Menajer meselesinde anlık durum

Menajerlik dünyasındaki tekelleşme tartışmaları bir kakofoni halinde devam ediyor.

Haberin Devamı

Serenay Sarıkaya ve Mert Demir için ifadelerinin alınması kararının ardından, menajer Ayşe Barım’a da yurtdışına çıkış yasağı getirildi.

Ünlüler dünyası da birbirine girmiş durumda.

Mesela Işın Karaca kendi sektörüne de el atılmasını talep etti: “Bildiklerimi seve seve anlatırım...”

Buna karşın tiyatrocu Nedim Saban bu yapının tiyatroya da bulaşmasından korkuyor:

“Beni asıl kaygılandıran, Ayşe Barım taifesinin son yıllarda ağzının tiyatroya da sulanması...”

Sadece sanatçılar değil, bu işin mağduru olduğunu söyleyenlerle gazeteciler de kapışmış halde.

Magazin yazarı Birsen Altuntaş önce Farah Zeynep Abdullah ve Onur Tuna ile, sonra da Elçin Sangu ile sert polemik içine girdi. Rasim Ozan Kütahyalı, Elçin Sangu’ya destek verirken Sangu, Kütahyalı’ya “Lütfen siz bana arka çıkmayın” dedi.

Haberin Devamı

Mevzuyla ilgili-ilgisiz herkes konuşuyor.

Mesela oyuncu Zeynep Koçak gözyaşlarını zor tutarak, bir film setinde yönetmenden uğradığı zorbalığı bir videoyla paylaştı. Çok haklı olabilir tamam ama şu andaki meselemiz bu değil ki.

Konu bu şekilde çatallanıp budaklandıkça iş Gani Müjde’ye kadar ulaştı. Şöyle bir toparlama yaptı ünlü yazar, senarist ve yönetmen:

“Belki tercihler dolayısıyla bazı oyuncu arkadaşlarımın canı yanmış olabilir. Ama bu, hukuken bir suç değil. Menajerler kendi oyuncularına alan açmak için varlar. Bu yüzden ‘O rol bana gelecekti, Ayşe Barım müdahale ederek kendi oyuncusuna verdi’ türündeki iddialar şikâyet konusu olamaz...”

Bütün bu karmaşa içinde tam Gani Müjde kafamı netleştirdi diyecektim ki aklıma şu geldi:

Mesele insanların işini yapması değil, bunu yaparken tekel oluşturup oluşturmadığı...

Üstüne Ezgi Mola, üstüne Ahsen Eroğlu, Devrim Özkan, Burcu Biricik, Hazal Kaya, Zeynep Beşerler, Pelin Karahan, üstüne Nihal Yalçın... Açıklama üstüne açıklama...

Anlık durum: Wimbledon turnuvasında topla beraber kafasını bir sağa, bir sola döndürerek maç seyreden tenis meraklısı gibiyim.

Ege Üniversitesi uyuma!

Yakışıklı oyuncu Engin Öztürk, bir benzincide bir hayranıyla fotoğraf çektirdi, İshak isimli istasyon çalışanı ünlü oyuncunun önüne geçti. Fotoğrafı gören kullanıcılar, “Çocuğun karizma şaka mı?”, “Engin Öztürk’ten daha karizmatik olmayı nasıl başardın?” gibi yorumlar yaptı.

Haberin Devamı

Aman Ege Üniversitesi duymasın! Bir süre önce de “Yakışıklı güvenlik” olarak ünlenen bir kişiyi davet edip seminer vermesini istemişlerdi.

Menajer meselesinde anlık durum

Girenden 1, girmeyenden 10 sikke

Gece mekânlarının girişte yaptıkları çeşitli uygulamalar yeni değil. Bunlardan en yaygını “damsız girilmez” kuralı. Hatta geçen yıl İzmir’de bir işletme bu uygulama nedeniyle 141 bin lira ceza almıştı.

Sık görülen bir başka uygulama da üyelik sistemi: O mekâna ancak, bazı koşulları yerine getirip üye olduktan sonra alınıyorsunuz.

Menajer meselesinde anlık durum

Vadistanbul’daki The Galliard. Bodrum Yalıkavak’ın bu popüler parti mekânı, buradaki brasserie’nin bir bölümünü kapattı, sadece üyelikle girilen bir gece kulübüne çevirdi.

Haberin Devamı

The Galliard Prive’ye en az iki üyenin referansıyla başvurabiliyorsunuz. Başvuru formunda mesleğinizden Instagram hesabınıza kadar her şeyi soruyorlar. Eğer üyelik için gerekli özelliklere sahipseniz, bir süre sonra mail’inize bir onay mesajı düşüyor. Böylece “Prive sikkesi” sahibi oluyorsunuz.

Peki nedir bu “prive sikkesi”?

Aslında mekâna girişte kullanılan bir madeni para. Esprisi, Antik Yunan’daki Kharon’a dayanıyor. Kharon, ölen kişileri teknesiyle Achelon Irmağı’nın karşı tarafına, öte dünyaya geçirten ruh. Ama kötü bir huyu var, para istiyor bu iş karşılığında.

Antik Yunanlar da Kharon’un alması için ölülerinin göz yuvalarına sikke koyarlarmış.

Haberin Devamı

İşte The Galliard’ın yeni gece kulübüne giriş için verilen sikkelerde bu fikirden yola çıkılmış. Bu tür oyuncaklı işler, insanları hem eğlendiriyor hem de bir topluluğa bağlılık duygusunu güçlendiriyor. Ama dilimin ucuna kadar gelip de sormadığım bir soru var böyle durumlarda...

Mesela şu anda Türkiye’nin en popüler, en havalı çifti kim? Bence Hakan Sabancı-Hande Erçel çifti.

Düşünsenize, Sabancı ile Erçel mekânınıza gelecek, siz onlara kapıda “Hani, sikkeniz nerede? Önce üyelik hemşerim!” diye mi soracaksınız?

Yok canım, bu kadarına ne Kharon ne de Deli Dumrul cesaret eder...

Burnunuzu KBB’ciye mi estetikçiye mi teslim edersiniz?

Ünlüler dünyası gibi estetik dünyası da karışmış durumda. Sağlık Bakanlığı branş kısıtlamasını kaldırıp bütün hekimlerin estetik operasyon yapabilmesinin önünü açtı, biliyorsunuz.

Haberin Devamı

Şimdi estetik cerrahi uzmanlarıyla, diğer hekimler karşı karşıya. Estetikçiler uzun yıllar bu alanda eğitimi aldıklarını savunurken, diğer taraf basit işlemleri kendilerinin de yapabileceği görüşünde.

Bana kalırsa ortada sadece tıbbi bir tartışma yok, aynı zamanda rant kavgası da var.

Bir süredir devam eden bu tartışmada benim en ilgimi çeken görüş, Prof. Dr. Özcan Çakmak’tan geldi. Kulak-burun-boğaz (KBB) mütehassısı olan Çakmak, “Tüm dünyada olduğu gibi, ülkemizde de baş ve boyun bölgesine ait bütün ameliyatların uzmanlık alanı KBB hastalıkları uzmanlığıdır” diyor.

Bizim anlayacağımız dille şunu diyor: Siz estetik eğitimi almış olabilirsiniz ama bizim uzmanlığımız da baş ve boyun bölgesi. Buraya yapılacak her müdahale bizim uzmanlığımızı ilgilendirir.

Bence çok ilginç bir bakış açısı.

Siz olsanız, yapılacak bir müdahalede burnunuzu bir estetik uzmanına mı yoksa kulak-burun-boğazcıya mı teslim edersiniz?

 

Yazarın Tüm Yazıları