Mısır’la zor yıllar 2- Nasır, operada elini sıkmayan Türk Büyükelçiyi sınır dışı etti

*

Haberin Devamı

1. TÜRK BÜYÜKELÇİDEN NASIR’A SERT ÇIKIŞ

MISIR
’da 1952 yılındaki darbede ‘Genç Subaylar’ın Kral Faruk’u devirmesi, Türkiye-Mısır ilişkilerinde hassas bir durum yaratır birçok nedenle.

Önemli bir faktör, Türkiye’nin Kahire’deki Büyükelçisi Hulusi Fuad Tugay’ın eşi Emine Dürriye Hanım’ın, Kral’ın kuzeni, halasının kızı olmasıdır. Devrim Konseyi’nin hanedanın emlakını, bu çerçevede Emine Tugay’ın da değerli gayrimenkullerini kamulaştırması krize yol açar. Bu arada Tugay’ın her vesileyle ihtilalci subayları eleştirmesi rahatsızlık yaratır. Mısır basınında, Büyükelçi Tugay’ı hedef alan eleştiriler başlar. İlişkilerde yavaş yavaş bir krize doğru yol alınmaktadır.

Büyükelçi Tugay’ın üzerindeki basınç giderek artmaktadır. İşlerin kontrolden çıkması bir cumartesiye denk gelen 2 Ocak 1954 akşamına rastlar. Başbakan Yardımcısı unvanını taşıyan ancak bütün ipleri elinde tutan darbenin lideri Nasır ile Büyükelçi Tugay, Kahire Operası’nda karşılaşırlar.

Haberin Devamı

O tarihte, Türk Büyükelçiliği’nde ‘iki numaralı’ diplomat olarak görev yapmakta olan Mahmut Dikerdem’in sonradan kaleme aldığı “Ortadoğu’da Devrim Yılları” adlı hatıratında bu krizin oldukça geniş bir aktarımı yer alıyor.

Şimdi Büyükelçi Tugay’ın Ankara’ya gönderdiği diplomatik telgrafta, bu görüşmede olan bitenleri nasıl bildirdiğine bakalım:

Dün gece Kahire Operası’nın özel istirahat salonunda bazı diplomatlarla görüşürken, Başbakan Yardımcısı Cemal Abdülnasır içeri girdi ve orada bulunanlarla selamlaştıktan sonra yanıma gelerek hatırımı sordu. Kendisine aynen şunları söyledim; ‘Ben açık sözlü bir insanım. Size şunu söylemeliyim ki basını aleyhimize tahrik suretiyle yaptığınız hareket centilmenlik değildir. Biz Mısırlıları dost biliyorduk.’ Abdülnasır, ‘Dost olduğumuzu sanıyorum’ dedi. Bunun üzerine ben ‘Hayır, hareketlerinizle dost değil, düşman olduğunuzu gösterdiniz. Böyle dostluğu ben kabul etmiyorum’ dedim ve yanından ayrıldım.”

Buna karşılık, Mahmut Dikerdem, Mısır tarafının görüşmeyle ilgili aktarımının biraz farklı olduğunu şöyle anlatıyor: “Sonradan bana Mısırlıların, -Nasır’a atfen- anlattıkları sahne biraz değişiktir: Nasır, küçük salonda bulunan sefirlerin elini teker teker sıkarak Tugay’a yaklaştığında ‘Hello’ diyerek elini uzatmış. Tugay’ın elleri arkasında imiş, uzanan eli sıkmadan işaret parmağını Nasır’ın yüzüne doğru sallayıp: “You didn’t behave like a gentleman with your press attacks” (Basın üzerinden yaptığınız saldırılarla bir centilmen gibi davranmadınız) demiş ve sözleri çevrede bulunan öteki sefirler tarafından da duyulmuş. Nasır neredeyse sefirimizi tokatlayacakmış, fakat derhal arkasını dönerek odadan çıkmayı yeğ tutmuş, öfkesinden operada daha fazla kalamayarak makamına dönmüş ve Devrim Konseyi’ni hemen o gece toplantıya çağırmış.”

Haberin Devamı

Görüleceği gibi, her iki aktarım arasında bazı farklılıklar mevcut. Ancak her iki aktarım da Mısır’ın en güçlü şahsiyeti ile Türk Büyükelçisi arasında nahoş bir konuşmanın geçtiği noktasında birleşiyor. Büyükelçi Tugay, merkeze gönderdiği raporda, Nasır’ın elini sıkıp sıkmadığı hususunda bir ifadeye yer vermiyor, işin bu kısmını boşlukta bırakıyor.

2. NASIR: ‘BÜYÜKELÇİ HERKESİN ORTASINDA BENİ TEZYİF ETTİ’

Mısır kaynakları üzerinden Dikerdem’e ulaşan anlatı, Nasır’ın Türk Büyükelçi’ye uzattığı elinin havada kaldığı yolundadır. Dahası, Büyükelçi işaret parmağını muhatabının yüzüne doğru sallayarak, yüksek bir ses perdesinden konuşmuştur. Nasır, bu hadiseden tam on üç yıl sonra, 1967 yılında Kahire’de kabul ettiği dönemin Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil’e Büyükelçi’nin o görüşmede kendisini “tezyif ettiğini” (aşağıladığını, küçük düşürdüğünü) söylemiştir.

Haberin Devamı

Görüşmede hazır bulunan dönemin Kahire Büyükelçisi Semih Günver, ‘Tanınmayan Meslek’ başlıklı kitabında Cumhurbaşkanı Nasır’ın sözlerini şöyle anlatıyor:
Tugay (ihtilalden sonra) iki yıl bana ve arkadaşlarıma surat astı, bizleri alenen eleştirdi. Eşi, kral ailesine mensuptu. Hanedanın mallarını devletleştirme kararı alınca, Tugay’ın husumeti daha da arttı. Nihayet bir akşam Opera’da perde arasında yanına yaklaştım. Elimi omuzuna koyarak hatırını sordum. Hindistan Büyükelçisi ve yabancıların yanında beni tezyif etti.”  

Neresinden bakılırsa bakılsın, bir büyükelçinin uyması gereken asgari nezaket kuralları ve ölçülerinden fazlasıyla uzaklaşan vahim bir durumun yaşandığı aşikârdır.

Haberin Devamı

Bu tatsız olay Kahire’de, o gece Devrim Komuta Konseyi’nin olağanüstü toplanmasına yol açmıştır.

Peki ne karar alınmıştır?

3. VE BÜYÜKELÇİ KAHİRE’DEN GÖNDERİLİYOR

Nasır, yıllar sonra, aynı görüşmede, Çağlayangil’e Opera hadisesini anlatmasının ardından “Tugay’ın artık Mısır’da kalamayacağı kararını almak beni çok üzdü. Fakat yapacak başka bir şey kalmamıştı” diyecekti.

Kahire Operası’nda yaşanan bu hadisenin ertesi günü, yani 3 Ocak pazar günü, öğle saatlerinde büyükelçiliğin iki numarası Mahmut Dikerdem’in telefonu çalar. Saat 17.00’de Dışişleri Bakanlığı  Müsteşarı Sami Abdülfütuh kendisini bakanlıkta beklemektedir. Verilen saatte yanına girdiğinde Müsteşar, Dikerdem’e “Güç bir görevi yerine getireceğim için üzgünüm” dedikten sonra, başka bir söz etmeden elindeki kâğıdı uzatır. Bu, dört satırlık bir notadır.

Haberin Devamı

Aynen şunlar yazılıdır notada: “Mısır Dışişleri Bakanlığı, Türkiye Büyükelçiliği’ne saygılarını sunar ve Mısır hükümetinin, Ekselans Hulusi Fuad Tugay’ı Türkiye’nin Mısır’daki büyükelçisi sıfatıyla tanımamaya ve kendisini 24 saat zarfında Mısır topraklarını terke davet etmeye karar verdiğini bildirmekten şeref duyar.”

Dikerdem, Dışişleri Müsteşarı’na, “Bu hareketin ilişkilerin onarılamayacak bir şekilde bozulmasına yol açabileceğini” belirterek, hiç olmazsa 24 saatlik sürenin kaldırılarak Türk hükümetine, Büyükelçi’yi çekmesi içini zaman tanınmasını ister. Böylelikle, Tugay görünüşte “Persona non grata”, yani “İstenmeyen Adam” ilan edilmeden, kendi hükümetinin tasarrufuyla ayrılmış görülecek, böylelikle bu ağır tasarrufun ilişkilerde yaratabileceği hasarın önüne geçilmiş olacaktır.

Bu talep Mısır Dışişleri tarafından Nasır’a iletilir. Gelen yanıtta Nasır’ın, Tugay’ın 5 Ocak salı gününü 6 Ocak çarşambaya bağlayan gece yarısına kadar ayrılmasını kabul ettiği ifade edilir.

Dikerdem, krizi önlediğini düşünmektedir. Pazartesi günü sakin bir şekilde geçilir. Ancak Türk diplomat yanıldığını 5 Ocak salı sabahı gazetelere baktığında anlayacaktır. Çünkü gazeteler “Türk Büyükelçisi’nin Mısır’dan kovulduğu” haberini duyurmaktadır, üstelik kocaman manşetlerle. Haber bir akşam önce Propaganda Bakanlığı tarafından yerli ve yabancı basın davet edilerek yapılan bir açıklamayla duyurulmuştur.

Üstelik bu açıklamada, Tugay’ın, Mısır’ı 24 saat içinde terk etmeye davet edildiği ve “Bu sabah tüm diplomatik dokunulmazlıkları kaldırılmış olarak Mısır’dan çıkarılacağı” ilan edilmektedir.

4. KAHİRE HAVALİMANI’NDA BÜYÜKELÇİYE HAYSİYET KIRICI UYGULAMA

Nasır, daha önce kabul etmeye yanaştığı -Büyükelçi’yi Türk hükümetinin çekmesi- formülünden vazgeçip, Ankara’ya karşı olabilecek en sert önleme başvurmaktadır. Mahmut Dikerdem’in anlatımına bakıldığında, Kahire Havalimanı’nda yaşananlar her bakımdan üzücüdür.

Mısır’la zor yıllar 2- Nasır, operada elini sıkmayan Türk Büyükelçiyi sınır dışı etti
Rejime yakınlığıyla bilinen El Ahram gazetesi, 5 Ocak 1954 günü Türk Büyükelçisi Tugay’ın sınır dışı edilmesi haberini birinci sayfada manşetten “Türk Büyükelçisi’nin Mısır’dan tardı (uzaklaştırılması-kovulması)” başlığıyla duyurdu. Fotoğraf: Murat Bardakçı arşivi.

Mısır makamları, Türk Büyükelçisini zor duruma sokacak bir koreografi hazırlamışlardır. Her şey kalabalık bir gazeteci topluluğu önünde cereyan eder. Büyükelçilerin havaalanlarında protokol salonunu kullanmaları ve çıkış işlemlerinde bazı ayrıcalıklardan yararlanmaları kuralı uygulanmaz. Tugay’dan herhangi bir yolcu gibi çıkış yapması, pasaport ve gümrük muayenesini bizzat kendisinin yaptırması istenir. Türk Büyükelçisi bir turist gibi muamele görür. Dahası, üzerinde döviz olduğu ortaya çıkınca bu dövizi yurtdışına çıkaramayacağı söylenir. Diplomatik usullere uygun olmasa da Büyükelçi direnmez ve üstündeki parayı zarf içinde Mahmut Dikerdem’e verir.

Dikerdem, Büyükelçi Hulusi Fuad Tugay’ın Kahire’den “Haysiyet kırıcı bir şekilde sınır dışı edildiğini” yazıyor.

Nasır, cumartesi akşamı Kahire Operası’nda kendisine herkesin ortasında çıkışan Türk büyükelçisini ağır bir şekilde cezalandırmıştır. Sonraki yıllarda karşısına çıkan her Türk yetkilisine, Kahire Operası’nda yaşanan bu hadiseyi anlatacaktır.

5. ANKARA, BÜYÜKELÇİYİ HAKSIZ BULUYOR VE MİSİLLEMEDEN KAÇINIYOR

Olayların akışında ilginç olan nokta şudur: Ankara, bu hadiseden sonra aynı yöntemle misilleme yaparak Ankara’daki Mısır Büyükelçisi’ni “İstenmeyen Adam” ilan etmekten kaçınmış, bunun yerine Mısır’ı ‘tarziye’ye, yani özür dilemeye davet etmiştir. Dikerdem’e göre, bunun nedeni, Dışişleri Bakanı Prof. Fuat Köprülü ve Genel Sekreter Büyükelçi Cevat Açıkalın’ın yaşanan krizde, bütün suçun Büyükelçi Tugay’da olduğu konusunda Başbakan Adnan Menderes’i inandırmış olmalarıdır.

Peki Mısır’dan beklenen özür gelmiş midir? Dikerdem, Ankara’daki Mısır Büyükelçiliği kanalıyla uzun diplomatik yazışmaların yapıldığını, ancak Mısır tarafının haklı olduğu hususunda ısrar ederek yalnızca “üzüntü” beyanında bulunduğunu, özür dilemeye yanaşmadığını anlatıyor. Hatta 29 Mart 1954 tarihinde, Ankara ve Kahire’de aynı anda bir ortak bildiri yayımlanarak, “ortaklaşa üzüntü” beyan edilmiş ve “İki hükümet olaya kapanmış gözüyle bakmak hususunda mutabık kalmışlardır” denilmiştir.

Yani, Kahire’den talep ettiği ‘özür’ beyanını alamayan Demokrat Parti hükümeti, sonunda Mısır’ın kabul etmeye yanaştığı ‘üzüntü’ beyanına kendisi de katılmıştır.

6. NASIR, MENDERES’İN ‘GÖRÜŞELİM’ ÖNERİSİNİ NASIL GERİ ÇEVİRDİ?

Yaşanan büyük krizin ertesinde önem taşıyan bir husus, Başbakan Adnan Menderes’in bu hadiseden sonra Mısır Lideri Nasır ile ilişkileri düzeltmek hususunda ciddi bir arayışa girmesidir. Menderes, bu çerçevede önce 1954 yılı sonuna doğru dönemin Ankara Valisi Kemal Aygün’ü özel bir mesajla Kahire’ye gönderir. Aygün’e verdiği görev, Menderes’i Nasır’la buluşmaya ikna etmesidir.

Aygün, Başbakanlık’ta yapılan görüşmede şu mesajı iletir Nasır’a: “Başbakan Menderes, Albay Nasır ile en kısa zamanda buluşmak isteğindedir. Sayın Albay, Türkiye’ye gelmeyi kabul ederse kendisine eşi görülmemiş bir kabul hazırlanacaktır. Şayet vakitleri müsait değilse Başbakan Menderes herhangi bir tarihte Kahire’ye gitmeye hazırdır. Bu da mümkün görülmezse buluşmanın dost ve tarafsız bir memlekette yer almasına razıdır.

 Nasır, sıkıntılı bir ruh haline girer mesaj karşısında,“Mısır kamuoyu, Başbakan’ınızla buluşup görüşmemi iyi karşılamaya henüz hazır değildir” yanıtını verir. İki gerekçe getirir. Birincisi, Türkiye’nin İsrail ile ilişkileridir. İkincisi ise Türkiye’nin İngiltere, ABD ve Fransa ile Ortadoğu Paktı’na önayak olmasıdır. Nasır, ikili zirve yerine karşılıklı dostluk ve iyi niyet heyetleri göndermek yoluyla işe başlamanın daha doğru olacağını söyler.

7. MENDERES, KAHİRE’YE GÖNDERDİĞİ GAZETECİ HEYETİNİ KRİZ ÇIKINCA NASIL ‘HAŞLADI?’

Nasır’ın yanıtı olumsuz da olsa, Kemal Aygün’e Kahire’de üst düzey protokol uygulanır. Dikerdem’e göre, Aygün’ün ‘kişiliği, olgunluğu ve zekâsıyla Kahire’de olumlu bir izlenim bırakmasına’ karşılık, Menderes’in sondajı sonuç getirmez

Gelgelelim Menderes, Nasır ile ilişkileri yumuşatma arayışından geri adım atmayacaktır. Menderes, bu kez bir yıl sonra, 1955 Temmuz ayında ülkenin önde gelen gazetecilerinden oluşan bir basın heyetini Kahire’ye gönderir. Menderes, heyetin başkanlığını TBMM eski başkanlarından Ali Fuat Cebesoy’un yapmasını ister. Heyette Vatan’dan Ahmet Emin Yalman, Milliyet’ten Ali Naci Karacan, Son Posta’dan Selim Ragıp Emeç, Zafer’den Mümtaz Faik Fenik ve İstanbul Ekspres’ten Mithat Perin vardır. Heyet üyelerinin hepsi gazete sahibi ve/ya da başyazar konumundadır. Dikerdem’e göre, yalnızca Nadir Nadi eksiktir.

Menderes, gazeteci heyetini Ankara Garı’ndan bizzat kendisi uğurlayarak bu ziyarete verdiği önemi en üst düzeyde ortaya koyar. Ancak bu ziyaret de bekleneni vermez, hatta yeni bir krize sahne olur.

Bunun nedenlerinden biri, Enformasyon Bakanı ve Devrim Konseyi üyesi olan 30 yaşlarındaki Binbaşı Saleh Salim’in Türk heyetini kabulü sırasında hepsi kıdemli, yaşını başını almış Türk gazetecilere politika dersi verircesine ve ‘sanki azarlayan’ bir üslupla konuşması olur. Mümtaz Faik Fenik ve Mithat Perin de sorularıyla Enformasyan Bakanı’nı sıkıştırmaya kalkarlar. Bu arada Mısır için komünizm tehlikesi olup olmadığını sormaları, Saleh Salim’in daha sert bir çıkışını davet eder. Bu haliyle oldukça çekişmeli bir görüntü kazanan toplantı, Mısır basınına ve uluslararası basına yansıyınca ortalık karışır.

Bu duruma en çok öfkelenen kişi Mısır’la ilişkileri ne yapıp yapıp düzeltmek isteyen Başbakan Menderes olur. Küplere biner. Dikerdem’in yazdığına göre, Kahire Büyükelçiliği aracılığıyla gazeteci heyetine gönderdiği telgrafın ikinci maddesinde ‘güzel bir haşlama’ vardır.

Şöyle der Menderes: “Ben sizi Kahire’ye Mısırlılarla tartışmak, polemiğe girmek için mi gönderdim? Misyonumuzun sırf dostluk ve iyi niyet gösterisinden ibaret kalmasını tembihlemedim mi?”

8. MENDERES SERT ÇIKINCA GAZETECİLER NASIR’A SORU SORMAYA ÇEKİNİYOR

Bu uyarının ardından Kahire’de kaldıkları süre boyunca Türk heyetinin ağzından dostluk ve övgüden başka söz çıkmaz. Hatta Nasır, kendilerini kabul ettiğinde, Türk heyetinin temsilcileri kendisine soru da sormadan dinlemeyi tercih ederler. Bunun sonucu yalnızca Nasır konuşur. Dikerdem’e göre, “Suya sabuna dokunmadan, dostluktan karşılıklı anlayış ve saygıdan bahsettiği” bir konuşmadır.

Gelgelelim Menderes, Nasır’la ilişkilerini düzeltme arayışından vazgeçmez. Bu kez Dışişleri Bakanlığı’nın üst düzey diplomatlarından Oğuz Gökmen’i özel bir mesajla Kahire’ye yollar. Peki bu son deneme nasıl sonuçlanır?  

Bu sorunun yanıtını yarın verelim.

FUAD TUGAY: ‘BEN ARNAVUTUM, KAFAM KIZARSA HER ŞEY YAPARIM’

Kahire’de büyük bir krize yol açan Hulusi Fuad Tugay, 1877-78 Osmanlı Rus Harbi ve 1912-13 Balkan Harbi de dahil olmak üzere pek çok dönemde, çok farklı cephelerde çarpışmış bir asker olan ve “Müşir Deli Fuad Paşa” olarak tanınan Fuad Paşa’nın oğluydu.

Aslında tıp öğrenimi gören ve Birinci Dünya Savaşı’na askeri doktor olarak katılan Tugay (1890-1967), Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Dışişleri Bakanlığı’na girerek birçok merkezde Türkiye’yi temsil etmiş, genç Cumhuriyet’in Uzak Doğu’da Japonya ve Çin’de görev yapan ilk diplomatı olmuştu. Mısır Hanedanı’ndan eşi Emine Tugay ile birlikte verdikleri davetler ve protokole hâkimiyetleriyle, bulundukları merkezlerde her zaman bir çekim alanı yaratmışlardı. Tugay, Kahire’den önce Bükreş Büyükelçisi olarak görev yapmıştı.

Mısır’la zor yıllar 2- Nasır, operada elini sıkmayan Türk Büyükelçiyi sınır dışı etti
Fuad Tugay eşi Emine Dürriye Hanım ile birlikte 1930 yılında Şanghay’da Türkiye Maslahatgüzarı olarak görev yaparken. Bu fotoğraf Bedi Nuri Şehsuvaroğlu’nun Tugay’ı anlatan “Hekim Bir Siyasimizin Portresi” kitabında yer alıyor.

Fuad Tugay’ı tanıyan gazetemizin eski genel yayın yönetmenlerinden Necati Zincirkıran, “Hürriyet ve Simavi İmparatorluğu” adlı hatıratında, Kahire’de bizzat tanıklık ettiği “Tugay Hadisesi”ne de geniş bir şekilde yer veriyor. O dönemde Hürriyet’in Ortadoğu muhabiri olarak çalışan Zincirkıran, Kahire’deki krizi duyunca hemen uçakla Lefkoşa’dan buraya geçmiştir. Büyükelçiliğe geldiğinde Dikerdem, askeri ataşe Sıtkı Ulay’ı ve diğer elçilik mensuplarını, Tugay’ın sınır dışı edilmesi kararı nedeniyle panik içinde bulur.

Zincirkıran, bu kriz öncesinde, 1952 ihtilalinden sonra Kahire’ye gittiğinde sefarette ziyaret ettiği Tugay’ın, Nasır hakkında olumsuz görüşler taşıdığını, dahası kendisinden hakaretamiz ifadelerle söz ettiğini de anlatarak, şunları yazıyor:

  “Evet, büyük hata Kahire Büyükelçimizi oradan çekmemekti. Çünkü bu Büyükelçi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına çok çorap örecekti. Adam peşin hükümlüydü ve delice işler yapıyordu. Sonradan bir gün bana; ‘Ben Deli Fuad Paşa’nın oğluyum. Arnavutum, kafam kızarsa her şeyi yaparım dediğini’ de hatırlıyorum.. Uzun boylu, yakışıklı, yüksek sesle konuşan, babacan bir adamdı.”

Mısır’la zor yıllar 2- Nasır, operada elini sıkmayan Türk Büyükelçiyi sınır dışı etti
Büyükelçi Fuad Tugay, Mısır’dan ayrılırken, Kahire Havalimanı’nda bütün diplomatik protokol kuralları, teamüller çiğnenerek bavulları aranarak çıkış yapmak durumunda bırakıldı.

HÜRRİYET MANŞETLERİNDE KAHİRE KRİZİ


Mısır lideri Nasır’ın kararıyla Türkiye’nin Kahire Büyükelçisi Fuad Tugay’ın 1954 yılı ocak ayı başında “İstenmeyen Adam” ilan edilerek Mısır’dan uzaklaştırılması krizi, o dönemde Hürriyet’in manşetlerinden de inmedi. Hürriyet arşivleri konunun o günlerde Ankara’da siyasetin de en önemli konularından biri haline geldiğini gösteriyor. Bu haberlerde Mısır makamlarının Büyükelçi’nin eşi Emine Tugay hakkında döviz kaçakçılığı suçlamasıyla soruşturma açtıkları da bildiriliyor.

Mısır’la zor yıllar 2- Nasır, operada elini sıkmayan Türk Büyükelçiyi sınır dışı etti

Yazarın Tüm Yazıları