Daha sonra da bir sinema etkinliği için, Kos Adası’na gitmiştik.
“Doktor Civanım” ve “Orta Direk Şaban” filmlerini konuşmuştuk. Kemal Sunal’la aynı filmlerde buluşmasının, kendisine iyi geldiğini söylemişti. Sakindi ve hiç hastalık konuşmamıştı o gün.
İyi kalpli bir insan olduğunu hissettirmişti. Geçen hafta hayatını kaybetti.
Bahar Öztan’ın şefkatini, derin hassasiyetini asla unutamam.
Güzel insanlar bir anda güzel olmaz. Güle Güle Bahar...
Bugünlerde ne yapıyor?
Editör ve yazar Filiz Çiçek, bugünlerde ne yaptığını anlattı:
Oyun sonrası, tiyatro ekibiyle tanışan Vassaf, oyuncularla tek tek ilgilendi. Görüşlerini paylaştı.
Gündüz Vassaf, ülkemizin en önemli düşünürlerinden.
Yazdıklarının yanında, kültür sanat üreticilerine böylesine destek olması çok kıymetli.
Özdemir Nutku Ulusal Oyun Yazma Yarışması’ndan ödülle dönen, Direklerarası Oyun Yazarı ödülünü kazanan “Einstein Kumpanyası”, Devrim Pınar Gürbüzoğlu imzalı.
Oyuncu kadrosunda ise Melissa Karagöz ve Bahadır Karaca var. Yönetmen koltuğunda ise, THINK House’un pek çok projesinde ismini gördüğümüz Hasan Demirci yer alıyor.
İyi bir tiyatro oyunu izlemek isteyenler, 27 Mart Tiyatro Günü’nde yapılacak özel gösterimi kaçırmasın.
Aşkın ve dostluğun romanı
Bu seyahatimde de benzer duyguları yaşadım. Türkiye’nin dört bir yanından lezzetler sunan Bursa, gastronomisini de geliştirmiş durumda.
Bursa Kent Müzesi’nin kuruluşunun 20. yılı şerefine özel hazırlanmış bir sergiden bahsetmek istiyorum, “Zeki Müren Elbet Bir Gün Buluşacağız” adlı sergisi. Sergide Zeki Müren’in sahne kıyafetleri, gözlükleri, ayakkabıları, piyanosu, plakları ve birçok kişisel eşyaları vardı.
Sanatçının kendi eliyle yazdığı besteleri, mektupları ve notları sergiye başka bir boyut katmış. Koleksiyonun önemli bir bölümünde ise Fatma Girik’ten Ajda Pekkan’a, Cüneyt Arkın’dan Müzeyyen Senar’a kadar birçok sanatçı dostunun yer aldığı Zeki Müren’e ait fotoğraflar bulunuyor. Bu özel sergi bir yıl boyunca sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.
Bursa Büyükşehir Belediyesi, Türk Eğitim Vakfı (TEV) ve Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı’nın katkılarını da unutmamak gerekiyor. Fırsatını bulunca gidip gezin bence.
Beyhan Saran: Sahnelere Bir Armağan/Pankuş Yayınları
Ferhunde Hanımlar dizisi ile hafızalarda yer edinen Ankara Devlet Tiyatrosu Sanatçısı Beyhan Saran’ın yaşamı kitap oldu. 1958’de Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sanat yaşamına başlayan Beyhan Saran 50’den fazla tiyatro oyununda, sayısız radyo tiyatrosunda rol aldı. Kitap 4 bölümden oluşmakta.
Yazar, eğitmen, yapımcı Fırat Devecioğlu’nun yeni kitabı “Lazarus-Tanrı Oyuncağı” Destek Yayınları etiketiyle okuyucuyla buluştu.
Yazara “Lazarus’u neden yazdın” diye sordum, işte cevabı:
“Bu kitabın ilk notunu, bir hastalık nedeniyle bir süre yaşamak zorunda kaldığım, Ege Üniversitesi’nin altıncı katında, Nöroloji Bölümü’nde kaleme aldım. Hikâyede karşılaştığınız, Lazarus hariç, tüm karakterler gerçek. Lazarus-Tanrı Oyuncağı’nı, öncesinde, 2020’de tiyatro metni olarak kaleme aldım. Şirketim THINK House ile oyunun yapımcılığını üstlendim. Bugüne kadar İstanbul’un önemli sahnelerinde, 70’in üzerinde gösterim yaptı. Oyunun metnine yönelen ilgi, beni Lazarus’un novellasını yazmam konusunda motive etti ve bugün onu edebiyatseverlerle buluşturmuş olmanın mutluluğunu yaşıyorum.”
Tara Kitap 10. yılını kutluyor
Kişisel gelişim, psikoloji, ebeveynlik ve roman türlerinde yayımladığı kitaplarla öne çıkan Tara Kitap 10. yılını kutluyor. Kitap seçkilerinde kadın okurların ilgi duyduğu alanlara yoğunlaştıklarını belirten yayınevinin kurucusu Selcen Gür, ‘Kadınlar için kadınlar tarafından kurulmuş bir yayınevi’ olduklarının altını çiziyor. Kitap okumaya ilgiyi artırmak ve edebiyatseverlerle buluşmak için kurduğu Tara Akademi’de çeşitli yazarlarla söyleşiler yaptığını kaydeden Gür, “Akademimizde bir yılı geride bıraktık ve bugüne kadar yaptığımız etkinliklerde edebiyat tutkunlarının bir araya gelmeye ne kadar hasret kaldıklarını gözlemledik. Önümüzdeki dönemde etkinliklerimize bibliyoterapiyi de ekleyecek olmanın heyecanını yaşıyoruz” diyor.
Heyecan verici bir fizik yolculuğu
Kronik Kitap’ın “Dakikalar İçinde” serisinden Fizik; çok hızlı okunabilen, okundukça hayret ettiren, oldukça zevkli bir bilim kitabı. Evrenimizin nasıl işlediğine dair sayısız konuda detay veriyor. Kökeni Antik Yunan’a kadar uzanan klasik mekanikten nasıl yararlanılıyor? Teleskop ve mikroskop nasıl çalışıyor? Sıcaklık ilk defa nasıl ölçüldü? Evren hakkında bilgi edinmemizin en önemli yollarından elektromanyetizma nedir? Madde, maddenin halleri, atomun yapısı, elektrik motoru, jeneratör, analog ve dijital elektronik, nükleer silahlar, kuantum fiziği, Büyük Hadron Çarpıştırıcısı, kozmoloji, ışık hızı, zaman makineleri, karanlık madde, evren ve daha pek çok fizik kavramı; çizimler, fotoğraflar ve 200 görsel eşliğinde tüm meraklılara en kolay biçimde anlatılıyor.
Zeki Demirkubuz filmlerinin analizleri
Genç müzisyen şimdi yeni romanıyla karşımızda: “Olağanüstü, Sıradışı ve Mükemmel!”
April Yayıncılık’tan çıkan romanda aşk, macera, polisiye ve gizem temaları baskın.
Hikâye tanıdık...
Yıllardır yaptığı dizi yönetmenliği işinden bıkan ve kendini bulmak isteyen karakterimiz bir yazlık siteye gidiyor, yeni yüzlerle karşılaşıyor ve tam hayalindeki kitabı yazmaya girişecekken çözülememiş bir olayın ortasında buluyor kendini... Dedeoğlu’nun romanını tüm polisiye roman severlere öneriyorum.
Goethe Enstitüsü Çeviri Destek Programı
Ülkemizde Alman edebiyatı gitgide popülerleşiyor. Klasikler kadar modern dönem yazarları da okurda karşılığını buluyor. Yayınevlerinin Almanca eserleri dilimize kazandırmasında desteklerin de elbette önemli bir rolü var. Goethe Enstitüsü, okurları Almanca kitaplarla buluşturuyor. Goethe, Çeviri Desteği Programı ile Almanca yazılmış çağdaş kurgu ve kurgu-dışı eserler, çocuk ve genç yetişkinlere yönelik kitaplar için yayıncılara destek oluyor.
Yaklaşık 50 yıldır süren programla 45 farklı dilde yaklaşık 7 bin kitabın yayınlanmasına destek olundu. Bu seneki çeviri programı için başvurular ise 1 Mart’a kadar sürecek.
Bu film bir bilim insanı tarafından hayata döndürülen genç bir kadının hikayesini anlatıyor. Senaryosunu Yorgos Lanthimos ile Tony McNamara’nın yazdığı film, Alasdair Gray’in de bir romanı. Zavallılar’ın dekorları ve oyunculukları üst düzeydi. Sanat filmine en iyi yansıtan filmlerinden biri olarak hep aklımda kalacak.
Bella hikayesi herkesi etkileyecek gibime geliyor.
Filmde varoluşçuluk da var, kadın hakları da...
Bella Baxter’ı unutmak mümkün mü?
Zavallılar’, 11 dalda Oscar’a aday gösterildi. Emma Stone, Willem Dafoe ve Mark Ruffalo’nun rol aldığı filmin yönetmen koltuğuna Yorgos Lanthimos var. Bu arada Emma Stone filmindeki performansıyla BAFTA’da ‘En iyi kadın oyuncu ödülü’nü kazandı.
İnkılap yayınlarında neler oluyor?
İnkılap Yayınları, her dönemde çok satanları bulmayı başarmış bir gelenekten geliyor. Aren Şenorkyan’la ile İnkılap Yayınları’nı, gelecek günleri, sektörü konuştum.
Oyun, Gülsün adına bir gazetenin gönül postası köşesine ‘Goncagül’ rumuzuyla bir mektup gönderilmesiyle başlıyor.
Ancak ilana 261 adet talip mektubu gelince olaylar bir anda içinden çıkılmaz bir hale gelir.
Oktay Arayıcı’nın yazdığı, OBBKT genel sanat yönetmeni A. Emrah Özdilek’in yönettiği “Rumuz Goncagül” adlı müzikli oyun, izlenmeyi hak ediyor.
Oyundan sonra A. Emrah Özdilek’e “Rumuz Goncagül’ün birden fazla uyarlaması var. Bu oyunu diğerlerinden ayıran şey nedir?” diye sordum.
O da “Her ne kadar geleneksel yapıda epik bir oyun olarak düşünsek de ben reji de İtalyan Halk Tiyatrosu (Commedia dell’arte) özelliklerinden faydalanarak sahneleme yaptım. Rumuz Goncagül hep belli bir kalıpta sahnelenmiş farklı bir dramaturgi çalışması yapılmamış” diye cevapladı.
Sahnede dekor oldukça sadeydi.
Söyleşi, aynı zamanda Almanya’nın önde gelen gazetelerinden Frankfurter Allgemeine Zeitung’un “Türkei” ekinde de okurla buluşmuştu.
Vefat haberini alınca o söyleşiyi anımsadım.
Mario Levi’ye “İstanbul’u hayatında hiç görmemiş birine bu şehre dair ilk neyi anlatırdınız” diye sormuştum.
O da şöyle yanıt vermişti:
“Galata Kulesi ve çevresi. Mutlaka o sokaklarda bir süre gezmesini söylerdim. Terasa çıkarırdım, İstanbul’u oradan görmesini sağlardım. Haliç manzarası harikadır. İstanbul’a ait bir rengi vardır o manzaranın. İstanbul benim için derin bir bağlılığın yanı sıra kızgınlığı ve kırgınlığı da barındıran bir şehir. Son nefesimi vermek istediğim şehir.”