Yaz daha yeni başlıyor dikkatli olalım

KARŞIMIZDAKİ ada, Sakız yanıyor.

Haberin Devamı

İnanın korkuyorum, ödüm patlıyor.

Yaz aylarında deli gibi esen rüzgârı hiç sevmiyorum.

Çünkü küçük bir kıvılcım bir büyük yangının habercisi olabiliyor.

Geçtiğimiz yıllarda Ege’nin kıyıları yandı, içimiz acıdı.

Yangında binlerce hektar kül oldu, doğanın dengesi bozuldu.

Geçtiğimiz yıllarda Ege’nin kıyıları da birer birer yandı.

Muğla, Datça, Marmaris, Bodrum’da binlerce hektar kül oldu.

Bir ormanın yanması sadece ağaçların kaybı değil.

Börtü böcekten toprağın dokusuna, kuş göç yollarından yeraltı su kaynaklarına kadar bir ekosistemin çökmesi demek.

Ama mesele artık sadece bizim kıyılarımızla sınırlı değil.

Avrupa’nın tamamı aynı tehditle yaşıyor.

Yılbaşından bu yana AB ülkelerinde 166 bin hektar alan yandı.

Bu, son 20 yılın ortalamasının üç katı.

Ve yaz henüz başlamadı bile.

Haberin Devamı

Avrupa Komisyonu geçen gün yeni önlemler paketini açıkladı.

Bu yaz için 20’den fazla hava aracı ve 650 itfaiyeci önceden riskli bölgelere gönderiliyor.

Yunanistan, Fransa, İspanya, Portekiz gibi ülkeler için bu artık rutin bir yaz planlaması.

İklim değişikliği artık soyut bir çevre terimi değil.

Telefonunuza tahliye mesajı olarak geliyor.

Turistik bir kasabada aniden yükselen alevler olarak karşınıza çıkıyor.

Türkiye’de yangın mevsimi başlamadan önce hep aynı refleksi görüyoruz:

“İnşallah bu yıl az olur.”

‘İnşallah’ın yetmediği bir döneme girdik.

Bizim de Avrupa gibi yaz filosu kurmamız gerekiyor.

Ama yalnızca yangın uçaklarıyla değil.

Okulda çocuklara ‘ateşin doğadaki etkisi’ öğretilmeli.

Bir ormana giren herkesin davranışı bir fark yaratmalı.

Yerel yönetimlerin, belediyelerin, vatandaşın, turizm sektörünün herkesin bir rolü olmalı.

Yaz daha yeni başlıyor, dikkatli olalım.

 

Doğrudur yeni şeyler söylemek lazım

İZMİR’de önemli bir zirve yapılacak.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde örgütlü Belediye-İş Sendikası, sendikalarına üye bin 30 kişinin işten çıkarılma kararı sonrası Genel Başkan Nihat Yurdakul dahil olmak üzere tam kadro İzmir’e gelme kararı aldı.

Gelinen süreçte, “Maaşları karşılayamayız” diyen Başkan Cemil Tugay, eylül zamlarının iptal edilmemesi halinde işçi çıkarılacağını açıklamış ve sendikanın geri adım atmaması sonrası çıkarmalar için harekete geçmişti.

Haberin Devamı

Dilerim herkesi mutlu eden bir görüşme olur.

Bakın:

Avrupa sendikacılığı, 20’nci Yüzyıl’ın ikinci yarısında büyük bir dönüşüm yaşadı.

Sınıf mücadelesi yerine ‘sosyal diyalog’ kavramı öne çıktı.

Sadece ücret artışı değil, çalışma saatlerinin esnetilmesi, uzaktan çalışma hakları, dijital güvenlik, yaşam kalitesi, iklim değişikliği karşısında iş güvencesi gibi yeni başlıklar müzakere gündemine alındı.

Sendikalar sadece ‘isteyen’ değil, ‘planlayan’ oldular.

Sadece direnç noktası değil, toplumsal denge aktörü oldular.

Bu değişim Türkiye’ye hala tam anlamıyla gelmedi.

Grev meşru bir haktır.

Ama kamu hizmeti gibi hayati alanlarda sosyal sorumluluk boyutu da unutulmamalıdır.

Haberin Devamı

Grev sadece işçinin hakkı değil, aynı zamanda bir toplumsal müzakere biçimidir.

Ve bu müzakere doğru bilgiyle, açık rakamlarla ve karşılıklı güvenle yürütülürse anlam kazanır.

Şimdi bir düşünün:

Bugün bir sendika, sadece “Aldığımız maaş az” diyorsa…

Ve başka hiçbir başlıkta pozisyon almıyorsa…

Aslında 1970’lerin dünyasında konuşuyor demektir.

Bugün bir sendikanın söylemesi gereken şey şudur:

“Evet, adil ücret istiyoruz. Ama aynı zamanda sürdürülebilir belediye bütçesi, dijitalleşme karşısında çalışan hakları, sosyal yardımların kapsayıcılığı, genç işçilere fırsat eşitliği de istiyoruz.”

Çünkü sendikacılığın modern tanımı sadece hak talebiyle değil, geleceği inşa etme iradesiyle yapılır.

Haberin Devamı

İzmir’deki kriz belki de bu gerçeği yüzümüze vurmak için yaşandı.

Sadece Cemil Tugay’ın ya da Ercan Gül’ün sınavı değil bu!

Türkiye’nin sendikal kültürünün sınavı da diyebiliriz.

 

Siyasetin insani tarafını seviyorum

FERDİ Zeyrek’i talihsiz bir kazayla kaybettik.

Üniversite sınavına 10 gün kala gerçekleşen bu olay kızı Nehir’i çok sarstı.

Sosyal medya paylaşımlarını okuyorum ve hissettiklerini çok iyi anlıyorum.

Nehir’i sınava CHP Genel Başkanı Özgür Özel bizzat kendisi götürdü.

Siyaset bir yana arkadaşlıklar, dostluklar bir yana…

Ben bu fotoğrafları seviyorum.

Siyasetin insani tarafını daha çok öne çıkarmalıyız.

Ve hep söylüyorum:

Siyasetin tonu, üslubu mutlaka yumuşamalı.

 

Haberin Devamı

Futbolun anayasasını yazmak lazım

FUTBOL artık romantik bir oyun değil.

Büyük bütçelerin, veri analizlerinin, kurumsal yönetimin arenası.

3’üncü Lig’de bile rekabet edebilmek için finansal altyapınız, idari planlamanız ve disiplinden sapmayan bir yönetim aklınız olmalı.

Yoksa, Altay gibi 100 yıllık bir kulüp bile markasını icradan kurtaramaz.

Futbol kulüplerinin uzun yıllar boyunca yöneticilik değil, ‘tüketicilik’ yaptığı bir dönemin doğal sonucu bu!

Yönetici değişti, hoca değişti, futbolcu değişti.

Ama sistem aynı kaldı.

Sürekli borçla dönen, günü kurtaran, plansız ve hesap vermeyen bir yapı.

Altay gibi kulüplerin ‘tarihle’ değil, ‘gelecekle’ yönetilmesi gerekiyor.

Geçmiş başarılar bugünkü sorumlulukları hafifletmiyor.

Artık marka olmak için sadece ‘100 yıllık kulüp’ olmak yetmiyor.

Finansal şeffaflık, hesap verebilirlik ve yeniden yapılanma şart.

Bugün geldiğimiz noktada futbol için yeni bir anlayış gerekiyor.

Belki de bu bir tür ‘futbol anayasası’dır.

Kurumsal hafızası olan, bağımsız denetime açık, borçlanma sınırları belirlenmiş, kişisel inisiyatiflere kapalı bir yapı.

Ve en önemlisi:

Futbolun bir sektör olduğu gerçeğini kabul eden, ona göre davranan bir sistem.

Bu yazdıklarım sadece Altay için değil.

Bugün birçok kulüp aynı şeyleri yaşıyor.

Aslında yol haritası belli, uygulayan kazanıyor.

Yazarın Tüm Yazıları