Paylaş
100 milyar doların üstündeki servetiyle dünyanın en zenginleri listesinde sürekli ilk üçe giren Bill Gates, kurucusu olduğu Microsoft’tan kazandığı bu parayı çocuklarına bırakmayacak.
22, 25 ve 28 yaşındaki çocuklar servetin ancak yüzde 1’ini alacak, gerisi Gates Vakfı’na aktarılacak.
Gates aldığı kararı şöyle izah ediyor:
“Çocuklarım harika bir terbiye ve eğitim gördü. Ama servetin ancak yüzde 1’ini alacaklar, çünkü bunun onlara iyilik olmayacağına karar verdim. Microsoft’u yönetmelerini istemiyorum. Bu bir hanedanlık değil. Onlara kendi kazançlarını ve başarılarını elde etmeleri için bir şans vermek istiyorum. Teknolojiden servet kazananlar daha az hanedan. Sermayelerinin çoğunu dağıtıyorlar...”
Yüzde 1 bile 1 milyar dolar ediyor, hiç fena para değil. Gates’in yaklaşımını fırsat eşitliği açısından alkışlamamak imkânsız.
Türkiye’de böyle bir şey olabilir miydi diye düşünmeden de edemiyor insan. Varını yoğunu hayır kurumlarına bağışlayan yok mu? Çok.
En başta, mirasını Mehmetçik Vakfı ile Türk Eğitim Vakfı’na paylaştıran Zeki Müren geliyor akla. Ama bunlar çoğunlukla çocuğu olmayan örnekler.
Zaten belli ki Gates ve çevresinde de durum farklı değil, servetini teknolojiden kazananlar ve kazanmayanlar ayrımı yapıyor.
Teknolojiden zengin olmak, anladığım kadarıyla kredi kartıyla harcama yapmaya benziyor. O anda cebinizden canlı para çıkmıyor ya...
Harcamamış gibi sayıyoruz kendimizi. Alması da, vermesi de, harcaması da, dağıtması da daha kolay oluyor.
Yeri gelmişken komik bir anımı anlatayım:
Geçenlerde yakinen tanıdığım bir çiftin evine gittim, sehpanın üstünde deste deste bir ton para...
“Bunlar ne böyle?” diye sordum. Kocası şöyle cevap verdi: “Yarın hanımefendinin estetik ameliyatı var. Gidecek meblağı geceden nakit olarak gözünün önüne koydum ki belki görüp sabaha kadar vazgeçer.”
Bill Gates’in servetini de banknot olarak önüne yığsak... Fikrinde bir değişiklik olur mu acaba?
Çağla’nın serpme kahvaltısı
Çağla Şıkel’in üç-beş kuruyemiş, birkaç da vitamin hapından oluşan kahvaltısı epey gündem olmuştu hatırlarsınız.
“Serpme kahvaltı için de eczaneye gidiyor herhalde” diye mavrasını yapmıştım ben de. Meğer bir önceki gece çok geç yemek yemiş, ertesi gün öğün geçiştirmek için öyle yapmış.
“Sanki kurbağa bacağı yemişim muamelesi yapıldı” diyor. Vitamin haplarını da yaşı gereği, sağlık açısından alıyormuş.
E ne bilelim biz Çağla...
“Kahvaltı” diye paylaşınca sabahları öyle besleniyorsun sandık.
Kurbağa bacağına gelince...
Kabaca araştırdım, protein açısından zengin, kalori olarak düşük ve bol bol omega-3 içeriyormuş.
Ama Çağla’ya kötü haber:
Hapı daha çıkmamış.
El Turco’nun tercihi
İtalya’da yaşayan Türk oyuncu Can Yaman’a bir televizyon testi sırasında “Türkiye mi, İtalya mı?” diye sorulmuş.
İtalya cevabını verdiği için linç yiyor.
Kızanların haklı olduğu bir yan var tabii: İnsan doğduğu, yetiştiği toprakları asla unutmamalı, ikinci plana atmamalı.
Ama diğer yandan, “İnsanın vatanı doğduğu yer değil, doyduğu yerdir” diye de bir atasözümüz var.
Yoksa geçici işçi olarak Almanya’ya giden, sonra bir daha dönmeyen milyonları nasıl izah edeceğiz?
Orada kalmayı tercih etmeleri, memleketlerini sevmedikleri anlamına gelmiyor ki...
Ayrıca Can, Türkiye’de başarısız olduğu için gitmedi.
Burada da zaten çok ünlüydü, orada çalışmayı, üretmeyi tercih etti ve başarısına başarı kattı.
“El Turco” adındaki son dizisi 15 milyon seyirci rekoru kırdı mesela.
Etrafta o kadar boş beleş insan var ki, keşke hepsi Can Yaman kadar Türkiye’nin tanıtımını yapıp, vergisini de Türkiye’de ödese...
Perili değil pireli ev
Kaya Çilin-giroğlu’nun eski eşi Feraye Tanyolaç ev sahibiyle kira yüzünden mahke-melikti.
Ev sahibi, “100 bin liralık dairede 11 bin liraya oturuyor” diyor, Tanyolaç ise Bebek gibi lüks bir semtteki evin pireli ve fareli olduğunu, bu yüzden o parayı etmeyeceğini savunuyordu.
Sonunda mahkeme, “pireli eve” yüzde 600 zam yaparak kirayı 67 bin 500 liraya çıkarmış. O da Tanyolaç eski kiracı olduğu için.
“Pire” meselesi tutmadığına göre, Tanyolaç bir de “peri”yi mi denese?
Belki yine 11’den oturmaya devam eder.
Taş Bebek taş gibi
Müzisyen ve yazar Onur Akay, Gönül Yazar’ın ağır hasta olduğunu duyurdu...
Taş Bebek “Taş gibiyim” diye isyan etti. Onur Akay bu tür haberleri nedeniyle “felaket tellalı” olarak anılıyor, biliyorsunuz.
Ama şimdi haksızlık da etmeyelim, gerçekten tutturduğu da oluyor.
Paylaş