Aralık 2020
Yaklaşık 4 yıl önce bir reklamdan yola çıkıp kaleme almış ve sormuştum: “19.90 TL’ye gömlek nasıl olur...” Bir markanın satış stratejisinden yola çıkıp uzmanlardan ucuz, kaliteli gömlek sırlarını aktarmıştım. Aradan 4 yıl geçmesine rağmen hâlâ 19.99 TL’ye gömlek satıldığını görünce açıkçası şaşırdım. Pandemi nedeniyle evlere kapanmak zorunda kalsak da yılbaşı alışverişleri yine gündemde. Ben de gömlek konusunu yine mercek altına aldım. Her ucuz gömlek kötü mü? Ya da tersinden sorarsak, pahalı gömlek iyi midir? Gömlek alırken nelere dikkat etmeliyiz? İşte yanıtlar...

Özellikle bazı online alışveriş sitelerini incelediğinizde gömlek fiyatlarının 19.99 TL’den başlayıp yüzlerce liraya kadar geniş bir yelpazeye ulaştığını görebilirsiniz. 19.99 liralık ilk fiyatı reklâmlarda ya da vitrinlerde sıklıkla görüyorsunuz. Ancak çoğu mağazaya girdiğinizde ‘ilk fiyat’tan satılan ürün sayısının içerdeki toplam ürünün ancak yüzde 2-3’üyle sınırlı olduğu gerçeği ile karşılaşıyorsunuz. İçerideki ürünlerin kalitesi arttıkça fiyat da başlıyor yükselmeye. Bir de bakıyorsunuz gözünüze kestirdiğiniz ürünün fiyatı vitrinde gördüğünüz fiyatın 10 katını aşmış. Aslında bu bir pazarlama taktiği. Amaç önce müşteriyi mağazaya ya da alışveriş sitesine çekmek. Sonrasında aranan gömleğin özelliğine göre alışverişi şekillendirmek. Yıllardır ucuza gömlek satan markaların sürümden kazandığı da bir gerçek. Ancak biz de kaliteli ucuz gömlek ile kalitesizi ayırt edebiliriz. Sektörün duayenlerinden bir gömlek üreticisinin konuyla ilgili görüşü şöyle:

“Gömlekte 1A dediğimiz ikinci kalite kumaşların kullanılabildiğini biliyoruz. Bu kumaşlar maliyeti ucuzlatıyor. O kumaştan üretilen gömlekler de ucuza satılıyor. Merdiven altı üretimi yapılan gömlekler ise çok daha ucuz. Ama bunlarda kullanılan kumaşlar hem kalitesiz hem de sağlıksız.

Büyük firmaların ucuza sattığı, reklam ettikleri ürünler ise toplam ürünlerinin yüzde 3-5’i kadar. Siz zaten aradığınız gömleği bulamıyorsunuz. O mağazada sizin alabileceğiniz gömleğin fiyatı ise ilan edilenin iki katı. Tüketici ne yazık ki aldatılıyor.”

SADECE FİYATA BAKMAYIN

Ararsanız her ürünün ucuzuna ulaşmanız mümkün. Özellikle geçmiş sezon ürünleri, kampanyalı satışlar ucuz ürüne ulaşmayı kolaylaştıran etkenler. Ancak aman dikkat! Her ucuz ürün kalitesiz olmadığı gibi her pahalı ürün de kaliteli anlamına gelmiyor. Bu yüzden marka ürünlere de dikkat etmek gerekiyor.

MOBİL BANKACILIĞI DOĞRU KULLANALIM

Yazının Devamını Oku

Sahte deterjana dikkat!

18 Aralık 2020
Türkiye’nin en büyük online alışveriş platformlarından biri aracılığı ile 40 kg deterjan satın alan bir okurum şüphelendiği ürün için üretici firma ile temasa geçti. Firmanın yaptığı incelemede ürünün sahte olduğu anlaşıldı. Üretici firma sahte ürünü gerçeği ile değiştirdi. Peki ama sahte deterjan nasıl online platformlarda satılabiliyor. Online platformların sahte ürüne karşı önlemleri ve aksiyonları ne? Detayları araştırdım...

DÜNYAYA paralel Türkiye’de de online satışın pazar payı her geçen gün artırıyor. Eskiden sadece kendi depolarından kendileri satış yapan alışveriş siteleri artık birer platforma dönüşmüş durumda. Markalar, esnaf, girişimci aklınıza kim geliyorsa bu alışveriş platformlarında birer mağaza açıp artık satış yapabiliyor. Dolandırıcılar boş durur mu? Online satış platformlarının gördüğü ilgi dolandırılanların da iştahını kabartıyor. Bin türlü önleme rağmen sahte, bozuk, taklit ürünler maalesef artık alışveriş platformlarını da mesken tutabiliyor. Bunun son örneği ünlü bir deterjan markasının sahte ürünlerinin Türkiye’nin en büyük alışveriş platformundan birinde satılmasıyla yaşandı.

KOKMAYAN DETERJAN

Bir okurumun yolladığı e-postanın özetini paylaşıyorum:

“Nisan 2020’de Hepsiburada alışveriş sitesinden Unilever şirketinin ürünü olan OMO Active çamaşır deterjanı aldık. 4 paket her paket 10 kilo. Toplam 40 kilo. Eve 2 çuval içinde 2’şer paket geldi. Eşim bir paketi açıp denedi. ‘Koku yok’ dedi. Beğenmedi. Birkaç hafta sonra Başakşehir’de polisin sahte deterjan üretilen bir yeri bastığını bir TV kanalında yayınlanan haberden öğrendik. Baktık bizim paketlerle aynı ürünler. Konuyu Unilever’e bildirdik. Elimizdeki üründen örnek alıp laboratuvarda incelemek üzere götürdüler. Şirketin yaptığı incelemede ürünlerin sahte olduğu anlaşıldı. Unilever sahte detarjanı bizden alıp gerçeği ile değiştirdi.” 

UNİLEVER: TAKLİT ÜRÜNLERİN PEŞİNDEYİZ

Yazının Devamını Oku

Seyfettin Hoca nasıl dolandırılmış?

30 Ekim 2020
Önemli olan bir ekonomi profesörünün tuzağa düşmesi değil, nasıl düştüğü... Hangi yöntemin kullanıldığı... Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’e sordum, anlattı. İşte ayrıntılar...

Olay yaklaşık bir ay önce gerçekleşmiş ama Türkiye, Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’in dolandırıldığını önceki gün Sabah gazetesinde yayınlanan Dilek Yaman Demir’in haberinden öğrendi.

Haberi okuyan birçok kişinin “Ekonomi Profesörü de dolandırıcı tuzağına düşer mi” dediğini duyar gibiyim. Hemen söylemeliyim. Ekonomi profesörü de olsa insan insandır. Dolandırıcılar adeta hipnoz yöntemleri uygulayıp, akla gelmeyecek yöntemlerle sizi öyle bir panikletiyor ki hiç ‘bana olmaz’ demeyin. Herkes tuzağa düşebilir. Önemli olan bir ekonomi profesörünün tuzağa düşmesi değil, nasıl düştüğü... Hangi yöntemin kullanıldığı... Geçmişte aynı gazetelerde yazdığımız Seyfettin hocayı uzun zamandır tanırım. Kolay kolay kimse ona kül yutturamaz. Hatta tanıdığım, ikna edilmesi en güç insanlardan biridir. Yıllardır bu köşede benzer dolandırıcılık olaylarını kaleme alıp, vatandaşı uyarmaya çalışırım. Ayrıntıları öğrenmek ve aktarmak için dün ‘merakla’ kendisini aradım.İyi ki de aramışım. Klasik dolandırıcılık yöntemlerinin dışında bizi panikletebilecek yeni bir tuzak ile karşı karşıyayız. Aman dikkat diyorum, ayrıntıları paylaşıyorum.

BİRİNCİ BÖLÜM:  BDDK YETKİLİSİ

Seyfettin Hoca geçtiğimiz ay bir telefon alır. Telefondaki ‘sözde’ Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) görevlisi bankacılık sisteminde daha önce gerçekleştirilen kredi, havale gibi banka işlemlerinde düzenleme yapıldığını geçmişe yönelik toplam 1321 TL’nin Seyfettin Hoca’ya iade edileceğini söyler. Söz konusu paranın hesaba aktarılması için kimlik doğrulama işlemine geçer. TC kimlik numarası talep eder. Anne kızlık soyadının birkaç harfini sorar. Hoca’nın kimlik doğrulama işlemini başarıyla geçtiğini bildirir ve işleme geçtiğini söyler. Biraz sonra Seyfettin Hoca’nın telefonuna bir mesaj geleceğini belirterek bu mesajdaki kodu kendisiyle paylaşmasını ister. Hakikaten de Hoca’nın telefonuna bir mesaj gelir. Bu sırada Seyfettin Hoca’nın konuşmalarını dinlemekte olan eşi, şüphelenir. Telefonu ister ve kodu paylaşmadan önce karşıdaki kişinin kimliğini ve görevini sorgulamaya başlar. Peşi sıra gelen sorular karşısında telefon birden kapanır.

İKİNCİ BÖLÜM: GÜVENLİK YETKİLİSİ

Seyfettin Hoca ve eşi, bir dolandırıcılık girişimi ile karşı karşıya olduklarını anlarlar. Olayın üzerinden bir dakika bile geçmeden yeni bir telefon gelir. Telefondaki yeni şahıs, Seyfettin Hoca’nın hesabının bulunduğu bankanın güvenlik görevlisi olduğunu söyler.

“Seyfettin Bey, az önce bir dolandırıcılık girişimine maruz kaldınız. Dolandırıcıların yaptığı işlemlerin iptalini sağlayacağız”

Yazının Devamını Oku

Yetkisiz servis Cebeci’nin parasını nasıl uçurdu

2 Ekim 2020
Hürriyet Ekonomi sayfalarında yayınlanan Kokpit köşesinde havacılıkla ilgili yazılarından tanıdığınız, gazetemizin tecrübeli yazarlarından Uğur Cebeci aradı geçtiğimiz günlerde. ‘Fena aldatıldım, anlatayım, yaz ki başkalarının başına gelmesin’ dedi.

İKİ SEÇENEK SUNDULAR

Olay şöyle gelişmiş... Uğur Cebeci’nin bulaşık makinesi bozulur. Hepimizin yaptığı gibi hemen bilgisayarın başına geçer. Arama motorunu açar, bulaşık makinesi markasını ve ‘yetkili servis’ ibaresini girer. Yüzlerce yetkili servis dökülür. Cebeci kendisine en yakın konumdaki ‘yetkili servis’ ibareli sayfayı tıklar. Zaten kocamana puntolarla 0444 ile başlayan bir numara verilmiştir. Arar sorununu anlatır. İki genç gelir, önce bulaşık makinesinin su pompasının bozuk olduğunu söylerler. Makineyi açıp bozuk parçayı çıkardıktan sonra, parçanın değiştirilmesi gerektiğini söylerler. Eğer bozuk parça yerine eski bir makineden alınmış parçayı kullanırlarsa 1000 TL, yeni bir parça ile değiştirirlerse 2 bin TL’ye mal olacağını belirtirler.


UĞUR CEBECİ

ÇİPİ DE DEĞİŞTİRDİLER

Havacılık dünyasını A’dan Z’ye bilen, uçak parçalarını ezbere sayan Uğur Cebeci, ne yazık ki beyaz eşya dünyasından hayli uzaktadır. Kabul eder, parça değişir. Ustalık dahil 2120 TL’yi öder. Bitti mi, hayır... Uğur Cebeci’nin cömertliği karşısında cesaretlenen servis yetkilileri bu kez yeni bir arızaya dikkat çekerler. Programların tam çalışmadığını bir çip değişikliği gerektiğini belirtirler. Yeni çip ve değişim ustalığı için 1800 TL daha ödenmesini isterler. Uğur Cebeci ‘hafiften’ işkillenmeye başlar ama o sırada bulaşık makinesinden çok haftalık yazısına yoğunlaştığı için olsa gerek üzerinde fazla durmaz. Onu da öder.

İki servis yetkilisi piyasa değeri 4 bin TL olan bulaşık makinesinin hayati olmayan iki basit parçasını değiştirip Uğur Cebeci’nin 3920 TL’sini alır uzaklaşırlar.

Bulaşık makinesi çalışmaya başlar, Uğur Cebesi ise düşünmeye... Sonra ödediği paranın garipliğini algılar, sarılır telefona. O markanın gerçek teknik servisine ulaşır. Acı gerçeği öğrenir. Su pompasının gerçek bedeli 670 TL, çipinki ise 200 TL’dir.

Yazının Devamını Oku

Maske düştü!

25 Eylül 2020
Salgınla mücadelede en önemli silahlardan biri de maskeler. Maskelerde 1 TL’lik tavan fiyat belirlenirken, piyasada fiyatlar arasında uçurum var. Bir maske 1 TL’ye, 100 metre ileride bir başkası 20 kuruşa satılıyor. Piyasada onlarca noktada yaptığımız araştırma eczane, medikal ve büyük market zincirleri dışında satılan maskelerin büyük bir bölümünün Ürün Takip Sistemi’ne kayıtlı olmadığını ortaya koydu. Özetle, bu maskeleri taksak bile gardımız düşük, sağlığımız tehlikede.

KORONAVİRÜS salgını ile birlikte hayatımızın baş aktörlerinden biri maske oldu. Devlet yetkilileri, sağlık kurulları vatandaşı mutlaka maske takması için uyarıyor. Kamu spotları, yerel yönetim anonsları sosyal mesafenin yanı sıra maskenin hayatımızı kurtaracağını vurgulayıp duruyor. Peki ama taktığımız maskeleri ne kadar sorguluyoruz? Piyasada tanesi 20 kuruştan başlayıp tavan fiyat olan 1 TL’ye kadar binlerce çeşit maske var. Eczaneyi, medikal mağazaları, marketleri geçtim artık kuruyemişçiler de bile maske satılıyor. Ucuzluk mağazaları, güzellik merkezleri, vitamin takviyecileri aklınıza kim gelirse çeşit çeşit maske rafları süslüyor. Düz beyazı, siyahı, çok renklisi, desenlisi, yıkanırı yıkanmazı iste isteyebildiğin kadar. Çeşit çok satıcı çok ama maskenin hangisine güvenilir hangisine güvenilmez nasıl anlayacağız?

PİYASADA MASKE ARAŞTIRMASI YAPTIK

Burada değinmek istediğim nokta tanesi 1 TL’ye satılan maske ile 20 kuruşa ya da 50 kuruşa satılan maske arasında ne fark var? 1 TL’lik maske daha çok koruyor da, 50 kuruşluk maske daha mı az koruyor? Hangisini almak mantıklı? Denetimler yeterli mi, piyasadaki maskeler tebliğlere uygun üretilmiş ve vatandaşa ulaşıyor mu? Tüm bu soruların cevaplarını bulmak için piyasada araştırma yaptık. Büyük küçük marketlere, bakkallara, güzellik merkezlerine, makyaj malzemesi satıcılarına, kuruyemişçilere, eczanelere, medikallere girip satıştaki maskeleri sorguladık.

BU MASKE ÜTS’YE KAYITLI DEĞİL!

Bunu da cep telefonlarına indirilen Ürün Takip Sistemi (ÜTS) isimli uygulama ile yaptık. Çünkü Türkiye’de satışa çıkan tüm maskelerin ÜTS’ye kayıt olması gerekiyor. ÜTS maskenin tebliğle istenen tüm özellikleri taşıdığını yani sağlık açısından uygun olduğu gösteriyor. Ne yazık ki eczane, medikal ve büyük marketlerin bir bölümü dışında satışa çıkarılan birçok maskenin ÜTS’ye kayıtlı olmadığını gördük. İşte bu noktada denetimlerin arttırılması ve ÜTS’de kayıtlı olmayan yani gerekli izinler alınmadan üretilen maskelerin satışının engellenmesi şart gözüküyor. Virüsle mücadelede en önemli silahımız olan maskelerin hızla mercek altına alınması gerekiyor. Salgınla mücadele etmek için bu kadar uğraşırken, titizlik gösterirken, merdivenaltı üretim yapan, vatandaşın sağlığını tehlikeye atan üreticiler ve ithalatçılar için sert tedbirler alınmalı.

KİM DENETLİYOR?

Konuyla ilgili görüşüne başvurduğum bazı medikal ve eczanelerin önemli bir iddiasını da buradan paylaşmamda yarar olduğunu düşünüyorum. Eczane ve medikaller Sağlık Bakanlığı denetimi altında. İl Sağlık Müdürlükleri tarafından sık sık denetleniyor ve sattıkları maskelerin uygun olup olmadığına bakılıyor. Ancak eczane ve medikaller dışındaki satış noktaları Sağlık Bakanlığı dolayısıyla il sağlık müdürlüklerinin alanına girmiyor. Bu yüzden de uygun maske satış satmadıkları onlar tarafından denetlenmiyor. Bu noktada eczane ve medikaller dışındaki noktalarda satılan maskelerin denetiminin tekrar ele alınması gerekiyor.

Yazının Devamını Oku

Keskinoğlu geri döndü!

23 Eylül 2020
Türkiye’nin en büyük tavukçuluk firmaları arasında yer alan Keskinoğlu, yeniden üretime geçmeye hazırlanıyor. Bankalarla yapılandırma anlaşması yaptığı öğrenilen Keskinoğlu Tavukçuluk’un faaliyetlerine başlayacak olması bölge halkını da sevindirdi. Keskinoğlu Tavukçuluk bünyesindeki 7 fabrikanın da sektördeki rekabet açısından büyük önem taşıdığı ifade ediliyor.

Manisa’nın Akhisar ilçesinde bulunan ve 2018 yılından bu yana konkordato sürecinde bulunan Keskinoğlu Tavukçuluk’un bankalarla yeniden yapılandırma anlaşması yaptığı öğrenildi. Yaşadığı mali sorunları aşan şirketin tekrar tam kapasite üretime geçmek için çalışmalarını hızlandırdığı belirtiliyor. Zeytincilik dışında Akhisar ekonomisinin can damarlarından biri olan Keskinoğlu Tavukçuluk’un zor günleri atlatmasının bölge halkını da sevindirdiği ifade ediliyor.



BİNLERCE KİŞİYE İSTİHDAM

Türkiye’nin ilk ve tam entegre piliç ve yumurta üretim tesislerini bünyesinde bulunduran Keskinoğlu’nda 2014 yılında yaklaşık 4 bin kişi çalışıyordu. 2 bin tedarikçinin yanı sıra 400 civarında sözleşmeli üretici ile de çalışan Keskinoğlu, binlerce ailenin geçimi içinde kritik konumda bir şirketti. 2014 ve 2015 yılları şirket için altın yıllar olmuş, 2015’te Keskinoğlu 1.2 milyar TL ciroya ulaşmıştı.

ALMANYA’DAN SİNGAPUR’A

Yazının Devamını Oku

40 günde 240 milyon TL

20 Eylül 2020
1 Ağustos’ta Türkiye’de şans oyunları düzenlemesini Milli Piyango’dan devralan Sisal Şans, yaklaşık 40 günde 240 milyon liralık ikramiye dağıttı. Sisal Şans CEO’su Selim Ergün yenilenen şans oyunlarını, güvenlik önlemlerini ve şirketin online-perakende hedeflerini açıkladı.

TÜRKİYE’nin en önemli markalarından biri Milli Piyango. ‘Talih Kuşu size de konabilir’ sloganıyla hafızalara kazınmış, filmlere konu olmuş herkesin umut hikayesinde önemli bir kilometre taşı adeta. 80 yıllık tarihi marka Milli Piyango için 1 Ağustos 2020 önemli bir gündü.



1 Ağustos itibariyle Türkiye’de karşılığı nakit para olan şans oyunlarının operatörlüğü Milli Piyango İdaresi’nden Sisal Şans İnteraktif Hizmetler ve Şans Oyunları Yatırım A.Ş.’ye devredildi. Yaklaşık 80 yıl boyunca şans oyunlarının operatörlüğünü de yürüten Milli Piyango İdaresi ise artık yeni kimliği ile işin izleme ve denetim misyonunu üstlendi. Peki ama şans oyunu severleri yakından ilgilendiren bu değişiklik sürecinin öncesinde ve sonrasında neler yaşandı? Yeni dönemde geride bıraktığımız 40 günde ilgi nasıldı? Hepsinden önemlisi ne kadar ikramiye dağıtıldı? Tüm merak edilenleri Sisal Şans CEO’su Selim Ergün’e sordum.

Selim Bey en çok merak ettiğim sorudan başlayayım. Detayları nasıl olsa konuşuruz… 1 Ağustos’ta şans oyunları düzenleme yetkisini devraldınız. O günden bu yana toplamda ne kadar ikramiye dağıttınız?

‘Oynamaya, şansa, eğlenceye yeniden başlayacağız’ mottosuyla, 1 Ağustos itibariyle faaliyetlerine başlayan kurumumuz 8 Eylül tarihine dek toplamda 238 milyon 457 bin 497 TL ikramiye dağıttı.

Yazının Devamını Oku