İSTİSNALAR KAHİRE’Yİ BOZMAZ 2: Firavunun suçu neydi?

Bize uçakla sadece 2.5 saat mesafede, 20 milyonluk bir şehir. Tam olarak nerede ve tarihin hangi noktasında durduğunu anlamanız için yapmak gereken üç temel hareket var. Bunlardan biri de mumyaların sergilendiği müze gezisi.

Haberin Devamı

Bir ziyaretçi için Kahire’yi Kahire yapan üç nokta atışından birincisi piramitleriyle ünlü Gize bölgesi. Eskiden şehrin dışındaymış. Kahire büyüyüp genişledikçe içinde kalmış. Piramitler evet, bir çölün ortasında. Ama etraflarında kilometrelerce uzayan bir gecekondu çölünün. Gösterileri, devrimleriyle ünlü kent merkezi Tahrir Meydanı’ndan arabayla yarım saat mesafede.

İSTİSNALAR KAHİRE’Yİ BOZMAZ 2: Firavunun suçu neydi

Etraf alabildiğine derme çatma, bakımsız. Çevirip müze yapmışlar, giriş ücretini ödeyip gezebiliyorsunuz. Büyük firavunlar Kefren, Mikerinos ve Keops’un piramit şeklindeki anıt mezarları bunlar. Keops’unki dünyanın yedi harikasından biri kabul ediliyor. Bir de bunların bekçiliğini yapar gibi önlerinde oturan aslan sfenksi var.
Bu devasa eserlere çıkan yollarda, piramit yapımında kullanılmak üzere etrafı kazılmaya başlamış ama bir sebepten vazgeçilip yarım bırakılmış taş bloklar görüyorsunuz.

Haberin Devamı

İSTİSNALAR KAHİRE’Yİ BOZMAZ 2: Firavunun suçu neydi

2 bin 500 yıl önce bunlar çıkarılıp üst üste konularak bu muhteşem yapılar inşa edilmiş.
Zamana savaş açmış bu yapılarda, yıllarca sarf edilen onca emeğin birikmiş gücünü, azametini hissediyorsunuz.
Önce burayı görünce Mısır Müzesi’ndeki eserleri daha yerli yerine oturtuyorsunuz.

AAA RAMSES!

Böylece ikinci noktaya da gelmiş olduk: Tahrir Meydanı’ndaki ulusal gurur haline gelmiş müzeye... Şimdi bunun çok daha büyük ve modern bir versiyonu inşa ediliyor.
Yerinde bir karar çünkü tuhaf bir yer. İçerideki birkaç bin yıllık eserlere, heykellere, tabutlara, lahitlere elle dokunabiliyorsunuz.
Hele bir bölümü var ki orada piramitlerden çıkan mumyaları görebiliyor, Ramses’e falan bir karış mesafeden bakabiliyorsunuz. Mumyalar sanki o zaman ölmüş gibi değil de dün ölmüş, morgda bakıyorsunuz gibi kanlı canlı. Bazılarının gözleri yarı açık. Tipini, saçını falan seçebiliyorsunuz. Yani sokakta görseniz “Aaa Ramses” diye tanıyabileceğiniz kadar.
Her milletten çeşitli ergenler, önlerinde zafer işareti falan yapıp komik pozlar veriyor. Başlıktaki isyanım da itirazım da buna zaten:
Sen koskoca Keops ol...
Şuna inanıyor ya da buna inanıyor, fark etmez...
Naaşına kimse ulaşamasın diye mezarının üzerine bu zibilyonlarca ton taşı yığdır...
25 asır sonra açsınlar, seni mezarından çıkarsınlar...
Bu zibidiler de suratlarına çeşitli şekiller vererek seninle selfie yapsınlar...
Firavun olmaya gerek var mı, siz olsanız ister miydiniz böyle bir şeyi?
Onca şüpheye rağmen Cem Garipoğlu’nun mezarının açılması bile 10 yıl sürdü.
O da mahremiyetten dolayı önlem önlem üstüne.
Firavunların suçu neydi?
Tamam, başka bir medeniyet, işin içinde bilim falan var ama kim hak eder canım 2 bin 500 yıl sonra bu şekilde sergilenmeyi?
Üzüldüm Keops ve takım arkadaşlarına.

Haberin Devamı

Çıldırtıcı akşamüzeri kızıllığı

Kahire’de üçüncü önemli noktaysa şehrin ortasından geçen Nil Nehri. Piramit miramit ne varsa bütün bunları onun bereketi sağlamış zaten.
Bu nehri gezmenin en güzel yolu felucca dedikleri (filika) küçük tekneler. Akşamüzeri kızıllığında çıldırtıcı oluyor.
Bu muhteşem geziyi de yaptınız mı “yeni başlayanlar için temel Kahire’yi” bitirmiş, en azından nerede olduğunuzu anlamış oluyorsunuz.
Kişisel merakımdan İslam Üniversitesi El Ezher’i, onların ‘Kapalıçarşı’sı El Halili’yi, daha kuşbakışı bir görüş için Kule’yi ve El Ezher Bahçeleri’ni de gördüm.

YARIN: ŞARM EL ŞEYH

Ferdi Tayfur’unki beklenen bir şeydi

9 Altın Plak’lı arabesk babası Ferdi Tayfur’la Adana’da bir röportaj yapmış ve o şekilde tanışıp sevmiştim. Çocukluğunda, gençliğinde olduğu gibi, ihtiyar zamanlarında da yüzü gülmemiş gibiydi.
Çok ağır sitemleri vardı. Ne aşktan, ne evlattan yana yüzü gülmüştü. Zaten yüz felci geçirmişti ve bir nevi inziva hayatı sürüyordu Marmaris-Adana arası.
Necla Nazır’dan olan Tuğçe Tayfur adında müzisyen bir kızı var. Son birkaç yılı epey çalkantılı bir hayat sürüyor: Nişanlandı, ayrıldı, tehditler, kavgalar, annesi gibi tesettüre girmeler, çıkmalar, aniden tekrar evlenmeler, baba Ferdi Tayfur’la isim haklarından dolayı mahkemeleşmeler...
Aile içi ilişkilerde kim haklı, kim haksız dışarından bilmesi zor ama bu gümbürtünün 79 yaşındaki Tayfur’a ağır geleceği aşikârdı.
Yazmıştım da: “Bir şey olacak bu adama”...
Beklenen oldu. Tansiyon nedeniyle kaldırıldığı hastaneden şimdi Antalya’ya sevk edildi. Dileyelim ki en kısa zamanda sağlığına kavuşup ayağa kalksın.

Yazarın Tüm Yazıları