Sahrap Soysal

Demir çok önemlidir

14 Şubat 2009
Vücudumuzla ve vücudumuzun çalışma sistematiğiyle ilgili bilgilerimiz arttıkça, kendimize daha çok özen göstermeye başlıyoruz. Aldığımız gıdaların besin değeri sadece içerdikleri protein ve karbonhidratla değil, taşıdıkları vitamin ve minerallerle de belirleniyor. Hatta besinleri işleyebilmek için vitamin ve minerallere duyulan ihtiyaç daha bile fazla sayılabilir.
Kanımız kırmızı rengini demirden alır. Yengecin bir türünün kanında demir yerine bakır vardır ve bu da kan renginin mavi olmasına neden olur. Karidesin kanındaysa vanadyum adlı mineral bulunduğu için kanı yeşildir.
Kanımızda bulunan ve kanın dokulara oksijen taşınmasını sağlayan hemoglobinin oluşumu için demire ihtiyacımız vardır. Yani demir, vücudumuz için gerekli olan en önemli minerallerin başında yer alır.
Vücuttaki demir eksikliğine bağlı olarak ortaya çıkan bir anemi, yani kansızlık türü de var, bu yüzden demir içeren gıdalardan tüketmeyi ihmal etmememiz gerekir. Et, balık, kümes hayvanları, mercimek, fasulye, yeşil yapraklar, mısır unu ve çilekte bol miktarda demir bulunuyor. Bakın size ilginç bir son bilgi: Demirle zenginleştirilmiş bazı mısır gevreklerini iyice ufalarsanız, eklenen demir tozlarını bir mıknatıs yardımıyla ayırıp görebilirsiniz.

Susamlı tavuklu patlıcan dolması
6 KİŞİLİK
HAZIRLAMA SÜRESİ 15 DAKİKA
PİŞME SÜRESİ 15 DAKİKA
MALZEME LİSTESİ
? 6-8 adet en küçük boy kemer patlıcan
(Tombul Adana patlıcanı da kullanabilirsiniz.)
Dolmanın içi için;
? 100-150 gr tavuk kıyması
? 1 adet taze yeşil soğan
? 2 yemek kaşığı soya sosu
? 1 çay kaşığı tuz, karabiber
? 3 yemek kaşığı susam
Kızartmak için;
? 1 su bardağı sıvıyağ

YAPILIŞI : Bu yemek için kullanacağınız patlıcanların özellikle küçük ve tombul olması gerekir. Güney’de yetişen eflatun renkli, küçük tombul patlıcanlar bu yemek için idealdir.
Patlıcanları yıkadıktan sonra soymadan ve saplarını koparmadan keskin bir bıçağın ucuyla tam ortalarından uzunlamasına ikiye bölün (dikkat etmeniz gereken nokta, iki parçanın birbirinden ayrılmamasıdır). Patlıcanların içlerini çay kaşığı yardımıyla hafifçe oyun. Diğer taraftan, iç harcını hazırlamak için yeşil soğanın sadece yeşil kısmını incecik doğrayıp kıymayla karıştırın.
Soya sosunu ilave edip tuz ve karabiberi serprikten sonra iyice yoğurun. Hazırladığınız dolma harcını patlıcanların oyuk kısımlarına paylaştırın. İçleri dolu olan patlıcanları avuçlarınız arasında bastırarak sıkıştırın. Dolmaları, tabağa koyduğunuz susama iyice bulayın. Derin bir tavaya koyduğunuz bol miktardaki sıvıyağı kızdırıp patlıcanları kızgın yağda çevirerek 10-12 dakika kadar kızartın. Kızarttığınız patlıcanları kağıt havlu üzerine alıp fazla yağının emilmesini sağladıktan sonra sıcak sıcak servis yapın. İsterseniz dolmaların üzerine soya sosu da gezdirebilirsiniz.

Pekmezli fıstıklı un helvası
6 KİŞİLİK
HAZIRLAMA SÜRESİ 10 DAKİKA
PİŞİRME SÜRESİ 25 DAKİKA

MALZEME LİSTESİ
? 2 su bardağı un
? 50 gr bitkisel margarin
(tereyağı da kullanabilirsiniz)
? 1 su bardağı tozşeker
? ½ su bardağı pekmez
? 2 su bardağı süt
? 2 yemek kaşığı dolmalık fıstık

YAPILIŞI: Margarini geniş bir teflon ya da çelik tencerede eritip unu hemen ekleyin. Unu, orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak kavurun. Diğer taraftan, süt, pekmez ve tozşekeri geniş bir kasede, şeker iyice eriyinceye kadar karıştırın. Yaklaşık 8-10 dakika sonra, unun rengi iyice sararmaya başladığında, hazırladığınız şekerli pekmezli sütü helvanın içine yavaş yavaş aktarın. Sürekli karıştırmaya devam ederken helvanın sulanıp koyu boza kıvamına geldiğini göreceksiniz.
Orta ısılı ateşte 1-2 dakika daha kavurmaya devam edin. Suyunu çekince, altını kısın ve 1-2 dakika daha karıştırarak kavurduktan sonra ocaktan alın. Tencerenin kapağını kapatarak helvayı yaklaşık 5 dakika dinlendirin. Tencerenin kapağını açıp üzerine kavrulmamış dolmalık fıstıkları ilave ettikten sonra karıştırın. Bir kaşık yardımıyla şekil vererek aldığınız helvaları servis tabağına yerleştirin. Ilık veya soğuk halde servise sunun
Yazının Devamını Oku

Hasa Sultan’ı mesir macunu iyi etmiş

13 Şubat 2009
Her ülkenin kendine özgü tatları, yemekleri, yeme alışkanlıkları vardır ama bence pek azı Türk mutfağındaki farklılık ve zenginliğe sahiptir.

Hemen her şehrimizin kendine özgü “meşhur” bir yemeği veya tatlısı var. Manisa’nın mesir macunu da bunlardan biri. Zamanında cinsel gücü artırıcı etkisi olduğu düşünüldüğünden -nedendir bilinmez- kadınlardan uzak tutulan mesir macununun bir hikayesi de var. Rivayete göre Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hasa Sultan Manisa’da hastalanır.
Sultan da zamanın meşhur şifacısı Merkez Efendi’den annesini iyileştirecek bir ilaç bulmasını ister. Tarçın, rezene, karabiber, meyan kökü, çörekotu, mercan köşk, bal, sinameki, portakal kabuğu, zencefil, kişniş, kimyon, anason ve pekmez gibi 41 çeşit malzemeyi bir simyacı gibi özenle karıştıran Merkez Efendi, sonunda Hasa Sultan’ı sağlığına kavuşturan bu şifalı macunu yaratır. Akıl hastalığı da dahil pek çok hastalığa iyi geldiğine inanılan mesir macunu, hala Manisa’da bahar şenliklerinin bir parçası olarak Sultan Camii’nin tepesinden halka dağıtılıyor.

övme pilavlı istavrit balığı

Malzeme listesi

· 1 kg istavrit balığı
· 2 su bardağı dövme
(Aşurelik buğday ya da gerdime de denir.)

Yazının Devamını Oku

Ne nasıl saklanır

12 Şubat 2009
Bugünlerde tüm dünyada tüketim konusunda bir uyanış var. Artık nesneleri “kullanmak” yerine “tüketmeyi” seçen zihniyet, ne medyada ne toplum içinde hoş karşılanıyor.


Biz zaten yokluk nedir bilen bir millet olduğumuz için, büyüklerimiz sadece evdeki malzemeleri kullanarak pek çok yemek üretmiştir. Tabii bu şekilde tasarruf etmekle kalmayıp, evimize aldığımız besinleri de en iyi şekilde değerlendirmiş oluyoruz. Bunu yapabilmek için de hangi yiyeceğin nasıl saklanması gerektiğini bilmemizde yarar var.

Örneğin kuru besinleri satın aldıktan sonra içindeki taşı, toprağı kırık ve bozuk olan taneleri ayıkladıktan sonra bez torba içinde saklamalıyız. Eğer nemli bir ortamda ya da deniz kenarında yaşıyorsanız, bu yiyecekleri iyice kurutup naylon torbada, ağzını sıkıca bağlayarak saklarsanız bozulmalarını engelleyebilirsiniz. 

Yağları ise serin ve karanlık yerlerde, kapalı olarak saklamalısınız. Kasaptan aldığınız eti buzdolabında en fazla bir gün tutabilirsiniz. Daha uzun süre saklamak için yağlı kağıtlara sarmalı ve buzluğa koymalısınız.

Yazının Devamını Oku

“Ağırlığın” sebepleri

11 Şubat 2009
“Yemekler çok güzeldi ama biraz ağırdı...” Gittiğimiz bir yemek davetinden karnımız tok, damaklarımız tatmin olmuş bir şekilde çıkıp da ölçüyü kaçırdığımızı ancak o zaman hissettiğimizde, ağzımızdan bunlar çıkar. Ya yemeği çok hızlı ve çiğnemeden yemişizdir ya da yediğimiz yemeğin miktarı gerçekten de fazladır. Üçüncü bir ihtimal daha vardır: Yemekler gerçekten ağırdır.
Peki yemeğin ağır olması ne demektir? Bizim klasik Türk mutfağında yaptığımız tencere yemeklerinde bol yağlı ya da salçalı yemeklere “ağır” denir. Örneğin zeytinyağıyla yapılmış yemekler tereyağlılara göre daha hafiftir ama biz Tükler tereyağını pek bir severiz. Dediğimiz gibi tencere yemeklerini pek seven bir milletiz ve salça da tencere yemeklerinin vazgeçilmez malzemesi.
Yemeğin suyuna ekmek batırmak ise vazgeçemediğimiz bir alışkanlık. E, haliyle yemeğin suyu da bir hayli önem kazanıyor ve bu noktada devreye salça giriyor. Elbette ki salçanın sadece yemeğin suyuna lezzet verdiğini söyleyemeyiz ama bizde “bol salçalı” kavramı, genellikle suyuna ekmek banılacak yemekler için makbuldür.
Elbette ki yemeğin ağır ya da hafif sayılması için geçerli olan tek kriter yağ ve salça değildir. Yemeğin ana malzemesi de ağırlığını belirleyebilir. Örneğin et, sebzeye göre daha ağır bir malzemedir. Öte yandan “Izgarada pişirilmiş et mi daha ağırdır, yoksa bol yağlı ve salçalı bir sebze yemeği mi?” diye soracak olursanız, bir yemekçi olarak ben, sebze yemeğini işaret ederim.
Etleri de kendi içinde kategorize etmek mümkün. Örneğin koyun eti, kuzu etine, kuzu eti ise beyaz et diye nitelediğimiz balık ve tavuk etine göre daha ağırdır. Hatta balıkları da kendi içinde daha ağır ya da hafif diye sınıflamak mümkün.
Yemeğin ağır ya da hafif sayılmasının bir başka ve belki de en önemli kriteri ise pişirme tekniğidir. Aynı malzemeyi haşlayarak da yiyebilirsiniz, yağda kızartarak da. Bu yöntemlerden hangisinin daha ağır bir yemekle sonuçlanacağını ise söylemeye bile gerek yok sanırım.
Hazır, pişirme tekniklerinden bahsetmişken, teknikleri hafiften ağıra doğru sıralayalım diyorum. En hafif pişirme tekniği buharda pişirmektir. Ardından haşlama, fırında pişirme, ızgara etme ve kızartma gelir. Kızartma kuşkusuz en ağır pişirme yöntemidir ama kızartmayı yapacağınız yağın miktarı bile yemeğin daha ağır ya da daha hafif olacağının göstergesidir.

Kıymalı Arnavut pırasası

6 kişilik
Hazırlama süresi: 20 dakika
Pişirme süresi: 40 dakika

MALZEME LıSTESı
* 4-5 sap pırasa
* 200 gr. orta yağlı kıyma
* 2 adet orta boy kuru soğan
* 5 yemek kaşığı zeytinyağı
* Yarım yemek kaşığı salça
* 2 çay kaşığı tuz, karabiber
* 2 çay kaşığı kırmızı toz biber

YAPILIşI
Pırasaların sararmış yapraklarını kesip atın. Yeşil kısımlarını ayırın. Çünkü bu yemek için pırasanın sadece yapraklarını kullanacağız. Pırasa saplarını 4 parmak uzunluğunda dilimledikten sonra her bir parçayı boylamasına dörde bölün (böylece pırasa ince şeritler halinde doğranmış olacak). Zeytinyağı ve kıymayı orta boy bir tencereye aktarıp orta ısılı ateşin üzerine oturtun. Üzerine incecik doğradığınız soğanları ilave edip tahta bir kaşıkla sürekli karıştırarak 4-5 dakika kadar kavurun. Salçayı ve şerit şeklinde dilimlenmiş pırasaları da ilave edin. Sürekli karıştırarak 4-5 dakika daha kavurduktan sonra üzerine 2-3 su bardağı sıcak suyu ilave edip, ocağın altını kısın. Yemeği, pırasalar iyice yumuşayıncaya kadar, en az 30 dakika pişirin. Kırmızı toz biberi de serpiştirip, sıcak sıcak servis yapın.

Pazılı levrek buğlama

Malzeme listesi
· 6 parça levrek balığı filetosu
(650-700 gr kadar)
· 1 çay kaşığı tuz, karabiber
· 6 adet pazı yaprağı

Sos için;
· 1-2 su bardağı dolusu konserve mantar
· 3 yemek kaşığı zeytinyağı
· 4 çay kaşığı dolusu un
· 1 su bardağı hazır süt kreması
· 8-10 adet tane karabiber
· 1 çay kaşığı tuz

YAPILIŞI
Levrek balıklarının kemik ve kılçık kısımlarını balıkçınıza temizletip, el kadar parçalara böldürün. Fileto olarak hazırlattığınız balıkları yıkayıp süzün. Üzerine tuz ve karabiberi serpip, bir kenarda bekletin. Diğer taraftan, pazının sadece yaprak kısımlarını kaynayan tuzlu suda 30 dakika bekletip çıkarın. Süzüp üst üste koyun.
Sosu hazırlamak için; zeytinyağı ve suyunu süzdüğünüz konserve mantarları orta boy bir tavaya aktarın. Mantarları orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla karıştırarak 2?3 dakika kavurun. Unu tuz serper gibi serpip karıştırarak 2?3 dakika daha kavurun. Üzerine hazır süt kremasını ekleyip tuz ve tane biberleri de ilave ettikten sonra, karıştırarak sos kaynayıncaya kadar pişirin. Kaynayan sosu hemen ocaktan alın. Haşlanmış pazı yapraklarını, parlak tarafları altta kalacak şekilde tezgâha serin. Uçlarına birer parça balık koyup, kenarlarını içe doğru katlayarak rulo şeklinde sarın. Hazırladığınız sostan 2 yemek kaşığı kadar alıp orta boy bir fırın kabına aktarın.
Pazıya sarılı balıkları kabın içine yan yana yerleştirin. Kalan sosu sarmaların üzerine gezdirin. Balıkları 175 dereceye ayarladığınız fırında 30 dakika kadar pişirip çıkarın. Sıcak sıcak servis yapın.
Yazının Devamını Oku

Kuşburnu mineral deposu

10 Şubat 2009
Bitki çaylarını sever misiniz? Ada, papatya, nane, ıhlamur, melisa, anason... Daha onlarca çeşidini sayabiliriz bu yararlı çayların. Son zamanlarda pek çok çay firmasının ‘poşet çaylar’ listesinde yer alan ve sağlıklı yaşamak için çaba sarf eden bizlerin sık sık tükettiği ürünler onlar. Hatta bazılarımız her gün içtiğimiz çay ve kahve miktarını azaltmak için bardak bardak içiyoruz onları. Benim favorimse tartışmasız tatlı-ekşi tadıyla kuşburnu. Pek çoğunuzun bu söylediğimi onayladığını ve hafifçe başını salladığını görür gibiyim. Gerçekten de tatlıyla mayhoşu bir arada seven herkes için ideal bir lezzettir kuşburnu.
Peki, kuşburnunun gül familyasından olduğunu biliyor muydunuz? Hatta bazı yörelerde yaban gülü olarak da anılan kuşburnu, Avrupa, Batı Asya ve Kuzey Afrika’da doğal olarak yetişen bir bitkidir. Dayanıklı bir bitki olan kuşburnunu ‘C vitamini deposu’ olarak tanımlarsak hiç de abartmamış oluruz. Çeşitli kaynaklarda 100 gram kuşburnunda bir sandık portakaldan daha çok C vitamini olduğu yazar. Az önce de dediğimiz gibi, tatlı ekşi bir bitki olan kuşburnuna o tatlı tadı veren şey glikozdur. Kuşburnu yalnızca vitamin ve şeker açısından değil, mineraller yönünden de zengindir. Özellikle fosfor ve potasyum bakımından çok zengin olan kuşburnu, sodyum, magnezyum ve demir de içerir. Bu lezzetli bitki aynı zamanda doymamış yağ asitleri açısından da önemli bir kaynaktır.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, kuşburnu dayanıklı bir bitkidir. Kuraklığa dayanır ve kökleri çok derinlere kadar iner. İşte bu özellikleri onu sadece vitamin ve mineral açısından değerli olmaktan çıkarır ve erozyona karşı mücadelede, verimsiz ve kurak toprakların değerlendirilmesinde önemli kılar. Ayrıca içerdiği kuvvetli rengi sayesinde gıda boya teknolojisinin de vazgeçilmezleri arasındadır.

PAZILI LEVREK BUĞLAMA
6 KİŞİLİK
HAZIRLAMA SÜRESİ 15 DAKİKA
PİŞME SÜRESİ 30 DAKİKA
MALZEME LİSTESİ

* 6 parça levrek balığı filetosu
(650-700 gr kadar)
* 1 çay kaşığı tuz, karabiber
* 6 adet pazı yaprağı

Sos için;
* 1-2 su bardağı dolusu konserve mantar
* 3 yemek kaşığı zeytinyağı
* 4 çay kaşığı dolusu un
* 1 su bardağı hazır süt kreması
* 8-10 adet tane karabiber
* 1 çay kaşığı tuz

YAPILIŞI
Levrek balıklarının kemik ve kılçık kısımlarını balıkçınıza temizletip, el kadar parçalara böldürün. Fileto olarak hazırlattığınız balıkları yıkayıp süzün. Üzerine tuz ve karabiberi serpip, bir kenarda bekletin. Diğer taraftan, pazının sadece yaprak kısımlarını kaynayan tuzlu suda 30 dakika bekletip çıkarın. Süzüp üst üste koyun. Sosu hazırlamak için; zeytinyağı ve suyunu süzdüğünüz konserve mantarları orta boy bir tavaya aktarın.
Mantarları orta ısılı ateşte, tahta bir kaşıkla karıştırarak 2?3 dakika kavurun. Unu tuz serper gibi serpip karıştırarak 2?3 dakika daha kavurun. Üzerine hazır süt kremasını ekleyip tuz ve tane biberleri de ilave ettikten sonra, karıştırarak sos kaynayıncaya kadar pişirin. Kaynayan sosu hemen ocaktan alın. Haşlanmış pazı yapraklarını, parlak tarafları altta kalacak şekilde tezgâha serin. Uçlarına birer parça balık koyup, kenarlarını içe doğru katlayarak rulo şeklinde sarın. Hazırladığınız sostan 2 yemek kaşığı kadar alıp orta boy bir fırın kabına aktarın.
Pazıya sarılı balıkları kabın içine yan yana yerleştirin. Kalan sosu sarmaların üzerine gezdirin. Balıkları 175 dereceye ayarladığınız fırında 30 dakika kadar pişirip çıkarın. Sıcak sıcak servis yapın.

GELENEKSEL TEL KADAYIF
10 KİŞİLİK
HAZIRLAMA SÜRESİ 20 DAKİKA
PİŞİRME SÜRESİ 45 DAKİKA
MALZEME LİSTESİ
* 500 gr tel kadayıf
* 6 yemek kaşığı tereyağı (200 gr kadar)
(margarin de kullanabilirsiniz)
* 2,5 su bardağı kalın çekilmiş ceviz içi
Şerbeti için;
* 3,5 su bardağı tozşeker
* 3 su bardağı su
* 1 tatlı kaşığı limon suyu

YAPILIŞI
Şerbeti hazırlamak için; tozşeker ve suyu orta boy bir tencereye aktarın. Orta ısılı ateşte tahta bir kaşıkla arada sırada karıştırarak şeker eriyip şerbet kaynayıncaya kadar pişirin. Kaynamaya başlayan şerbetin üzerine limon suyunu ekleyip 2?3 dakika daha pişirdikten sonra ocaktan alın.
Soğuması için bir kenarda bekletin. Diğer taraftan, ceviz içlerini iri parçalar halinde çekin. Diğer taraftan, tereyağını, küçük bir tavada erittikten hemen sonra ocaktan alarak ılık hale gelmesini bekleyin. Taze tel kadayıfı derin bir kaba koyun. Kadayıfı elinizle çekiştirerek koparıp parçalayın. Ilık haldeki erimiş tereyağını kadayıfın üzerine azar azar gezdirin. Bir taraftan da ellerinizle bastıra bastıra yoğurarak, yağı kadayıfa yedirin. Kadayıfı iki eşit parçaya ayırıp bu parçalardan birini yaklaşık 30?35 santim çapındaki fırın tepsisine koyun. Üzerine iyice bastırarak kadayıfı tepsiye yayın. Çekilmiş ya da dövülmüş cevizleri kadayıfın üzerine serpiştirin.
Kadayıfın ikinci parçasını da cevizlerin üzerine parçalayarak dağıtın ve elinizle bastırarak yerleştirin. Üzerini şekli düzgün ceviz parçalarıyla süsleyin. Kadayıfı 5 dakika önceden 175 dereceye ayarladığınız fırında üzeri altın sarısı renk alıncaya kadar, 40?45 dakika pişirin. Sıcak sıcak fırından çıkardığınız kadayıfın üzerine soğuk haldeki şerbeti gezdirin. Kadayıfın şerbeti çekmesi için en az 30 dakika bekleyin. Dilimleyerek servise sunun.
Yazının Devamını Oku

Küçük sevimli odalar

9 Şubat 2009
Karadeniz Bölgesi’ne hiç gittiniz mi?

Özellikle Doğu Karadeniz’i ziyaret ettiyseniz, evlerin hemen yanı başına yapılmış olan ayaklı, tek odalı ahşap yapıları da bilirsiniz. Bu yapıların isimleri yörelere göre farklılık gösterir ama genellikle ‘serender’ ya da ‘nayla’ olarak anılır. Evler birbirinden oldukça uzaktır Karadeniz’de... Özellikle de eskiden her evin biraz uzağında bulunan nayla da evin bir parçası olarak görülürdü.
Dört adet uzun direk çakılır, direklerin her birine silindirik ekler yapılır ve nayla bu silindirlerin üzerine inşa edilir. Yerden yüksek yapılmasının nedeniyse çok basittir aslında: Naylanın içinde bekleyecek olan gıdaları haşerelerden ve farelerden korumak...
ıçinde bekleyecek olan yiyeceklere gelince... Karadeniz’de ekmek yapımı için kullanılan ve temel gıdalardan biri olan mısır, naylalarda bekleyenlerin başında gelir. Aslında mısırın naylaya alınmasının nedeni sadece bekletilmek değildir. Bekletme safhasından önce naylanın balkonuna alınan mısır, balkondaki direklere asılarak kurutulur ve daha sonra kış için naylanın içerisine alınır. Naylanın konumu da bu bakımdan çok önemlidir. Nayla bir tarafından rüzgarın girip diğer tarafından çıkabileceği şekilde yapılır ki, kuruma işlemi çabuk ve sağlıklı olsun.
Hazır kuruma işleminden bahsetmişken, naylanın delikli bir oda olduğunu da söylemek gerekiyor. Bu deliklerin amacı ise içeride bekleyen gıdaların hava almasını sağlamaktır. Mısır haricinde neler naylada bekler diye sorarsanız, genellikle kuru gıdalar, ceviz, fındık ve baklagillerdir naylanın kışlık misafirleri.
Naylalar genellikle kestane ağacından yapılır Karadeniz’de. Çünkü bölge kestane ağacı bakımından zengindir. Karadeniz’e, özellikle de doğusuna gidip de evlerin yanı başındaki bu küçük sevimli odacıkları görenler bilirler, bu yapılar birer sanat eseri gibidirler. Ağaçtan yapıldıkları için oymacılığın en güzel örnekleriyle süslenmişlerdir.
Peki, artık nayla yapılıyor mu, ya da evlerin yakınında bu sevimli yapılardan görmek mümkün mü? Eğer eski evlerden bahsetmiyorsak, cevap “hayır”... Maalesef artık nayla yapılmıyor. Nayla maketleri yapanlar var ama artık kimse evinin yanında küçük sevimli bir ambar istemiyor.

Fırında peynirli mezgit balığı

MELZEME LİSTESİ

Yazının Devamını Oku

Tarihten bir sayfa

7 Şubat 2009
Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra yaşanan değişiklikler, hayatımızdaki merkezi yeri tartışılamaz olan mutfak kültürümüze de yansımış.

1844 yılında, yani ilandan 5 sene sonra Mehmet Kamil’in yazdığı ve Türkçe basılan ilk yemek kitabımız, “Melceüt-tabbahin” yani “Aşçıların Sağlığı” adıyla yayınlanmış. 

Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından “Alafranga ve Alaturka Nefis Yemekler” adıyla çıkarılan ve Rabia Hanım’ın yazdığı kitap ise Latin harfleriyle basılan ilk Türkçe yemek kitabı... Bu kitabın muhteşem önsözünden bir kısmı sizinle paylaşmak istiyorum:
“Her asri kadının bilmesi lazım olan yemek ve tatlılardan bahseden bu kitabı, vatanıma hizmette bulunmak, vatandaşlarımın da yeni harfleri çabuk öğrenmeleri için yazdım. Zevcinizi veyahut pederinizi memnun etmek isterseniz, bu fırsattan istifade ediniz.”
Bu tavsiyeye bugün de hepimiz uyabiliriz: Kadın olsun erkek olsun, sevdiklerimizi memnun etmek için onlara kendi ellerimizle lezzetli yemekler pişirmekten daha iyi bir yol düşünemiyorum.

Gülçin’in safranlı keki

Malzeme listesi

· 3 adet yumurta (oda sıcaklığında beklemiş olmalı)

Yazının Devamını Oku

Suyunu da kullanın

6 Şubat 2009
Enginarın lezzeti de insan sağlığına faydaları da artık konuya ilgi duyan herkes tarafından bilinmekte...

Peki, anayurdu Akdeniz olan enginarın, yağlı bitkilerden sonra en zengin mineral kaynağı olan sebze olduğunu biliyor muydunuz?
 
Bol miktarda potasyum, kalsiyum ve manganez içermesinin dışında A, B1 ve C vitaminleri açısından da zengindir. Karaciğerin temizlenmesine yardım ederken, safranın akışını da rahatlatır. Unlu yiyeceklerin sindirimini kolaylaştırdığı için diyet programlarının vazgeçilmezlerindendir. 100 gramı sadece 53 kalori içerir. Bizim mutfağımızda enginar çoğunlukla zeytinyağlı olarak pişirilir.
Enginarın suyunu da sakın ha atmayın... Taşıdığı mineraller büyük ölçüde suya geçeçeği için, bu su besin kaynağı olarak son derece zengindir.
 
Hazırlayacağınız bir çorbanın suyu olarak kullanabilirsiniz. Hem ufak da olsa çorbanıza tat katar, hem de yemeğinizin besin değerini büyük ölçüde artırmış olursunuz.

Çıtır yufkalı tavuk pergamon

Malzeme listesi

Yazının Devamını Oku