Paylaş
Örümcek Adamlar, Süpermenler, cadılar, ağaçlar, koca koca meyveler, balıklar, periler, aklınıza kılık-kıyafet, kostüm adına ne gelirse...
Terzi işi, profesyonel olanı, evde kendi uyduranı.
Hiçbir şey yapamayan bile kafasına festivalin adına uygun portakal çiçekli ya bir taç, ya bir bandana takmış, kendini öyle atmış dışarı.
Çocuğu, genci, yaşlısı. Kızlı-erkekli gruplar. Her yan müzik.
Birçoğu trafiğe kapatılmış, bütün sokaklar panayır yeri gibi.
Dükkânlar, kafeler, restoranlar süslenmiş. Klasik arabalar, motorlular, pusetli yayalar, grup grup, öbek öbek tezahürat gibi şarkılar.
Ne ressamlar, ne pandomimler, balon, maske, düdük. Koca koca insanlar ha: Kadın kadına ablalar, sporcular... Yemek yapıp satan, yemek yapıp yarışan, yemek yapıp paylaşan. Paylaşmak demişken, herkes birer Selfie’naz: #NisandaAdanada
Adana’yı karnı yarık gibi ayıran Seyhan Nehri var.
İki tarafı devasa bir kent parkı.
Simge Sağın sahnede çığlık çığlığa, aşağıda gençler ıslık ıslığa.
Enerji oradan dalga dalga, cadde cadde, sokak sokak kentin kılcallarına dağılıyor. Haritada büyüt bak: Tıklım tıklım mekânlardan taşan melodiler, kaldırımda canlısını icra edenler...
Ama en çok “Adana’ya Gidek mi?” türküsü. Adana ülke olsa ahan da milli marşı. Bandolar bile onu çalıyor. Arkadaş, mantık hatası var türkünüzde: “Zaten Adana’dayız...” Demedim tabii, misafirliğimi bildim.
Çukurova baharı, tende eski sevgili. Yine portakal çiçeği sürmüş orasına burasına. El âleme çaktırmadan, kazak üstünden kol sürtünüyor. Arada gıcıklanıyorum hani.
Fekaaat “benim” diyen etobur rüyasında göremez: Bütün Kızılderililer toplanmış da ateş dansı yapıyor sanki, göz alabildiğine göğe kavuşuyor mangalların mavi-laci dumanı. Saat mi? Daha anca protein zehirlenmesi, olsun olsun guta çeyrek var. Sabah ciğerine erken yahu.
Kent siluetinde çok baskın bir figür: Sabancı Camii’nin ışıklı şerefeleri, gece karanlıkta, bütün bunların üzerine sarkan çok güzel bir avize gibi...
İşleri güçleri mi yok?
Heyhat, bayram değil seyran değil, bir İstanbullu için anlaması zor bir şey:
Bu insanların hiç mi işi gücü yok? Hepsinin bu saatte sokakta ne işi var?
Bize İstanbul’da “Kostüm yap, dükkân süsle” falan deseler, üşeniriz. Bir semt yapsa, öbürü sallar. Onlar niye mutlaka bir ucundan tutmaya, işin içine katılmaya gayret ediyor?
Önce dedim ki, “Adana, İstanbul’dan küçük şehir. Böyle şeylere vakitleri, imkânları var. Bizim trafikte harcadığımızı bu tür uğraşlara ayırabiliyorlar...”
Sonra fark ettim ki durum başka.
İstanbul kim kime, dum duma. Öyle parçalanmış, öyle çok yerimizden bölünmüşüz ki bütün bir şehrin tek bir şeyi sahiplenmesi, aynı şeyi kutlayabilmesi imkânsız.
Çoğu zaman birimizin sevinci, öbürümüzün üzüntüsü oluyor.
Peki Adana bu zıtlıklardan azade mi? Asla.
Sadece, bunların yanında bütün bir ahaliyi durduk yere aynı kafaya/havaya sokabilen başka bir entari daha mevcut.
Kısa bir süreliğine de olsa bütün diğer kimliklerinden sıyrılıp o rolde birleşebiliyorlar.
Kendi kısa dalga yayınları varmış gibi. Şehir dışında yaşayanlarda da aynı decoder takılı. İş kadını, gazeteci, psikiyatr falan fark etmiyor.
Bir günlüğüne bile olsa kendini Adana’ya atıyor.
İstanbul’da eksik olan, herkesi kucaklayabilen bir hemşehri aidiyeti.
Bu lüksten yoksunuz.
Yapacak bir şey yok, bütün megapollerin ortak çelişkisi: Bazen çok yalnız, ıssız ve tekinsiz.
Keşke Adana, İstanbul kadar büyümese.
Jürilik keka iş
Toyota Türkiye CEO’su Ali Haydar Bozkurt’un fikir önderliğinde hayata geçirilen Portakal Çiçeği Karnavalı’nın enerjisi en yüksek anlarından biri Portakallı Lezzetler Yarışması.
Aralarında elinin lezzetine güvenen amatör de var, yemek kursu öğrencisi de.
Üç kategoride yarışıyorlar: Adana yöresel yemekleri, sıcak-soğuk yemekler ve tatlılar. Jüriyi, festivali izlemeye gelen misafirlerden oluşturmuşlar.
Ben de o kontenjandan tatlı jürisinde yer aldım.
Çok keka iş. Ömür boyu jüri ol deseler olur insan.
Birbirinden özenilmiş tabakları tadıp sunum, kıvam gibi başlıklarda puan veriyorsunuz.
Hiç düşündünüz mü nasıl bir jüri olurdunuz? Ben sevgi böceğine bağladım mesela. Sırf emeklerinden dolayı herkese bol bol puan verdim.
Paylaş