Sonraki dönemde Edirne, Balkanlar’dan önemli ölçüde göç almıştır.
Ciğer sarması, geleneksel Edirne yemeklerinin en önemlilerindendir. Bu yemeğin saray kökenli olduğunu söylemek gerek.
Tatar böreği ve şığbörek ise kentin Balkanlar’la olan bağlantısının göstergesidir. İçinde sarmısak olan ve kömür ateşinde pişen köfte de Trakya’nın diğer önemli kenti Tekirdağ’ın simgelerinden biridir. Bu özel lezzetin tadına henüz bakmadıysanız, çok şey kaçırmışsınız demektir.
Kaçamak, mısır unu ve lahanayla yapılan mısır unu dolması, pırasayla yapılan pireşe de kentin önemli lezzetlerindendir.
Osmanlı Devleti’nin 1300’lü yıllarda yaptığı seferlerle hakimiyet altına aldığı Trakya’nın bir kısmı Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı sonunda Yunanistan ve Bulgaristan’a geçmiştir.
Bugün Türkiye sınırları içinde kalan kısmı, nüfus yoğunluğu en çok olan bölgelerimizdendir.
NİŞASTALI DAMLA SAKIZLI YILDIZ KURABİYE
Oda sıcaklığında yumuşamış margarini derin bir kaba koyup üzerine toz şekeri ekleyin.
Şimdi gençlerin meslek seçimlerine bakınca ne kadar inanılmaz geliyor değil mi?
Evet, kalaycılığı hakkıyla öğrenebilmek için yıllarca çırak olarak çalışmayı göze alan çocuklar, gençler varmış.
Kalay yapmak hem ustalık hem de yetenek isteyen bir iş olduğu için mesleğin inceliklerini öğrenmek de yıllar alıyormuş.
“Kalaylı Kaplarda Alaylı Yemekler” isimli bakır kitabımı yaparken İstanbul’da kalan, bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az sayıdaki kalaycıları ziyaret etmiştim.
Yıllardır aynı işi aşkla yapan bu zanaatkarlar, eskiden kapılarında kuyruk olduğunu, işlere yetişemediklerini ve bu yüzden günlerce dükkanlarında yatmak zorunda kaldıklarını anlatmışlardı, “Kalay demek bakır mutfak eşyası demek, bakır kullanılacak ki kalaya ihtiyaç duyulsun” demişlerdi.
Bakırın yerini önce alüminyumun, daha sonra da çeliğin almasıyla kalaycılar da bir bir mesleği bırakıp başka mesleklere yönelmiş.
Hâlâ kalaycılık yapanlarsa “Bu yaştan sonra başka meslek öğrenmek çok zor” düşüncesiyle mesleği sürdürdüklerini söylüyor.
DÖRT MEVSİM PİZZA
Ağzının tadını bilen ve maddi durumu da buralardan alışveriş yapmaya elverişli olanlar özel tatları bir araya getiren bu marketlerden alışveriş yapıyorlar.
Sayıları günden güne artan bu marketlerde ne ararsanız var. İtalya’dan gelen peynir çeşitleri, kaliteli şarküteri ürünleri ve etler ve yöresinde butik olarak üretilmiş köy kaymağı...
Evet gurme marketlerde çeşit zenginliği ilk kriter olabilir ama tek kriter değil.
Yani öyle her markette bulunabilen yiyecek içecek çeşitlerini bir araya getirmekle gurme market olunmuyor.
Bu marketlerde bulunan ürünlerin kaliteli ve butik olarak üretilmiş olmaları şart. Ürünlerin aynı zamanda sağlıklı ve taze de olmaları gerekiyor.
Bazı gurme marketler satış yeri olmanın da ötesine geçiyor.
Markete gidip alışveriş yapabiliyor ve örneğin satılan şarküteri ürünlerinden yaptırdığınız sandviçinizi afiyetle yiyebiliyorsunuz. Ya da dinlenmek için iyi yapılmış bir kahve içebiliyorsunuz.
Aslında ikisi aynı şeyin adı ama hangi isimle çağrılacağı yörelere göre değişiklik gösteriyor.
Şimdilerde kuruyemişçi dükkanlarının tavanlarından kışkırtıcı bir şekilde sarkan üzüm sucuğu, eskiden köy kadınları tarafından yapılırdı.
Köyün hamarat kadınları ilkbaharda bir araya gelir ve topladıkları üzümün suyunu sıkarlardı ilkin. Daha sonra bu üzüm suyu kaynatılırdı.
Bir taraftan iplere dizilen cevizler bu üzüm suyuna batırılır ve soğumaya bırakılırdı.
Soğuyan cevizler tekrar üzüm suyuna batırılır ve bu işlem cevizlerin üzerindeki üzüm tabakasının kalınlığı yeterli seviyeye ulaşıncaya kadar devam ederdi.
Üzerindeki üzüm tabakası yeteri kadar kalın olan sucuk koyu bir renk alır. Bunun için de kömenin koyu renkli olanı daha makbuldür.
Kömeyi daha önce tatmadıysanız önümüzdeki kış mevsimi iyi bir fırsat. Çünkü köme kış ayları için ideal bir enerji kaynağı aynı zamanda.
SÜS KABAĞI DOLMASI
Çünkü balıkçı pazarları, balık tezgâhları uzun zamandır pek renksiz.
Bazı balıklar gerçekten el yakıyor, bazı balıklar içinse “Deniz değil, çiftlik” lafını duyuyorsunuz.
Kısacası balık sezonu açılıncaya kadar balıkseverler sabredip beklemek zorundalar.
Balık sezonu açılsın diye sabredenlere iyi bir haberimiz var.
Sektörü bilenlerden aldığımız haberlere göre özellikle palamut ve hamsinin bol olacağı bir sezon bizi bekliyor.
Üstelik boyutları da oldukça göz doldurucu olacakmış.
Balığın bolluğunun ne anlama geldiğini ise söylemeye bile gerek yok sanırım. Fiyatlar makul seviyelere inecek.
Yıkayıp süzdükten sonra bir kenarda bekletin. Temizlediğiniz tavuğu yıkayıp süzdükten sonra kağıt peçeteyle kurulayın. Sos için; salçalar, limon suyu, yoğurt ve erittiğiniz tereyağını derin bir kaba aktarın. Üzerine tuz ve karabiberi serpip çatalla çırpın. Hazırladığınız bu sosu tavuğun her tarafına iyice sürün. Fırın torbasına un ve tuzu koyduktan sonra torbanın ağzını elle kapatarak birkaç kez sallayın. Böylece unlu karışım torbanın her yerine dağılacaktır.
Sosa bulanmış tavuk ve sebzelerin tümünü torbaya koyup torbanın ağzını bağlayın. Torbadaki tavuğu fırın tepsisine yerleştirip üzerini birkaç yerinden delin. 180 dereceye ve alt-üst konuma ayarlanmış fırında en az 1 saat, üzeri iyice kızarıncaya kadar pişirip çıkarın. Sıcak sıcak servise sunun.
Malzeme listesi
- 1 adet orta boy tavuk (temizlenmiş olmalı)
- 2-3 adet orta boy patates
- 2 adet orta boy kuru soğan
- 8-10 adet Brüksel lahanası
Ya da kendimizi sağlıklı hissediyorsak “Nasılsın?” sorusuna “Turp gibiyim” yanıtını veririz.
Hemen hepimizin sağlıklı olduğunu belirtmek için kullandığı turp, A, B ve E vitamini kaynağıdır ve biz onu sadece balığın yanında yaptığımız salatanın bir parçası olarak görürüz. Halbuki turp, havuçla birlikte yapılan her yeşil salatanın parçası olmalıdır.
Ülkemizde yalnızca kırmızı ve siyah olmak üzere iki çeşidi bilinen turbun pek çok çeşidi daha vardır.
Akşamları turp yediğinizde uykunuzun geldiğini denizciler hep söyler. Bazıları da incecik rendelediği turbu balla karıştırıp öksürük giderici ve balgam söktürücü olarak kullanır.
Ben de bir yemekçi olarak, limon ve tahini çırpıp üzerine biraz da ılık su ilave etmenizi, bu karışımı turp salatasının üzerine sos olarak kullanmanızı öneriyorum. Deneyin bakın, memnun kalacaksınız.
PEKMEZLİ ARMUT TATLISI
Düzgün şekilli armutlar sapları kesilmeden soyulur. Armutlar bekletilecekse üzerlerine limon suyu gezdirilerek kararmalarına engel olunur.
Tohumları ayıklanıp yıkandıktan sonra süzülür.
İç harcının hazırlanması için kaşar peyniri geniş bir kâseye rendelenir. Üzerine lor peyniri ve hardal eklenip çatalla karıştırılır.
Tuz, kırmızıbiber ve kimyon serpilip karıştırıldıktan sonra incecik kıyılmış dereotu katılır.
Varsa toz kişniş ilave edilip oda sıcaklığında beklemiş olan yumurtalar kırılarak malzemeler iyice karıştırılır.
Hazırlanan peynirli harç, çay kaşığı yardımıyla biberlerin içine doldurulur. Bir fırın kabı sıvıyağla iyice yağlanıp biberler aralıklı olarak kaba yerleştirilir.
Üzerlerine fırça yardımıyla zeytinyağı sürülüp 10 dakika önceden 175 dereceye ayarlanmış fırında 30 dakika, biberler iyice yumuşayıncaya kadar pişirilip çıkarılır.
Dilimlenip üzerlerine sirke gezdirildikten sonra ince kıyılmış maydanozla süslenerek servise sunulur.
Malzeme listesi