Safiye ile Faik“hugbuddy” mi?

Safiye Soyman (63) ile Faik Öztürk’ün (62) yıllar süren hayat arkadaşlığı, günümüzün ilişki tanımlarından hangisine giriyor? Soruyu inadına böyle ters köşe sordum ki kuşak farkı iyice ortaya çıksın...

Haberin Devamı

Biz eski kuşaklar her ilişkiye bir isim bulmak zorundaydık. Mesela uzun yıllardır birlikteler ve evlenmiyorlar mı? “Evlilik dışı ilişki yaşıyorlar” demezdik. “Hayat arkadaşı” derdik onlara. Orhan Gencebay ile Sevim Emre gibi.
Safiye Soyman ile Faik Öztürk de bu kontenjandan. Aralarında resmi nikâh yok. Ama herkes onlara “evli” çift muamelesi yapıyor.
Bir yandan bağımsızlar, bir yandan da her yere beraber gidiyorlar. Kavga edip barışıyorlar falan, insanın gözüne sevimli de geliyor bu “genç-flörtöz” halleri.
Peki, “hayat arkadaşı” gibi geçen yüzyıldan kalma değil de bugünkü terimlerle teraziye koysak ne isim verirdik Safiye ile Faik’in ilişkisine?
Öyle ya “platonik”ten tutun çeşit çeşit ilişki tanımlaması var.
Safiye Faik aşkı ilk bakışta “situationship”i andırıyor.
Nedir situationship?
Belirsiz, gelecekten hiç bahsedilmeyen ilişki türü.
Yani duruma göre sevgili, duruma göre free.
Ama tam oturmuyor Safiye ile Faik’de.
Çünkü burada “erkek tarafı” nikâha hevesli ama “kız tarafı” baba travması nedeniyle evlenmek istemiyor.
O zaman belki de “hugbuddy” (sarılma arkadaşı) Safiye ile Faik.
Yani gündüzleri normal arkadaşmış gibi takılan ama geceleri kaşık pozisyonu alıp birlikte uyuyan çiftler...
Cinselliğin değil, şefkatin ön planda olduğu ilişkiler bunlar.
Evet, Safiye ile Faik ilk bakışta “hugbuddy”yi de andırıyorlar ama çok yakın zamanda bir kriz yaşadılar.
Başka bir ilişki türünü de içeriyor bu kriz.
Gelin, birlikte bakalım...

Haberin Devamı

Seni ben yarattım, şu küçük dağları da...

Katıldığı bir programda Faik Öztürk’ün eski bir sözünün hatırlatılması üzerine esti gürledi Safiye Soyman:
“Onu kim meşhur etti? Ben meşhur ettim. Ben olmasam o biter. Onu ben yarattım. Ben varsam Faik var...”
Gören görmeyen de Safiye gazino patronu, Faik de Gönül Yazar’ın gençliği diyecek...
Nasıl bir patron ağzı, nasıl bir üstten bakış.
Bu haliyle de “Joe Sendromu”nu anımsatıyor ilişkileri. Yani her iki tarafın da meşhur olduğu ama taraflardan birinin ağır basıp, diğerini eziklediği ilişki.
Taylor Swift ile Joe Alwyn çifti gibi. Safiye’nin kullandığı bu dil, Joe Sendromu’nun anayasası gibi.
Neyse ki Faik son anda ustaca ‘u dönüşü’ yapmayı bildi:
“Safiye Hanım sayesinde şöhret oldum, tanındım ama bunun şımarıklığını hiç yaşamadım. Yolda kim görse boynuma sarılıyor. Ben halktan bir insanım. 25 yılda hiçbir zaman Safiye Hanım’ın boynunu öne düşürecek saygısızlığım ve sevgisizliğim olmadı...”
Ha burada artık “Joe” falan değil, doğrudan “Stockholm Sendromu” devreye giriyor.
Yani kişinin, kendisini esir alan kişiye karşı sempati ve aşk beslemeye başlaması...
Batılı anlamda bakarsak “Seni ben yarattım” diyen kişiye “Evet, sen yarattın” diye cevap vermek, tam bir “celladına âşık olma” durumu aslında.
Ama Batılıların şapa oturduğu nokta da burası.
Onların envai çeşit ilişki isimleri varsa bizim de ilişkinin alt dalları konusunda ‘vokabüler’imiz hayli geniş.
Safiye ile Faik’in ilişkisi hugbuddy’ye de giriyor, situationship’e de, Stockholm Sendromuna da. Fakat biz genel bir isim koyup geçmiyoruz işte.
Onun da derecelerine göre ayrı ayrı sıfatları var bu topraklarda.
O sıfatlar ki “hanımköylü”den başlar, “kılıbık”a kadar çıkar.
Sonuç mu? Östrojen hep haklıdır, ne kadar erken kabul edersen, o kadar az canın yanar.

Yazarın Tüm Yazıları