Türkiye’de halen faaliyette olan yabancı şirketlerin başarı öyküsü en az yüksek seyreden kurlar kadar yeni geleceklere ilham olacak nitelikte. İşte bu şirketlerden biri de İzmir’de sıra dışı bir iş yapıyor.
Geçtiğimiz hafta ülkemizde sessiz sedasız yıllardır üretim yapan Alman-Türk ortaklığındaki Heraeus Tokmak şirketini ziyaret ettik. Türkiye ve Ortadoğu’da tekler. Hatta dünyada bu işi yapan 8 şirketten biri konumundalar. Peki ya ne yapıyorlar derseniz basit bir şekilde anlatmaya çalışayım. İleri seviye teknolojiyle geliştirdikleri reçeteleri uygulayarak yaldız yapıyorlar. Hani şu kahve fincanı, bardak, tabaklarda gördüğünüz yaldızlar var ya... İşte o yaldızlar bu şirketin ürünü.
1950’DE ALMANYA’YA
1950 yılında 18 yaşındaki Nedim Tokmak’a kendiden önce Almanya’ya çalışmaya giden arkadaşından davet gelir: “Seni Almanya’ya bekliyorum. Burada iş, çalışma fırsatı çok.” Alman demiryollarında başlayan iş yaşamı sonrasında ticarete uzanır. İzmir seyahatlerinin dönüşünde Ege’den yerel dokunan halıları Almanya’da satmaya başlar. 1964’te Paşabahçe’ye yaldız yapan bir kişiye Heraeus adlı firmadan 1 kilo boya getirir. Boyanın içinde ‘yaldız’, yaldızın içinde de o tarihlerde Türkiye’ye ithalatı yasak olduğunu sonradan öğreneceği ‘altın’ olduğunu öğrenen Nedim Tokmak önce bozulur sonra bu olayı bir fırsata çevirir. Yaldızı Türkiye’de üretmeyi kafasına koyar.
1969’DA İZMİR’E
1969 yılında İzmir’de küçük bir atölye açan Nedim Tokmak, Almanya’dan ‘1 milyon mark’a aldığı yaldız reçeteleriyle şirketin bugünlere gelmesini sağlar. İzmir’de Türkiye’nin tek yaldız üreticisi olarak üretim yapan şirketin yüzde 90 hissesini 1999’da Alman Heraeus satın alır. Heraeus, 2020 mali yılında 40 ülkede 14.800 çalışanı ile 31.5 milyar Euro gelir sağladı. Almanya’daki en büyük 10 aile şirketinden biri.
Bodrum, Alaçatı, Çeşme, Datça, Kaş... Hiçbiri gündemde değilken İstanbulluların akın ettiği, ünlülerin mekan tuttuğu Erdek yıllardır o eski ihtişamlı günlerinden çok uzaktaydı.
Marmara Denizi’ne adeta gözcülük yapan Kapıdağ Yarımadası’nın eteklerinde uzanan o eskinin ihtişamlı, ünlü sahil kenti bugünlerde tekrar kıpır kıpır. Bunun en büyük nedeni Yeni İstanbul-İzmir Otobanı sayesinde Erdek’in Bursa ve İstanbul’a uzaklığının önemli ölçüde kısalması. Erdek artık İstanbul’a 2.5 saat, Bursa’ya ise sadece 1 saatlik mesafede... Erdek’e bu iki büyük kentten özellikle son iki yıldır akın var dersek yanlış olmaz. Erdek özellikle pandemi yasaklarının ardından kısa sürede ulaşılabilecek güvenli bir liman olarak görülüyor.
OKSİJEN DEPOSU
Alp Dağları, Kaz Dağları gibi Kapıdağ Yarımadası da kalın yapraklı orman bitkilerinin bir arada olduğu bir doğa özelliğine sahip. Bu yüzden Erdek için de oksijen deposu tanımını kullanabiliriz. Şehir boyunca uzanan plajları, bu plajlara paralel denize sıfır otelleri, restoranları, tarihi çınar ağaçları, zeytinlikleri, düşük tuz oranı ve berrak denizi ile Erdek misafirlerini cezbediyor.
Burada yıldan yıla fabrika çıkış fiyatlarında yüzde 9 fiyat artışı söz konusuydu. Hiç fiyatların bu yılki kadar yükseldiğini görmedim. Bunun iki sebebi var. İlki pandemi nedeniyle artan talep. Şu anda adeta talep patlaması var. Tedarikçiler de bunu fırsat olarak görüyor. Malzeme fiyatlarındaki artışın da suni olduğunu düşünüyoruz. Geçen yıldan bu yıla baktığımız zaman dolar ve Euro bazında bazı malzemelerin iki katına çıktığını görüyoruz. İkincisi petrol başta olmak üzere hammadde girdi fiyatlarında da ciddi artışlar var. Bu bizim gibi fabrikalara maliyet artışları getiriyor. Kapasite yatırımları ve öne çekilen talebin azalmasıyla yılın sonuna doğru fiyatlarda gevşeme bekliyoruz.”
Arçelik CEO’su Hakan Bulgurlu’nun sözleri böyle. Dün internet üzerinden düzenlediği basın toplantısında bir ara geldiğimiz Bulgurlu şirketteki son gelişmelerle ilgili bilgiler verdi. 9 ülkede 26 üretim tesisi bulunan Arçelik pandemi döneminde de büyümesini sürdürdü. Japonya merkezli Hitachi’nin beyaz eşya bölümünün yüzde 60 hissesini 300 milyon dolara satın alan şirket ayrıca ABD merkezli beyaz eşya üreticisi Whirlpool’un Türkiye operasyonu olan Manisa’da kurulu soğutucu ve çamaşır makinesi üretim tesislerini 78.3 milyon Euro yatırımla bünyesine katmıştı.
BÜYÜME İŞTAHI
Hakan Bulgurlu, “Büyüme iştahımız her zaman devam ediyor. Sürekli her fırsatı değerlendirerek ilerliyoruz. Coğrafi olarak büyümeye devam ediyoruz. Son 5-6 yıllık satın alma ve ortaklık bunu gösteriyor. Bir taraftan organik olarak büyüyoruz. Diğer yandan satın almalar devam edecek” diye konuştu. Hitachi ve Whirlpool satınalma işlemlerinin online olarak gerçekleştirildiğine dikkat çeken Bulgurlu, “İlişkiler aslında yüz yüze başladı. Ama zor bir süreçti. Hiç görmediğiniz fabrikayı satınalmak da kolay değildi” derken Arçelik Genel Müdür Yardımcısı Polat Şen de “Sürekli toplantılar yaptık. Satın almadan önceki son 2 ay çok yoğun geçti. Özellikle Hitachi’nin kaliteli üretim ve marka hassasiyeti vardı. Adeta markayı pamuklara sararak yönetmemizi istediler. Onlardan daha fazla hassas olduğumuzu görünce süreç hızla ilerledi” değerlendirmesinde bulundu.
1 SAATTE TESLİMAT HARVARD’DA VAKA OLDU
Pandemi döneminde tüketicilerin davranışlarının da değiştiğine dikkat çeken Bulgurlu “Evlerde geçen vakit arttığından biraz daha büyk buzdolabı, fırın talebi arttı. Hiç bulaşık makinesi satılmayan Hindistan’da bile bulaşık makinesi satışları yüksek seviyeye çıktı. E-ticarette çok hızlı bir dönüşüm yaşadık. Siparişleri bu dönemde internetten almaya başladık ve rekor hızda ürün teslim eder hale geldik. Örneğin; Mardin’in küçük bir ilçesinde kendi internet sitemizde bir buzdolabı alındığında bunu 1 saatte teslim edebiliyoruz. Bu projemiz Harvard Business School’da vaka oldu” dedi.
Bu sözlerin sahibi Türkiye Tasarım Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kalyoncu. Finlandiya temelli “Arkki” eğitim programlarına 7 Temmuz itibariyle “Yeniden Bauhaus” atölyeleriyle başlayan Türkiye Tasarım Vakfı’nın Kuzguncuk İskelesi’nde gerçekleştirdiği lansmandayız. İskele’nin üst katında eşsiz bir Boğaz ve İstanbul manzarası var. Atölyeye dönüşen mekânın çocukların tasarım becerilerinin gelişmesi için ekstra ilham sağlayacağına hiç kuşkum yok.
‘FAALİYETLER EĞİTİM İÇİN ÖRNEK OLACAK’
Türkiye Tasarım Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kalyoncu, sohbettimizde “Dünyanın neresinde olursa olsun tasarım konusunda cocuklarımızın gelişmesine faydalı olacak bir eğitim programı varsa Türkiye’ye getirmekte kararlıyız” dedi. Kalyoncu lansmandaki konuşmasında ise Finlandiya kökenli tasarım okulu Arkki ile bir işbirliklerini anlattı. Kalyoncu “Çocukların tasarım becerilerinin geliştirilmesi için yaratıcılık, tasarım odaklı ve yenilikçi düşünebilme gibi alanlarda 28 yıldır çalışmalar yürüten Arkki, bu tecrübe ve birikimini Türkiye Tasarım Vakfı işbirliğiyle ülkemizdeki çocuklarla paylaşma fırsatı buluyor. Arkki Türkiye kapsamında yapılacak tüm faaliyetlerin ülkemizdeki eğitim ortamı için örnek oluşturacağına inanıyoruz ve Türkiye Tasarım Vakfı olarak tasarımın etkisini toplumun her kesimi için faydalı ve görünür kılma adına çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bu projenin gerçekleşmesi için iş birliği teklifimizi kabul eden Arkki Finlandiya ekibine, bugün aramızda bulunan sayın Finlandiya büyükelçisi Ari Mäki’ye, süreci titizlikle ve hevesle yürüten Arkki Türkiye ekibi ve eğitmenlerine, lansmanımıza katılım gösteren tüm davetlilere vakfımız adına teşekkür ederim‘’ diye konuştu.
PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ ARTACAK
Henüz yüzde 30’una güneş santrallarının montajı yapılmış ama bu haliyle bile uçsuz bucaksız görünüyor. Kalyon Karapınar Güneş Enerjisi Santralı 271 MW kapasiteyle şimdiden Türkiye’nin en büyüğü konumunda. Bittiğinde 1000 MW kapasiteyle, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise 5’inci büyük güneş enerjisi santralından biri olacak. Santral 2 milyon kişinin evsel elektrik ihtiyacı kadar üretim yapacak.
KURUM’DAN VARANK’A İTİRAZ
Dün santralın SCADA (otomasyon ve veri) merkezinin temel atma törenine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum katıldı. Mustafa Varank konuşmasında “Konya’nın çölüne yapılmakta olan bu santral” deyince ön sırada oturan ve Konya Karapınarlı olan Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, memleketinin bir bölgesi için yapılan bu tabire şakayla karışık karşı çıktı. “Çöl değil vaha.” Bakan Kurum’un vurguladığı gibi Konya Karapınar’daki verimsiz çöl kıvamındaki bir bölüm toprak, hızla enerji vahasına dönüşüyor.
Sonrasında her birimiz farklı alanlarda farklı yerlere savrulsak da hiç kopmadık. Sosyal medya grubumuzdan yıllardır yazıştık durduk, arada bir biraraya geldik, görüştük. En son geçen yıl babasının cenazesi toplamıştı bizi.
İki hafta önce öğrendik hastalandığını. Sonrasında kahrolası Covid, sinsice yerleştiği ciğerini söndürdü gün gün... Biz kendi çapımızca çırpındık, dağ gibi Fatih’imiz direndi... Ama olmadı..
Bandırma’da küçük bir topluluk geçtiğimiz hafta toprağa verdi Fatih’i. Pandemi yasakları engel oldu, bir ikimiz hariç, yanında olamadık.
Biz arkadaşımız Fatih’i bilirdik tanırdık, ama Mühendis Fatih’i çok bilmezdik. Babasının Bandırma’daki ünlü Dönce yoğurdunun sadeliğinde iki kelimede anlatırdı yaptığı işi: “Gemi tasarlıyoruz”
1- Kripto para nedir?
KRİPTO para hiçbir merkezi otoriteye ya da aracı kuruma bağlı olmayan, sanal para birimini ifade ediyor. İnternet aracılığıyla kullanılan kripto paralar ancak belirli şifreler kullanılarak yerleştirildiği sanal cüzdanlardan yine şifreler aracılığıyla çıkarılıp kullanılabiliyor. Kripto para birimleri dolar, Euro veya TL gibi basılı halde bulunmuyor. Günümüzde bitcoin, ethereum, binance, ripple, dogecoin birçok piyasada işlem gören kripto paralar arasında sayabiliriz.
2- Kripto paranın değeri nasıl belirleniyor?
KRİPTO paraların değeri kullanıcılardan gelen arz-talep dengesi içinde belirleniyor. Tıpkı hisse senedi veya emtialar gibi değiş tokuş sırasında anlık arz-talep fiyatlamasından değerleniyor ya da değer kaybediyorlar. Bir başka deyişle bir kripto para birimi ne kadar çok talep görürse o kadar değerli oluyor.
3- Blockchain nedir?
BLOKCHAIN ağı, tüm para alışverişlerinin kaydının tutulduğu bir sistem. Kayıtlar birden fazla yerde yani bir ağda tutuluyor. Amaç kayda alınmış bilgilerin güvenilirliğini arttırmak. Bilgilerin kaydedildiği yerler, özel şifrelemelerle korunuyor. Sadece kripto paralarda değil bankacılık gibi alanlar başta olmak üzere birçok alanda yüksek güvenlikli bir sistem olarak kullanılabiliyor.
4- Kripto paralara güvenilir mi?
MERKEZ
Hazır giyim sektöründe faaliyet gösteren Aydınlı Grubu hariç şirketlerimizin hepsi 2020’de ortalama yüzde 20 büyüdü ve ciroları yüzde 12 arttı. Basiretli tüccar felsefesinde yönetiyoruz. 313 kayyumumuz var, 159 tanesi fon personeli. Bu yapıyı aslında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) personeli ile yönetiyoruz.” Bu sözlerin sahibi TMSF Başkanı Muhiddin Gülal.
Gülal her toplantıda veya buluşmamızda TMSF’nin asli işi olan sigortacılığa dikkat çekse de fon bünyesindeki 796 şirketin performansı benim diyen holdinglere parmak ısıttıracak nitelikte. Dile kolay, pandemi döneminin tam anlamıyla hissedildiği 2020’de 796 şirket 37.2 milyar lira ciro, 3.4 milyar lira kâra ulaşmış. Aktif büyüklük ise 70.2 milyar lirayı bulmuş.
OLAĞANÜSTÜ PERFORMANS
Dün ekonomi basınının temsilcileriyle bir araya geldiği toplantıda açıklamalarda bulunan Gülal, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ iltisaklı kurumlarla ilgili şu bilgileri verdi: “Bugün itibarıyla elimizde 796 şirketimiz var. Bunların 640 tanesi aktif. Bu şirketlerde şu an itibarıyla 40 bin 61 kişi çalışıyor. 42.5 milyar lira aktif büyüklükle devraldığımız bu şirketlerde yüzde 65 büyüme sağlayarak 70.2 milyar lira seviyesine ulaştık. 18 milyar lira olan özkaynak büyüklüğü yüzde 61 artışla 29.1 milyar lira seviyesine ulaştı. Şirketlerimiz 2020’yi olağanüstü bir performansla kapattı. Geçen yıl karlılıkta yüzde 36, ciroda yüzde 12, aktif büyüklükte yüzde 19 artış yakaladık.”