Biden-Erdoğan görüşmesi: İlişkide bir yıl önce bir yıl sonra...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen çarşamba günü Madrid’de ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmeyi değerlendirmeden önce kısaca bir yıl öncesini hatırlayalım.

Haberin Devamı

Geçen yıl tam bugünlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden’ın 14 Haziran 2021 tarihinde Brüksel’deki NATO Zirvesi sırasında yaptıkları görüşmenin hemen ertesinde yine Türk-ABD ilişkilerinin akıbeti tartışılıyordu.

Bu görüşme, ABD’nin yeni Başkan’ı Biden’ın 20 Ocak’ta yemin edip göreve başlaması sonrasında Erdoğan’a uzun bir süre mesafeli durmasının ardından kurulan ilk yüz yüze temastı.

Buluşmanın ağırlık noktasını, ABD’nin Afganistan’dan çekilme planları çerçevesinde Türkiye’nin Kabil Havaalanı’nın işletmesini üstlenmesi projesi oluşturmuştu.

Afganistan’da talip olunan rol, Rusya’dan S-400’lerin alımı, Türkiye’nin F-35 savaş uçağı projesinden çıkartılması, Suriye’de YPG’ye verilen ABD desteği gibi kriz başlıklarıyla kilitlenmiş olan Türk-ABD ilişkilerini kurtaracak bir sihirli değnek gibi görülüyordu, en azından Türk tarafınca.

Haberin Devamı

Ancak geçen ağustos ayında Taliban’ın yaptığı bir hamleyle erken bir şekilde Kabil’e girmesi ve ABD’nin Afganistan’dan apar topar çıkması üzerine bu planlar altüst olunca, ilişkileri kurtarması için umut bağlanan proje de gündemden çıktı ve başa dönülmüş oldu.

Bunu Erdoğan’ın geçen eylül ayında BM Genel Kurulu toplantısı için gittiği New York’ta yaşanan randevu krizi izledi. Erdoğan, aynı tarihlerde New York’ta bulunan Biden ile görüşmek için yaptığı öneriye olumsuz yanıt geldiğini basından gizlemeyerek, tepkisini sert ifadelerle dile getirdi. Erdoğan, 23 Eylül tarihinde İki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş hayra alamet değil. Sayın Biden ile iyi başladık diyemem” diye konuştu. Bunu, Erdoğan’ın bir hafta kadar sonra Soçi’ye giderek 29 Eylül’de Rusya Lideri Vladimir Putin ile baş başa yaptığı görüşme izledi.

BIDEN F-16’LAR İÇİN ‘ELİMDEN GELENİ YAPACAĞIM’ DEMİŞTİ

Erdoğan, hemen ardından ABD cephesinde yaptığı sürpriz bir hamleyle herkesi şaşırttı. Türkiye, ekim ayı başında ABD yönetimine başvurarak 40 adet F-16 savaş uçağı ve ayrıca mevcut F-16 filosu için 80 adet modernizasyon kiti talep etti. Toplam büyüklüğü 6-7 milyar dolara çıkabilecek bir alım söz konusuydu.

Haberin Devamı

Eylül ayında yaşanan soğukluğu, 31 Ekim’de Roma’da düzenlenen G-20 zirvesi sırasında Biden ile Erdoğan arasında yapılan ikili görüşme izledi. Bu görüşmede yeni bir fikir olarak, iki ülke arasındaki sorunları ve diğer gündem maddelerini bürokratik kurumların katılımıyla bütüncül bir şekilde ele almak üzere dışişleri bakanlarının gözetiminde işleyecek “Stratejik Mekanizma” düşüncesi ortaya çıktı.

Başkan Biden, Roma buluşmasında Türkiye’ye F-16’ların alımında yardımcı olacağı konusunda söz verdi. Erdoğan, görüşmeden sonra Biden’ın F-16 talebiyle ilgili olarak kendisine “Çok kısa zamanda netice alamayabiliriz. İki farklı bölümden, Temsilciler Meclisi ve Senato’dan geçiyor. Malum durum 50-50 ama ben elimden geleni yapacağım” dediğini aktardı.

Haberin Devamı

Böylelikle, ilişkiler F-16 dosyasına kilitlenmiş oldu. Ancak bu kez satış için nihai onay makamı olan Kongre’deki güçlükler ortaya çıktı. Kongre’de Türkiye’nin F-16 alımına karşı ciddi bir direnç belirdi. S-400’lerin gelişi nedeniyle zaten CAATSA Yasası çerçevesindeki yaptırımlara maruz kalan, öncesinde F-35 programından çıkartılmış olan Türkiye’ye F-16 satışı konusunda Kongre nasıl ikna edilecekti?

İfade özgürlüğü ve insan hakları alanlarındaki sorunlardan Suriye’deki askeri harekâtlara kadar pek çok alana yayılan eleştiriler nedeniyle Türkiye konusunda Kongre’yi kaplayan olumsuz havanın nasıl aşılacağı ciddi bir soru olarak gündeme yerleşti.

ERDOĞAN BIDEN’DAN NEDEN ŞİKÂYETÇİ OLDU?

Haberin Devamı

Aslında Roma buluşması sonrasında geçen sekiz ay zarfında bu başlıkta elle tutulur bir ilerleme olduğunu söyleyebilmek güçtür. ABD Yönetimi 17 Mart tarihinde Kongre’ye gönderdiği bir mektupta Türkiye’ye F-16 satışını desteklediğini belirtmekle birlikte, onay işleminin başlatılabilmesi için yapması gereken F-16’ların satışına ilişkin resmi bildirimi henüz Kongre’ye iletmiş değildir.

Bu arada, geçen süre içinde Erdoğan, Başkan Biden ile istediği gibi bir çalışma ilişkisi kuramadığı yolundaki şikâyetlerini muhtelif vesilelerle dile getirmeye devam etmiştir. İlginçtir ki bu durum Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesi sonrasında da sürmüştür. Geçen 24 Mart’ta Rusya’nın Ukrayna’yı işgali üzerine Brüksel’de düzenlenen NATO Zirvesi sırasında iki lider arasında ikili bir görüşme gerçekleşmemiştir.

Haberin Devamı

Erdoğan, 28 Nisan’da “Burada ben yeri geldiğinde nasıl Sayın Putin’i arıyorsam, sayın Putin de beni arıyorsa, herhalde Biden da bu şekilde araması lazım” diyerek Beyaz Saray ile diyalog eksikliği konusundaki hoşnutsuzluğunu açıkça kayda geçirmiştir.

Öte yandan, Stratejik Mekanizma’nın 18 Mayıs’ta New York’ta dışişleri bakanları düzeyinde ilk toplantısını yapması da ilişkilere yeni bir açılım getirmemiştir. Ve derken, Türkiye’nin mayıs ayı ortasında Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik başvurularını veto etmesinin getirdiği belirsizlik Türk-ABD ilişkilerinin üzerini kaplamıştır.

ABD CEPHESİ HAREKETLENİYOR, KALIN: ‘BÜYÜK ORANDA ANLAŞTIK’

Burada dikkat çekici olan bir nokta, ABD tarafının Türkiye’nin vetosunun tetiklediği kriz süresince kamuoyu önünde aktif bir şekilde devrede olduğu izlenimi vermekten kaçınmış olmasıdır. Bu tutum, muhtemelen ABD’nin doğrudan Türkiye ile pazarlık yapıyor durumuna girmekten kaçınmak istemesinden kaynaklanıyordu. Buna karşılık zirvenin yaklaşmasıyla birlikte Amerikan tarafının tutumunda belirgin bir hareketlilik gözlenmiştir.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçen cumartesi günü Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu telefonla araması bu yönde atılan önemli bir adım olmuştur. ABD Dışişleri tarafından yapılan açıklamada ilk sırada bakanların “Zirve öncesinde NATO’nun birliğinin önemini konuştukları” belirtilmiştir. “NATO’nun birliği” vurgusu ile öncelikle İsveç ve Finlandiya başvuruları karşısında zirve sırasında ittifak içinde bir bölünmenin yaşanmaması beklentisinin kastedildiği açıktır.

Bir başka kayda değer gelişme, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın geçen pazar akşamı Habertürk’e Finlandiya ve İsveç’le müzakerelerin ulaştığı son durumu anlatırken “Büyük oranda mutabakat sağladık, anlaşamadığımız birkaç konu var. Yarın onunla mutabık kalırsak, Madrid’e öyle gideceğiz” diye konuşmasıydı.

Kalın’ın açıklaması, aslında zirve haftası başlarken “büyük oranda” anlaşma menziline girildiğini duyuruyordu.

BEYAZ SARAY’DAN GELEN TELEFON

Bunu salı sabahı Erdoğan’ın Madrid’e hareketi öncesinde Başkan Biden’ın kendisini telefonla araması izlemiştir. Beyaz Saray’ın bu konudaki açıklamasında, Biden’ın Erdoğan’la “Madrid’de bir araya gelmeyi arzu ettiğini belirttiği” vurgulanmıştır. New York Times’ın aynı gün ABD yetkililerine dayanarak verdiği Madrid mahreçli habere bakılırsa, Biden bu görüşmede Erdoğan’ı zirvede diğer konularda ilerlenebilmesi için “anı yakalaması” yönünde teşvik etmiştir.

Bu arada aynı günün akışı içinde Erdoğan’ın Madrid’de NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ve İsveç Başbakanı Magdalena Andersson ile yaptığı toplantıda bir süredir müzakere edilmekte olan metin üzerinde anlaşmaya varılmış ve üçlü mutabakat metni imzalanmıştır. Bunu ertesi günü Erdoğan ile Biden’ın Madrid’de yaptıkları ve bir saati aşkın süren görüşme izlemiştir.

BIDEN F-16 SATIŞINI DESTEKLİYOR, ANCAK...

Burada önem taşıyan husus, Beyaz Saray tarafından yapılan açıklamada Biden’ın sorunun çözümünden duyduğu memnuniyeti aktardığı ifade edilirken, “Ege ve Suriye’de istikrarın sürdürülmesinin öneminin görüşüldüğünün” de belirtilmesidir. Bu ifadeden, Biden’ın görüşmede Ege’de gerilimden kaçınılması ve aynı zamanda Suriye’de yeni bir askeri harekâta girişilmemesi beklentisini ilettiği anlaşılıyor.

Buna karşılık ABD tarafı görüşme sonrasında F-16 projesi konusunda Türkiye’nin talebine olumlu baktığını bir kez daha vurgulamıştır.

Başkan Biden, zirveden sonra düzenlediği basın toplantısında bir soru üzerine ABD’nin Türkiye’ye “F-16’ları satması ve bu uçakları modernize etmesi gerektiğini” belirterek, “Bunu yapmamak çıkarımıza değil. Onlara da söylediğim gibi, geçen aralıktan bu yana görüşümü değiştirmedim. Ve bu herhangi bir karşılığa bağlanan bir şey de değil. Bunları satmalıyız. Ancak Kongre’nin onayını almam gerekiyor. Kanaatimce bunu yapabiliriz” şeklinde konuşmuştur.

Görüleceği gibi, ABD ile ilişkilerde yine aynı noktaya gelmiş bulunuyoruz. Bütün mesele, önümüzdeki kasım ayında yapılacak Kongre yenileme seçimleri öncesinde ve özellikle ABD ekonomisinin de iyiye gitmediği yolundaki işaretlerin artığı bir dönemde, Başkan Biden’ın Kongre’yi bu satışı onaylaması için ikna yönünde gerekli iradeyi sergileyip sergilemeyeceği sorusunda düğümleniyor. Ayrıca Biden’ın siyasi gücünün durumu da burada önemli bir faktör olacaktır.

Kabul edelim ki Finlandiya ve İsveç başvurularının Madrid Zirvesi’nde çözümsüz kalması muhtemelen F-16 dosyasının Kongre’de tümden kapatılmasına yol açabilirdi. Ancak bu ihtimal geride kalmış olsa da Kongre faktörü, F-16 dosyasının ve dolayısıyla Türk-ABD ilişkilerinin üzerinde asılı durmaya devam etmektedir.

Yazarın Tüm Yazıları