Paylaş
Dikkat çekici bir nokta, bu belgenin diplomasi profesyonellerinin oluşturduğu camia içinde de canlı bir tartışmaya sahne olması. Birçok emekli büyükelçi katıldıkları TV programlarında ya da muhtelif medya mecraları için kaleme aldıkları yazılarda alınan sonuçla ilgili değerlendirmelerini kamuoyuyla paylaştı.
Bugünkü yazımızda bu makalelerin bir bölümündeki gözlemleri çok özet olarak okurlarımızın dikkatine getirmek istiyoruz.
HASAN GÖĞÜŞ: ‘PAZARLIK YAPILDI, AYIP DA OLMADI’
Alıntı yapacağımız makalelerden biri, daha önce Hindistan, Yunanistan, Avusturya ve Portekiz’de Türkiye’yi büyükelçi olarak temsil eden Hasan Göğüş’e ait. Türkiye ilk kez veto sinyali verdiğinde 17 Mayıs tarihinde T-24 sitesi için kaleme aldığı bir yazıda Gögüş, “Diplomaside pazarlığın nesi ayıp?” diye sormuştu.
Göğüş, geçen cumartesi günü aynı sitedeki son yazısında “NATO Genel Sekreteri’nin deyişiyle son on yılın en büyük güvenlik krizi yoğun pazarlıklar sonucunda çözüldü. Hiç de ayıp olmadı” diye yazdı. Büyükelçinin dikkat çekici bulduğu bir nokta, imza törenine katılanların hepsinin yüz ifadelerinin “asık” olmasıydı. Göğüş’e göre bu durum “adil bir uzlaşıya varıldığını” gösteriyordu.
Göğüş’ün değerlendirmesinde şu vurgular ön plana çıktı:
- Üçlü muhtıra Türkiye açısından önemli kazanımlar içeriyor. Tabiatıyla müzakere masasına oturduğunuzda tüm istediklerinizi almanız mümkün olmaz. Konsey sonuç bildirgesinin 18. paragrafında üçlü mutabakata atıf yapılarak bağlantı kurulmuş olması, üçlü mutabakata kalıcı bir nitelik kazandırılması açısından son derece yararlı olmuş.
- Şimdi önümüzdeki soru, İsveç ve Finlandiya üçlü mutabakattaki sözlerini yerine getirmezse ne olacak? Türkiye’nin elinde parlamentoda onay kozu var. Ama bu veto tehdidiyle değil, oyalama taktiğiyle mümkün olabilir. Onun da bir sınırı var.”
FATİH CEYLAN: ‘GERÇEK İKİ TEZİN ORTASINDA’
Diplomasi kariyerinin önemli bir bölümünü NATO konuları üzerinde geçiren ve 2018 yılında NATO Daimi Temsilciliği görevinden emekliye ayrılan Büyükelçi Fatih Ceylan, alınan sonucu değerlendirmek için uygulamayı beklemek yanlısı. Ceylan, 4 Temmuz tarihinde “fikirturu.com” isimli web sitesi için kaleme aldığı Madrid Zirvesi’ne ilişkin ayrıntılı bir tahlilde, üçlü mutabakat konusunda “Metin özünde ne bir zaferdi ne de büyük bir yenilgi. Gerçek bu iki tezin ortasında yatıyor demek daha sağlıklı bir saptama olur” diye yazdı.
Ceylan, şu gözlemleri belirtti:
“- Bu metni NATO adına bir kazanç, Türkiye adına uygulama koşullarına bağlı olarak müzakerelerde yeni bir aşama ve Rusya adına ciddi bir kayıp olarak nitelemek daha olgusal ve akılcı bir yaklaşım.
- Kimse Türkiye’nin bu iki aday ülkeden kendi güvenliği konusundaki doğal beklentilerini ortaya koymasına karşı değil. İhtilaflı bir meselenin yerleşik diplomatik yöntemlerle çözümü ister istemez bir al-ver dengesine dayanır. Metin de bu tür bir arayışın ve müzakerenin sonucudur. Bu tür mutabakatların ne tür somut sonuçlar doğuracağını pratikte görmek gerekli. Bu itibarla başarı derecesi uygulamada ortaya çıkacak sonuçlara bağlı.”
ÖMER ÖNHON: ‘ŞART KOŞAN BU KEZ TÜRKİYE OLDU’
Eski Suriye Büyükelçisi ve NATO Genel Müdürü Ömer Önhon’un 1 Temmuz’da T-24 web sitesinde yayımlanan yazısı mutabakatla ilgili kaleme alınmış teknik düzeyde en detaylı analiz oldu.
Emekli Büyükelçi Önhon, yazısında “AB üyeliği için hep şart koşulan bir ülke olan Türkiye, bu defa, şart koşan ülke oldu ve şart koşuculara kendi ilaçlarından tattırdı. İsveç ve Finlandiya liderlerinin şartlar içeren bir belgeye imza atmış olmaları önemlidir” diyerek şu görüşleri belirtti:
“- Muhtıranın kendisi, diplomatik müzakere becerisinin sergilendiği, yapıcı muğlaklıkların ve kendini garantiye alan yazımların, atıfların yer aldığı bir belgedir. Bu belgeyi müzakere eden meslekten yetişme diplomatlarımız, her türlü zorluğa mukabil, görevin kendilerine emanet edilen kısmını yine hakkıyla yerine getirmişlerdir.
- Üçlü muhtıranın en önemli unsuru tabii ki uygulama. Anlaşmalar uygulanabildikleri oranda anlam taşır. Üyelik süreci 30 ülkenin parlamentolarından onay işlemi bittiğinde tamamlanacak. Bu da Türkiye’ye muhtıranın uygulanmasını izleme imkânı veriyor. Gerekli gereksiz birçok vesileyle dile getirilen ‘Türkiye bitti demeden bitmez’ lafı bu konu özelinde geçerli.”
NAMIK TAN: ‘TÜRKİYE’NİN BATI AİDİYETİ TEYİT EDİLDİ’
Eski İsrail ve ABD Büyükelçisi Namık Tan, 30 Haziran tarihinde “Yetkinreport” isimli haber analiz sitesi için kaleme aldığı yazısında, “Tarihi zirveyi başarısızlıktan kurtaran böyle bir belgenin ortaya çıkması önemlidir” diyerek şu tespitleri yaptı:
“- Üç tarafın muhtıra hükümlerini uygulamak konusunda etkin işbirliği yapılmasına dair taahhütlerine ne ölçüde sadık kalabileceklerini şimdiden kestirmek hayli güç görünüyor. Ancak, belgenin NATO dayanışmasının ve Türkiye’nin Batı aidiyetinin teyidine ve korunmasına olanak veren tarihi niteliğini vurgulamakta yarar görüyorum.
- Kısa vadede mevcut koşullardan beslenen ilişkilerde köklü değişikliğe yol açmasa da, muhtıra, Biden görüşmesinde verilecek fotoğrafla birlikte, hükümetin iç politikada kullanımına elverişli malzeme oluşturacaktır.
- Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla küresel çapta ortaya çıkan olağanüstü şartlar, Avrupa ve ABD’yle hızla bozulan ilişkileri ve ekonomik bakımdan içinde bulunduğu sıkıntılar göz önüne alındığında, Türkiye’nin, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini uzun süre engelleyebilecek bir etkisi olabileceğini varsaymak yanlış olurdu. Durum böyle olmakla birlikte, Madrid Zirvesi’nin, Türkiye’nin emsalsiz jeostratejik konumunun ülkemize verdiği imkânların bir çırpıda gözden çıkarılamayacağını ortaya koyduğunu söyleyebiliriz.”
ALİ TUYGAN: ‘GELENEKSEL DİPLOMASİYLE DE OLURDU’
Dışişleri Bakanlığı’nın eski müsteşarlarından (2004-2006), emekli Büyükelçi Ali Tuygan da “Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi” (EDAM) isimli düşünce kuruluşunun web sitesi için kaleme aldığı zirveyle ilgili geniş tahlilde üçlü mutabakatı da değerlendirirdi.
Büyükelçi Tuygan, analizinde suçluların iadesi konusunun demokratik ülkelerdeki “hukuki komplikasyonları” nedeniyle Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılımında sıkıntı yaratması ihtimaline dikkat çekti. Tuygan, bu çerçevede İsveç ve Finlandiya’nın Ankara’nın beklentilerini ne ölçüde karşılayacakları ve TBMM’nin onayının NATO açısından yeni bir soruna dönüşüp dönüşmeyeceği sorularının “beklenip izlenmesi” gerektiğini belirtti.
Tuygan, “NATO müttefiklerimiz üçlü muhtıranın imzalanmasından memnuniyet ifade ettiler. Buna karşılık terör konusundaki anlaşılabilir kaygılarımıza rağmen çoğu dişlerini gıcırdatıyor olmalıdır” diye ekledi.
Türkiye’de dış politika meselelerinin hepsinin bugün yüksek maliyete yol açan iç politik boyutlar kazandığını da kaydeden Tuygan, “Türkiye demokratik yolda kalmış olsaydı ve dostu, düşmanıyla güven ilişkileri sürdürmüş olsaydı, aynı sonuç geleneksel diplomasi yöntemiyle hiçbir maliyet olmaksızın da elde edilebilirdi” diye yazdı.
Emekli büyükelçilerin yaptıkları değerlendirmelerin ana vurguları, ortaya koydukları çeşitlilik içinde bu şekilde özetlenebilir.
Paylaş