Hürriyet ve TÜRSAB’ın organize ettiği “Keşfet” programı çerçevesinde 41 gazeteciyle 41 kere maşallah Kayseri’ye çıkarma yaptık. Ben ekibe Gaziantep’ten karayoluyla gelerek katıldım. Son 5 yıldır Anadolu’yu neredeyse karış karış gezdiğim için arkadaşlarım bana ‘Anadolu Kraliçesi’ adını yakıştırdı. Gaziantep’ten Kahramanmaraş’a doğru giderken, “Burada geçen yıl bu binalar yoktu”, “Ahh çok yazık göçmen kuşların sazlık alanı da kurumuş”, “Bu fıstık ağaçları ne zaman ekilmiş” diyerek yol boyunca kendi kendime konuşup durdum.
Akşam yemeğinde ekibe yetişmiştim. Kayseri’nin ünlü yazlık bölgesi Talas’ta bağ evlerinin arasında, belediyenin restore ettiği tarihi konağa geldiğimde herkesin pastırmayı leblebi çekirdek gibi yediğini gördüm. Üzerine de Kayseri’ye özgü “gılaburu” meyvesinden hazırlanan şifa dolu, böbrek taşı düşürücü meyve suyunu içiyorlardı. Hemen masaları dolaşıp kısa bir Kayseri mutfağı bilgisini verip yerime geçtim.
“En iyi yaptığımız şey yemeği yedirir, misafiri iyi ağırlarız” diyen Kayseri Belediye Başkanı Mustafa Çelik aynı zamanda müthiş bir gurme. Tanıştıktan 5 dakika sonra bana mantarlı sucuklu bir kahvaltılık tarif verip, pekmez üretimiyle, elma reçeli yapımıyla ilgili püf noktalarını anlattı.
Birlikte sunumunu yaptığımız pirzolalı, antrikotlu ve bol sebzeli “fırın ağzı” muhteşem bir lezzetle damak hafızamızda baş köşeye yerleşti. Büyükçe bir bakır tepsisinin altına yayılan, antrikot, domates, biber, sarımsak ve kuyruk yağı üzerine dizilen kuzu pirzolaları 3.5-4 saat odun fırınında pişmişti.
Anadolu’nun en eski kebap-fırın yemeklerinden olan “Pehli”nin bir başka versiyonu olan Kayseri usulü fırın ağzı, misafirlere sunulan en değerli yemektir Kayseri’de. Bol yağıyla pide hamurunu yumuşatıp, lezzetlendiren “Develi cıvıklısı” ise kıymalı pide klasmanında Samsun pidesiyle yarışır kıvamdaydı. Kayseri’nin içine tahin katılarak yapılan kıymalı tandır böreği ise benim için hep su böreğinden çok daha özel ve sofistike bir lezzet olmuştur. Ancak yerken hissedebileceğiniz börek katmanları arasındaki tahinin kıymayla bütünleşen muhteşem lezzeti belki de sizi su böreğinden vazgeçirebilir.
25 Kasım Dünya Zeytin Günü’nü Akhisar’da kutladık. 14 milyon zeytin ağacıyla, zeytin ve zeytinyağı kalitesiyle son yıllarda ön plana çıkan Akhisarlılar piyasadaki fiyatların yüksek oluşundan pek bir şikayetçi.
Çok değerli markalarımızın, tüketicinin alabileceği fiyatlarda zeytinyağını raflarda sergilemesini istiyoruz.
Bu konu sadece Akhisar’ın değil, Ayvalık’ın, Aydın’ın, yani tüm zeytin kentlerinin sorumluluğudur. İşte bu yüzden de hepimiz birlik beraberlik içinde olmalıyız.
Sağ olsun Akhisar Ticaret Borsası Başkanı Alper Alhat da bize destek verdi ve “Zeytinyağının kilosu raflarda 20 TL’yi geçmemeli” diyerek ortak bir söylem oluşturduk. Sağlıklı yaşamın anahtarı ve her derde deva olarak gördüğüm zeytinyağının herkes tarafından tüketilir olmasını isterim.
Aslında itiraf etmem gerekir ki yarı Karadenizli olarak mucizevi zeytinyağını ben de geç keşfettim. Ama son 20 yıldır yemeklerimizin temel direği, sofralarımızın baş tacı oldu zeytinyağı.
Rize Pazarlı bir balıkçı “Uşağum paluklar nerededur da” diye bizlere dönüp soru sorduğunda, yarı Karadenizli olarak hemen dönüp cevap verdim: “Haçan paluklar nereye gaçtı?”
Hepimiz hem güldük hem de git gide azalan hatta bazı türlerin tamamen yok olduğu deniz balıkçılığının içler acısı durumuna üzüldük.
Metro Toptancı Market’in “Bugünün balığını yarına da bırakalım” isimli sosyal sorumluluk projesine destek olmak amacıyla bir grup gazeteci, bilim insanları ve şefler toplandık, Rize’ye gittik.
Amacımız, balıkçılarla ve su ürünleri kooperatifleriyle el ele vererek çocuklarımız, torunlarımız için balık stoklarının devamlılığını sağlayabilmek adına yapılan çalışmalara sahip çıkmaktı.
Rize Pazarlı yüzde 100 Laz olan balıkçılarımızla yaptığımız sohbetin tadı doyumsuzdu.
Çabuk sinirlenip hemencecik yelkenleri suya indiren, anlattıkları fıkralarla, şiveleri ve beden dilleriyle hepimizin gülümseyerek dinlediği balıkçıların hepsi çok dertliydi.
Balık boyları, av yasakları, kaçak balık avcılığı, deniz kirliliği konularında el ele vermeye, işbirliği yapmaya karar verdik.
MALZEME LİSTESİ
◊ 2 adet topan patlıcan (şişman patlıcan)
◊ 2 su bardağı ceviz içi
◊ 2 çay kaşığı tuz
◊ 1 su bardağı sıcak su
◊ 1 çay kaşığı dolusu toz zerdeçal (aslında safran kullanılır)
Kızartmak için:
MALZEME LİSTESİ◊ 3 su bardağı su
(Yarım litre)
◊ 1 yemek kaşığı tereyağı
◊ 4 yemek kaşığı zeytinyağı
◊ 1.5 su bardağı mısır unu (kavrulmuş olanı tercih edin)
◊ 1 tatlı kaşığı tuz, kekik, pul biber
◊ Yarım demet maydanoz
Frankfurt Kitap Fuarı’nın bu yılki konsepti 30 ülke ile 30 yöresel mutfağı anlatmak ve tanıtmaktı. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk mutfağının tanıtımı için beni aradığında “mutlaka keşkek pişirmeliyim” diye düşündüm.
Çok kültürlü Anadolu mutfağının en zengin, en lezzetli yemeklerinden biridir keşkek.
Pişirilmesi her ne kadar çok zahmetli de olsa hikayesi, anlamı ve niteliği bir o kadar da etkileyicidir.
5 yıl önce de yine Frankfurt Kitap Fuarı’nda 150 kişiye keşkek pişirmiştim ve tüm yabancılar hem tadına hem de hikayesine bayılmıştı.
Ancak bir gece önceden buğdayı ıslatacak, kuzu eti pişirecek bir mutfak lazımdı.
Neyse ki Hürriyet Frankfurt Tesisleri’nin mutfağı ve aşçısı sevgili Ercüment Bey’in (İşleyen) yardımlarıyla bu sorunu da aşabildik.
Frankfurt’a öğlen saatlerinde vardığımda beni karşılayan minibüsün bagajında aşurelik buğdaylar, etler, soğanlar hazırdı.
1. Lezzet Festivali’ne giderken beni yolda gören Adanalı bir hanım önce şaşırdı, sonra boynuma sarıldı ve “Hoş gelmişsin” dedi. Ben de ona “Biz Adanalıyık” sözüyle cevap verince çok hoşuna gitti, epeyce gülüştük.
Anadolu’da gittiğim her yerin yöresel şivesini öğrenmeye bayılırım.
Valiliğin koordinasyonunda, birçok kurum ve kuruluşun katkısıyla bu yıl ilk kez düzenlenen Adana Lezzet Festivali’nin açılışı mangal ateşinin yakılmasıyla başlatıldı.
Anlı şanlı, ünü tüm Türkiye’ye yayılmış, efsanevi Adana kebabının görsel şovu çok etkileyiciydi.
Herkes mangalda ışıldayan ve suyu köz ateşe düştükçe şırıldayan Adana kebabının büyüsüne kapılmıştı. Kıyma ile yapılan kebabın en önemli özelliği, erkek koyun etinin sinirleri ayıklandıktan sonra zırhla elde kıyılmasıdır.
Sadece tuzla yoğrulup birkaç saat dinlendirilen zırh kıyması daha sonra baharat ve kırmızı biberle birleştiriliyor. İnce ama geniş şişlere nakışlanarak geçirilen etler köz ateş üzerinde, suyunu kaybettirmeden ustaca pişiriliyor.
Gümüşhane’nin Zigana Köyü’nde düzenlenen 9. Lames Şenliği’nin davetlisiydim. Trabzon uçağına binmek üzere yola koyulduğumda, bir gece öncesinin yorgunluğunu hissediyordum. Büyük oğlumun nişan törenini ve kutlamasını yapıp ertesi sabah saat 06.30’da yollara düşmüştüm. Böylesine tatlı bir telaş, yorgunluk ve heyecanın ardından hemen seyahate gideceğimi söyleseler ben bile inanmazdım.
Çok sevdiğim Zigana Dağı, Hamsiköy, sütlaç, lemis, yayla hayalleriyle doluydum. Sevgili hemşehrilerim Savaş Aydın ve Türk Hukukçu Kadınlar Derneği Başkanı Süreyya Turan’ın davetini geri çeviremezdim.
Trabzon Havalimanı’nda gördüğüm Ortadoğulu turistlerin yoğunluğu, yol boyunca devam etti. Çok şaşırmıştım, taa o uzak coğrafyalardan, çöllerden kalkıp benim yaylalarıma, dağlarıma geliyorlardı.
Bu güzel coğrafyanın turizme hazırlıklı olmayan altyapı eksiklikleri nedeniyle bu işlerin altından nasıl kalkacağını düşünerek yola koyulduk.
FINDIK ZAMANI
Tam fındık zamanıydı. Yeşil yani yaş fındık yeni yeni toplanıyordu. Karadeniz’de fındık hasat zamanı çok eğlencelidir.